GÜNER NECAT ÖMÜR BIRAKTI
HÜSEYİN MÜMTAZ
Kuzey Kıbrıs’ta münteşir Bozkurt Gazetesi’nin 18 Nisan 1975 tarihli nüshasının arka sayfalarında, “Girne Dağlarında saklanmakta olan 20 Rum Milli Muhafız askerinin yakalandığı” haberi yer almaktadır.
Rum’la arada saat farkının olduğu, yeşil hatta değil 9, tek “kapı”nın bile bulunmadığı, Girne dağlarında RMM askerlerinin saklandığı, ama geleceğe umutla bakılan, güzel hayaller kurulan, Lefkoşa’nın orta yerinde içilen bir fincan orta kahveye bir ömrün feda edildiği zamanlardır.
Nisan’da Lefkoşa’ya yağmur yağar. Kısa süreli yaz yağmurlarıdır, ıslanan gömlekler, ceketler hemen kuru(tulu)r.
1975 Nisan’ı “kuzey” için işte öyle bir zaman dilimidir ama Rumlar da boş durmazlar, kadınlarının bir protesto yürüyüşü yapacakları haberi gelir.
18 Nisan tarihli Bozkurt Gazetesi’nin başyazarı Sadi C. Togan’ın o günkü başyazısının başlığı şöyledir;
“Rum Propagandacıların Yeni Kurbanları; Kadınlar”
Diğer sütunlarda yer alan haberler de durumu şöyle yansıtır;
“Diğer taraftan, saptanan programa göre 20 Nisan 1975 Pazar günü 10 bin kadar Rum kadını Derinya’daki son Rum mevziine iki buçuk mil uzaklıkta toplanacaktır. Yabancı kadınların bir buçuk saat süren konuşmalar yapmaları ve yürüyüşün bizim saatle 12.00’de başlaması beklenmektedir. Derinya’daki son Rum mevziine varış saati takriben 13.00 tür. Burada bir saatlik sessiz bir gösteri yapılacaktır. Sessiz gösterinin başladığı saatte, yabancı kadınlardan oluşan bir grup ileri Türk mevziine gelip bir muhtıra vermek isteyecektir. Gelmelerine ve Türk Bölgesine geçmelerine izin verilirse önce yabancı kadınlar, sonra 300— 400 Rum kadın girecek ve tüm göçmenler evlerine dönünceye kadar kalmak isteyeceklerdir”.
Kıbrıs’ta “İlgili” Kurum’da görevliyim, geleli henüz sekiz ay olmuştur.
Toplantıda, Rum yürüyüşüne karşı, onların beklediği gibi asker yahut polisle değil, bizim de kadınlarımızla karşılık vermemiz; sınırlarımızı kadınlarımızın koruması kararlaştırılır. Çünkü umdukları şey yabancı basının gözleri önünde güvenlik güçlerimizin kadınlara saldırması, kötü fotoğrafların da ânında dünyaya servis edilmesiydi.
Planlama görevi bana verilir.
Çok az zaman kalmıştı, yetiştirme telaşıyla işe koyuldum.
İlk aklıma gelen isim “Mücahide” Güner Necat oldu.
Sabah telefon ediyorum, yarım saat sonra geliyor, durumu anlatıp “Dil bilen, davranış şekliyle fark yaratan, ikna kabiliyeti yüksek, girişimci, faal, Rum’a pabuç bırakmayacak 15 hanım bulabilir misin?” diyorum, “Bir toplanalım da neler yapacağımızı konuşalım.”
“150 tane bulurum” diyor.
Mübalağa ettiğini düşünüyorum, ihtimal vermiyorum
Çünkü 18 Nisan’ın sabah saatleridir.
Öğlen 13’de, santral Güner Hanım’dan gelen telefonu bağlıyor, “Kız İzci Örgütü’ne gelir misiniz?” diyor.
Sümer Sokak’taki Kıbrıs Türk Kız İzci Örgütü binasına gidiyorum, yağmur yağmaktadır. Bahçe kapısından içerdeki tek katlı binaya gidene kadar iki adımlık mesafede iyice ıslanıyorum.
Kapıda Güner Hanım ve örgüt görevlisi genç bayan karşılıyor, ceketimi alıyorlar.
Salona giriyorum ki hayretler içinde ne göreyim, 200 hanım oturmuş beni beklemektedir.
Cep telefonu, watsup, facebook, instagram, twitter filan yoktur. Sabit telefonlar bile santral üzerinden bağlanabilmektedir ama 3-4 saatte Güner Hanım, Lefke’den Magosa’ya 200 kişiyi toplamıştır.
İşte Güner Necat budur.
Sonunda ne mi olur?
20 Nisan günü KTFD’nin her tarafından örgütlenip gelen yüzlerce genç kadın otobüslerle Derinya’ya gider. Şimdi açılan kapının bulunduğu yerde durulur, Rum kadınlar beklenir.
Yukarıdaki siyah beyaz fotoğraf işte o gün orada çekilmiştir.
Meydanı boş bulamayan, dolu gören Rum kadınlar tırıs tırıs evlerine dönerler.
Aradan tam 47 yıl geçer, neredeyse yarım asır.
Ve devran döner, 2022 yılına gelinir.
İMAGİNE Projesi, Stelyos Vakfı, İki Toplumlu Teknik Eğitim Komitesi, İKİ TOPLUMLU-İKİ EŞ BAŞKANLI CİNSİYET EŞİTLİĞİ KOMİTESİ, Tarihsel Diyalog ve Araştırma Derneği, KIBRISLILIK KİMLİĞİ, BARIŞ KÜLTÜRÜ, CİNSEL TERCİHLERE SAYGI, Rumlarla BİRLİKTE YAŞAYABİLME’nin ne demek olduğunu öğrenmek istiyorsanız Google Amca’ya başvurun veya Sabahattin İsmail’in bitip tükenmek bilmeyen yazılarını okuyun.
Sabahattin İsmail yazıyor;
“Sn. Ergün Olgun, BRTK’ya yaptığı açıklamada, CB Tatar’ın eşi Sibel Tatar tarafından oluşturulan ve 44 kadın örgütünün yer aldığı bir kadın platformundan da söz etmiştir.
Ergün, İKİ TOPLUMLU CİNSİYET EŞİTLİĞİ KOMİTESİ’nin, çözüm/müzakere sürecine katkı için hazırladığı eylem planını, Rum kadın örgütleri ile birlikte bu 44 kadın örgütünün uygulayacağını da açıklamıştır.
Kimdir bu 44 kadın örgütü?
Bunların ve CİNSİYET EŞİTLİĞİ KOMİTESİ’nin Kıbrıs sorunu ile ne ilgisi vardır?
Ben bu yaşa geldim, KKTC’yi ve İKİ AYRI DEVLETE DAYALI BİR ANLAŞMAYI savunan 44 kadın örgütü olduğunu hiç görmedim, duymadım
Ama tam tersi, AB, ABD, İngiltere vb. KKTC karşıtı emperyalist güçler tarafından fonlanan federasyoncu onlarca iki toplumlu kadın örgütü olduğunu, Akıncı’nın eşi Meral Akıncı’nın ve Mehmetali Talat’ın eşi Oya Talat’ın başını çektiği birçok federasyoncu kadın Derneği olduğunu biliyorum ..
Sibel Tatar’ın da, bu federasyoncu kadın derneklerini kendi başkanlığında bir Platform altında biraraya getirdiğini ve Kıbrıs sorunu konusunda rol kapmaya çalıştığını da biliyorum..
Demek ki, İKİ TOPLUMLU CİNSİYET EŞİTLİĞİ KOMİTESİ’nin Çözüm/müzakere sürecine katkı için hazırladığı eylem planını, federasyoncu Rum kadın örgütleri ile birlikte uygulayacak olanlar, çoğunluğu federasyoncu olan bu 44 kadın örgütüdür”.
47 yıl önce Derinya’da 4 saat içinde Rum kadınların karşısına dikilen Mücahide Güner Necat ve diğer mücahideler…
Ve 47 yıl sonra federasyoncu, iki toplumlu, eş başkanlı tam 44 kadın örgütü…
Ne ara biz böyle olduk?
19 Mayıs’ın ne olduğunu bilmeyen, Rum’la ara bölgede bilmem ne evinde buluşup “etkinleşen” kolej öğrencileri ne zaman, nasıl yetişti?
Kimler yetiştirdi?
Güner Necat yaşasaydı daha neler görecekti acaba?
Allah Rahmet Eylesin… 13 Nisan 2022
Bir yanıt yazın