UKRAYNA STRATEJİSİ
26 Mayıs 2017 yılında ölen Polonya asıllı Amerikan Zbigniev Brzezinski, Amerikalı dört büyük stratejistten biri olup, 1977-81 yılları arasında demokrat Jimmy Carter’ın ulusal güvenlik danışmanlığını yapmıştı.
Ondan önce, cumhuriyetçi Nixon ve Ford’un danışmanlığı (1969-73) ve Dış İşleri Bakanlığını (1973-77) yapan Alman asıllı Henry Kissinger vardı.
Bu ikiliye, Tarihin Sonu teziyle bilinen Francis Fukuyama ve Medeniyetler Çatışması teziyle tanınan Samuel Huntington deeklenebilir.
Yani önce ABD ve ardından ‘küreselci dünya’nın tüm ‘stratejik tez’leri, bu dörtlünün ileri sürdükleri görüşlerin şurası ya da burasından etkilenmiş ve etkilenmektedir denilebilir.
Brezesinski, 1997 yılında yayımlanıp best-seller olan Büyük Satranç (tahtası) başlıklı kitabında, Kissinger’in ‘gerçekçiliği’ne karşı olduğu gibi, Fukuyama’nın ‘Tarihin Sonu’ tezine de karşıdır.
Çünkü Rusya, O’na göre, ‘tarihin devamı’nı sağlayacak bir ‘engel’ (!) oluşturmaktadır…
‘Tarihin Sonu’ için olmasa da, ‘İnsan Hakları’ için Rusya en büyük engeli oluşturmaktadır da denilebilir.
Rusya’ya karşı durabilmenin yolu ise, Doğu Avrupa’ya (ki, kimilerince Avrasya de denilmektedir) egemen olmaktan geçmektedir.
Yani ‘Ukrayna’, ‘Amerikan stratejisi’ için neresinden bakılırsa bakılsın, bir ‘odak’ olmaktadır.
Nitekim Brezezinski, Rusya’nın imparatorluktan çıkıp bir ‘ülke’ (Ulus da denilebilir) olabilmesi için Ukrayna’nın ondan koparılması gerekir diye yazmaktadır: « Sans l’Ukraine, la Russie cesse d’être un Empire pour redevenir un pays. ».
Bir başına bu tümce bile, şimdilerde dillere pelesenk olan ‘Rusya’nın imparatorluk hayalleri’ palavrasının, nasıl adım adım ‘Amerikan stratejistleri’ tarafından işlendiğini apaçık ortaya koymaya yeter.
Aynı yerde, Brezezinski, Avrasya’ya (yani bugünkü Ukrayna’ya) ABD’ye karşı çıkabilecek herhangi bir ‘güç’ün egemen olması halinde, bunun ABD egemenliğinin ‘son’u olacağını ileri sürmektedir.
O nedenle olsa gerek, 2014 yılından itibaren Joe Biden’in oğlu Hunter Biden’ın,Amerikan silahlı kuvvetlerinin Ukrayna’da ‘biyolojik silah’ araştırmaları için katkı vermeye başladığını görüyoruz.
Hunter Biden’in Metabiota adlı şirkete milyonlarca dolar kredi sağlaması ve onun Ukrayna’lı Burisima adlı şirketle işbirliği yapmasına önayak olması da bilinmekte.
Fonların Goldman Sachs’tan sağlandığı da bilinmekte.
Dahası, 2014 yılından itibaren Ukrayna’nın ‘Egemenliği’nin ABD ve vassallarının denetimine girdiği bile söylenebilir.
Yani, ABD stratejistlerinin, Rusya’nın, Ukrayna’nın ‘egemenliğine saldırı’ yaptığı vaveylası da, neresinden bakılırsa bakılsın, tartışmalıdır.
Çünkü ‘saldırı’yı yapan ABD’nin kendisinden başkası değildir.
O arada, ‘Büyük Statejist’lerin görüşlerinin bir ‘ekol’ oluşturmadığı da söylenmelidir.
Örneğin Brezezinski’nin görüşlerinın, neo-con’ların ‘insan hakları’ (!) yaklaşımıyla örtüştüğü ancak Orta-Doğu konusunda ayrıştığı da bilinmektedir.
Nitekim Brezezinski Filistin konusunda İsrail’in tutumunu eleştirmektedir.
O nedenle olsa gerek, örneğin Ukrayna’dan sonra sıranın Suriye’ye geleceği konusunda neo-con’ların neler tasarladığı ve ne tür hazırlıklar yaptığı konusunda bizim statejistlerimizin henüz bir öngörüleri olmayabilir.
Şimdilik, sözde ‘insan hakları’ gerekçesiyle ‘Ukrayna’ya ağlamakla yetinilmektedir.
Oysa onyıllar boyunca insanlığın dörtte üçünü ağlatan ‘insanlık dışı güçler’in kimler olduğu konusunda yeterince düşünmek gerekmez midir?
Not: İlişikteki harita, ‘Ukrayna’ya bilmeden ağlayanların azınlık olduğunu göstermeye yetmektedir.
Bir yanıt yazın