Değerli arkadaslar,
Hikâye bu ya;
Bir iş adamı arkadaşıyla yürürken, her gün gazetesini aldığı bayinin önünde dururlar..
Adama “Günaydın” der güler yüzle. Satıcı ekşi bir suratla ve gayet kaba bir biçimde gazeteyi uzatır.
İş adamı ise gülümseyerek teşekkür eder, giderken de “İyi günler” der.
Arkadaşı, şahit olduğu bu kabalıktan şaşkındır;
— “Yahu, bu satıcı hep böyle kaba mı davranır?” diye sorar.
— “Evet, ne yazık ki öyle” diye cevaplar iş adamı.
Arkadaşı;
— “Peki, sen hep böyle nazik ve kibar mı davranıyorsun bu adama?” diye üsteler.
— “Evet” der iş adamı.
— “Peki, o sana böyle kötü davranırken sen niye ona ısrarla iyi davranıyorsun?” diye merak eder arkadaşı.
İş adamı gülümseyerek,
— “Onun tavrının benim tavrımı etkilemesine izin veremem.
Onun gibi davransaydım, benim davranışımı o belirlemiş olurdu. Günümü ona öfkelenerek berbat etmeye hiç niyetim yok.
O mutsuz olmayı seçiyorsa bunu değiştirmeyi de yine sadece kendisi seçebilir.
Nasıl hissedip davranacağıma başkalarının karar vermesine asla izin vermem” der.
Şimdi asıl demek istediğime
gelmek istiyorum;
Önemli olan fikretmektir…
Akıl da önemli, ama yetmez..
Çünkü, akıl hayvanda da var;
Ama iç güdü şeklinde.
Fikir ise sadece insanda vardır.
Asıl olan, akıl ile fikrin bir bütünlük kazanması, birliktelik göstermesidir.
Hani tekerleme mi dersiniz, yoksa başka bir şey mi dersiniz; bir söz vardır, bilirsiniz;
AKIL olmayınca neylesin FİKİR,
Onun için, sınırlar, kim olduğunuzu ve kim olmadığınızı gösterir.
Sınırlarınızın içinde kişisel alanınız, kişisel alanınızda duygu, düşünce ve tavrınız olsun. Dışında ise istemedikleriniz.
Ne olduğunuza başkaları karar vermesin, siz karar verin. ( Türklerin tarihin den örnek alalim. Mustafa Kemal Atatürk bize yolu gösterdi )
Size başkalarının değer biçmesine asla izin vermeyin, kendi değerinizi kendiniz belirleyin…!
Iyi hafta sonu dileklerimle ,
saygilarimla,
Selen Atasoy
Bir yanıt yazın