Millet İttifakı’nın geleceğine zarar verici açıklamalarıyla dikkat çeken Genel Başkan Yardımcılarını geri plana çeken Meral Akşener’i kutluyorum. Özellikle teşkilat işlerini direk kendine bağlaması, Akşener’in partiye hakim olması ve liderliğini pekiştirmesi bakımından da önemlidir.
Medyanın etkili isimlerinden İsmail Saymaz, “Kulislerde Siyasi İşler Başkanlığı’na kaydırılan Koray Aydın’ın teşkilat başkanlığından alınmasının partiyi merkez sağa konumlandırma hamlesi diye yorumlandığını ifade eden Saymaz, ‘2017’de İyi Parti kurulurken, Akşener’in genel başkanlığı, Aydın’ın da ‘İkinci Adam’ statüsü ittifakla kabul gördü. Ancak Aydın’ın örgütü elinde tutması muhaliflerini rahatsız etti” diye yazmış(1)
Saymaz, bir İyi Partili üst düzey yöneticinin görüşlerini de şöyle aktarmış yazısında: “MHP’de bile bu görüntü yoktu’ diyor. Aydın’ın uzun süredir yardımcıları aracılığıyla kendisine bağlı yapılar inşa ettiğini ileri sürüyor. ‘Eşbaşkanlık havası oluşturuyordu. Kendisi teşvik etmemekle birlikte ‘Hayır’ demiyordu. Şimdi Akşener, ‘Parti benim’ dedi’ diye konuşuyor.”(2)
Katılırsınız. katılmazsınız bunlar İsmail Saymaz’ın görüşleri. Gelin görün ki; Meral Akşener’in, başkanlık divanında yaptığı küçücük değişiklik bile büyük ses getirmiş bulunuyor kamuoyunda. Bunu, sosyal medyada yapılan paylaşım ve yorumlardan da anlıyoruz. Yorumlar ağırlıkla, partideki Ülkücülerin tasfiye edilmeye çalışıldığı yönünde. Bunu diyemeyenler ise “Lider Sultası” ve “Parti İçi Demokrasi” kavramlarını kendilerine sütre yaparak yapıyorlar aynı şeyi. Oysa kabul etmek gerekir ki; İYİ Parti, sadece Ülkücülerin partisi değildir.
Ayrıca İYİ Parti’yi kuranlar; MHP’nin ve BBP’nin takip ettikleri siyasetle iktidar olunamayacağını, daha doğrusu ülke yönetiminde etkili olunamayacağını bildikleri için çıkmışlardır bu yola. Onun için MHP’den ve BBP’den İYİ Parti’ye gelen dostların, öncelikle bunu bilmelerinde fayda var.
İktidara gelebilmek için çok daha kapsayıcı, çok daha hoşgörülü ve çok daha katlanıcı bir siyasete ihtiyaç olduğu açıktır. Çünkü demokrasi biraz da katlanma rejimidir. Evet, İYİ Parti’nin felsefi temeli, Türk Milliyetçiliği üzerine oturmalıdır. Ancak Milliyetçilik, Gaspralı İsmail’in dediği gibi; dilde, işte ve fikirde yaşatılmalıdır; kuru kuru söylemlerde ve sloganlarda değil.
Lütfen eğri oturup doğru konuşalım ve şunu kabul edelim ki; BBP yıllardır %1’ler seviyesinde ve bunun için seçim barajının sıfırlanmasında ısrarcı. Destici, %7 seçim barajına karşı olduklarını ve EVET oyu vermeyeceklerini söyledi geçenlerde. MHP’ye gelince, kabul edelim ki; kamuoyu ve medya, seçim barajının, MHP’yi mecliste tutabilmek için düşürüldüğü konusunda hemfikir.
Partilerde lider sultasına elbette hayır. Ancak örgütte her kafadan bir ses çıkması ve HDP’de olduğu gibi Genel Başkan Yardımcılarının “Eş Genel Başkan” gibi hareket etmeleri de kabul edilebilir bir durum değildir.
İtiraf edelim ki; İYİ Parti’de geri plana çekilen bazı isimlerin, zırt pırt katıldıkları televizyon programlarında ve medyaya verdiği demeçlerde kırdıkları potlar ve yaptıkları gaflar, oldukça can sıkıcıdır. Bu durum, İYİ Parti’de öteden beri gözlenen ve tepki çeken bir vakıadır.
Öte yandan, cismen İYİ Parti’de ve Millet İttifakı içinde, zihnen geldikleri partilerde ve Cumhur İttifakı’nda kalarak gönülsüz siyaset yapılmaz. Bu etik de değildir.
Parti liderinin bütün gayretlerine ve yaratmış olduğu olumlu havaya karşın, bazı İYİ Parti yöneticilerinin, CHP ve Millet İttifakı hakkında yapmış olduğu yorumlar asla kabul edilemez. Meral Akşener, kadın başıyla ve bir babaanne olarak, yol zahmetine katlanıp karış karış ülkeyi dolaşırken, bazı tuzu kuru beylerin, Ankara’da sıcak koltuklarına oturup ahkam kesmeleri, o televizyon senin, bu televizyon benim, o gazete senin, bu gazete benim, 1970’lerin argümanlarıyla siyaset yapmaları, ergen tavrıyla Millet İttifakı’nı dağıtacak eylem ve söylemlerde bulunmaları doğru değildir.
Akşener, kanaatimizce çok daha keskin tedbirler almalı ve bazı kifayetsiz muhterisleri de bir an önce geri plana çekmelidir. Mesela bize göre; partiyi bir an önce Bölge Partisi (Karadenizliler Partisi) görüntüsünden kurtarmalıdır. Yapması gereken önemli bir şey de, konuşma metinlerini yazan kadroyu ve danışmanlarını gözden geçirmesidir. Mesela ben şu “Aziz Milletim” hitabına bir türlü alışamadım ve bu, sanki AKP Genel Başkanı’nı taklit gibi geliyor bana.
Ömer’in Yolu
İsmail Saymaz’ın yazısının “Ömer’in Yolu’ndan Demirel’in Doğru Yol’una” şeklindeki başlığını görünce tekrar hatırladım Sayın Akşener’e danışmanlık yapanların yetersizliğini. Bu sloganı kim buldu, kim tavsiye etti bilmem. Ancak bu slogan piyasaya çıkıp, Ankara içinde sağa sola asıldığını görünce epeyce bir tenkit konusu yaptığımı hatırlıyorum sosyal medyada.
Yeri gelmişken onlardan derlediğim bir demedi burada sunmak isterim:
“ÖMER’İN YOLU” ndan maksat eğer benim yolumsa doğru; çünkü benim yolum Atatürk’ün yoludur.Yok eğer “ÖMER’İN YOLU” ndan maksat, Hz. Ömer’in yolu ise yanlış! Çünkü “-Dicle kenarında bir koyunu kurt kapsa sorumlusu Halife Ömer’dir- diyen Ömer’in adaletini sağlayacağız” diyerek iktidara gelenlerin, adaletsizliğin dibine vurduğunu gördükten sonra korkuyoruz artık… 25 Ekim 2021
*
İYİ Parti, Ömer’in Adalet anlayışıyla hareket edeceklerini vurgulamak için “Ömer’in Yolu” demiş imiş! “Suç işleyen kızım Fatma da olsa vallahi aynı cezayı verirdim” diyen İslam Peygamberinin adalet anlayışı ve gösterdiği yol ortada iken Alevileri kızdıracak biçimde Ömer’in yoluna girmek de ne oluyor efendiler. Saçmaladığınızı kabul edin ve özür dileyerek bir an önce dönün bu yanlıştan. 27 Ekim 2021
*
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, biraz önce sona eren konuşmasının sonunda, “Ömer’in Yolu” sloganından ne anlaşılması gerektiğini anlatırken, Hz. Ali’yi de kattı işin içine. Ben bunu “Meral Hanım, toplumdan gelen tepkiyi anladı” şeklinde algıladım. Akşener şöyle dedi konuşmasında:
“Ne diyor Hz. Mevlana.
‘Tut ki; Ali’den miras kaldı sana zülfikâr,
Sende Ali’nin yüreği yoksa zülfikâr neye yarar.’
Türkiye’nin iyi evlatları, sizde o cesaret var. Tek yapmamız gereken; adil olmaktır. İşte bu nedenle 4. yaşımızda ‘Ömer’in Yolu’ dedik. Hep birlikte Ömer’in yolunda yürümeye söz verdik. Bu yol, Gök Bayrağı Horasan’da İslam sancağı ile buluşturan kutlu bir yoldur. Bu yol Horasan harcıyla bir daha ayrılmamak üzere sözleşilmiş bir yoldur. Bu yol, Anadolu’nun kapılarını tekbir sesleriyle açan Alparslan’ın, bir çağı tekbir sesleriyle kapatan Mehmet Han’ın, ‘ya istiklal ya ölüm’ diyerek yola çıkan Allah nidalarıyla düşmanı denize döken Mustafa Kemal’in yoludur. Bu yol ‘bin defa mazlum olsan da bir defa zalim olma’ diyen Ali’nin yoludur. Bu yol ‘Adalet mülkün temelidir’ diyen Ömer’in yoludur. Bu yol hak yoludur, hakikat yoludur. Bu yol Türk’ün yoludur. Cenabı Hak bizi bu kutlu yoldan ayırmasın…” 27 Ekim 2021
*
İslam’ın ilk dönemlerinde, münafıklar sokakta rastladıkları kadınları sözle ve elle taciz ederdi. Bunun üzerine hür kadınları tacizden korumak için dışarı çıktıklarında üzerlerine “Cilbab” denilen bir dış örtü giymeleri emredildi. Cariyeler ise bundan muaf tutuldu. Oysa ilgili ayet hür kadın ve cariye ayrımı yapmadan bütün Müslüman kadınlara hitap etmektedir(Bk. Ahzab, 33/59).
Hz. Ömer bir gün Cilbab giyen bir cariyenin başına elindeki değnekle (kırbaç ve kamçı diyenler de vardır) vurarak, “Örtünü çıkar, hür kadınlara mı benzemek istiyorsun, a kokmuş” demiştir. (Bkz. Ahmet Es-Serahsî, El Mebsûr, X, 15l) “Ömer’in Yolu” dediniz de aklıma geldi… 4 Kasım 2021
______________
1-https://t24.com.tr/haber/iyi-parti-kulisi-koray-aydin-es-baskanlik-havasi-olusturuyordu-aksener-parti-benim-dedi,1024601?fbclid=IwAR0GdYMe7_YFIWXRJY4txHogDg2_wwayUKNfKbtmjDnm94o82IdqKa6Trj4
2- İsmail Saymaz, “Ömer’in Yolu’ndan Demirel’in Doğru Yol’una” başlıklı yazısı;