31 MART (1918) AZERBAYCAN TÜRKLERİNİN SOYKIRIM GÜNÜ .- SİNAN OGAN / TURKISHFORUM – ABDULLAH TÜRER YENER
Tarih Türklere karşı yapılan soykırımlarla doludur. Biz Türkler ağıt yakmayı bilmediğimiz (veya bunu yapmadığımız için) hiçbir zaman bize karşı yapılan soykırımları, zulümleri tarih yaddaşımıza kazımamış, çabuk unutmuşuz. Örneğin bize karşı yapılan bu soykırımları hiçbir zaman resmi olarak anmamışız. Aynı şekilde Türk tarihine baktığımız zaman da hep zaferlerimizi kutladığımızı, şehirlerimizin kurtuluş günlerini kutladığımızı, ancak hiçbir zaman kaybettiğimiz savaşları ve uğradığımız haksızlıkları ve hatta soykırımları anma gereği duymamışız. Hal böyle olunca da tarihimizin bir kısmı hep karanlık kalmış, sıradan insanlarımız tarihin bu yönünden fazla haberdar olmamıştır.
Oysa Türklerin Batıda Viyana’dan Doğuda ise Kafkaslardan çekilmeye başladıkları dönemden sonrası hep soykırıma uğradıkları hadiselerle doludur. Viyana’da, Bosna’da, Mora’da, Tri Poliçe’de Balkanların diğer bölgelerinde; yakın tarihimizde Bosna’da soykırıma uğrayan hep biz Türkler ve Müslümanlar olmuşuzdur. Diğer taraftan Kafkaslara baktığımızda, son iki yüzyılın tarih sayfasının hep Türklere karşı yapılan soykırımlarla dolu olduğu görülmektedir. İrevan Hanlığında, Bakü’de, Gence’de ve daha nice Türk bölgesinde katledilen hep Türkler olmuştur. Ancak bugün Batı kamuoyuna baktığımız zaman bu suçlamalara maruz kalan ne tezattır ki, hep Türklerdir.
Türklere karşı yapılan soykırımların en acımasızlarından birisi Azerbaycan Türklerinin uğradığı soykırımlardır. Azerbaycan Türkleri son 150 yıldır düzenli bir soykırıma tabi tutulmuşlardır. Bu soykırımların en sonuncusu ise 1992 yılı 26 Şubatı’nda Hocalı Kasabasında yaşanan soykırımdır.
Ermenilerin “Büyük Ermenistan’ı” kurmak için Azerbaycan Türklerini ilk planlı tehcir ve soykırımı 1905-1907 yılları arasında gerçekleşmiştir. Azerbaycan Türkleri daha sonra 1918-20 yıllarında ikinci defa güç tatbik edilerek kendi topraklarından sürülmüştür. SSCB döneminde Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türkleri 1948-53 yıllarında “büyük göçe” tabi tutarak yaklaşık 150 bin Azeri tarihi yurtları olan Ermenistan’dan kovulmuş ve Azerbaycan Türkleri üçüncü kez tehcire maruz bırakılmıştır. Son tehcir ve soykırım ise modern dünyanın gözleri önünde 1988 yılında başlayan çatışmalarla gerçekleşmiştir.
31 Mart Soykırımı
31 Mart 1918 yılında Ermeniler başta Bakü olmak üzere Şamahı, Guba, Kürdemir, Salyan ve Lenkeran şehirlerinde büyük soykırımlar yapmıştır. Sadece bir gün içerisinde Bakü’de 12 bin Türk öldürülmüştür. Bazı dış kaynaklara göre bu sayı 25 bin civarındadır. Şamahı şehrinde öldürülen Türk sayısı 7 bindi. Azerbaycan’da Mart ayında devam eden katliam ve soykırımlar Eylül ayına kadar devam etmiş ve Nuri Paşa komutasındaki Kafkasya İslam Ordusu’nun duruma el koymasına kadar devam etmiştir. Bu katliamlar sırasında toplam 50 bin Azerbaycan Türkü öldürülmüştür. Kafkasya İslam Ordusu ise 1.100 asker ve 30 subay şehit vermiştir. Bugün Azerbaycan’ın çeşitli yerlerinde bu askerler anısına şehitlikler yapılmıştır. Bu gün 31 Mart 1998 yılından itibaren Azerbaycan Türklerine karşı yapılan soykırım günü olarak anılmaktadır.
Hocalı Soykırımı
26 Şubat 1992 yılında Azerbaycan’ın Yukarı Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında Ermenistan ordusu sivil, kadın, çocuk, yaşlı ayırımı yapmadan 613 kişiyi en ağır işkenceler uygulayarak soykırıma tabi tutmuştur. Katledilenlerin 83’ü çocuk, 106’sı kadın ve 70’den fazlası ise yaşlıydı. Bu katliamdan toplam 487 kişi ağır yaralı olarak kurtulmuştur. 1275 kişi ise rehin alınmış, 150 kişi ise kaybolmuştur. Cesetler üzerinde yapılan incelemelerde cesetlerin yakıldığı, birçoğunun kafa derilerinin yüzüldüğü, gözlerinin oyulduğu, kulakları, burunları ve kafaları ile vücutlarının çeşitli uzuvlarının kesildiği görülmüştür. Aynı vahşetten hamile kadınlar ve çocuklar bile nasibini almıştır. Ermeniler tarafından Hocalı’da gerçekleştirilen bu vahşet, uluslararası camianın suç olarak kabul ettiği soykırım ve insanlığa karşı suçlar kapsamındaki tanımlamalarla birebir örtüşmektedir.
Hocalı Soykırımı’na katılmış Ermenilerin yaptıkları uluslararası hukuki antlaşmaların – Cenevre Sözleşmesi, İnsan Hakları Beyannamesi, Vatandaş ve Siyasi Haklar Konusunda Uluslararası Sözleşme, Ateşkes Zamanında ve Askeri Çatışmalar Zamanı Kadın ve Çocukların Korunması Beyannamesi ve BM’nin ‘Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşmesi’ 2. Maddesinde yer alan “milli, etnik, ırkı veya dini bir grubu kısmen veya tamamen imha etme” biçiminde tanımlanan Jenosit/Soykırım kavramı ile tamamen örtüşmektedir. Ermenilerin Hocalı’da yaptıkları toplu katliam BM Soykırım Anlaşmasında Soykırımı düzenleyen 2. maddenin a) bendinde yer alan “bir grubun üyelerinin katledilmesi” ve b) bendinde yer alan “grup üyelerinin bedeni ve akli açıdan ciddi biçimde zarar verilmesi” koşulları ile birebir uyuşmaktadır.
Türkiye kendisine karşı 1915 yılı olayları sebebiyle bir soykırım suçlaması yapıldığı için dış politikasında soykırımlar ile ilgili herhangi bir girişimde bulunmamaktadır. Hatta TBMM’ye Hocalı Soykırımı ile ilgili getirilen öneriler de bu çerçevede reddedilmektedir. Ancak bu durum Türkiye’nin bu konuda sessiz kalması anlamına gelmemelidir. Türkiye başta 31 Mart ve 26 Şubat günleri olmak üzere bu konularda bazı girişimler içerisinde olmalıdır. Siz istediğiniz kadar bu konuları görmezden gelseniz de, siz dış politikanızda bu konuları size karşı başka suçlamalar olduğu gerekçesi ile gündeme almasanız da, size karşı kim ne yapmak istiyorsa zaten yapıyor. Dolayısıyla da Türkiye’nin kendi halkına karşı yapılan bu soykırımları anması ve dünya gündemine getirmesi gerekmektedir. Bunu yaparken de 1915 yılı ile paralellik kurmaması gerekmektedir. Zira 1915 yılında yapılan tehcir fakat hem 31 Mart 1918’de Bakü ve diğer şehirlerde hem de 26 Şubat 1992’de Hocalı’da yapılanlar sözün gerçek manası ile soykırımdır. Diğer türlü siz sessiz kaldıkça “Ermeniler dünyanın gözünde adeta sütten çıkmış ak kaşık” ve siz “soykırımcı” gibi suçlanmaya devam edersiniz.
Not: Bu makale, 31 Mart 2009 tarihinde yazılmış, konunun güncel olması sebebiyle tekrar yayınlanmaktadır.
Dr. Oğan Sinan
Bir yanıt yazın