Prof.Dr. Alaeddin Yalçınkaya
Kömür Termik Santrali Enerjisi, En Pahalı Enerjidir
“En pahalı enerji, olmayan enerjidir”, yaşayarak öğrenilebilen gerçektir. Elektrik kesintilerinin, maliyeti, fatura maliyetini kat kat geçebilmektedir. Sözkonusu maliyet, ödenen para olarak doğrudur. Fakat insan sağlığı, hayatın devamı sözkonusu ise hesap değişmektedir. Havayı zehirleyen, tarımı bitiren, nice hastalığın sebebi olan kömür santrallerinin maliyeti, olmayan enerjiden çok daha fazladır. Çünkü sağlık yoksa enerjinin kıymeti olmaz.
Pandemi sonrası kış şartlarında enerji konusu bir süre gündemin başına yerleşti. Sonbahar başında küresel medyanın “bu kış çok zor geçecek” dolduruşuyla fiyatlar yükselmiş, “enerji krizi” algısı pompalanmıştır. Bu arada “tek çare termik santrali” türünden beyanlar, katmerli yanlış haline gelmiştir.
Enerji konusu, finans, silah, gıda/ilaç yanında küresel emperyalizmin temel ayaklarından birini oluşturmaktadır. Dünya savaşlarının da sebeplerindendir. Enerjiyi kontrol edenler, diğerlerini kolayca sömürebilmektedir. Yeterli kaynakları olmayan sanayileşmiş ülkeler, temiz enerji konusunda önemli mesafeler katetmiştir. Enerji fakiri AB ülkelerinde, yeni termik santrali kurulmaması, 2030’a kadar mevcutların kapatılması programı adım adım uygulanmaktadır. Çünkü tarımsal üretim ve insan sağlığının önemi, alternatif kaynakların çok daha hesaplı olduğunu ortaya koymuştur.
Enerji maliyetinde kuruluş ve işletme kalemleri birlikte değerlendirilmelidir. Bir termik santralinin kuruluşu öncelikle inşaat sektörüyle ilgili bir süreçtir. Aynı kuruluş maliyetiyle ülkemizde çoğu atıl çöplerin toplanması ve enerji üretimine yönlendirilmesi imkanı bulunmaktadır. Bu alanda önemli yatırımlar yapıldığı halde çöplerin çoğu değerlendirilmemektedir. Ortalama bir termik santral yerine onlarca vilayetlerde, ilçelerde çöpten enerji santralleri kurulabilir.
Termik santrallerinin işletilmesi kömür tedarikine bağlıdır. Birçok örnekte zengin linyit kaynakları raporuyla santral ihalesi yapılır, kredisi karşılanır, faaliyete geçtikten sonra aksine raporlarla kömür ithalatı başlatılır. Bu tezgahtan hareketle yeni santraller sahillere yakın bölgelerde inşa edilir. İthal de olsa kömür, doğalgazdan ucuzdur. Ancak kömürden üretilen enerjinin işletme maliyeti sadece yakıt değildir. Yüzlerce kilometrekarelik alanda tarımın, hayvancılığın bitirilmesinin, insan hayatını çekilmez hale getiren türlü hastalıkların sosyal güvenlik kurumuna getirdiği yük de hesaba katılmalıdır. Bu maliyette bir insanın hayatının önemini değil de sadece bütçeye getirdiği yük bulunmaktadır.
Ülkemiz tarım arazilerinin önemli kısmı atıl kalırken, Azak Denizi’nden gelen ayçiçeği, tahıl ve küspe gemilerini sevinçle karşılamamızın hesabı ayrıdır. En verimli topraklarımız kömür külleriyle yok edilirken ucuz kömür enerjisi yalanına inanmayalım. Bu gerçek ışığında gereğinde daha pahalı olan doğalgazdan enerji üretiminin aslında kömüre göre daha ucuz olduğu ortaya çıkmaktadır.
Çöpten enerji üretiminde ise kuruluş maliyetinden sonra enerji dışında da getiri vardır. Çünkü çöplerin imhası maliyetine katlanmadan yok edilmesi, aynı anda artı gelir anlamına gelmektedir. Hayvan gübrelerinin enerjiye dönüşmesinde oldukça ağır gidilmekte, kuruluş ve işletme maliyeti son derece mütevazi olan bu alanda yeterli yatırımlar yapılmamaktadır. Özellikle kanatlı hayvan gübresinden üretilen enerjinin işletme maliyeti yerine işletme kârı ortaya çıkmaktadır. İlgili yönetmeliğe göre ilave maliyetle kuyulara gömülmesi gereken tavuk gübresinden üretilen metan ile enerji üretildiğinde, et ve yumurta fiyatları düşecektir. Üstelik metan gazı alınmış doğal gübre, tarımda kullanılabilir hale geldiğinden ek bir zenginlik ortaya çıkmaktadır.
Birçok ülke dalgadan enerji üretirken bazı istisnalar dışında sıfır aşamasındayız. Karadenizin dalga gücüne göre dinamo üretimi, kullanımı, geliştirilmesi bu ülke mühendislerinin rüyası olmalıdır. Okyanus kıyısı ülkelerin kullandığı teknolojileri olduğu gibi almak anlamsız, belki ümitsizlik sebebidir. Kendi denizlerimizin bu alandaki avantaj ve dezavantajları hesaplanarak farklı dynamo patentlerinin geliştirilmesi ve üretimi teşvik edilmelidir.
Bir mezunumuza işini sorduğumda, Ankara’da temiz enerji dosyalarını takip ettiğini söyledi. Ne demek istediğini anlamakta zorlandım. Güneş ve rüzgar santrallerindeki gelişmeleri memnuniyetle izliyoruz. Ancak isteyen herkes sadece kendi evinde, fabrikasında, sitesinde dahi kullanmak için enerji üretememekte, yığınla engel çıkarılmaktadır. Bu alandaki faaliyetlerin denetimi, insan ve çevre güvenliğini dikkate alan ruhsatlandırma süreci gereklidir. Ancak sadece adamı olanlar yatırım yapabilirken diğerleri nice uğraşlardan sonra yolda kalıyormuş. Bu engelleri aşmak, ancak Ankara bürokrasisini iyi bilen profesyonel kuruluşların işiymiş. Enerjinin tabana yayılması, gerekli önlemlerle her sitenin, her fabrikanın, her organize sanayi bölgesinin kendi enerjisini üretebilmesi için teşvikler, destekler bir tarafa engellerin kaldırılmasına ihtiyaç vardır.
Barajların dolduğu yıllarda fazla enerji ‘sorunu’ olduğu, suların boşa akıtılarak alım garantisi çerçevesinde kömür santrallerinin çalıştırıldığı, böylece termik santral işletmecilerine taahhüt edilen elektriğin satın alındığını öğrendik. Bu yıl barajların coşacağı, hidroelektrik payının artacağı beklenmektedir. Bu bereket karşısında ilk kapatılması gereken derecesine göre en çok çevreyi kirleten santraller olmalı, artı hidroelektrik gelirleri daha fazla temiz kaynak yatırımlarına yönlendirilmelidir.
Ülkemiz toryum kaynakları bakımından dünyanın en zenginlerinden olduğu halde, 2013’de Pakistan ile imzalanan toryumdan elektrik üretimi projesi rafa kaldırılmıştır. Enerji bakanlığı sitesinde toryum hakkında sadece ansiklopedik bilgiler bulunmakta, bu kapsamdaki Türkiye’nin yarıda bırakılan teşebbüsü konusunda bilgi verilmemektedir. Bu proje hakkında ayrıntılı bilgi verilerek niçin gündemden çıkarıldığı da açıklanmalıdır. Toryum uzmanlarına yönelik İsparta suikasti, ülkemizdeki vatan sevgisi dikkate alındığında sadece yenilerinin yetişmesini teşvik eder, milli serveti atıl bırakma gerekçesi olamaz! Çünkü dışa bağımlılığın artması, aynı zamanda vatanın muhafazasına yönelen bir tehdit demektir.
Toryumdan elektrik üretmek, halen nükleer fizikçilerimizin rüyasıdır. 1 ton toryumdan üretilen enerji 200 ton uranyuma denk olup daha da önemlisi radyasyon problem yoktur. Toryum rezervleri bakımından Türkiye ile yarışan Hindistan, toryumla çalışan nükleer santralleri hizmete sokarken termik santrallerini kapatma programını hazırlamıştır. Toryum fakiri Çin, bu alandaki reaktörü faaliyete geçirirken ülkemiz tarımının kalbi Adana’da kömür santrali kurmaktadır. Hem tarımımıza darbe vurmakta, hem de paramızı almaktadır. Çin şirketlerinin Anadolu’daki kömür, mermer vb. ocaklarının aslında ülkemizdeki toryumu hırsızlama tezgahı olduğundan endişe etmekteyim. Doğu Türkistan’daki Müslüman, Türk kimliğini silmeye azmetmiş olan bu yükselen-boğan güç, farklı bir Çin işkencesi olarak Anadolu insanını açlık ve kanserle işkenceye tabi tutmanın projesini mi uygulamaktadır? Çünkü yapılanlar Sun Tzu’nun ‘Savaş Sanatı’na harfiyyen uymaktadır.
alaeddinyalcinkaya@gmail.com
twitter.com/alaeddinyalcink