NEVCİHAN ABLA (2)
HÜSEYİN MÜMTAZ
Kıbrıs’ın neyini yazayım?
Nesini yazayım, nasıl yazayım?
Elektrik yok, internet yok, ilaç yok, akaryakıt yok, hükümet yok…
Var ama yok.
UBP’nin 24 vekili var, 50 sandalyeli mecliste koalisyon kurabileceği diğer üç parti, 3, 3 ve 1 vekile sahip.
En yakın 3 vekilli partiyle hükümet kurabilecekken Sucuoğlu ille de “küsurat”ı da dahil ediyor, bakan yapıyor.
Hadi bakalım, elektriği de “o” halletsin.
Elektrik kesilince cep telefonlarının da interneti kesiliyor.
Market rafları boş.
Her taraf “sahipsiz” bebek dolu. (Tercüman-ı Ahval – YUVALAR SAHİPSİZ BEBEK DOLU!!! (kibrismanset.com)
Survivor adası.
Ama güney parçası da ada fakat böyle değil. Suyu da, elektriği de var.
Kim sorumlu? Sen, ben değil de kim?
Simit on lira.
Yeni bir belediye yasası çıkarılmaya çalışılıyor ki kıyamet koptu.
350 bin kişilik Kıbrıs’taki 28 belediye 15’e indirilecek”miş”.
Çünkü Kıbrıs’ın kuzeyinde bırakın her köyü, her mahalle ayrı bir belediye olmak ister. Her üç kişi bir dernek kurar, herkes mutlaka bir derneğin başkanıdır.
Her tüyü kabaranın ille de milletvekili, her milletvekilinin ille de bakan olmak istemesini geçiyorum.
Şimdi belediyeler 15’e indirilecekmiş ama iptal edilen belediyelerin başkanlarına “fazla üzülmesinler” diye “emekli maaşı” bağlanacakmış.
Mikronezya’da bile böyle bir şey yoktur.
Her ayın sonuna doğru gazetelerde “Maaş ödemek için şu kadar yüz milyon lira paraya ihtiyaç var” manşetleri çıkar.
Ama Lefkoşa’daki TC Büyükelçiliği önünde “Askerini, memurunu, paranı al da git” gösterileri yapılır.
Türkiye’den kabloyla su gelmemeliymiş, adanın ekolojik dengesi bozulurmuş.
Suyunu da istemeyik!
Kabine güvenoyu alır, ama iki gün sonra değişiklik “gerekir”, istifa ile dışarıdan bakan atanır.
Teknecik elektrik santrali meselesini daha önce yazmıştım.
Komünist bir diktatörlüktür.
KKTC’yi bölmüştür. Ayrı bir faşist imparatorluktur. Kimsenin gücü yetmez.
Hükümet güya yönetim kurulu “atar”.
Ama ipler sendikanın elindedir.
Kanunları o koyar. Hükümetin, polisin, güvenlik kuvvetlerinin üstündedir. Elektrik kesintilerine o karar verir, uygular. Kimse karışamaz.
Sokaklarda sadece geceleri değil, gündüz de “muhtelif meslekler” icra eden Afrikalı ve Mezopotamyalı “öğrenciler” dolaşır.
UBP Milletvekili Ziya Öztürkler, cezaevinde 113 yabancı uyruklu öğrenci olduğunu dile getirerek, cezaevi nüfusunun yüzde 30 civarının “öğrencilerden” oluştuğunu söylüyor.
Adaya son otuz yıldır turist gelmez, kumarcılar gelir, “gece kulüpçüler” gelir.
“Öğrenciler” de “merdiven altı üniversiteler”e gelir.
Ve yeni nesil, eski mücahit komutanların anılarını “uzay masalı”ymış gibi dinler.
Değirmencioğlu, “Her şeyimizi kaybettik ama üzülmedim” diyor; [i] Orbay Kılıç; “Temennim çocuklarımızın o günleri yaşamaması” diyor.[ii]
İşte bütün bunlara rağmen Kıbrıs Türk Okullarında “Kıbrıs Türk Mücadele Tarihi”nin neden bir türlü okutul(a)madığını Sabahattin İsmail, Nazım Beratlı’ya atfen “anlatmaya” çalışıyor [iii]
Nevcivan Abla’yı daha önce anlatmıştım;[iv]
Rumlar 19 Mart 1964 sabahı Gaziveren’e saldırmıştı. Direniş sırasında mücahitler Hüseyin Niyazi Hasan, Ahmet Rahim, Mehmet Ali Dede, Ali Faik ve Erol Hüseyin şehit düşmüştü. Gaziveren’deki direnişle ilgili fotoğraflar da dünyayı etkilemişti. Eşi Hüseyin Niyazi Hasan’ı kaybeden Nevcihan Oluşum ve oğlunun İngiliz savaş muhabiri, fotoğrafçı Don McCullin tarafından çekilen fotoğrafı Gaziveren Direnişi’nin simgesi haline geldi, dünyada yankı uyandırdı. Oluşum’un, cesetleri kamyonla getirilen şehitler arasında eşini gördüğü anda çekilen fotoğrafı, Rumlar tarafından yıllarca “Rum bir kadının feryadı” olarak propaganda amacıyla kullanılmaya çalışılmıştı.[v]
Kıbrıs Türkü, NEVCİHAN ABLA’yı unutmamalı…
NEVCİHAN ABLA’nın başına gelenler ilk, orta ve lisede ilk dersten önce ve andımızdan sonra her sabah tekrar anlatılmalı. 23 Mart 2022
[iv] https://www.turkishnews.com/tr/content/2021/08/12/nevcivan-abla-huseyin-mumtaz/