84 milyon insanın malı olan zeytin ağaçlarını kesip maden çıkaracaklarmış.
Yani “Ben böyle istiyorum. Keyfim böyle istiyor. Zeytin ağaçlarını keseceğim. Oralara maden arama ruhsatı vereceğim” diyor birileri… Biz de “diyemezsin. Dedirtmezler” diyoruz.
Çünkü bu vatan kimsenin babasının çiftliği değildir.
Herkes, her zaman, her istediğini yapamaz.
Gece düşünüp, hayal ettiğini sabahleyin hayata geçiremez.
Çünkü Türkiye MUZ CUMHURİYETİ değildir.
Bin yıllık devlet geleneğine, deneyimine, zenginliğine sahiptir. Yaşlısıyla genciyle, kadınıyla erkeğiyle, Türküyle Kürdüyle, Alevisiyle Sünnisiyle herkesin yurdudur. …
Türkiye anlık kararlarla, bedevi yasaları ile yönetilemez.
O, Vatanını korumak isteyen binlerce, milyonlarca şehidin kanı ile sulanarak bu günlere gelmiştir.
Sizin dedeleriniz, atalarınız Menemen’de Kubilayları keserken bizim dedelerimiz, atalarımız, Cumhuriyetin temellerini sağlamlaştırıyordu.
“ÇANAKKALE GEÇİLMEZ” diyerek şehit veriyordu.
Şimdi kalkmış birileri “Maden çıkaracağız” diye yüzlerce yıllık zeytin ağaçlarını kesmeye çalışıyor. Bu işleri daha önce de yapmışlardı.
Üç şeriatçı çıkıp, benim geleceğime, 84 milyonun kaderine yön veremez.
Halk, İkiz Derede, Manisa’nın Soma ilçesine bağlı Yırca köyünde katledilen 6 bin zeytin ağacına ağlamıştı.
Ve siyanürle altın aramak için Kaz Dağlarında tamı tamamına 195 bin ağaç kesilmişti.
Kaz dağları kelaynaklara dönmüştü…
Üstelik, bunu yapanlar, görevi; çevreyi, ormanları korumak, düzenlemek ve “insanlığın” geleceğine miras bırakmak olan Çevre ve Orman Bakanlığı idi…
O yıllarda ağaç katliamını protesto edenler bir pankart açmışlardı:
“DOĞAYI KATLEDENLER HAİNDİR…”
Hainlik sadece savaşta, askerlikte, vatan savunmasında olmaz. Doğada da olur. Ekonomide de olur. Toplum yaşamında da olur.
Kaz dağlarında, İkiz Derede, Yırcada kurtlar, kuşlar, böcekler, ağaçlar, insanlar kan ağlamıştı. Zamanı geldiğinde bunun hesabını sizler de vereceksiniz. Sizler de kan ağlayacaksınız…
Üç kuruşluk menfaat, çıkar için bu yapılır mı? Bu kadar ağaç katledilir mi? Bu kadar canlı ayaklar altına alınır mı?
Manisa’nın Kırkağaç ilkesinde 1650 yıllık bir zeytin ağacının tescillendiğini biliyor musunuz? Ben bilmiyordum. Yeni öğrendim…
Üç beş zengini daha zengin etmek için, bu ağaç katliamı izinlerini nasıl verdiniz? Hiç mİ eliniz titremedi, hiç mi içiniz burkulmadı? Yüreğiniz yanmadı mı?
Neymiş efendim? Zeytin, Yahudi ağacı imiş… Yok edilmeli imiş… Böyle söylüyor yobaz takımı.
Hadi ordan..!!!
Bundan daha saçma, daha aptalca bir gerekçe olabilir mi? Yasaları ihlal ediyorsunuz. Anayasayı ihlal ediyorsunuz. Yöre halkının yaşamına saldırıyorsunuz.
Göz göre göre toplum yaşantısını ayaklar altına alıyorsunuz.
Çoluğumuzun, çocuğumuzun geleceğini karartıyorsunuz…
Geçim kaynaklarını kurutuyorsunuz.
İnsanlık mıdır bu?
Müslümanlık mıdır bu?
Siz Hz. Müslüman’ım diyorsunuz Hz. Muhammet’in sözünü bile uygulamıyorsunuz.
Ne diyor bir hadisinde?
“Kıyamet kopsa bile, o zaman elinizde bir fidan bulunuyorsa ve onu dikmek için de bir engel yoksa derhal o fidanı dikin.”
Atatürk, 1929 yılının ağustos ayında, Yalova’da bir köşk yapılmasını istedi.
Köşkün yapımı eylül ayında tamamlandı.
Ancak Atatürk 1930 yılının haziran ayında Yalova’daki köşke gittiğinde, çalışanlar köşkün yanındaki çınar ağacının dalının köşkün çatısına vurduğunu, çatı ve duvara zarar verdiğini, çınarın köşke uzanan dalını kesmek istediklerini söylediler.
ATAMIZ, “Dal kesilmeyecek, köşk yürüyecek” dedi.
Çınar ağacının dalının kesilmesi yerine binanın tramvay rayları üzerinde birkaç metre ileriye yürütülmesi talimatını verdi.
Bu nedenle o köşkün adı “YÜRÜYEN KÖŞK” oldu.
Yürüyen Köşk’ün o çınar ağacı bugün 390 yaşında ve çok sağlıklı.
Her yıl onu binlerce kişi ziyaret ediyor…
Şimdi anladınız mı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü neden bu kadar çok sevdiğimizi?
Şimdi anladınız mı onu yobazlara, gericilere neden yedirmediğimizi?