KENDİMİZİ ALDATMAYALIM ve TEHLİKEYİ GÖRÜP ARTIK UYANALIM!..
29 Ekim 1923’de Cumhuriyet ilan edilmiş ancak altı doldurulmamıştı.
Saddam da rejiminin cumhuriyet olduğunu öne sürüyordu, Humeyni de…
Atatürk Cumhuriyeti Aydınlanmacı olacak; yani “kendi aklı ile karar veren, özgür bireylerden” oluşan bir ulus devlet yaratılarak laik demokratik cumhuriyet yaşama geçirilecek; bu amaçla daha bir seri devrimler yapılacaktı…
İşte bu yolda ilk adım 3 Mart 1924’de atılmış ve TBMM’de kabul edilen üç önemli yasa ile Hilafet kaldırılmış, laik devlete giden yol açılmış; öğretim Birliği Yasası kabul edilerek, çocukların beynini körelten Ortaçağ eğitim kurumları kapatılmış; din ve Ordu siyaset dışına çıkarılmıştır…
Devrim tarihimizde önemli bir adım olan bugünü kutlamak üzere Atatürkçüler/ Cumhuriyetçiler/ Aydınlanmacılar dün Anıtkabir’e ya da Atatürk anıtlarına gitmişler ve bildiriler yayımlamışlardır…
Oysa ortada kutlanacak bir şey kalmamıştır; devrim yasaları adeta yürürlükten kaldırılmış, artık uygulanmamaktadır…
Laiklik kenara atılmış, ülke naslarla yönetilmekte, imamlar resmi nikah kıymaktadır…
Öğretim birliği yok edilmiş, okul öncesinden yükseköğretime kadar Kuran kursları, sıbyan mektepleri, medreseler her yanı sarmış, öyle ki bunların yanında imam hatipler çağdaş eğitim kurumları durumuna gelmiştir…
Ne yazık ki gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içindeki muhalefet de bu gidişten şikayetçi değil…
Altı Muhalefet partisinin hazırladığı Mutabakat Metninde bu konulardan, Cumhuriyetimizin kurucu değerlerinden, Atatürk’ün adından söz bile edilmemiş; daha da kötüsü Anayasamızın değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek ilk dört maddesini dışlayan ifadeler kullanılmıştır…
Yeni bir anayasa hazırlamak isteyen bunlar, sadece 1921 Anayasasını örnek alınabilir bulmuşlar, bunun dışındaki anayasaları “dar kalıpçı” olarak nitelendirmişlerdir…
1921 Anayasası, “devletin dini İslam’dır” der; söz edilmemekle birlikte devletin başkanı Halife Sultan kabul edilir; eyaletlerden söz edilir vs.
Diğer anayasalara dar kalıpçı denmesinin nedeni, “ilk dört maddesinin değiştirilmesinin teklif dahi edilemez” oluşudur…
Bu dört madde, özellikle Türk kimliği tartışmaya açılmak istenmekte, eyalet sistemine açık kapı bırakılmaktadır…
Ne yazık ki biz Atatürkçüler/ Cumhuriyetçiler/ Aydınlanmacılar, gidişin ayırdında olmaksızın, AKP’den kurtuluyoruz diyerek bu bildiriyi alkışlıyor, imzalayanları kahramanlaştırıyoruz…
Yüce Önder’in “EHVEN-İ ŞER, ŞERLERİN EN KÖTÜSÜDÜR” sözünü unutmayalım.
Sahte kurtarıcıların peşine takılmayalım…
Ancak, bizler, yani gerçek ATATÜRKÇÜLER/ CUMHURİYEÇİLER/ AYDINLANMACILAR kurtarıcı olabiliriz…
Gücümüze ve kendimize güvenelim; sahte kurtarıcıların peşinden gitmekten vaz geçerek artık ayağa kalkalım ve kendi yolumuzu kendimiz çizelim…
Bir yanıt yazın