Fahreddin Paşa

1868 doğumlu (bugün Bulgaristan’da kalan) Rusçuk’ta dünyaya gelen rahmetli Fahreddin paşa, Osmanlı’nın  yetiştirdiği mümtaz komutanlardan. Baba ve anne tarafından köklü Osmanlı Subay ailesinden. Anne tarafının Asker geleneği  üç asırdan daha fazla. Fahreddin paşayla anne tarafından  bağı bulunan değerli bir Askeri tarihçimiz kardeşimle uzun yıllardır dostluğum bulunuyor.

Fahreddin paşanın hatıratını on sene evvel okumuştum. Çevremde Bulgaristan’dan Almanya’ya göç eden bir soydaşımız bir iş için geldiğinde Rusçuk’lu olduğunu belirtince, kendisine Fahreddin paşanın hatıratını gösterdim. Okumak istediğini belirtti, kendisine teslim ettim. Mutlaka okunması gereken bir kitap. Bu hatırattan hatrımda kalanları şu şekilde özetlemek istiyorum. Özetten evvel 19. Yy’ın ortalarında keşfedilen petrol ve petrolün makinalarda kullanılmaya başlaması tüm ülkeleri iştahlandırmıştır. Bundan dolayı içerisinde (Truva atı gibi)  Alman İmparatorluğu’nun da bulunduğu bir koalisyonun kumpası sonucunda imparatorluğumuzu yitirdik.

Şüphesiz petrol tek sebep değil. Yine 19. Yy’ın ortalarında Fransa’dan yirmi yıllığına alınan 5 Milyar Frank kredi geriye 20 Milyar Frank olarak olarak ödenmişti. Yapılan  borçlanmayla Çırağan sarayı inşa edilmişti. Hesapsız harcamaların sonunda devletler duvara tosluyor (herkes toslar). Günümüzde yaşadıklarımız ve kaçak saraylara yapılan yatırımlar gibi. Osmanlı’nın GSMH’sı 1912/13 yıllarında 160,14 Milyon Reichmark açık vermis. Konya şehrimiz kadar toprağı bulunan ve İtilaf devletleri arasında yer alan Belçika’nın bir yıllık GSMH’sı (Kolonisinden elde ettiği gelirler hariç) Osmanlı’nın iki yıllık gelirinden fazla ve bütçesi açık vermemiş (bkz. Ek).

Osmanlı1912/13546,31706,45-160,14
Belçika1914654,41653,96+0,45
1868 doğumlu (bugün Bulgaristan’da kalan) Rusçuk’ta dünyaya gelen rahmetli Fahreddin paşa, Osmanlı’nın  yetiştirdiği mümtaz komutanlardan. Baba ve anne tarafından köklü Osmanlı Subay ailesinden. Anne tarafının Asker geleneği  üç asırdan daha fazla. Fahreddin paşayla anne tarafından  bağı bulunan değerli bir Askeri tarihçimiz kardeşimle uzun yıllardır dostluğum bulunuyor. - Bundes Staaten

Osmanlı 20. Yüzyılın başında büyük bir ekonomik buhranın içerisindedir. Bu olgu Thedor Herzl’in hatıratında; alaycı bir şekilde Ramazan ayında memurlara, askerlere ve Ramazan kutlaması için yapılacak harcamalar için  padişaha 100.000,00 Sterlin gerekli olduğu yer alır. Hatırattaki diğer bir  husus ise Bahriye Nazırı Hasan paşa Abdülhamid II’nin Haliçe hapsettiği gemilerin bakır kazanlarını söktürüp satarak, karşılığında tanınmış şarapları satın aldığı yazılmış. Geçtiğimiz günlerde sn. Dr. Ataç bir padişahın zürriyetinden birisinin sözlerini öbekle paylaşmıştı (besmele/içki-Fatih Sultan Mehmed/Atatürk karşılaştırması). Padişahların günümüzdeki zürriyeti öncelikle nezaket kurallarını çok iyi biliyor olma zarureti var. Daha sonra hemen herkesten daha fazla bilgi sahibi olması gerekir. Eğer dürüst bir insan ise hakikatı tüm çıplaklığıyle konuşmalıdır. Abdülhamid II kaliteli „Rum“ içen bir kişilik. Osmanlı memurları öylesine rüşvetçi ki, son 20 yılda gümrük vergilerinin 3 milyon Sterlinden 1 milyon sterline düştüğünü Thedor Herzl yazmış (gümrük vergileri hazineye gelmiyor, rüşvetçilerin cebine girdiğini ima etmiş, günümüzde buna devletin üst katlarına ulaşan komisyon deniliyor)  O bölümü iliştiriyorum. (Köprü kazıkları, tünel kazıkları Osmanlı’da da mevcut)

1868 doğumlu (bugün Bulgaristan’da kalan) Rusçuk’ta dünyaya gelen rahmetli Fahreddin paşa, Osmanlı’nın  yetiştirdiği mümtaz komutanlardan. Baba ve anne tarafından köklü Osmanlı Subay ailesinden. Anne tarafının Asker geleneği  üç asırdan daha fazla. Fahreddin paşayla anne tarafından  bağı bulunan değerli bir Askeri tarihçimiz kardeşimle uzun yıllardır dostluğum bulunuyor. - osmanli vergi

Ekonomik olarak çökmüş olan imparatorluk Mekke Emiri Hüseyin’e Hicaz’ın korunması için altmış bin altın teslim eder. Emir Hüseyin (eşkiyalıkla uğraşan bir kişilik) döndüğünde İngilizler’le birlik olarak Osmanlıyı sırtından hançerleyince, Mekke bölgesi elden çıkar. Cemal paşa, Fahreddin paşayı Medine’yi koruması için görevlendirir. Hatrımda kaldığı kadarıyle 31 Mayıs 2016’da  Medine’de olur. Gelir gelmez Medine’nin 100 km çevresinde güvenlik bölgesi oluşturur. Takviye güç ister. Takviye yapılmaz. Askerin gıda ihtiyacı karşılanmadığı için (karşılanan mallarda yolda yakılır) asker çekirge yemek zorunda kalmıştır. Su kuyuları zehirlenmişti. Gününümüzde Medine’de Osmanlı’nın yaptırdığı tren istasyonu (Hz. Muhammed’in mezarından 2,5 km uzaklıkta) yanında; Osmanlı’nın mal ve asker sevkiyatını yaptığı ve arapların yaktıkları trenler sergileniyor (bk. Ekler). Bizim hacıların girmesi yasak. Osmanlı’nın istasyonda yaptırdığı caminin duvarlarına işiyorlar. Halbuki Osmanlı, istasyona gelecek olan trenin Hz. Muhammed’in mezarına rahatsızlık vermesin diye bu bölgeye gelmeden km.lerce önce demir yolunun altına keçe ve kumdan sesi ve basınç dalgalarını azaltacak önlem almış. Buna rağmen!

Bir projenin müridi olan Cemal paşa; Şam’dan Kudüs’e Allee yol yapımını çok ağır koşullarda (mühendisleri idam etme tehdidiyle, hatıratından) tamamlatırken, Fahreddin paşanın ihtiyaçları sürekli aksatılmıştı. Mondros mütarekesiyle Osmanlı silah bırakırken, Sadrazam Fahreddin paşaya silahlarını bırakması için talimat gönderir. Fahreddin paşa bu talimata „ben Sadrazam’ın askeri değilim, ben Padişah‘ın askeriyim“ diyerek uymayacağını bildirir. Bunun üzerine emri altındaki komutanların bazıları askerlere bildiriler yayımlayarak, Fahreddin paşanın direnişini kırmaya çalışırlar. Fahreddin paşa bu bildirilere karşı bildiriler yayımlayarak, silah bırakan askerleri idam edeceğini bildirir.

Konu hem ingilizlerde hemde Payitaht‘ta şaşkınlık yaratır. Bunun üzerine padişah fermanı hazırlanır. Mülayim bir şahsiyetle orijinal padişah fermanı yola çıkar. Medine’ye varan mülayim şahsiyet Fahreddin paşayla sabahtan akşama kadar konuşur ve akşam üzeri padişah fermanını gösterir. Padişah fermanı karşısında çare bulamayan Fahreddin paşa pes eder. Medine’ye ziyarette bir gelenek var. Mutlaka 5 gün 40 vakit (Hz. Muhammed’e veda amacıyla mezarının yanı başındaki Osmanlı’nın yaptırdığı ve avizeleri som altında yapılmış camide) namaz kılmak. Fahreddin paşa eşyasını toplayıp, camiye yerleştiğinde; „BEN HZ. MUHAMMED’E İLTİCA ETTİM“ der. Böylece olan bitene direnebileceğini düşünür. Kırk vakit tamamlanınca ingilizler yaka-paça, Fahreddin paşa iğneyle uyutularak Akabe limanına getirirler.

Gece yarısı akabeye gelen Fahreddin paşa sabah namazı için abdest almak amacıyle çadırından dışarıya çıktığında, kıyamet kopar. Beşbinin üzerinde arap aşiret reisi ve marabaları bir anda „Fahri, Fahri“ nidalarıyle yeri göğü inletirler. İngilizler büyük bir korku ve panik içerisinde namaz biter bitmez, Fahreddin paşayı gemiye bindirirler.

Mısır’a gelir. Oradaki toplama kampında (ki bir başka kampta bir Ermeni tercümanın marifetiyle binlerce Türk esirler dezenfekte hikayesiyle ingilizler tarafından kör edilmiştir) kendisine otomobil tahsis edilir. Zaman zaman otomobiliyle kamptan dışarı çıktığında kaldığı şehrin halkı sokaklarda büyük sevgi gösterisi yaparlar. Bundan  ürken Ingilizler, paşanın otomobil tahsisatını geriye çeker. Fahreddin paşa geriye kalan esirlik zamanında bir daha hiç dışarıya çıkmaz. Fahreddin paşanın yüce komutanlık görevi; araplardan da, ingilizlerden de, mısırlılardan da büyük takdir görmüştür. Bu takdiri beceremeyen sadece Türk’ler (Türk’lerin komutanlarının vatan vazifesi bitince, cezaevi vazifesi başlıyor). Bir toplum adam gibi eğitilmez ise ortaya çıkacak olan sadece HİLKAT GARİBESİ’dir. İşte bunu yaşıyoruz.  

Osmanlı hemen 20.yüzyılın başında petrol bulunan bölgelerin haritasını yaptırmıştı. http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=32979  120 yılldır bilinen haritalara rağmen kaç varil petrol üretimimiz var?

Eğer bir Millet, başka ülkelerin marabalarını kendilerini yönetmek için görevlendirirse, sonları herdaim hazin olacaktır. Özellikle bilim yuvalarını tahrip eden milletlerin ayağa kalkması asla mümkün değildir. Dikkat ederseniz, ülkemizde YÖK’ün barajsız, sınavsız üniversiteye kayıt konusu öbeğimizde hiç konuşulmadı. Halbuki bizler için konu çok önemli!

Askerlik mesleği „ölümle sözleşme imzalamaktır“. Fahreddin paşa gibi (ki kutsal emanetlerin Payitah’ta gelmesini kendi güvenliklerini riske atarak, ikibin askerle sağlamıştır) ahlak ve karakteri yüksek, dürüst ve vatanperver tüm askerlerimizi rahmet ve minnetle yad ediyorum. Mekanları cennet olsun. Herbiri bizim için

„ASALET ABİDESİ“. Ve bizlerin yaptığı hataları inşallah af’ederler. Yoksa bunca vatana ihanetten sonra ülkemizde çok az kişiye yatacak yer nasip olur…

Bilvesile sağlıklı uzun ömür ve çalışmalarınızda kolaylık dileklerimle birlikte,

kalın sağlıcakla.

Rehan Gündoğmuş

1927 Sayımına göre 13,7 milyon olan nüfusunun sadece yüzde 5‘i okuma yazma bilen bir beşeri sermaye ile genç Türkiye Cumhuriyeti yola koyuldu. Ayrıca, Osmanlı Devleti‘nin, savaşların finansmanı amacıyla aldığı borçların önemli bir kısmı da Cumhuriyetin sırtına yüklenmişti (Gürsoy, 1982, 219-303).

1868 doğumlu (bugün Bulgaristan’da kalan) Rusçuk’ta dünyaya gelen rahmetli Fahreddin paşa, Osmanlı’nın  yetiştirdiği mümtaz komutanlardan. Baba ve anne tarafından köklü Osmanlı Subay ailesinden. Anne tarafının Asker geleneği  üç asırdan daha fazla. Fahreddin paşayla anne tarafından  bağı bulunan değerli bir Askeri tarihçimiz kardeşimle uzun yıllardır dostluğum bulunuyor. - cumhuriyet donemi tren demiryolu

Mevcut ulaşım sisteminin kapitülasyonlar döneminde genellikle tarım ürünü ihracatına yönelik merkezlere bağlanmış olması, ekonomiyi sektörlerarası birbirini tamamlayıcı üretim imkanlarından mahrum bırakmıştı. Öyle ki, Anadolu‘dan İstanbul‘a ürün taşımanın maliyeti, 1923 yılında New York‘tan İstanbul‘a aynı ürünü taşımanın maliyetinin üzerine çıkmıştı (Silier 1979, 29).

(Kaynak: Planlama Dergisi – Özel Sayı – DPT’nin Kuruluşunun 42. Yılı)

file:///C:/Users/Rehan/Downloads/DPTnin_Kurulusunun_42nci_Yili_Ozel_Sayi.pdf

Kapitilasyonlar 1929’da sona erdi. Düdüğün birisi 1923-1929 arası 6 yılı kendisiyle kıyaslamaya kalkıştı! Cin olmadan, şeytanı çarpmaya çalışıyor. Nafile, cahilliğini ortaya koyuyor…

Ne ibrettir,

Kızarmak bilmeyen çehren,

Bırak kardeşim tahsili;

Git önce Edep, haya öğren.

Mehmet Akif Ersoy


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir