Kanatlı uçan her hayvanı hayranlıkla izlerim. Kuş beyinli deriz ama kuşun o ufacık beynindeki hareket ve reaksiyon hızına hep hayran bakmışımdır. Kuşların içinde birkaç tanesine aşkımı gizleyemem. Bunlardan bir tanesi dokumacı kuşu. Sadece gagasını kullanarak ağaçtan sarkan bir yuvayı saz yapraklarından örmesini bile seyrederken hayranlık duymaktayım. Bir yuva inşa ederken yuvanın ne kadar ağır olacağını bilerek dala tutturma şeritlerini ona göre örmeye başlaması, temaşa edilecek bir uğraşı. Örülen yuvanın en son etabı, yuvaya girilecek bölüm. Yuvaya uçarak gelip ayak tırnakları ile tutunacağı yerdeki örgünün makaraya doladığınız ip şeklinde, aşınmaya mukavim katlı olarak örmesine, doğanın ona vermiş olduğu mühendislik yeteneği diye adlandırırım. En az iki tane yumurta üreteceğini bilerek yuvanın iç büyüklüğünü tasarlaması bile muhteşem bir çalışma. Sanki hesap kitap biliyor da bu yuva inşaatını ona göre yapıyor sanırsınız.
Bir başka hayranlık duyduğum kuş ise kırlangıç’dır. Bahara girmeden en güçlü erkek kırlangıçla çiftleşir, ve rahatsız edilmeyeceği bir bina çatı köşesine çamurdan yuvasını örmeye başlar. Yuvanın yerini seçme becerisinde önemli unsur, su ve toprağın bulunduğu yere yakın yerler olduğunu düşünmekteyim. Çünkü kullandığı toprağı su ile çamur yaparak yuvanın temel maddesini taşıyıp, bir binanın yüksek köşesinde kurmaya başlar. Öyle bir inşaat ki demiri yok, çimentosu yok, vibratörü yok, kalıbı yok ama yuva bir günde kurulup içine ot getirmeye hazır hale getirilmekte.
Kanımca çamura kendi ağız salgısından da kattığını düşünmekteyim. Yuva ağzını sadece erkek ve dişi kırlangıcın gireceği büyüklükte bırakırlar. Kırlangıç yuvalarında yumurtalara hem dişi hem de erkek üstüne oturarak inkübe ederler. Ancak her ikisi de aynı anda yuva içinde bulunmazlar. Hatta civ civ ler oluştuktan sonra onları, yuvalarının ağzından gagalarını uzatarak beslerler. Yuvaya konmak nerdeyse yatarak yaklaşıp ayak tırnakları ile yuvanın ağız kısmına tutunurlar. Bu yuvanın da ağız kısmı dokumacı kuşlarının yuva ağızları gibi değişik imal edilmekte. Kanımca tabiatın bu kuşlara verdikleri yetenekle hesapladıklarına inanırım. Kuş nereden bilecek bu hesaplamayı demeyin, mutlaka genetik yapının kurgusunda bu hesaplama yeteneğinin parmak izleri bulunduğuna inanırım.
Bir başka hayranlık duyduğum kuş ise Karga dır. Bir tarihte Kosova ya gitmiştim. Kosova’yı gezerken Osmanlı tarihinin ilk dönemlerinde geçen Kosova savaşını anlatmıştı rehber. Çok kanlı geçen savaşın ilk günü sonunda ovada binlerce ceset kalmış, Osmanlı orduları galip gelmiş ama ölüleri gömmek için mezar kazma zamanı olmayınca ertesi güne bırakmışlar. Sabah ovaya baktıklarında ölülerin üzerlerinde yüz binlerce karga görmüşler. Bu nedenle bu ovanın adı ‘karga ovası’ anlamına gelen KOSOVA denilmeye başlanmış. KOS bizim karga dediğimiz kuş olduğunu öğrenmiştim.
Bu hayvan o kadar akıllıdır ki, inanılmaz deneylerde bilim insanlarını hayrete düşürürler. Heybeli Adada onları çok gözlemlediğimi hatırlarım. Martılarla Kargaların kavgaları her zaman devam eder. Anlık boş bırakılan martı yumurtasını gördüğünde Karga, hiç affetmez. Kargalar cevizi çok sever. Cevizin hangisinin içi dolu olduğunu bilir ve onu alıp yükseklerden bırakır. Sert zemine gelen ceviz kırılır ve onu afiyetle yer. Ceviz fazla ise onları alıp bahçenin bir yerlerine gömer. Eğer unutursa oradan ceviz fidanı çıkması normaldir.
Hatta Çam fıstığı konusunda, yiyemediği kabuklu çam fıstıklarını da bir yerlere saklar. Unutursa mutlaka oradan çam fidanı çıkması olasıdır. Karga, kırmak için çam fıstığını da nereye sıkıştıracağını bilir. Burada karga gaga darbeleri ile kırıp içinden çıkardığı fıstığı afiyetle yer.
Kargaların yuvalarını bulmak zordur. Hatta National Geographic dizilerinde bir çok hayvanın üremesi, bilim insanları tarafından belgelenmiştir. Ancak Kargaların çiftleşmesinin görüntülendiğini hiç görmedim. Kargalarında yaşamlarında küçük beyinleri çok verimli çalıştığına inanırım. Kuş beyni deyip geçmeyin. O beyin bile, her konuda hesaplı davrandığını düşünmekteyim. Kıramadığı cevizi götürüp yaya geçidinde araçların geçtiği yere koyup, araçların üzerinden geçmesi ile kırıldıktan sonra, araçlara kırmızı ışık yandığında, karganın kırılan cevizini almasını seyretmek muhteşem bir gösteri. Kuş bile olsa işini bir şekilde hesap la yaptığına inancım tamdır.
Sürü halinde uçan kuşların hiç birbirine çarptığını gördünüz mü ? Bence görmemişsinizdir. Nasıl bir nevigasyon sistemi, inanılır gibi değil.Bakın Leyleklere, Afrika dan yükselerek, sıcak hava akımlarını kullanarak Anadolu’ya, hem de doğdukları yörelere gelip yuva kurarlar. Bunların hepsi o ufacık KUŞ beyni içindeki gen yapısı ile yön tanıyıp, hesaplanarak yol alırlar.
Kuşların yaşamları tamamen hesap üzerinde seyreder. Yuva kurmak, gıda bulmak, ve civcivleri eğitmek, genetik yapının gereği.
Genel de bilim insanları bir çok deneyler yaparlar. Yaptıkları deneylerde elde ettikleri verileri bir tebliğ ile yayınlarlar. Başka bilim insanları da bu yayınları takip eder, üzerinde fikirlerini yürütürler. Daha sonra ortaya bir teori çıkar . Bu teori, bilimsel verilere dayanır. Bir deneyle bile teori ortaya atılmaz. Pisagor bile dik açılı üçgen konusunda asırlarca evvel üzerinde çok çalışmış, sonucunda Uzun kenarın karesi, diğer iki kenarın karelerinin toplamına eşittir, diye bir TEORİ kurmuş.
‘‘Faiz Sebep Enflasyon Netice’ benim teorim’’ demekle teori olmaz. Bu abesle iştigâldir. Hesap kitap bilmemektir. Çünkü TEORİ olması için bilimsel çalışan akademisyenlerin, ancak deney ve araştırmalar ile neticelerinin yayınlanması ile oluşur. Bakalım son bir senede geldiğimiz noktaya: Politik faizin bir yılda uğradığı değişiklik % 18 den % 16 dan % 14 de geldi. Faiz değişikliğe uğradığı tarih sonrası ulaşılan enflasyon : % 21.31 den – % 36.28 den % 48.69 yükseldi. İşte size bir deney ve neticesi. Kuşlar bile ufacık beyinleri ile yaptığı işlerde hesap ve kitap yapmakta diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.Metin Atamer