Adresine bir mektup,
Geldiğin günden bu yana, 20 senedir oturduğun koltuğu sana armağan etmiş olan sistemin kurucusuna, Ulu muzaffer komutan mareşal Gazi Paşaya, tüm dünyanın önünde saygı ile eğildiği büyük, akîl, aydın, bilge ATATÜRK’e en ağır sözleri söyledin.
Bu durum imam cemaat meseledir. Sen ortalığı bulandırdıkça, mağaralarına saklanmış olan ticaniler ortaya çıktı. Tıpkı karanlıkta yaşayan yarasalar gibi. Ortalık yobaz vandallarla doldu. Atatürk’e, laik cumhuriyete, demokrasiye saldırılar başladı. Sadece karanlık yarasaları değil; AKP’li bir belediye başkanı da 2023 yılının “yüz yılın hesaplaşması””nın olacağını söyledi. Bu gafil kişinin sözleri de tarihin sayfalarında yerini aldı…
Hakaretler ettin, senin de varlık nedenin olan Atatürk’e küfür edenleri saray sofralarında ağırladın. Sen yetmedin, genel kurmay başkanın Atatürk ve laik Cumhuriyet düşmanlarının ayaklarına giderek saygılarını sundu.
Gen.Kur. Başkanı da yetmedi, siyasi nedenlerle toplumu kandırmak için müze yapılmış, fakat bir bölümü ibadete sürekli açık olan Ayasofya’yı camiye dönüştürürken üzülerek yazıyorum ki bir zamanlar büyük saygı duyulan ordumuzun komutanları gen.kur.başkanıyla birlikte ve Mareşal Mustafa Kemal’in onlara bağışladığı üniformalarıyla Ayasofya’ya geldiler. Yetmedi tarikat önderi ile fotoğrafa durdular ve de hiç mi hiç bundan utanmadılar. Gazi Paşanın kemiklerini sızlattılar.
Bu da yetmedi, sarığının en tepesinden cübbesinin eteğine kadar siyasete bulanmış sözde din adamı, diyanet işleri başkanı minberde Atatürk’e hakaret etti. Dini bayramlarda, hutbelerde Atatürk’ün adını camilerden sildi. O yobaz 6 Ekim 1923 tarihinde istanbul’u işgal ordularından kurtararak Türkiye’yi, istanbul’u ve dahi Ayasofya’yı, tüm camileri tekrar Türk’lere ve islama armağan eden Yüce öndere ihanet etti. Bu nasıl bir gaflet ve melanettir?
ATA’mızın aydınlanma devrimleri, bilgi ve çağdaşlık yolu, 83 senedir halen güncelliğini koruyan düşünceleri, ilkeleri ve Atamızın heykelleri yobaz vandallığın saldırısı altındadır. Türkiye çağdaş dünyadan kopartılarak karanlığa, yoksulluğa gömülmüş olan bir islam devletine çevrilmeye çalışılıyor. Ulus/Millet yerine ümmet isteniyor. Şeriatın yaşama egemen olması isteniyor. Düşünmeyen, sorgulamayan, cahil bir toplum isteniyor.
Ümmet bir lokma, bir hırka fesefesi ile yaşar. Ümmet bu dünya için değil, ölüm sonrası dünya için yaşar. Bilgiden, kültürden, çağdaş yaşamdan korkar. Kendi aklı yerine yöneticisinin, şeyhinin aklını kullanır, biat eder, köle olur. İşte emperyalizmin de isteği budur. Tek kişinin yönettiği köle toplumlar, ucuz iş gücüdür, kontrol edilmeleri kolaydır….Ve bunun adı siyasal İslam devletidir.
Samsun’da Dünyanın en güzel heykellerinden birisi olan, 1932 yılından bu yana ülkemizin kurtuluşunu, ilk adımı simgeleyen ATATÜRK’ün ONUR ANITINA iki şerefsiz, kökenleri şüpheli yobaz vandal saldırarak anıtı devirmeye, kırmaya çalıştılar. Başarsalardı, dünyanın en güzel heykellerinden birisi yok olacaktı. Bu vandallar cesareti iktidardan alıyorlar. Dedik ya imam cemaat meselesidir bu…
Ne yaparsanız yapın;
Her bir düşmanlığınız Atatürk’ü, fikirlerini, devrimlerini daha da büyüterek pekiştiriyor. Gün gelecek, yakın zamanda çağdaşlık, bilgi, laik cumhuriyet, demokrasi, insan hakları egemen olacak ve YURTSEVER TÜRK HALKI kazanacaktır.
YAŞASIN ATATÜRK VE AYDINLANMA DEVRİMLERİYAŞASIN LAİK DEMOKRATİK CUMHURİYET..
Naci Kaptan / 06.Şubat, 2022
Samsun Onur Anıt’ının Hikayesi
Samsun’un ve Kurtuluş Savaşı’mızın simgesi Samsun Onur Anıtı 15 Ocak 1932
tarihinde açılmıştı. İşte O anıtın yapılmasının ve açılışının hikayesi…
Samsun halkı, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşını başlatmak üzere 19 Mayıs 1919’da Bandırma Vapuru ile Samsun’a çıkmasını ölümsüzleştirmek amacıyla Mustafa Kemal’in karaya ayak bastığı noktada bir Anıt yaptırmaya karar vermişti.
19 Mayıs 1927 tarihinde, Samsun Valisi (1926-31) Kazım İnanç tarafından anıtın kaidesinin temeli atılmıştı. Heykel için ise, 1928’de Samsun halkı tarafından daha önce Türk Hükümeti tarafından açılan Ankara Ulus Zafer Anıtı yarışmasında birinciliği kazanmış Avusturya’lı heykeltraş, gravür ve resim sanatçısı Heinrich Krippel’e sipariş verilmişti.
Heinrich Krippel (1883-1945)
Heykelin sipariş edildiği Avusturya’lı heykeltraş Heinrich Krippel, 17 Eylül 1883’te Viyana’da doğmuş, Viyana Güzel Sanatlar Akademisi’nde Edmund von Hellmer ve Hans Bitterlich stüdyosunda eğitim görmüştü.
Viyana’da “Çağın sanatı yapılmalı, Sanatın özgürlüğü olmalıdır” diyen ve klasik sanata daha çok önem verip, yeniliğe kapılarını kapatan Viyana Sanat Okulu’ndan ayrılarak, Berlin ve Münih’te kurulan sanatçı birliklerini örnek alarak Viyana’da kurulan “Secession”a katılan sanatçı, 1925 yılında geldiği Türkiye’de 1938’e kadar 13 yıl kalmış, bir çok eser vermişti.
Mustafa Kemal Atatürk, bu eserler için sanatçıyı köşkte misafir etmiş ve ona anıt için poz vermişti. Krippel tekrar Türkiye’ye geri dönmek arzusuyla gittiği Viyana’dan II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi nedeniyle dönememiş ve geçirdiği mide ameliyatı sonrasında 5 Nisan 1945’te Viyana’da 62 yaşında vefat etmişti.
Krippel, tüm heykellerinin çalışmalarını Türkiye’de yapmış, asıllarını ise Viyana’daki atölyesinde hazırlamıştı. Heykellerin bronz dökümleri parçalar halinde Viyana’daki “Vereinigte Metallwerke”de yapılmıştı. Samsun 19 Mayıs Anıtı Heykeli’nin dökümleri de 32 parça halinde yine Viyana’da “Vereinigte Metallwerke”de yapılmış, 32 parça son ayarlar ve temizlikleri ve rötuşları yapılmak üzere yola çıkarılmadan önce monte edilmiş, kontrol edilmiş ve sonra tekrar sökülerek taşınmak üzere 32 adet sandığa konulmuştu.
Heykelin sandıkları, Hamburg’dan hareket eden Alman “Dusche Levant Linie” Kumpanyasının Nicea vapuru ile taşınarak, 15 Ekim (Teşrin-i Sani)1931 Pazar günü, Samsun limanına getirilmiş, ancak sandıklar hava muhalefeti nedeniyle 17 Ekim Salı günü gemiden indirilebilmişti. Heinrich Krippel de Samsun’a heykel ile birlikte aynı vapur ile gelmiş, Park Oteli’ne yerleşmişti.
Heykelin daha önceden inşaatı tamamlanan kaidesi üzerine monte edilmesi sırasında, bizzat Krippel de Viyanalı bir mühendis olan Mayer ile birlikte görev almıştı.
Anıtın açılış töreni için başlangıçta İnönü Zaferi’nin yıl dönümü olan 10 Ocak günü düşünülmüş ancak bazı hazırlıkların yetişmemesi üzerine açılış töreni, 15 Ocak (Kanun-i Sani) 1932 Cuma günü, büyük bir kalabalığın katılımıyla gerçekleşmişti. Saat 14’e yaklaşırken Tokat’tan gelen askeri bando marşlar çalarak tören alanına gelmiş, ardından askeri kıta, jandarma, polisler, mektepliler, esnaf cemiyeti mensupları, şehirde yaşayan yabancılar, konsoloslar, sınai ve mali müessese mensupları,civar kasabalardan gelen halk ve Samsun halkı anıtın etrafında yerlerini almıştı.
Bando tarafından çalınan İstiklal Marşı’nın ardından, anıtın önünde yapılan kürsü’den Reis-i Cumhur ve Başvekil tarafından gönderilen telgraflar okunmuştu.
“Salim Bey, Samsun Valisi
Muhterem Samsun Halkının şahsıma karşı besledikleri asıl duyguların kıymetli bir tezahürünü bildiren telgrafınızdan pek mütehassıs oldum. Teşekkür muhabbet ve selamlarımın halka arzını rica ederim.”
Reis-i Cumhur Gazi Mustafa Kemal
…
…
“ Salim Bey, Samsun Valisi
Büyük Gazi’nin heykellerinin rakz-ı münasebetiyle vatanı seven Samsun Halkının gösterdiği asil ve necip duygularla teşekkür ederim. Efendim.”…
Başvekil İsmet
…
Telgrafların okunmasının ardından kürsüye çıkan Samsun Valisi (1931-32) Mehmet Salim Gündoğan, bir konuşma yapmıştı.
…
“ Muhterem Efendiler.
Halaskar Reis-i cumhurumuz Mustafa Kemal Hazretleri Türklerin o büyük kahramanı aziz yurdumuzu düşman ellerinden, sevgili milletimizi esaret zincirlerinden kurtardı.
Onun azminden, dehasından doğan zaferler sayesinde bugün hür, müstakil olarak yaşıyoruz. Hayatımızı da, hürriyetimizi de o azimkar kumandana, onun fedakar silah arkadaşlarına borçluyuz. Sahamet sahralarında, büyük savaşlarda daima kazanan o muzaffer kumandan, İnkılap sahnelerinin de kahramanıdır. O, kudretli bir inkılapçı, yaratıcı bir devlet müessisidir. Yarattığı inkılaplarla milletimizi hakikatin norlarına, medeniyetin, refahın ışıklı ufuklarına ulaştırdı. Çürümüş Padişahlar idaresinin enkazı üzerine mukaddes cumhuriyetimizi kurdu. Büyük Gazimiz gibi kurtarıcı, yaratıcı bir devlet müessisini tarih kayıt etmemiştir.
Efendiler, o tarihinde fevkine çıkmış bir dahidir. O tek başına bir tarihtir. Şanlı, zaferler tarihidir. Onun büyüklüğünü bilmeyen bir fert, onun muhabbeti ile çarpmayan bir kalp yoktur. Onun yaşadığı ebediyyen yaşayacağı yer sevgili milletinin kalp yoktur. Onun yaşadığı ebediyyen yaşayacağı yer sevgili milletinin kalp kahıdır.
Büyük Gazi’nin, Samsun’umuzun gümüşlü sahillerine ayak bastıkları gün Türk mukadderatının dönüm noktasıdır. O mesut günden itibaren Türk tarihi için yeni bir sahife açılmış, karanlık ufuklarımızda ümit, zafer güneşleri doğmuştu.
Samsun Vilayeti’nin muhterem halkı bu mukaddes gününün hatıratını yaşatmak, onu ebedileştirmek için büyük halaskarına karşı kalplerinden taşan muhabbetin timsali olan bu heykeli rakz ettiler.
Bu eser Türkün azmini, damarlarındaki asil kanda mevcut kuvveti, cevheri ifade eden büyük halaskarmızın timsalidir. Kalplerde yaşayan muhabbetin bu mücessem timsalidir. Kalplerde yaşayan muhabbetin bu mücessem timsalini Samsun, ebediyen sinesinde saklayacaktır.
Huzurunda hürmetle eğildiğimiz büyük müncimizin timsali açmak şerefine mazhariyetle mübahiyim. Yaşasın, halaskarımız, Yaşasın Millet ve Ordu. ”
…
Vali Mehmet Salim Gündoğan, yaptığı bu konuşmanın ardından heykele sarılı örtüyü tutan kordelayı kesmiş ve heykelin açılışını yapmıştı.
Daha sonra, Halk Fırkası adına Samsun Gazetesi Başyazarı Ethem Veysi Bey, Samsun Şehri adına Kefeli Muhittin Bey, Meclis-i Umumi adına Havzalı Zübeyiroğlu Fuat Bey, Belediye adına Muhittin Bey konuşmuşlar, Maarif Müdürü Cemal Gültekin’in konuşmasının ardından da son olarak kürsüye heykeltraş Henrich Krippel çıkarak Almanca bir konuşma yapmış, konuşmayı halka Ekrem Rüştü (Akömer) Bey tercüme etmişti.
Krippel bu konuşmasında,
“…gururlu bir şekilde batıya ve çok uzaklara dikilen bakışları azim dolu gözleriyle, şahlanan atın üzerinde Atatürk dimdik bir şekilde oturuyor. Bu oturuşta korkusuzluk, kolun kılıca uzanışında ise Türklüğün gücü vardır” demişti.
Konuşmaların ardından okullar ve askeri birliklerin geçitleri ile süren Samsun, Atlı Atatürk Anıtı açılış töreni, Vilayet Meclis salonundaki kabul töreni ile son bulmuştu. Anıtın açılışı münasebetiyle Gazi Mustafa Kemal’e çok sayıda saygı ve şükran ifade eden telgraflar çekilmişti.
Açılışın yapıldığı günün gecesinde saat 21:30’da, Heinrich Krippel onuruna Tütün İnhisarlar Fabrikası’nda bir ziyafet verilmiş, ziyafete Vali, Fırka Kumandanı, Erkan-ı Harp Reisi ve Samsun’un ileri gelenleri katılmıştı. Krippel’in umumi vekili Ekrem Rüştü Bey ile heykeli Hamburg’dan Samsun’a kadar ücretsiz olarak nakleden Dusche Levant Linie Kumpanyası’nın Samsun Acentası M. Markolisi de davetliler arasında yer almıştı.
Ziyafet sırasında da tekrar bir konuşma yapan Heinrich Krippel, Samsun’lulara karşı duyduğu samimi ve içten duygularını dile getirmiş ve teşekkür etmişti.
Anıtın kaidesi 20.000 TL’ye, Heykel ise 80.000 TL’ye malolmuş ve Anıtın tüm masrafları Samsun halkı tarafından karşılanmıştı.
Anıt, dikdörtgen prizma şeklinde mermer kaplamalı bir kaidenin üzerinde Atatürk’ü, mareşal üniforması ile şaha kalkmış bir at üzerinde betimleyen bronz bir heykelden oluşmuştu. Gazi, sol eliyle atın dizginlerini tutarken, sağ eliyle de manevra kemerinin ucunda asılı olan kılıcının kabzasını kavramış çekmek üzere görülüyordu.
Gövdesinin üst bölümü atın hareketinin tersine sağa yönelmiş ve yüzü batıya bakmaktaydı. Üzerindeki üniforma beden hareketini belirleyecek şekilde vücudunu sarmış, şaha kalkmış ve kuyruğu yere değen atın hareketi, ileri doğru atılma hırsını belirginleştirmişti.
19 Mayıs Anıtı’ndaki heykel tüm Atatürk Heykelleri arasında devingenliğiyle öne çıkmıştı. Bu durum, atın gövdesi ile Gazi’nin bedenlerinin ters taraflara yöneltilmesi ve atın arka ayakları ve kuyruğu üzerinde şaha kalkmış dengeli duruşuyla belirginleşmişti.
Şaha kalkmış olan at bir meydan okumaya, ileriye atılmaya hazır olan halkı temsil ederken, Gazi’nin atı dizginlemeye çalışan hareketi ise, bağımsızlık için sabırsızlanmış ulusu soğukkanlılığa çağırmasını ve hakimiyeti de güç ve becerisinin ifadesiydi.
Anıtın kaidesinin sağ yüzünde sivri kemerli bir niş içerisindeki bronz kabartma levhada Mustafa Kemal Atatürk’ün çok da onaylamayacağı bir biçimde, Mareşal kıyafetiyle dimdik duan ve “tek adam” olarak betimlenen Gazi Mustafa Kemal ve ellerine sarılmış ve çömelmiş şükranlarını sunan Samsun’lular betimlenmişti.
Kaidenin sol tarafındaki yine niş içerisinde yer alan kabartma bronz levhada ise karaya yanaşmış bir kayık ve bu kayıktan sahile cephane taşıyan halk betimlenmişti.
Kaidenin ön yüzündeki bronz levha üzerinde,
“Vatanda milli Mücadeleye Başlamak için Gazi 19 Mayıs 1335-1919 tarihinde Samsun’a Çıktı” yazarken, arka yüzdeki bronz levhada ise, “Bu Heykel Samsun Vilayet Halkı Tarafından 29 Birinci Teşrin 1931 Tarihinde Dikildi.” ifadesi yer almıştı.
19 Mayıs Anıtı’ndaki at üzerindeki Gazi Heykeli bir çok kaynağa göre dünyadaki en dengeli ve iyi “şaha kalkmış at üzerindeki süvari heykeli” ünvanını, kuyruğu yere değdiği için (dengeyi sağlayabilmek için heykeltraş yükü iki arka ayakla beraber kuyruğa da dağıtarak üç noktadan sağlamaya çalıştığından) kaybetmiş, en dengeli ve iyi ikinci süvarili şaha kalkmış at heykeli olarak anılagelmiştir.