Site icon Turkish Forum

‘EKONOMİ BİLİMİ HASTA’ (3)

            Bu yazı dizimize başlarken Robert Boyer’in Richard Phillips Feynman’dan şu alıntıyla başlıdığından sözetmiştik. : « Eğer biri çıkıp ‘Bilim’den öğrendiğimize göre’ diye söze başlıyorsa, ‘bilim’ sözcüğünü bilerek konuşmuyor demektir. (Çünkü) bilim bize birşey öğretmez, ne öğreniyorsak deneyimden öğreniyoruzdur ». - Habip Hamza ERDEM

            Bu yazı dizimize başlarken Robert Boyer’in Richard Phillips Feynman’dan şu alıntıyla başlıdığından sözetmiştik. : « Eğer biri çıkıp ‘Bilim’den öğrendiğimize göre’ diye söze başlıyorsa, ‘bilim’ sözcüğünü bilerek konuşmuyor demektir. (Çünkü) bilim bize birşey öğretmez, ne öğreniyorsak deneyimden öğreniyoruzdur ».

            Feynman bir fizikçi.

            Serge Latouche ise söze ‘bir bilim yoktur ancak bilimler vardır’ diyerek, her bilim dalını ‘disiplin’ olarak tanımlamaktan yana.

            Böyle olunca, örneğin salt ‘deneyim’ yönteminin bütün bilimlere doğrudan uygulanamayacağı kolaylıkla anlaşılabilir.

            Her ‘disiplin’in ‘deneyim’ yöntemi başka başka olacak da denilebilir.

            Çünkü bu ‘deneyim’ kavramı, bir başına, duyuduyumduygu ve ruh dahil ‘felsefî’ anlayış ve yorumlara göre değişmektedir.

            Ancak şu kadarı söylenmelidir ki, Yirminci Yüzyılın başında,  başlangıçta Viyana Ekolü ve daha sonra Viyana Çevresi olarak adlandırılan ve Alman metafizik idealizmine karşıt olarak geliştirilen matematiksel mantık (logico-mathématique) temelli bir alan açılmış oldu (*).

            Böylece ister dışsal deneyim (örneğin sadece görmek), isterse içsel deneyimlerden (duyumsamak) yararlanılmış olsun, bilimler için ortak bir dil olarak matematiksel matık yeterli görülüyordu.

Burada, yeniden epistemoloji ve metodoloji arasındaki ilişkiye değinmek gerekiyor.

 Epistemoloji, herhangi bir bilim dalında, kavram üretme ve kuram kurmanın, o bilim dalına özgü yolu olarak tanımlanabilir demiştik.

Oysa bu ‘yol’, o bilim dalına ait ‘yöntem’den başkası değildir.

Yöntembilim (metodoloji) ise, ilgili bilim dalının vardığı sonuçlar ile o sonuca varma yöntemine ilişkindir.

Böyle olunca epistemoloji ile metodolojiyi biribirlerinden ayırmak, sözkonusu bilim dalı için,  önemli bir sorun olmaktadır.

Örnek olsun ekonomi politiğin ‘yöntemi’ demekle, ‘ekonomi politikte bilme yöntemi’ demek arasında önemli fark vardır.

İşte burada felsefî, ideolojik, psikolojik vb bir dizi etmenin sözkonusu olabileceği akla gelmelidir.

Şöyle de söylenebilir: felsefî ya da ideolojik bir kaygıyla, metodoloji yani yöntembilime özgü olan konular kimi zaman epistemolojik sorgulamadan kaçırılmış olabilmektedir.

Başa dönersek, ekonomi politikte, örneğin ekonometri gibi salt matemetiksel mantığa dayalı bir metodoloji uygulayan bilimsel çabaları da epistemolojik açıdan değerlendirmek zorunluluğu ortaya çıkacak demektir.

Sonuç olarak, epistemoloji için, az bilinen bir konuda daha fazla bilgi edinmeye geçiş yollarının incelemesi demek daha doğru olacaktır.

İşte bu geçişler ‘bilimsel kriz’ler olarak da adlandırılabilir.

İstenirse ‘paradigma değişikliği’ de denilebilir.

Şimdi ‘klasik ekonomi politik’e yöneltilen, onun temel bilgi edinme yöntemine (epistemoloji) karşı olarak ortaya atılan ‘marksist paradigma’ya bakabiliriz.

Kuşkusuz bu yeni ‘paradigma’nın ‘yöntem’ ve ‘yöntembilim’i de kendine özgü olacaktır.

Çok daha ilginci, bu ‘paradigma’ya göre, ‘bilimler’ değil ama bir tek ‘bilim’ olacaktır.

İşte değil sıradan araştırmacılar ama benim diyen ‘akademik kadro’lar bile bunun ayırdında değillerdir.

Çünkü ‘marksist paradigma’ya göre fizik gibi ‘doğa bilimleri’ ile ekonomi politik gibi ‘sosyal bilimler’in biribirleri ile ‘bütünleşmesi’, yani bilimlerin ‘bir’liği, ancak ‘komünizm’ gibi insanlığın ileri bir aşamasında ortaya çıkabilecek bir ‘gerçek’liktir.

Her konuda olduğu gibi bu konuda da, böyle bir ‘bir’liğin olmadığına ilişkin ‘görüş’ ya da kanıtlama çabaları, demek ki baştan sona ‘ideolojik’ yüklemelidir.

Yani, ‘epistemolojik’ ya da ‘metodolojik’ değil ama, doğrudan ‘ideolojik’tir.

Gelecek bölümde ‘marksist paradigma’ya biraz daha yakından bakalım o zaman.

Kuşkusuz bunu yaparken illa ‘marksist’ olmak gibi bir kaygımızın olmadığını belirtmemiz gerekiyor.

(Sürecek)

(*) Bu konuda Manuel Durand-Barthez, « Les disciples de Mach et l’École de Brentano : une renaissance de la pensée autrichienne. » Le texte et l’idée, Centre de recherches germaniques de l’Université de Nancy II, 2010,

Exit mobile version