Site icon Turkish Forum

‘EKONOMİ BİLİMİ HASTA’ (2)

            Her ne kadar ‘ekonomi bilimi hasta’ diyorsak da, bu hastalığın bir ‘kriz’ ya da ‘bunalım’ın sonucu mu olduğu, yoksa sözkonusu hastalığın mı ‘kriz’ ya da ‘bunalım’a mı yolaçtığı konusu tartışılabilir. - Habip Hamza ERDEM

            Her ne kadar ‘ekonomi bilimi hasta’ diyorsak da, bu hastalığın bir ‘kriz’ ya da ‘bunalım’ın sonucu mu olduğu, yoksa sözkonusu hastalığın mı ‘kriz’ ya da ‘bunalım’a mı yolaçtığı konusu tartışılabilir.

            Serge Latouche, yetmişli yıllarda ekonomi politiğin krizi ve onun epistemolojik etkilerini ele aldığı makalesinde (*), Piaget’ye dayanarak,  “Hangi bilim (dalı) olursa olsun, kriz dönemleri, o bilim (dalının) epistemolojik sorgulanmasına yol açar” diye yazmaktadır. (La réflexion épistémologique prend toujours naissance à propos des crises de telle ou telle science).

            Eğer epistemoloji, herhangi bir bilim dalında, kavram üretme ve kuram kurmanın, o bilim dalına özgü yolu olarak tanımlanacak olursa, kriz dönemlerinde, biz nerede yanlış yapmışız diye dönüp bakılmasından doğal ne olabilir?

            Ne var ki herhangi bir bilim dalının, sınırlarını yani ‘nesne’sini belirlemek de o kadar kolay olmayabilir.

            Nitekim ‘ekonomi’ denildiğinde, sanıldığının aksine, kurulduğu günden buyana ‘nesne’sinin değiştiğini görüyoruz.

            Robert Boyer buna ekonomik ‘paradigma’ demeyi yeğliyor.

            Bu paradigmanın bileşenlerini ise, başta vizyon olmak üzere, kuramlar, temel kavramlar ile süreçler ve işleyiş mekanizması oluşturmakta.

            I-Ekonomi politiğin doğduğu Fizyokratlar döneminde;

-vizyon: toprak sahipliği ve köylülük vizyonu

kuram: üretim ve vergilemeye ilişkin kuramlar

temel kavram: ekonomik dolanım (circuit)

mekanizma ve süreç: Toprağın üretkenliğine bağlı olarak artı-ürüne (surplus) ilişkin mekanizma ve süreçler sözkonusu idi.

II-Merkantilist dönemde

-vizyon: değerli madenlerin (para) uluslararası dolanımında bir ‘ülke’nin konumu

kuram: parasal olarak dış ticaret dengesi

temel kavram: Devlet ve ekonomi

mekanizma ve süreç: pek açık olmasa da para arz ve talebine ilişkin idi.

III. Klasik Dönemde

-vizyon: Toprak sahipleri, sanayiciler ve işçilere ilişkin bir vizyon

kuram: Bu toplumsal sınıflar arasındaki gelir dağılımına ilişkin kuramlar

temel kavram: Rant, kâr ve ücret

mekanizma ve süreç: Azalan ve marjinal verimlilik hipotezi

İşte bu üç paradigmanın ardından, günümüze gelinceye değin en az beş ayrı paradigmanın oluştuğu söylenebilir.

Klasikleri aşan Marksist paradigma ise dördüncüsünü oluşturmaktadır.

Ki ekonomide ‘kriz’ kavramı da Marx’la birlikte ekonomi yazınına girmiş bulunmaktadır.

Sonra Walras’ın ‘genel denge’si, Shumpeter ve Keynezyen paradigmalar gelecek ve Yirminci Yüzyıl neo-klasik paradigmanın egemenliğine girecektir.

Anımsanacak olursa, ekonomik olgular, ilk kez Quesnay’in ‘Ekonomik Tablo’suna dökülmüştür.

Gelecek yazılarda bu beş paradigmayı da ele alacağız.

Ancak daha önce, kimi terim, deyim ve kavramlara açıklık getirmek gerekebilir.

O nedenle Serge Latouche’a dönüp ekonomi politik ve epistemolojisi arasındaki ilişkilere değinmemiz gerekiyor.

            (Sürecek)

(*)Serge LATOUCHE, « La crise de l’économie politique et ses effets épistémologiques ». In: L’Homme et la société, N. 18, 1970. Sociologie économie et impérialisme. pp. 215-240

Exit mobile version