Dolardan kurtulup Türk Lirasına geçmeye, Lira ’ya geçmek yerine, Liralaşmak deniyor.
Dolarizasyon öyle boyutlara geldi ki, yaşamı tıkadı.
Aslında serbest piyasa demek, Dolar ile alış-veriş etmek demekti. Sermayenin önündeki tüm engelleri kaldırmak demek, bir ölçüde ulus devleti ortadan kaldırmak demekti.
Serbest piyasa demek, kuralların sermeye tarafından konulması demektir. Ulus devletin ekonomik tüm yetkilerinin ulus devlet elinden alınmasını gerektiren bir rejim demektir.
Ürettiğini kendi pazarına satamayan devletin ya da üreticilerinin, kendi parası ile kendi pazarında ürün satamaması demektir.
Dolarizasyon kendiliğinden olan bir şey değildir. Önce özelleştirmeler ile o özelleştirilen, üretim birimlerinin pazarını satmış olursun.
Pazarı satmak Dolarizasyona evet demektir.
Bizde öyle yaptık. Ne kadar devletin elinde üretim birimi varsa sattık. Aslında sattığımız pazarlarımızdı.
Pazarlarımızı, para piyasalarımızı satınca, bu pazarlarda değerli olan paralar kullanılır oldu.
Kendi Pazarımız gidince, doğal olarak Türk Lirası da ortadan kalktı. Pazarlarımız Dolar veya Euro ile işler hale geldi.
Piyasalarımızı, Türk Lirası kullanmamaya mecbur eden, bir ortam oluştu.
Açık Pazar olduğumuzdan, açık pazarda da açık piyasanın parası kullanıldığından, Türk Lirası geçersiz oldu. Pul durumuna düştü.
Dolar’dan Türk Lirasına geçmek için;
1-Üreteceksin,
2- Üretmek yetmez. Ürettiğini satacak kendi pazarınız olacak.
3- Ulusal Pazarlarımızı çok uluslu şirketlerden geri alacağız,
4-Ulusal pazarları çok uluslu şirketlerden geri almak için içimizdeki çok uluslu şirketler ile işbirliği içinde olan sermaye gruplarını ikna edip, yol alacağız,
5- İkna olmayanlar için ulus devlet, ekonomik güvenliğini temin bakımından, gereken yasal tedbirleri alacak.
6- Emperyalizmin dayatmaları ile yürürlüğe giren ve işbirlikçilere, devlet üstü yetkiler veren, kanunları geri çekmeliyiz.
Uzatmayalım ve en önemlisinden başlayalım.
Üretim elbette önemlidir. Lakin Pazar yoksa, pazarı başkalarına devretmişseniz, üretemezsiniz. Dışarıdan Pazar aramanız gerekir.
Şimdi yaptığımız gibi; Pazarlarımızı yabancılara vermişiz, kendi ürettiğimiz için dışarıda Pazar arıyoruz. Teknoloji altı ürünler ürettiğimiz için de fakir ülkelere meyil ediyoruz. Kazancımız az oluyor.
Yukarıda anlattığım rejimin mimarı, şimdi diyor ki “paralarınızı devlet bankalarına getirin.”
Erbakan’ın demesiyle dersek, bu tedbir kansere aspirin tedavisidir.
O, özel bankalar dediğiniz bankalar, çok uluslu şirketler ile ortaklığı olan servet sınıfının bankalarıdır.
Bu söylem doğru olmakla birlikte, Erdoğan Rejiminin şimdiye dek yaptıklarının tersi olması nedeniyle, büyük bir siyasal değişimi gerektiren bir söylemdir.
Siyasal alt yapısı olmayan ekonomik değişimler, işlevsiz kalırlar.
Bu söylemin alt yapısında, kamulaşmaya yönelmek vardır. Bir sınıfsal karakteri vardır. Şimdiye dek uyguladığı, sermayeden yana ekonomik siyasetin tam tersidir.
Kamulaştırmanın diğer tedbirlerini almaksızın, “özel bankalardaki paralarınızı, kamu bankalarına getirin” tedbiri kendi başına bir iş görmez.
Şimdilik burada kesiyorum. Konu çok önemli ve geniş, yazmaya devam.
30 Ocak 2022
Bir yanıt yazın