UĞUR’LARA HESAP VERME GÜNÜ…
Dr. Noyan UMRUK
Tesadüf mü dersiniz, yoksa tarihin garip cilvesi mi?
Her biri kendi alanlarında tıpkı Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Bedrettin Cömert, Ahmet Taner Kışlalı gibi çok değerli, pırıl pırıl yurtseverler, vatan evlatlarıydılar…
Farklı yıllarda da olsa, ülkenin, 12Eylül askeri cuntası ve Özal ortaklığında küreselleşme rüzgârlarına yelken açtığı günün yıldönümlerinde öldürüldüler ya da öldüler… Uğur Mumcu, İsmail Cem, Gaffar Okkan…
Hepsi karşı devrimin kurbanlarıydılar…
Ama hepsinin adları tarihin ibret sahifelerine minnet duygularıyla saygınlık ve sevgiyle kazındı; kuşaklardan, kuşaklara nakledilecek menkıbeler gibi ölmezlik kazandılar…
Işıklar hep yoldaşlarıydı… Şimdi onlar gençlere ışık saçıyorlar…
Seneler ne çabuk geçiyor… Çeyrek asır oldu Uğur katledileli… Dün gibi anımsıyorum o karlı, karanlık ve karlı Ankara sabahını ve karlar üstündeki Uğur’un kalemini…
“Ben Atatürkçüyüm. Ben Cumhuriyetçiyim. Ben laikim. Ben antiemperyalistim. Ben özgürlükçüyüm. Ben insan hakları savunucusuyum.
Ben yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım. Sabahlara kadar araştırarak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız.
Öyleyse vurun, parçalayın!
Ama şunu bilin ki; her parçamdan benim gibiler, hatta beni aşanlar çıkacaktır.”
Evet, bugün köşem böylesine bir künye tekmili veren Uğur’un… Bakın engin basireti, uzak görüşlülüğü ve sezgisi ile çeyrek asır önceden bizlere hala yaşadıklarımızı nasıl anlatmış…
Kemalizm Sendromu…
“Kemalizm sendromu adını da verebileceğimiz –Kemalizmi aşağılayan-entel hastalığı, gerici tarikat yuvaları, Babıâli yokuşu, … İkitelli semti, İstanbul barları ve siyasete meraklı holding çevrelerinde hızla yayılıyor. Bu “entel ve mental” hastalık, genellikle düşünce tembelliğinden kaynaklanıyor.” (Cumhuriyet, 10 Ağustos, 1992,Tembel Savaşçılar…)
Son yıllarda en yaygın suçlamalardan biri de “resmi ideoloji sahibi olmak”: “Kemalizm devleti kuran ideolojidir. Bütün Kemalistler resmi ideoloji sahibidir.” … “Bugün devlet, Kurtuluş savaşının ideolojisi ile mi yönetiliyor? … Bugünkü resmi ideolojide ne Kuvayı Milliye ruhu, ne Kemalizm var. Bugünkü resmi ideoloji her şey serbest piyasa ve Türk-İslam sentezi”… “Ne kadar zaman aşımına uğramış marksist varsa bu resmi ideolojiye sımsıkı sarılıyor. Bunlar, Amerika’nın Yeni Dünya Düzeni ile bölgeye getirmek istediği siyasal coğrafyayı da görmezden geliyorlar…” (Cumhuriyet, 18 Ağustos 1992, Resmi İdeoloji…)
Uğur bunlar için şöyle demişti: “Haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar. Güç merkezi değiştikçe dönerler; fırıldak olurlar.”
Pax-Amerikano
“Amerika, … Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’in siyasal haritasını yeniden çiziyor. “ (Cumhuriyet, 26 Temmuz 1992, Mayınlı Tarla…)
“Yani Dünya düzeni, tek süper güç ABD’nin, … Cebren ve hile ile bütün dünyaya benimsettiği Pax-Americano’dur.” (Cumhuriyet, 5 Ağustos 1992, Yeni Dünya Düzeni…)
“Sovyetler ‘in dağılması ve Körfez savaşından sonra dünya yeni bir sürece girdi. … Bu sürecin adı Pax-Amerikano’dur. Bu süreçte Kuzey Irak’ta kurulan Kürt devleti şaşırtıcı değildir.” (Cumhuriyet, 21 Temmuz 1992, Pax-Am…)
“Hep aynı çıkar, hep aynı oyun! … Tek süper güçlü dünyaya geçişin kaçınılmaz sancıları… İdeolojiler değişiyor, devletler, sınırlar değişiyor… Değişmeyen bir tek gerçek var o da emperyalizmin ta kendisi!” (Cumhuriyet, 11 Ağustos 1992, Değişmeyen Gerçek…)
Sonuç :
Vardığı sonuç da çok güncel: “ Bazı ülkelerde bazı kimseler, devleti soymak için politikacı kılığına girerler. Partilerde, parlamentolarda boy gösterirler. İhracat, ithalat, banka soygunu gibi işleri siyasal ilişkilerle yürütürler. Bunlar da çetedir. Çetelerin en aşağılığı bunlardır. Bunlar yüzlerine devlet adamı maskesi takıp halkı soyarlar. Allaha şükür, memleketimizde böyle çeteler yoktur!..”
Uğur bizi öfke ile izliyor…
Ve ne zaman akıllanacaksınız siz diyor…
Eveeet bizleri sual edersen sevgili Uğur aradan 29 yıl geçmesine rağmen hala bıraktığın yerlerdeyiz… Ama dik durmaya çalışıyoruz, direniyoruz ve bu canlar tende durdukça aydınlıklara kavuşuncaya değin direneceğiz…
Gelelim O’nun vasiyetine:
“Dağ gibi, karayağız delikanlılardık.
Babamız, sırtında yük taşıyarak getirirdi ekmeğimizi, aşımızı
Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken
Bizler bir mum ışığında bitirdik kitaplarımızı.
Kendimiz gibi yasayan binlerce yoksulun yüreğini
Yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya.
Ecelsiz öldürüldük, dövüldük, vurulduk, asıldık,
Vurulduk ey halkım unutma bizi…”
Bu halk için sizleri unutmak ne mümkün… Tam tersine sizler öylesine özleniyorsunuz ki… Her zamanki gibi ışıklar içinde olun… Yılların ardından sönmeyen ışıklarınız genç kuşakları da aydınlatsın…
Bir yanıt yazın