EGE DENİZİ DE ÇIRPINIYOR
HÜSEYİN MÜMTAZ
Yunanistan’ın dünyalar güzeli Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu, Atina’nın Elliniko-Agrirupoli semtinde inşa edilmesi planlanan “Sürmene Dünya Pontus Helenizmi Sarayı”nın tanıtım töreni sırasında bir konuşma yapmış…
Demiş ki;
“Yargı, katledilme ve şiddet ve İslamlaştırılma gibi trajik bir geçmişe rağmen Pontus Rumları Anadolu’da sadece evlerini bırakarak Yunanistan’a bütün değerlerini ve güçlerini getirdi”.
Sürmene’den sonra sırada ne var Bayan Katerina; Akçaabat, Yomra, Arsin, Araklı, Vakfıkebir?
Ama buralarda âdettir, her bir sarayı diğerinden mutlaka büyük ve görkemli yapman gerek.
Adını da farklı ve diğerinden muhteşem koymalısın; “Araklı Âlemlerin Sultanı Pontuslular Birleşkesi” filan gibi…
Bu haddini bilmezliğe Türkiye; Dışişlerinin verdiği sâde suya tirit bir cevapla yetinmiş; Yunanistan devlet ricalini “bir kez daha aklıselime ve yapıcı bir anlayışa davet” etmiş.
Meselâ haşırt diye “bir gece ansızın” Keçi, Bulamaç, Kalimnos, Sakarcılar, Çerte, Nergiscik, İstanbulya güneyindeki 12 ada, adacık ve kayalık ve Girit’in kuzeydoğusundaki 13 ada, adacık ve kayalıklara asker çıkarıp şanlı bayrağımızı dalgalandırmamış.
Yok, hemen telaşlanmayın, harbe girmiyoruz, bu saydıklarım zaten Yunan toprağı değildir.
Lozan Antlaşması’nın 12. maddesi gereğince Yunanistan’a verilen adaların dışında kalan ve yukarıda saydıklarımdan başka Zürafa, Koyun Adaları, Hurşit ve Girit civarında bulunan Bergitsi, Sıgri, Tokmakia, Kasonisi gibi ada ve adacıklar üzerinde de Türkiye’nin egemenliği hukuken devam etmektedir.
Aynı madde uyarınca Lozan Antlaşması’nın aksine bir hüküm bulunmadıkça 13 Şubat 1914 tarihinde Yunan işgali altında bulunmuş olsa dahi, Anadolu’nun 3 mili içinde bulunan bütün ada, adacık ve kayalıklar, Türkiye’nin egemenliği altındadır. Antlaşmada yer alan 3 millik mesafe, dönemin karasuyu mesafesi olduğuna göre, bugün de aksine bir hüküm bulunmadıkça 6 mil olan karasuyu dâhilinde bulunan ada, adacık ve kayalıklar Türkiye’nin egemenliğindedir. [i]
Kardak örneğini hatırlıyor musunuz?
Bakın biz asker çıkaramıyoruz ama Yunanistan halâ ne yapıyor, biliyor musunuz?
“Muğla’nın Bodrum ilçesine sadece 3 mil uzaklıkta olan ve Lozan Anlaşması’na göre çivi çakılması ve yerleşimin yasak olduğu Keçi Adası’na 10 yıl önce askeri birlik yerleştiren Yunanistan bu kez adaya doktor ataması yaptı, hastane kurdu”.[ii]
Ya biz?
Çankaya Belediyesi eliyle eski Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu’ya “1’nci Çankaya Uluslararası Barış ve Dostluk ödülü” veriyoruz.
“Kıbrıs’ta işgal bitmeden Türkiye AB’ne üye olamaz” diyen adamdır Papandreu; 1964’de dedesi, 1980’lerde babası Başbakan olarak Türkiye düşmanlığı yapmışlardır.
Pes be birader…
Bu kadar mı olur?
Atina’dan da Çankaya’ya “cevap” fazla gecikmiyor; Başbakan Miçotakis, “Türkiye daha da agresifleşirse AB her zaman yaptırımlarla vurabilir” diyor.
“İlgili“ bir ters köşe de Ukrayna’dan.
Ukrayna Milletvekili Rüstem Umerov başkanlığındaki Ukrayna milletvekillerinin yer aldığı bir heyet, Ukrayna-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Toplantısı için geldikleri Türkiye’de “İstanbul’a da uğrayıp” Fener Rum Patriği Bartholomeos ile görüşüyor.
Heyette “Kırım Tatar halkının milli lideri, Ukrayna Milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu” da bulunuyor.
(Metin Sancaktar’ın kulakları çınlasın, “Kırımoğlu, Fener’de! ”).
Söz mâdem Ukrayna’ya geldi, bir parantez açalım.
Türkiye öteden beri “Kırım’ın yasa dışı ilhakını” tanımamaktadır ve doğrudur. Çünkü Kırım Ukrayna’nındır. Eğer bu “yasa dışı ilhak” olmasaydı Rusya, değil “sıcak denizlere” Karadeniz’e bile çıkamayacaktı.
Ve üstelik Rusya’nın sâbıka dosyasında, Sovyetler zamanından kalan bir “Kırım Türkleri” ayıbı da vardır.
Ama…
Türkiye’nin, ABD-PKK-PYD işgalindeki Suriye’de Rusya ile yürüttüğü kıldan ince kılıçtan keskin ittifakı etkilemeyecek midir yahut ne derece etkileyecektir bu açıklama?
Hatırlayın, Ukrayna Devlet Başkanı Poroşenko da son Türkiye ziyaretinde Fener’e gittiydi.
Proşenko’ya karışamam ama Fener papazının, Lozan’ı aşan bu uluslararası görüşme için Eyüp Kaymakamı’ndan izin alıp almadığını sorgulamak hakkımdır.
Çünkü Lozan’a göre Fener, sadece İstanbul’daki Ortodoks azınlığın dinî gerekleri ile ilgilenebilir.
Bu uluslararası görüşme sırasında yanlarında bir devlet görevlisi bulunmuş mudur?
Papaz görüşme tutanağını Eyüp Kaymakamı’na “derhal” iletmiş midir?
Çünkü bu görüşmede Poroşenko’yla Fener Papazı, Ukrayna Kilisesi’nin Rus Ortodoks Kilisesi’nden ayrılması sürecini tamamladığını söyledikleri bir anlaşma imzalamışlardır.
Ukrayna’nın mevcut Fener aşkını anlamakta zorluk çekiyorum da bu “uluslararası ilişkiler” trafiği ile Türkiye’nin mi Fener’i, yoksa Fener’in mi Türkiye’yi kullandığını merak ediyorum.
Fener ile Yunanistan arasında da yakın politik ilişkiler seziyorum.
Güzeller güzeli Yunan Cumhurbaşkanı’nın “Sürmene Sarayı” açıklamasının tesadüf olduğunu mu zannediyorsunuz?
Dört sene önce aynı “bomba” Samsun Bafra’da da patlamamış mıydı?
En doğudan başladığı “yıllık olağan Karadeniz gezisi”ni Bafra’da bitirmişti papaz.
Papaz ve beraberindeki heyet, Bafra ilçesinde bulunan üç kapılı Panayır Yeri Kilisesi’nin kalıntılarını ve Otkaya Mağarası’nı ziyaret etmiş ve ziyaret nedeni Bafra halkı tarafından merak edilirken, Nikos Michailidis isimli bir kişinin attığı tweet ile ziyaret sebebi gözler önüne serilmişti.
Nikos Michailidis attığı tweette “Batı Pontus, Bafra! OTKAYA MAĞARASI. Bu mağarada Topal Osman’in terorist kaatilleri tarafından onlarca Rum vatandaşı, çocuk ve yaşlı, öldürüldü. Bedenleri ormana atıldı…100 yıl sonra, o masum insanların anısına, bu mağarada bir ayin gerçekleşti, mumlar yakıldı. Unutamıyoruz..!” sözleri ile gerçekleştirilen ziyaretin nedenini açıklamıştı. [iii]
“Yıllık olağan Karadeniz gezisi”.
Bafra, “Batı Pontus”.
Demek “doğusu” da Sürmene ki, adına saray yapılıyor.
Sadece Karadeniz değil, Ege de çırpınıyor efendiler!
…
Son bir not…
Bu arada, “Mübadele”nin de yüzüncü yılı.
Batı Trakya Türkleri ile İstanbul Rumları’nın mübadeleden hariç tutulmasını yıllardır bir ölçüde anlamaya çalışıyorum da Grek alfabesi kullanan, Türkçe konuşan Konya-Karaman Türklerinin neden dâhil edildiğini bir türlü anlayamıyorum. 20 Ocak 2022
Yazıları posta kutunda oku