Prof. Dr. Süleyman Çelik ([email protected])
19 yaşında bir tıp öğrencisi olan Enes, kendisine dayatılan dinsel/ cemaat yaşamını anlattığı bir video kaydı bırakarak intihar etti…
Biliyoruz ki Enes’in intiharı tekil bir olgu olmadığı gibi ilk değil ve son da olmayacak!..
Herkes Enes’e ağlıyor…
Daha doğrusu, “kin” ile vicdanları köreltilmemiş olanlar dışındakiler ağlıyor…
“Kin” ile doldurulmuş vicdanları körelmiş olanlar ise Enes’e kızıyor; öyle ki bunlar arasında bulunan babanın vicdanını evlat acısı bile yumuşatamamış!..
Daha yaşamının baharında olan Enes geride bıraktığı videoda çaresizliğini anlatıyor…
Çaresiz olan yalnız Enes değil, Enes’in babası gibi olmayan aileler de çaresiz…
***
1994’de ADD’nin Samsun Şubesini açınca, “kentteki tarikat/ cemaat yurtlarına karşı biz de bir yurt açalım” istedik…
Dernek olarak başaramayınca Samsun Atatürk Kültür Vakfı’nı kurduk ve uzun uğraşılardan sonra 2004 yılında bir yurt açabildik…
Üniversiteye kaydını yaptırdıktan sonra KYK’ya başvurup, yer bulamayınca özel yurt aramaya başlayan ve bizim yurdu bulan bir babanın sözleri ailelerin çaresizliğinin ifadesiydi…
İçeri girer girmez, kırk yıllık dostmuş gibi önüne gelene sarılan baba, yaşadıklarını anlattı: “girip çıktığımız hiçbir yurdu gözüm tutmadı, tümünden işkillendim. Yorgun ve çaresiz otobüs durağına kendimizi attığımızda sizin afişiniz gözüme çarptı: ‘Samsun Atatürk Kültür Vakfı Kız ve Erkek Öğrenci Yurdu’. ‘İşte bizim yurdumuz bu’ diyerek oğluma sarıldım ve hemen bir taksiye atlayarak geldik” dedi…
“Yurdunuza sonra ne oldu?” diye soracak olursanız, ne yazık ki kapattık: İktidarın sürekli üzerimize gönderdiği denetçilerin istekleri ile yerel yöneticilerin köstekleri bitmeyince ve lafa gelince mangalda kül bırakmayan sözde Atatürkçülerden de yeterli destek bulamayınca tükendik ve 2015’de kapısına kilit vurmak zorunda kaldık…
***
Enes’in ölümü üzerine konuşan muhalefet mensupları, yeterli devlet yurdu yapmadığı için AKP iktidarını suçluyor…
Devlet yurtları tarikat/cemaat yurtlarından çok mu iyi, oralarda çocuklara dinsel yaşam dayatması yapılmıyor mu?
Bunlar AKP iktidarı ile de başlamadı…
Denilebilir ki Hasan Âli Yücel’in bakanlıktan alınmasından, özellikle Marshall Yardımı’nın başlamasından beri Milli Eğitim Bakanlığı emperyalistlerin güdümündeki dincilerin elindedir…
Bu nedenle, sevgi ile andığımız ve aradığımız Ahmet Taner Kışlalı, “Milli Eğitim Bakanlığı” demez, “Milli İhanet Bakanlığı” derdi ve bunu dediği/bildiği için öldürüldü…
Ahmet Necdet Sezer’in Cumhurbaşkanı, dolayısıyla YÖK’ün ve üniversite rektörlerinin sözde Atatürkçü oldukları dönemde, Kredi Yurtlar Kurumu’nun genel kuruluna üniversitemin delegesi olarak katıldım…
Yasa gereği, Genel Kurul Başkanı Milli Eğitim Bakanı oluyor ve bazı bakanlıkların delegeleri de olmakla birlikte, çoğunluk üniversitelerden gelen delegelerde…
Toplantıya gitmeden önce tanıdığım rektörlerle görüşerek, “genel kurulda çoğunluk bizde olduğuna göre, yurtlardaki dinci yapılanmayı önlemek için Atatürkçü bir yönetim kurulu oluşturalım” dedim…
Ancak gördüm ki kimsenin böyle bir derdi yok…
Zaten katılım çok azdı, katılanlar da bunu bir Ankara gezisi olarak görüyor, parmak indirip kaldırdıktan sonra genel kurulu bitirip “yolluk ve yevmiye” ile Kurum’un toplantı anısına hazırlamış olduğu armağanı alarak dönmeyi düşünüyordu…
Yönetim Kurulu Başkanı Atatürkçü(!) bir rektördü; Genel Müdürlüğün hazırladığı, AKP propagandası şeklindeki etkinlik raporunu okudu…
Gündemde etkinlik raporu üzerinde görüşme maddesi bile yoktu…
Ben buna itiraz ederek söz aldım; “zamanın gözde cemaatinin resmi gazetesinin yurtlarda öğrencilere bedava dağıtılmasını ve Ramazan’da oruç tutmayan/ namaz kılmayanlara uygulanan mobbingi” eleştirince, Genel Kurul Başkanlığı yapan Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ile tartıştım…
Bu tartışma o zaman basında “Profesör Çelik ile Bakan Çelik tartıştı” şeklinde yer aldı, ancak ne yazık ki kimseden destek görmedim…
***
Daha sonra köprülerin altından, sürekli Ortaçağ’a doğru akan çok sular geçti; sarıklı, Arap entarili, “cahillerin ferasetine güvenen” rektörleri ile üniversiteler medreseleşirken, yurtlar da buna göre dönüştü, kadrolu imamlar atandı vs…
Adını anarken içimi yakan Enes videosunda, çaresizliğinin kaynağının yalnız yaşadığı cemaat evi değil, üniversitelerin bu hale gelmesinin de rolü olduğunu anlatıyor, aslında…
***
Toplumun ve üniversitelerin Ortaçağ’a doğru sürüklenmesinden rahatsız ve şikayetçi olmadığıgibi, tarikat ve cemaatleri rahatsız etmekten de korkan Ana Muhalefet lideri, Enes’in ölümü üzerine konuşmaktan bile kaçınırken, altındakiler de laf olsun diye KYK yurtlarının yetersizliğinden şikayet ederek olayı geçiştirmek istiyorlar!..
İşin aslı, Atatürk Cumhuriyeti’nin sahipsiz kalması!…
Bir yanıt yazın