Ülkeyi paket halinde teslim etmesi, kendisine emperyalist bir misyon olarak verilmiş ve bu misyonu önce kendi güvenliği nedeniyle de tamamlaması beklenen Erdoğan’ı, artık milli siyasa da muhatap almak abesle iştigaldir. Çünkü 20 yılda yaptığı, çekip gidinceye dek neler yapacağının da açık bir bilançosudur. Ne var ki 2002’den beri ülkemin karşısında kaldığı bu açmazı her vesilede ifade etmeye çalışmıştım. O halde Türkiye’miz, müstevli tarafından derdest edilip uluslararası Patronlara açık Pazar halinde teslim edilmeden, Erdoğan ve şeriklerinden acilen kurtulmak tek zorunluk haline gelmiştir.
Ya da her halükârda ve her şeyden önce ucube tek adam Başkanlık sistemi sorgusuz sonlandırılmalıdır. Esasen ucube Başkanlık biterse AKP filan da kalmaz artık geride. Ya da AKP kendi içinde bu revizyonu yapar da Erdoğan’ sız, meclise ve liyakat sistemine dönük temiz ve bağımsız bir siyasa anlayışı ile kendini yenileyip seçimlere girerse, bilinsin ki dip yapmış şansını da arttırabilir. Hatta kendini revize etmiş Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığına onay verdiği bir CHP ile kurulacak ve ülkeyi ellerinden tutarak düşürüldüğü çukurdan çıkaracak yeni bir milli koalisyon Hükümetinde, yer alabilme şansına bile sahip olabilir. Çünkü Türkiye’nin bundan sonraki geleceği de ancak zorunlu Kemalist bir milli kalkınma ile mümkün olabilecektir.
Hele de buna yeni algı operasyonları, Dolar, faiz aldatmacaları ve genel seçimler asla bahane olmamalıdır. Burada betimlemek istediğim tek husus, Türkiye’mizin yeniden kurucu reformlarına dönerek huzur bulması ve BM de ki layık olduğu mümtaz yerine dinamik olarak yeniden kavuşmasıdır. Çünkü bilinsin ki aklı başında bütün Türkiye vatandaşları aynı şeyleri hissetmekte ve istemektedirler. Sadece çağdaş bir Kemalizm’e hep birlikte ulaşmak dahi bizim ve Dünyamız için muhteşem bir gelecek olacaktır. Zira yeni bir Dünya Harbine neden olabilecek tek jeopolitik ülke Türkiye’mizdir.
Yoksa durum bilin ki hepimiz için çok vahimdir. Bu bağlamda kendi adıma güvencem ise her şeyden önce Türk Milletidir. Yoksa işler kötü giderse ve milli defans seçimle İktidar olmayı beklerken, manipülatör atı kapıp yine Üsküdar’ı arkada bırakamamalıdır. Artık kayıplardan bir şeyler öğrenilmiş olmalıdır. Aynı bağlamda 3 büyük monopolün milliyetçiler hesabına kazanılan seçimleri, bize umut vermektedir. Yoksa İstanbul Kanalında yüzen kotralardakilerin kadehlerine iç geçirmeye, Michigan gölüne dönen Karadeniz’e ayağımızı bile sokmaya hiç niyetimiz yoktur. Ayrıca bu bizden önce, Rusya’nın ve Arkasındaki Çin’in ve koca Asya’nın da hiç hafife alınamayacak hayati bir sorunudur. Ki bu sorun bile önündeki bütün dağları devirmeye yeter. Ve hatta bağlamında, III Dünya harbine bile gerek kalmadan.
Ya da artık sözümüzü dinleyip; Türkiye de okuyan Afrikalı gençleri bizim başarıları tavan yapmış; ama yine de mülakatlarda işsiz bıraktıkları gençlerimize tercih ettiğini açıkça itiraf eden Erdoğan’ın, Afrika’da kendi Devletçiğini kurmak üzere pılını pırtısını toplayıp Türkiye’den ayrılması nasip olur ve biz de söylediklerimizi unuturuz. Veya mağdur ettikleri kendi seçmenlerinin bile sorularına cevap vermemek üzere, Parti kapılarına da kilit vurmak zorunda kaldıklarında, o binalardan daha çıkarken seçmenlerinin, kendi yakalarına yapışacağını da sakın unutmasınlar. Bütün bu gelişmelere rağmen Erdoğan yine de inatla uzatmalara devam ederse ülkemiz, her ağzını açtığında daha da fakirleşecektir. Bu nedenle vatana olan ve kabaran borcunuzun sizi ne hale getireceğini idrak edin artık bilhassa da önce siz, ey AKP’nin mümin geçinenleri.
Yeni yılda yapılması muhtemel olacak seçimlerde de şayet Erdoğan adaylığını koyarsa, olabilecek yeni Afrika kariyeri bile daha başlamadan bitecektir. Çünkü seçimi kaybetmesi şahsım İktidarını da bitirecek ve çanlar artık kendisi için çalmaya başlayacaktır. Türk Lirasının Dolara endekslemesi dahi Türkiye’yi USA mandası yapmaz. Çünkü işgal olmadan bir ülke hele de koca Türkiye Cumhuriyeti, nominal parasının senyoraj hakkını asla kaybetmez ve parasını istediği anda çoğaltmaya devam eder. İşgali ise USA, AB ikilisinin bile yapacak güçleri yoktur. Çünkü Dünya harbini gerektiğinde çıkarabilecek tek gücün, Doğu da olduğunu kendileri de bilmektedir. Ki bu da nefsi müdafaa veya kabul edilemez bir provokasyon nedeniyle olabilir kuşkusuz.
Nitekim Rusya, Çin ve diğer Asya müttefiklerimizin bu uyarlamalara sessiz kalacağı beklenemez. Ruslarında Erdoğan ve AKP İktidarına olmasa da yakın akrabası olan Kemalist Türk milletinin saldırmazlık paktına itimadı tamdır. Çünkü bu aynı bağlamda kendi güvenliklerinin de teminatıdır. Ayrıca yakın Avrasya Türkleri de hanidir bildikleri durumu ve komşuda oynanan filmin sonunu dikkatle beklemektedirler. Ve çok iyi bilirler ki Türkiye nasıl olsa şimdi de Türkiye’yi manda yaptığı sanrısıyla misyonunu tamamlamış olduğunu sanan Erdoğan ve şeriki AKP müstevli semerinden de yakında silkinip kurtulacaktır.
Eksi bakiyesi yakın ileride ortaya çıkacak olan Erdoğan tipi yanlış ekonomi modelini bırakalım da son spekülatif Dolar oyunlarının kimleri daha da zengin yaptığını sorgulayalım şimdi. Bunun da cevabını nasıl olsa mevcut Hükümetten alamayacağımıza göre, el mahkûm yakında olması mukarrer olacak İktidar değişikliğinden sonra, çaldım-kaçtım servetlerine el konacak olanlara, yenilerinin ekleneceğini de bilelim.
Millet en hayati ilaçlarına bile erişemezken, artık pantolonunu bile tek başına giyemeyen ve Sarayda tam teçhizatlı şahsım hastanesi bile olan Erdoğan’ı, her gün kozmetikleyip bir iki yaş daha genç ve sağlıklı göstererek sahneye sürenler, kendisinden artık devrilinceye kadar nemalanmaktan başka çarelerinin kalmadığını da ortaya koyuyorlar. Tabi bunlara ilave olarak çakma seçmen sayılarını sergileyen istatistiklerin de nasıl yapılmaya başlandığını söylemeye, bilmem gerek kalıyor mu? Peki sonra ne mi olacak? İktidar değişikliğinden sonra etrafındaki bütün leş yiyici sırtlanların birini bile arayın ki bulasınız.
Son Dolar manipülasyonunda ‘yalnız küçük yatırımcılar kaybetti’ diyen çakma Maliye Bakanı, acaba neden hangi büyük yatırımcıların kazandırıldığını, bütün sorulara rağmen cevaplandıramıyordu. Erdoğan ve AKP’sinden doğan sorularına kısa; ama doğru cevaplar bekleyen, lakin alamadığı cevaplara ancak ortaya sürülen sahte gündemlerle kendisi cevap bulmaya çalışan vatandaş karşısındaki Erdoğan’a gelince: Defalarca vatandaştan yediği bel kündeleriyle mindere yapışarak, aynı şekilde üst üste açık düşerek mağlup olan bir pehlivanın şaşkın durumundaydı. Hani ne derler bilirsiniz. Yenilen pehlivan güreşe doymazmış. İşte bitmeyen inadı da bundandır. İyi de yettin garı artık…
Vatandaş Nebati, ‘batarsak hepimiz batarız’ demedi mi? İş adamısın firmaların var, risk senin, batarsan sen bat deme lüksümüz yok mu şimdi bu seriden yapay siyasilere. Sözüm ona sen aynı bağlamda Devletin ve milletin de sorumluluğunu taşımıyor musun? O halde risk taşımayan, başkalarının sırtında menfaat aramayan mütevazı vatandaşın neden batsın! Ona göre konuş ve davran. Sınıf yaratma! Sosyal ol ki hiç olmazsa vatandaş gibi yaşayabilmeyi hak edebilesin aynı topraklarda. Yalnız AKP soygunlarının Allah’ın emri olduğunu Şeytanlaştırmaya devam ederseniz daha önce başınıza neler gelebilir hiç bilinmez hani. Çünkü artık o zaman gerçek Müslümanlardan az da olsa oy alabilmeniz dahi sıfır yazacaktır.
Siyasi ilişkide olması gereken Devletlerle sırf kendi megalosu nedeniyle uzlaşma sağlayamayan bir Devlet adamının bırakın siyaset yapabilmesini, diğer insanlarla birlikte yaşayabilmesi bile mümkün değildir. Çünkü önce insan olması gerektiğini de unutmuştur artık böylesi. Bazıları da ağızları olduğu için konuşuyor; ama bunların ağızları kıçlarıyla yer değiştirmiştir. Ve konuştukça da ağır kokarlar. İnanın ki burada küfür ediyorlar demiyorum. Çünkü Almanlar bile ‘Schimpfen ist der Stuhlgang der Seele’ yani küfür ruhun büyük abdestidir derler. Burada kastettiğim, ağızlarını açtıktan kapatıncaya kadar yalan söyleyenlerdir. Ki onlar da kendini bilir esasen.
Sayın okurlarıma, dost ve yakınlarıma, doğruya sahip oldukları halde kararsız kalıp hala doğruyu bulacağını sananlara, lakin yine de Kemalce düşünenlere, ayrıca bütün fikirdaşlarıma, yeni yılda sevdikleriyle birlikte huzurla uzlaşmış, doğayla yeşermiş sabırlı günler diliyorum…
Serendip Altındal
Bir yanıt yazın