Nelson Ledsky adlı CIA eski Ankara şefinin dediği meşhur söz gibi: Biz Meclisteki tüm partilerin içindeyiz!’ sözü Türkiye’de ki siyasetinde hangi güç
tarafından idare edildiğinide ve yön verildiğinide yalın bir biçimde aşikar etmektedir.
Esasında bu emperyalist iş işbirlikçiler sayesinde Atatürk’ün aramızdan bedenen ayrıldığı 1938’den beri kuluçkaya yatırılmış ve 1946’dan beri fiili olarakta olgunlaştırılmış olarak hep böyledir.
Evet yine bugün, ABD, hem iktidar hemde muhalefet partilerinin içinde olduğunu, dolar üzerinden son ekonomik krizle ilgili tartışmada bir kez daha açık etmiştir. Tartışmalar ABD’nin istediği bir biçimde seyretmişti ve ilerlemektedir.
Bu durum, ABD’nin her partideki işbirlikçileri tarafından Halk’a korku verilerek, göndermek istediği iktidara dolar üzerinden bir baskı kurarak, TÜSİAD ve özellikle ABD’nin mandasını kabul eden 5 sözde muhalif partilerdeki adamları vasıtasıyla krizi dahada büyüten ve köpüklendirici bir kampanya yaptırılarak yürütülmüştür.
Buradan da belliki, ABD kendine göre artık, çeşitli uluslararası çelişkilerden dolayı sorun teşkil eden Erdoğan iktidarını ekonomik operasyonla ve buna ilişik olmuş muhalefetin mevcut milli olmayan sorunlu (ABD kontrollü) propagandasıyla göndermek istemektedir.
ABD stratejisi bu anlamda gücünü , aynen CİA eski Ankara istasyon şefi Ladsky’nin de dediği gibi, bugünlerdeki ekonomi ile ilgili iktidar ve muhalefet arasındaki ağız dalaşında ( tartışma demeye bin şahit ister) yine ABD kontrollü ve operasyonel olarak göstermiştir.
Dikkat ederseniz iktidarda ya da muhalefetteki hiç bir ‘güç’, Türkiye’de ki bu münakaşada Türkiye’nin bu krizden çıkışı için milli bir program ve plan açıklamamıştır.
Görünen şu ki, bu krizde İktidar, kendi koltuğunu kaybetmek istemediği için doları sözde düşüren küçük kalem oynatmaları yaparken, ABD’nin artık değiştirmek istediği eski partneri Erdoğan’a karşı yeni partneri 5’li muhalefeti de, içerdeki adamları vasıtasıyla yön vererek, söylemleriyle ve raporlarıyla desteklemektedir.
ABD’de ki CHP ABD temsilcisinin son sıralarda hiç bir doğallığı olmayan faliyetleri, çok sıkça ABD yetkilileri İle görüşmeleri, ABD yetkilileri ile illa bizi destekleyin edalarıyla ard arda alenen resmi ilişkiler kurup, ABD’nin eteklerine tutunarak Erdoğan iktidarına beraber bir son verme arzuları, muhalefetin ABD’ye ne kadar mandacılık derecesinde mahkum olduğunuda göstermektedir.
Ve bunun dışında da kamuoyu önünde ABD’nin kendilerini iktidara getirmesi için tamda ABD’nin istediği bir biçimde iktidara saldırmalarıda buna açık bir örnektir.
Bu konudaki yapılan son muhalif kampanyaları ve ABD yönetiminin kriz ile ilgili söylemlerini de gözden geçirirseniz bu durumu anlamamak dahada imkansız hale gelecektir.
Kurguyu gördünüzmü?
Aynı kurgu 2002 yılında Ecevit koalisyonunu değiştirmek içinde yapılmıştı.
Yani burada Ladsky’nin dediği gibi ne iktidar nede muhalefet milli değildir.
İkiside ABD’nin iki dudağı arasındaki söze bağlı hareket etmektedir.
Hem iktidar hem de muhalefet olarak bunu etmeseler, zaten her biri bu kriz döneminde Türkiye’yi kurtaracak yada rahatlatacak bir milli ekonomik program açıklarlarlardı ve müzakere edip birlikte milli programda uzlaşırlardı ve bunun uygulanması için de tüm desteklerini beraberce bu milli programa verirlerdi.
Uygar ülkelerde milli sorunlar bu şekilde bir siyasi kültürle çözülmektedir.
Bu Türkiye’de olmuyor olmazda.
Çünkü başlarındaki esas Patron olan ABD bunun olmasını asla istememektedir.
Peki bu konuda ne yapılmalıdır?
Bu konuda mevcut kriz ve yakın dönemde gelecek olan diğer krizlerden de Türk Milleti kalıcı olarak bir an önce çıkmak için, artık partilere bağlı hareket etmeyi bırakıp, düşünce, fikir, davranış ve bakış açısını milli yönde değiştirmeli ve bu konuda 1919-1926 arası meydana getirilen Atatürk modelini esas almalıdır.
Ve Türkiye bu kronik olumsuz gidişata bir son vermek için kendine bağımsız, Kemalist bir muhalefet edinmelidir.
Türk Milleti bunu yapacak tecrübe ve kudrettedir.
Bunun sebebi ise, yakın geçmişinde Milli önderlikte bir kurtuluş savaşı vermiş olmasında görülmeli ve yıkılmış bir ülkeyi Atatürk modeliyle 1919-1938 arası dim dik bir hale getirmesidir.
Bunun için Millet, kendi
İçindeki Kemalist ruhla, istekli ve hedefli vatandaşlar olarak, Atatürk modeli ilkelerinde kaynaşmalı ve geçmişteki bu birlikteliği tekrar yaratmalıdır.
Bu mümkünmüdür?
Evet mümkündür.
Atatürk modeli işte oradadır.
Önemli olan birlikte hareket edip birlikte karar vermektir.
Bu muğlak bir hareket ve karar vermekle tabiki olmayacaktır.
Bunun için fiili, adı üstünde milli -Kemalist bir örgütlenmeye ve kitleleyi seferber edecek bir kollektif önderliliğe, bir programa ve plana ihtiyaç vardır.
Bu gerçekleştirilebilinirmi?
Tabiki bağımsız ve Kemalist düşünülürse gerçekleştirilebilinir.
Yeterki Türk Millet’i, kendi kararını bir an önce versin. Tarihinden ders ve güç alsın.
Aksi taktirde Türkiye’de ki iktidar ve muhalefet değişikliklerinde hiç bir şey fark etmeyecektir.
Ve bugğne kadar olduğu gibi her değişiklikte hep ABD kazanmaktadır ve bu şekilde aynı durum devam ederse yine ABD kazanacaktır.
Kaybeden ise, eski ABD referanslı olan bugünlü iktidar yada yeni ABD referanslı sözde muhalefet değil, mazlum ve madur Türk Milleti ve TC’i olacaktır.
Buna müsade edilmemelidir.
Buna müsade edilmezken yine de bize benzeyen ama farklı ihtirası olan içimizdeki hemen yanı başımızdaki Brütüslerede çok dikkat edilmelidir.
Demedi demeyin!
Her zaman olduğu gibi,
Atatürk’le kalın.
Cumhuriyetle kalın.
Hoşçakalın.
Sefa Yürükel
Bir yanıt yazın