AVAREL
Dalton Kardeşler’i bilirsiniz, Co (Joe), Vili (William), Jak (Jack) ve Avarel (Avarell).
Nurettin Nebati’nin gözlerinin içine iyi bakarsanız Averel’i görebilirsiniz.
Bu tayfanın en aptalı…
Co’nun yakın geçmişine baktığımızda ise 17/25 Aralık’ı görüyoruz.
‘Sözde Mahkemeler’in takipsizlik mi ne kararı verdikleri bir tarihsel kesit.
Ve yine bizim ‘sözde aydınlar’ımızın, derin ‘demokratlık’ları gereği üzerinde durmadıkları bir ‘hafta’.
Kimine göre ise ‘dikilmiş kot’un hesabı sorulmazmış.
Oysa bu ‘hafta’nın her olayı döne döne ve a’sından z’sine yeniden ele alınmalı idi.
Çünkü bundan yedi/sekiz yıl önce, 17/25 Aralık haftasında Türkiye’de akıl almaz bir ‘soygun’ ortaya çıkarılmıştı.
Soyguncuların başı ‘Ben Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına ne saygı duyarım ve ne de uyarım’ diyordu.
Gerçekten de ne saygı duydu ve ne de uydu.
O Anayasa Mahkemesi ki, bu ‘tayfa’ için ‘İrtcanın odağı’ demişti.
Hem de 11 üyesinin 10’nun ‘oybirliği’ ile.
Geriye kalan 1’i ise zaten ‘irtcia’ kökenli idi.
Ve Co son yedi/sekiz yıl içinde, her hafta ve her ay yeni bir ‘irticaî’ karara imza atmaktan çekinmedi.
Son devirdiği çam, ‘Nas ortada ise bize b. Yemek düşer’ demek oldu.
Nas dediği ise, bizim çalıp çırpmamız ‘şeriat’a uygundur demek oluyordu.
TCMB’nın 128 milyar Dolar’ına, 45 milyar Dolar ‘İhtiyat Akçesi’ne ve daha bilmem ne kadar kaç milyar Dolar’lara, moda deyimle ‘çöküldü’.
Kimin nerede ve nasıl çöktüğünün hesabını vermek yerine, soranlardan hesap sorulmaya başlandı.
Çünkü Dalton Kardeşler ‘Devlet’i ele geçirmiş bulunuyorlardı.
Anayasa Mahmekesi’ni de, Yargıtay’ı da, Danıştay’ı da, Sayıştay’ı da, YSK’yı da, HSK’yı da, TSK’yı da ele geçirdiler.
Zaman zaman ‘Devlet’in itibarı yerlerde sürünüyor’ biçiminde kimi muhalif sesler duymuyor değiliz.
Oysa Dalton Kardeşler’in ‘itibar’ı zirvesinde!…
‘Sayın Cumhurbaşkanım’ demeyen bir ‘siyasetçi’ye ben rastlamadım.
Avarel’e ‘sayın bakanım’, Akar ve Güler’e ‘sayın komutanım’, MİT’in başçavuşu ile Diyanet İşlerin Başkanı’na ‘sayın başkanım’ demeyin de görün bakalım.
‘İtibar’sa alın size itibar.
Kaldı sorun bu kadarcık da değil.
Bakın bu hafta içinde, Dolar hareketleri bahanesiyle tam on milyar Dolar karşılığı olan bir ‘servet’ eldeğiştirdi.
Bir hafta içerisinde.
Dalton Kardeşler ‘çöktü’ de denilebilir.
O arada, yurtdışından bir gazeteci yazıyor; demir/çelik sektöründen üç firmaya, ki ederi 7/8 milyar Dolar imiş, ‘küçük Dalton’lar yani ‘Mafya’ el koymuşmuş.
Bir ‘talan ekonomisi’ yürürlükte ki sorma gitsin.
Türkiye’ye bakıyorum, bir ‘yakınma edebiyatı’, bir ‘sızlanma vaveylası’, bir ‘acz ve teslimiyet’ furyasından başka bir şey göremiyorum.
Bir de bizim ‘demokrat’ların bekledikleri bir ‘sandık’ var.
Erken mi zamanında mı gelire ek olarak, gelir mi gelmez mi diye papatya falına bakılmıyor değil.
Bence bu ‘entelijansiya’ ile gelse de olur gelmese de…
Eğer Türkiye’de gerçekten bir şey olacaksa, halkın bu ‘entelijansiya’yı dinlemesiyle olmayacak.
Kaderini bizzat kendi eline almasıyla olacak.
‘Sandık’ sonradan gelse de olur.
Not: Dikkat ederseniz Dalton Kardeşleri en çok kızdıran ve korkutan bu savdır. Oysa Demirel bile ‘sokaklar yürümekle aşınmaz’ diyebiliyordu. İşte demokraside geriye gidiş, yani ‘irtica’nın boyutunu ölçmek için bunların ‘demokrasi’ anlayışıyla Demirelinkini karşılaştırmanız yeter.