Demokrasi, her seçilenin diktatörlük kurduğu ve kuvvetlinin halk üzerindeki rejim değildir.
İşte literatürde de tarif edildiği gibi demokrasi esasen şudur:
“siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın ya da düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği temsilcilerin elinde bulunduğu, toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa olsun tüm yurttaşların eşit sayıldığı yönetim biçimidir”.
Demokrasi ifade edildiği gibi, bir ülkede cahil, yarı cahil yada yarı kamil bir biçimde hareket edenlerin, özgürlükten ve bilgiden yoksun olarak irade beyan ettiği ve diktatör (tek adam) seçtiği bir rejiminin adı değildir.
Demokrasi geri, dinle hesaplaşmamış, aydınlanma çağını yakalayamamış ve bunuda yakalamak istemeyen toplumların değil, bu süreçleri yaşayıp, bedeller ödeyip, demokrasiyi içselleştiren toplumlar için geçerli ve doğru bir rejimdir.
Cehaletin, bilim ve akıl düşmanlığının, bilgisizliğin, sorgulamasızlığın, yaygın olduğu ve dinin baskın olduğu toplumlarda karar verici olan demokrasi tarifinde olduğu gibi: özgür insan değil, toplumun büyük bir kesimini oluşturan cahilleri manupüle eden, baskı altına alan, kandıran, ezen, şartlandıran ve kendine bilinçsizce oy verdirten bir zümrenin yönetici güç olduğu yerde demokrasi olmaz. .
Bunu demokrasi diye bizdeki gibi yutturursanız buradanda da ancak güçlü ve kötü bir diktatörlük çıkar.
Bu tecrübeyle sabittir.
Bir ülkede Lise eğitimini bitirmemiş, okuduğunu yazdığını anlamayan, nereye oy vereceğini bile oy pusulasında bulamayan ve Anayasa’sını bilmiyen kişilerin verdiği oylarla ancak diktatörler yani tek adamlar iktidara yönetici olarak seçilir.
Seçildikten sonrada bu tek adamlar, beni siz seçtiniz, ben artık seçildim ve istediğimi yaparım der.
Çünkü demokrasiyi içselleştirmemiş ve aydınlanma süreçlerinden geçmemiş böyle zatların tabiki irade yapısı budur. Bunlar böyle davranırlar.
Devleti kendisi sanarlar.
Bildiğimiz gibi ben gidersem devlet yıkılır sözünü yayan kişi şu bilinen diktatördür.
Ayrıca demokrasi bir tramvaydır sözü de aynı ve bilinen şu meşhur diktatöre aittir.
Hitler’de aynısını Alman halkına söylemişti hatırlayın. O da beni siz seçtiniz, kaderinize teslim olacaksınız demişti .
Aynen bugün Türkiye’de olduğu gibi.
Bunun adı demokrasi değildir.
Demokrasi bir süreç, bilinç, içselleştirme, özgürce karar verme, irade koyma , vatandaş ve kurumlar olarak Anayasa’ya ( Milli Pakt’a) uyma, onu koruma ve kollama işidir.
Bunun bugün Türkiye’de olmadığını biliyor ve görüyoruz.
Hemen gemen her günde olan olaylardan demokrasinin Türkiye’de olmadığına da şahit oluyoruz.
Bu konu, Türkiye’de bir tek kişinin koyduğu günlük kurallardan, sabahki psikolojisi ile bu zatın denetimsiz devlet yönettiğinden dolayı, malum, zamane Türkiye’sinde hiçte tereddüt ettirmeyecek kadar da açıktır.
Türkiye bugün, demokratik ülkelerde olduğu gibi Anayasa ya da ona yakın teamüllerle yönetilen bir ülke değildir.
Din ayetleriyle ( NAS’la) yönetilen bir ülkedir.
Demokrasinin en belirgin ve açık hali olan Anayasa’da ki Laiklik ilkesi bile bugün Türkiye’de fiilen ortadan kaldırılmıştır.
Uygulanlamaktadır. Diktatör uygulanmasına izin vermemektedir.
Bu anlamda da mevcut diktatörü demokratik yollardan devireceğini sananlarda yanılmaktadır.
Dünya tarihi bize gösteriyorki,
Diktatörler ölmeden, devlet darbesi olmadan, devletin içinde dengeler değişmeden yada halk hareketiyle bir ihtilal yapılmadan iktidarı asla seçimle vermezler. İktidarı bırakmazlar.
Türkiye’de de böyle olacaktır.
Dünya da bu tip rejimlerin seçimli değişim anlamında bir örneği yoktur.
Olanlar ise bir ülkede var olan diktatörü destekleyen dış güçlerin, artık kendisinin kullanılma tarihi geçtiğine inandıkları zaman, bir kalp krizi, uçak kazası, organ yetmezliği vs gibi nedenlerden yapacakları usturuplu bir infazla (genellikle) diktatörü böyle değiştirilmektedirler.
Sonrada eski diktatörün yerinede daha önceden ayarladıkları sözde demokrasi yüzlü yeni bir diktatörü büyük şaşalarla o ülkeye uygun bir şekilde atarlar. Yaptılarda.
Türkiye’de de diktatör rejiminin değişimi konusunda, yukarıdaki belirtilen iki şıktan birisinin olması mümkündür.
Böylede olacaktır.
Bu tür bir gelişme mutlaktır ve eşyanın tabiatı gibidir..
Yani anlayacağınız diktatörler ancak iktidardan böyle giderler. Gerçek demokratik seçimlerle gitmezler.
Kendimizi kandırmayalım.
Bugün Türkiye’de ki mevcut diktatörü, olmayan demokratik yollardan ve seçimle devireceğini savunanlar, demokrasinin esasında ne olduğunu bilmeyenlerdir.
Bilseler, samimiyetle ortada demokratik kuralların ve bir rejimin olmadığını seslendirirler ve de önce demokratik kuralların ülkede yerleştirilmesinin mücadelesini verirlerdi.
Türkiye ‘de Halk içinde iki de bir dillendirilen bu safça yaklaşımlar, esasında bilerek yada bilmeyerek diktatörün istediğini yapmaktır ve buda onun siyasi ömrüne her gün yeni ömür katmaktadır.
Yani bu saflar, her zaman olduğu gibi, herşeyde herşeyi yarım bildikleri gibi demokrasinin ne olduğunuda yarım bilmektedirler.
Bunun adına Türki örneğinde “yarım bilenler demokrasisi” desek esasında iyide bir tanımlama olur herkes için.
Böyle bir tanımlama esasında, Türkiye’de ki rejimin kendisine ve bu şekilde de konuya yaklaşan yarı ‘bilgili’ insan kalitesine de bir açıklık getirebilirde böylece.
Gelelim demokrasiye…
Ah demokrasi ah..
Lan demokrasi..,
Bir türlü bu yarım demokrasi uzmanlarından dolayı bizim oralara bir türlü yerleşemedin ya …aşkolsun sana emi…
Adın memlekette var ama …
kendin Almanya, Hollanda, Danimarka’larda dolaşıyorsun kerata….
Yoksa, sen bizi hiçmi layık görmüyormusun kendine sayın demokrasi..?
Yoksa, aynen bir Rus Binbaşı’nın notlarında yazdığı gibi gerçekten: Atatürk, yanlış bir Milletimi kurtardı acaba..?!!
sendeni böyle düşünüyorsun yoksa…?
Demokrasi.. demokrasi…
Bir dakika ne oldu..
Neredesin…?
Alo alo alo demokrasi..!!
duydunmu dediğimi…??
Yav tam yakalamıştık seni …
yeniden kayboldun yine hemi …
Ah demokrasi ah..
Türkiye ‘de yakında birileriyle bir randevun varmı.. diye…
onu soracaktım..
Burun kıvırma..
Ama neyse..
Canın sağolsun..!
Bizimkilerde pek oralı değil zaten..
Başka şeylere sevdalılar…
Mesela, ayetler, din, namaz, niyaz, hac, ümre, ibadet, itaat, biat, oruç, şeyh, şıh, hoca, molla, imam… , ölülerden, yatırlardan, muskalardan medet ummayla vs ile .. karın doyuruyorlar bugünler,
Ya inanmıyormusun, gerçekten diyorum…
Atatürk’ün memleketinde bugünlerde pazardan domates kırıntıları topluyorlar, diyanet ve şeyhlerin dediği gibi sınanıyorlar ya,
tüm ev kirasını, su ve elektrik faturasını, haa bu önemli unutmayayım doğal gaz faturasınıda din ve NAS’la ‘faizsiz’ ödüyorlar, sınanmak için ekmek kuyruğuna giriyorlar, işsiz oluyorlar, iş buluyorlar, intiharda yarın fetva ile sevap kabul edileceği için önceden intihar da ediyorlar, kendilerini yakıyorlar, mücadeleyi ayıplıyorlar, haram görüyorlar, aç yatıyorlar.. bedenlerini, ruhlarını onurlarını bir makarnaya ve bir torba kömüre ibadet eder gibi diktatöre satıyorlar…
Ya işte böyle şimdi Türkiye’de, bizdeki
“ Türk tipi” orijinal demokrasi bu sayın Demokrasi…
Ne…
Bir garip şeymi bu.
Midenmi bulandı..
Halkmı…
Hey
Demokrasi..
Demokrasi.. Türkiye’de…
Dur anlatacağım, sabırlı ol, kaçma bir yere.
Bıktırdımmı…?
Bir çay iç yada kahve iç önce… yada su..
….
…
Lan kaçma…
TÜRKİYE ‘Ye ….geell ..diyecektim..
Davet.. ede… cektim..
İşinmi var…
Ben sana ne diyeyim ah… demokrasi
Ah demokrasi ah…
Ne olur gelsen..?
Olmazmı…?
Neden…?
Bize, bu şekilde uymazmı ?
Nee olmazmı dedin.. ?
Gidiyormusun.. işinmi var…?
Peki bir başka bahara diyelim o zaman…
Ah demokrasi ah..
Yine işi kaynattın
Ulan bu senede yine sattın bizi..
Alacağın olsun emi..
……
Her zaman olduğu gibi,
Atatürk’le kalın.
Cumhuriyetle kalın.
Hoşçakalın.
Sefa Yürükel