Atatürk’ün Ankara’ya Gelişi

Atatürk’ün Ankara’ya Gelişi 27.Aralık.1919 -Ankara Kulübü / Turkishforum - Abdullah Türer yener - seymenler ankara

Ankara Ahiler Cumhuriyeti: Tarihten Devşirilen Cumhuriyet Geleneği ve Demokrasi Kabiliyeti…

Ulu Önder’in Ankara’yı önce Milli Mücadele ve Ulusal Kurtuluş Savaşımızın üssü, daha sonra da yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti seçmesinin üçüncü ve en önemli nedeni Ankara’nın 14’ncü yüzyılda yaşadığı Cumhuriyet ve demokrasi tecrübesidir. Selçuklu Devleti yıkıldıktan sonra Anadolu’nun diğer yörelerinde Beylikler kurulurken, Ankara’da Ahiler tarafından “fütüvvet”[2] olarak nitelenen bir anayasa temelinde demokratik esaslar ve paylaşım felsefesine dayalı bir Cumhuriyet devleti kurulmuştur. Bu dönemden aktarılan cumhuriyet ve demokrasiye dayalı organizasyon (örgütlenme) kabiliyeti ve tecrübesi Ankara halkını kendi ayakları üzerinde durmaya sevkederken, Ulu Önder’in Ankara’yı seçmesinde başlıca etkenlerden birisi olmuştur.

13’ncü yüzyılda Anadolu Selçuklu Devleti yıkıldıktan sonra Ankara, 1304-1343 yılları arasında İlhanlıların hakimiyeti altında kalmıştır. Yaklaşık 40 yıl süren bu dönemde, İlhanlılar Devleti’ne ait ordunun bir karargahı Ankara yakınlarında bulundurulmuştur. Bu bağımlı dönemlerde Ankara’da Ahilik; dini, iktisadi ve sosyal bir kurum olarak gelişmiştir. Ankara, İlhanlılar’ın hakimiyetinden Osmanoğulları’nın idaresine geçinceye kadar süren ve devlet otoritesinin olmadığı 10 yıllık ara dönemde (1344-1354), Ahiler tarafından yönetilmiştir. Ahiler, bu dönemde dini ve iktisadi bir teşekkül (örgütlenme) olarak kalmamış, içinde yaşanılan koşullar gereği, şehrin asayişini (güvenliğini) koruma ve dışarıdan gelen saldırılara karşı şehri savunma görevini de üzerlerine almışlardır. Bu amaç doğrultusunda Ahi organizasyonunun askeri kanadı olan ve Ankara’da bugün de yaşayan ve Seymenlik geleneğinin biçimlenmesinde etkin olan “Ahi Alayları” diğer bir adıyla da “Yiğit Alayları” kurulmuştur. Nitekim bu dönemde Anadolu küçük beyliklere bölündüğü sıralarda “dini-iktisadi” bir kurum olan Ahilik, esnaf loncalarına dayanarak, Ankara’yı Batı’daki Venedik Cumhuriyeti benzeri bağımsız bir şehir cumhuriyeti halinde yönetmiştir (Uluğ, 1997). Ahiler’in Ankara’daki egemenlikleri 1354 yılında, I’inci Murat’ın Ankara’yı Osmanlı topraklarına eklemesiyle sona ermiştir[3].

Ankara’da askeri ve siyasal boyutları da içeren bir devlet olarak somutlaşan Ahi örgütlenmesi, Anadolu’nun birçok yerinde esnaf teşkilatlarına dayalı olarak gelişmiştir. Orta Asya’daki Alperenlik geleneği ile Arap ve Fars kültürlerindeki Akı teşkilatlarının Anadolu’daki uzantısı olan Ahilik[4]; Karahanlılar Devleti zamanından başlayarak, Osmanlı Türkleri devrine kadar, Türk esnaf ve işçilerini içine alan bir düzen (örgütlenme) olarak ortaya çıkmıştır. Avrupa’daki lonca sistemine benzeyen Ahi Teşkilatı’nın en güçlü olduğu ve bağımsız bir şehir devleti kurduğu şehir Ankara’dır. Bu konuda Erdoğdu (1999: s. 27) şunları belirtmektedir.

“..Ahiler Ankara’da kuvvetli idiler, yiğit alayları kurarak düşmanlarına karşı koymuşlardır… Ankara Ahileri tamamen demokratik esasa dayanıyordu. Aralarında sınıf farkı yoktu.

Sosyal adalet bunlarla yürümekte idi.

Bir de Fütüvvetname adını taşıyan anayasaları vardı”

Ahilik, Selçuklular döneminden başlayarak Türklerin en güçlü sivil toplum kuruluşlarından biri olarak devlet ve toplum hayatında önemli roller oynamıştır. “Türkler’in Rönesansı” (Demir, 2000) olarak da nitelenen Ahiler döneminde; toplumda yaşayan fertlerin birbirine yakınlaştırılması ve aralarında dayanışma kurulması amaçlanmıştır. Demir Anadolu’daki Ahi örgütlenmesinin önemi konusunda şunları dile getirmektedir:

“Bir toplumda birlik ve dayanışmayı sağlamak ancak müşterek değerlerin korunması ile mümkündür. Türklerin Anadolu’da bin yıldan beri varlığını sürdürmelerindeki sır, Ahilik anlayışı içerisinde bu değerlere saygı göstermeleridir. Bu anlayışa göre din, dil ırk farkı gözetmeksizin herkese eşit muamele yapılmıştır.”

Cömertliğe, el açıklığına, mertliğe, yardımlaşmaya, dostluğa dayanan Ahilik kurumunun vazgeçilmez kurallarından biri, üyelerinin birbirini kardeş görmeleridir. Ahiler arasında kardeşlik sadece bir anadan doğmadan ibaret değildir. Zira, Ahi örgütlenmesi, Erken’in (2002) deyimiyle son derece ileri bir model olan ve kardeşlik, eşitlik gibi yatay ilişkilerin ön planda olduğu bir örgütlenmeydi. Ahi sisteminde hiyerarşi ve bürokrasi yerine yatay ilişkiler egemendi.

Ahilik felsefesi ve örgütlenmesi her yönüyle mükemmel bir toplum düzeni oluşturmayı amaçlamaktaydı ve bu kapsamda bireyin eğitimine son derece önem verilmekteydi. Ahilik kurumu üyelerinin toplum içinde güçlü ve güvenilir kişiler olabilmeleri için, bu örgüte ilk girişten başlayarak bazı özellikleri benimsemeleri gerekmekteydi. Ahilik eğitim sisteminde birey, basitten karmaşığa doğru yol almaktaydı. Önce feta (yiğit), sonra Ahi, en sonunda şeyh statüsüne sahip olunmaktaydı ancak, şeyhlik makamına çok az kişi ulaşmaktaydı.

Ahilik felsefesinde ve örgütlenmesinde önemli bir yeri olan Kırşehir’de yaşadığı bilinen Ahi Evren’in felsefesi ve öğütlediği fikirler, Ahiliğin misyonu haline gelmişlerdir. Ahi Evren’in öngördüğü amaçlara ulaşılabilmesi, ancak çok işlevli bir örgütle gerçekleşebilirdi. Bu sebepledir ki Ahi Evren, çok işlevli bir örgüt oluşturma yoluna gitmiştir. Ahi Evren tarafından oluşturulan Ahilik örgütünün işlevleri; dini-ahlaki, askeri, siyasi, sosyal ve kültürel olmak üzere beş kategori şeklinde sıralanabilir.

Dini fonksiyonu itibariyle Ahilik Anadolu’nun İslamlaşmasında ve Türkleşmesinde önemli bir işlev görmüştür. Ahilikte din ve ahlak öğretileri çerçevesinde kamil insanın yetiştirilmesine odaklanılmıştır

Ahiler’de siyasal fonksiyon, siyasal otoritenin tam gelişmemiş olduğu dönemlerde ve özellikle Moğol istilaları sırasında, yerel siyasal otoritenin sağlanması amacıyla ortaya çıkmıştır. Nitekim İbn-i Batuta (1971) Seyahatnamesi’nde, “devlet otoritesinin zayıfladığı yerlerde Ahilerin siyasal fonksiyonunun daha açık bir şekilde ortaya çıktığını” belirtmektedir. Bunun devlet olarak somutlaştığı tek şehir ise Ankara’dır. Diğer yandan, sonraki dönemlerde Osmanlı’nın özellikle kuruluş aşamasında merkezi otoritesi oluşurken meydana gelen yönetim kademelerinde genellikle Ahiler görevlendirilmiştir. Bu durum, Ahilerin siyasal faaliyetlerdeki etkinliği olarak ifade edilmektedir (Güllülü, 1977). Ayrıca Fuat Köprülü (1991) ve çok sayıda tarihçi Yeniçeri Teşkilatı’nın oluşumunda Ahiler’in önemli bir etkisi olduğunu ve Yeniçeri ordusunun organizasyon yapısının Ahi örgütlenmesine benzetildiğini belirtmektedir.

Diğer yandan, Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşu tamamlandıktan ve devlet kurumları oluşturulduktan sonra, Ahilerin siyasi etkileri azalarak, sadece esnaf kesiminde bir örgütlenme olarak devam etmiştir. Dolayısıyla Ahilik Kurumundaki siyaset ve yönetim anlayışını iki aşama halinde incelenmesi gerekir. İlki, Ahilik kurumunun ortaya çıkışından itibaren Osmanlı Devletinin I. Murat dönemine kadar olan dönemi, ikincisi ise Ahilik kurumunun esnaf teşkilatına dönüştüğü dönemi kapsayacak şekilde olmalıdır. Bu iki safha arasında büyük farklılıklar bulunmaktadır. Sonuç olarak; Ahiliğin siyasal fonksiyonu, dönemin koşullarına göre Bağımsız Ankara Cumhuriyeti örneğinde olduğu gibi artmış veya azalmıştır. Merkezi yönetimin kuvvetli olduğu zamanlarda Ahiliğin siyasal fonksiyonu zayıflamış, bunun tersi durumlarda, devlet otoritesinin olmadığı zamanlarda artmıştır.

Ahiliğin en önemli işlevlerinden bir diğeri kuşkusuz, sosyal işlevidir. Ahiler’de sosyal yardımlaşma ve dayanışma boyutu son derece gelişmiştir. Ahiler’in geliştiridiği sosyal dayanışma geleneği birçok yönleriyle günümüze kadar devam etmiştir (bkz. Aksoy, 1980). Ahiliğin sosyal fonksiyonu, dini inanç ve sembollerle belirlendiği için, Ahiler arasında kin ve düşmanlık gelişmemiştir. Sosyal düzen aleyhinde faaliyetin olmayışı, Ahiler arasında yaygın, dini ve tasavvufi düşüncelerden kaynaklanan; dayanışmacı ve başkasını düşünücü sosyal kuralların varlığıyla açıklanmaktadır (Yaman, 1974). Ahiliğin sosyal fonksiyonu, sosyal ahlaka dayanırken, ahlak prensipleri “bireyci” değil, bireyin toplum içerisinde kişiliğini koruyacak şekilde “toplumcu”dur. Ahiliğin sosyal fonksiyonunun prensipleri gereğince ne birey topluma, ne de toplum bireye ezdirilmiştir. Ahiliğin sosyal dayanışma ruhu sayesinde, devletin hiç bir etkisi olmadan; şehir esnafı ve halkı, kendi kendisini idare etmiş, en küçük bir suistimal, yolsuzluk ve geleneğe aykırı harekete fırsat verilmemiştir.

Ahiler, ayrıca kendi bünyelerinde yardımlaşma sandıkları kurmuşlar ve aralarındaki dayanışma ve sosyalleşmeyi bütün faaliyetlerine yaygınlaştırmaya çalışmışlardır. Kendi kendilerini kontrol ederek toplum düzeninin korunmasına yardımcı olan Ahiler’de sosyal fonksiyon, dayanışma kadar kontrol özellikli olmuştur.

Anadolu’nun Türkleşmesinde ve İslamlaşmasında çok önemli rol oynayan Ahilik kurumu, görevlerini yerine getirebilmek için askeri bir fonksiyon da taşıyordu. Ahiler, özellikle savunmaya dönük olmak üzere cihat idealine sahip oluşları nedeniyle, askeri özelliklere sahiptiler. Onlar, devlet fetihle meşgul olurken, içeride emniyet ve asayişi sağlıyorlardı. Ahiliğin askeri fonksiyonu, Osmanlı Beyliği’nin devletleşmeden ve kurumlaşmadan önceki dönemine rastlamaktadır. Uzunçarşılı (1967), Ahilerin beylikler dönemindeki askeri fonksiyonlarını şöyle anlatmaktadır:

“Bu beylikler dahilindeki Ahîlerin de askerî teşkilata benzer silahlı teşkilatları olduğu malumunuzdur… Mamafih bunlar, ordu kuvveti olmayıp, mahallî muhafaza kuvvetidir”

Uzunçarşılı’nın da belirttiği gibi Ahilerin sahip oldukları askeri güç, düzenli bir ordu kuvveti değildir. Ahiler, başlarında reisleri olduğu halde iç karışıklıkl

ara ve uçlardaki ayaklanmalara karşı bölükler oluşturmuşlardır. Sivillerden ve gönüllülerden oluşan Ahi Alayları, şeh

irde asayişi sağlamak ve saldırılara karşı şehri korumak amacını taşımaktaydı. Günümüze kadar Ankara’da yaşayan Seymenlik geleneği ve sonuncusu 27 Aralık 1919’da Atatürk’ün Ankara’ya gelişinde kurulan Seymen Alayı, Ahilerin askeri birliklerinin ve Ahi Alayları’nın benzeri ve devamıdır. Ankara Ahileri, Seymenlik geleneğinin Anadolu’da yeniden biçimlenmesinde ve kurumsallaşmasında önemli bir rol oynamıştır..

Sayfalar: 1 2 3 4

Atatürk’ün Ankara’ya Gelişi 27.Aralık.1919 -Ankara Kulübü / Turkishforum - Abdullah Türer yener - ankara kuvayi milliye

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir