İçinde bulunduğumuz ekonomik düzenin adı; serbest piyasa ekonomisidir.
Bu cümleyi bildiğinizi biliyorum. Kasıtlı olarak bu cümleyle giriş yaptım.
Serbest piyasa rejimi, servet sınıfının bir rejimidir. Sermayenin, emeğe karşı, egemenliğini savunur. Devletin içinde kalan, halktan yana kurallarla savaşan bir rejimdir.
Hem halkın hem sermayenin olan devleti, sadece sermayenin devleti yapmaya çalışan bir anlayıştır, finans kapital.
Aslında, rejim meselesinin, bu kadar yalın bir hali vardır. Lakin propaganda, manipülasyon, hile, alavere dalavere ile sömürülen halkın desteklediği bir rejim gibi halkın önüne konur.
Mantığı, halkın önüne şöyle koyarlar, çok çalışırsan, isabetli girişimlerde bulunursan, sen de zengin olabilirsin.
Oysa finans kapital, kapitalizmin ahlaken sıfırlandığı, üretmeden kazanmanın, üreterek kazanmaya nazaran çok kazançlı olduğu bir sermaye düzenidir.
Öte yandan servet sınıfı fırsat eşitliğini de parasal hilelerle, ortadan kaldırarak, arkadan gelen girişimcinin de önünü keser. Pazarı tek başına kullanmak ister.
Bunun için de sağ iktidarları, tepe tepe kendilerinden yana kararlar aldırarak, kullanırlar.
Olmayan sermayeyi çalışanlara borç diye veren bir düzendir. Yeterli ücret vermek yerine borç vermek, borç disiplini ile tahakküm etmektir. Olmayan paranın faizini alarak, yürüyen bir sitemdir.
Dünya, böyle bir düzenin artık işlemeyeceği bir noktaya gelmiştir. Lakin servet sınıfı bu düzenin devamından yanadır. Elindeki tüm araçları kullanarak, düzenin devamını sağlamaya çalışmaktadır.
Halk tarafından bu soygun düzenine karşı durulmasın diye, siyasi partilerin, örgütlerin önüne, oynayacakları oyuncaklar koyarlar.
Halk ve çalışanlar bu soygun düzenine karşı, yani servet sınıfının düzenine karşı mücadele etmek yerine, etnik, mezhepsel, kültürel ayrılıklarla oyalanır durur. Halk gerçeklerin dışında tutularak, debelendirilir.
Böyle bir ortamda, rejimi değiştirmek değil, karşı mezhebi veya karşı etnik kesimi susturmak şeklindeki kör düğüş, devam eder durur.
İçinde bulunduğumuz rejimde, hırsızlık, yağma ve soygun ile mücadele, sanki yasak gibidir.
Yargı iktidardan yana, yani servet sınıfından yana işler. Çünkü yargı işlese, servet sınıfının, alt sınıflardan, nasıl değer transfer ettiği ortaya çıkaracaktır. Yargı böylece servet sınıfının yargısı olur.
Böyle rejimlerde, devletin, ekonomiyi düzenleyecek, kamu kurumlarından yoksundur. Bu sebeple, parasal düzenlemeler, servet sınıfının temsilcileri, onların devlet içindeki uzantılarının, vereceği kararlara göre şekil alır.
Ülke artık bir açık pazardır. Pazarda değerli olan para geçerlidir. Gerek tasarruf aracı gerekse de değişim aracı olarak, bu açık pazarda Dolar kullanılır.
Açık pazarın ekonomik kontrolü ulus devlet tarafından yapılamayacağından, Dolara sahip servet sınıfı tarafından yapılır.
Ülkemizde servet sınıfı, 80 banka ve fon kuruluşlarıyla temsil edilir. Para piyasaları ve para ile ilgili kararlar bu temsilciler vasıtası ile üretilir.
Açık Pazar olduğumuz müddetçe, Dolarizasyondan kurtulamayız. Zaten dolarızasyondan kurtulmak isteyen, sadece halktır. Çalışanlardır.
Ulusal pazarlarımızı, çok uluslu tekellerin elinden almazsak, Dolar yükselmeye devam edecektir.
Lira ile olan mevduata, Dolar garantisi vermek, Açık Pazar olgusunun sonuçlarına göre yapılmıştır. Teminatlı Hasarlarla yolumuza devam edeceğiz.
Çok zor.
Bu uygulamanın üç ay veya daha az bir ömrü vardır. Hem mevduata, Dolar endeksli teminat vereceğiz, yani Hazineye yeni yük bindireceğiz. Para basıp, servet sınıfının karlarına faiz garantisi vereceğiz. Hem enflasyon artacak hem de Dolarizasyon hızlanacaktır. 25 Aralık 2021
Bir yanıt yazın