.
Çok değil 30 yıl önce;
Anne ve babalar evlatlarının hakim savcı, öğretmen, doktor, mühendis olmasını isterdi.
.
Bu mesleklerde olan biri ile izdivaç yapmak her genç kız ve her genç erkeğin imkansıza yakın hayallerini süslerdi.
.
Kocasına sitemde bulunan kadınlar, “Beni ne doktorlar, ne hakimler, ne savcılar, ne öğretmenler istedi de varmadım” derdi.
.
Çocuklar oyun oynarken ya doktor, ya öğretmen, ya da hemşire olmak için birbirleriyle münakaşa ederdi.
.
Büyükanne ve büyükbabalar torunlarını “Subayım, albayım, doktorum, hakimim, savcım, mühendisim, öğretmenim” diyerek severdi.
.
Toplum tarafından çok saygıdeğer olarak kabul edilen mesleklerdi bunlar.
30 yıl sonunda tercih dışı, çok sıradan ve zoraki makama saygı duyulan meslekler oldular.
Şimdilerde Hırsızlık ve Mafya elemanı olmak ise revaçta
.
Dindar ve kindar bir nesil yaratmak için yola çıktık.
Fox Tv’de yayınlanan “Fulya ile umudun olsun” programında dindar ve kindar neslin ürünü olan tesettürlü bir kızımız öz babasına “Senin Ağzına S….rım” diyor.
.
ATV de yayınlanan Müge Anlı’nın programında bir hanım gururla ve övünerek “Benim babam mafya, hepinizin icabına bakar” diyor.
.
Show Tv’de Didem Arslan’ın programında genç bir delikanlı “neden hapis yattın” sorusuna “yüz kızartıcı suçtan değil, hırsızlıktan hüküm giydim diyor.
.
Peki ne oldu da bu toplum tüm ahlaki kurallarını rafa kaldırdı?
Bunun suçunu sadece mevcut iktidara yüklemek fanatizm ve aşırı kolaycılık olur.
Mevcut iktidarın günahı büyük olsa da bu durumun tek başına sorumlusu değildir.
Etiketlerin hiçbir önemi ve ederi yoktur.
Etiketleri önemli kılan üzerinde yer bulabildikleri değerlerdir.
.
Toplumda mafya ve hırsızlık revaçta meslekler olarak kabul görüyor, bu kişiler toplum tarafından dışlanmıyor ise;
Bunun birinci derecedeki sorumlusu hırsız ve katillere uygun ortamı yaratanlar değil görevinin gereğini layıkıyla yapmayarak bu kişileri vitrine taşıyanlardır.
.
Bu ülkede;
Bir bakan 80 milyonun karşısına çıkarak açık açık ” yolsuzluk yaptık” diyor ama gören tek bir göz yok.
Bir gecede Merkez Bankasının içi boşaltılıyor, ama nereye gitti bu paralar diyen tek bir dil yok.
Anayasasında laik bir cumhuriyet yazan bir devlette “Nass” hükümlerinin uygulandığı söyleniyor, ama duyan tek bir kulak yok.
.
Lakin bir gün artık dayanamaz ve gerçekleri anlatan bir makale yazarsan, ya da sosyal medya hesabından bir paylaşım yaparsan;
Görmeyen gözler bir anda kartal gözü olur.
Konuşmayan diller, bir anda bülbül dili olur.
Duymayan kulaklar bir anda yunus kulağı olur.
Sabah karşı kapın kırılır ve demir parmaklıklar kaderin olur.
Hal böyle olunca da eskiden saygıdeğer olan o meslekler ürünü olmayan boş etiketlerden ibaret olur.
.
En büyük sorunumuz kurumların vesayet altına alınmış veya alınıyor olması değildir.
En büyük sorunumuz o kurumlarda şerefli makamları işgal eden kişilerin şahsi menfaatleri uğruna namusu ve şerefi üzerine yemin ettiği mesleğinin gereğini yerine getirmeden kayıtsız şartsız vesayeti kabul etmeleridir.
Vatana ihanetle yargılanması gerekenler de bunlardır.