DURUM BERBAT
HÜSEYİN MÜMTAZ
Dört ay önce “DURUM VAHİM” demişiz.
Şimdi ise “berbat”…
Önce, İsrail’den yola çıkacak olan “Carmel Kasırgası” Kıbrıs’ı vuracakmış.
Kuzey’i vurmaz… Çünkü en can alıcı sahiller zaten şu an parsel parsel İsrail’li şirketlerin elinde.
Ama dövizde durum karışık… Sterlin an itibariyle 22 liraya gelmiş. Gelince de aralarında doktor ve mühendislerin de bulunduğu 8000 kişi “güneyde” çalışmak için sıraya girmiş. Yine güneyin inşaatlarında, getir/götür işlerinde iş arayanlar cabası.
HALKIN SESİ haberi “Umut Kuyruğu” başlığı ile aktarıyor.
Sabahattin İsmail diyor ki;
“Türk Lirası’nın değer kaybı, her şeyin sterlin üzerinden hesaplandığı üretim olmayan KKTC’de görülmemiş bir kriz yarattı.
Hayat, yüzde yüz pahalılaştı. Ev kiraları, ev ve araç fiyatları, aylık harcamalar yüzde yüz arttı.
Temel gıda fiyatları, üniversite harçları, banka borçları vb her şeyin fiyatı ikiye katlandı.
Türkiye’den gelen öğrenciler ve üniversiteler de bundan çok olumsuz etkilenecek.
Mevcut genç işsizliği daha da artarak yüzde 10 seviyesini aştı.
Cebinde AB üyesi sözde ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin pasaportu olan gençlerin dış göçü arttı.
Evine ekmek götüremeyen işsizler Rum devletinde iş aramak zorunda kaldı.
KKTC’nin kendi parası olmadığı ve TL kullandığı için para basamıyor.
Üretimi olmadığı, turist de gelmediği ve döviz girdisi çok kısıtlı olduğu için çalışanların ücret ve maaş kayıplarını karşılanamıyor.
Ancak Türkiye’nin yaptığı yardımın iki katına çıkarılması halinde kayıplar giderilebilecek.
Ülke büyük bir sosyal patlamanın eşiğinde.
İlk kurulduğu 1950’li yıllarda ENOSİS karşıtı milliyetçi bir çizgi izleyerek, Türk işçilerini Rum sendikalarından koparan ve milli mücadelede yer alan Türk İşçi Sendikaları Federasyonu (Türk-Sen), Güneyde, ENOSİS’ci, faşist, ırkçı, Türk düşmanı çizgisiyle bilinen, EOKA’cıların sendikası SEK ile ortak bir proje başlattı.
Buna göre 8 bin Türk işçi Rum devletinde, Rumların çalışmak istemediği turizm, inşaat, restoran, temizlik ve hizmet sektöründe istihdam edilecek.
Bunun için Kıbrıs Cumhuriyeti (Rum)vatandaşı olma, KC kimliği-pasaportu taşıma, Türk-Sen ve SEK sendikasına üye olup 60 euro aidat ödeme şartı var.
Bu şartları kabul edenler güneyde Rumların beğenmediği işlerde çalışıp vasıfsız işçi için minimum asgari ücret olan 900 euro ( 17 bin TL) maaş alacak. Vasıflı işçilerin maaşı 26-30 bin TL’ye kadar çıkacak. Yüzlerce işsiz genç güneyde çalışmak için başvuruyor. İlk gün, aralarında doktor, mühendis ve üniversite mezunlarının olduğu 200 Türk başvuru yaptı.
Halen Güney’de 2 bine yakın Türk çalışıyor. 3 bine yakın Türk de Güney’e yerleşti, orada yaşıyor.
Türk işçilerinin Güneyde çalıştırılması Rum yönetiminin, KKTC’yi içten çökertmek için planladığı stratejik bir operasyondur.
Bu yolla KKTC’nin altını oyacaklar.
10 bin işçi, 10 bin aile ve 50 bin nüfus demek. Bu da KKTC nüfusunun altıda biri demek.
Böylece 50 bin insan midesinden Rum devletine bağlanacak. Bunların çocukları da zaman içinde güneydeki Rum okullarında okuyacak.
Kahrolmamak mümkün değil. Bunca yıl süren soylu bir milli mücadele sonrası yeniden Rumların beğenmediği işlerde çalışan ucuz işçileri olmak, Türkler için kahreden bir durumdur.
Kıbrıs Türk Halkı bunun için mücadele etmedi ama çalışma bakımından 1974 öncesine dönülüyor.
1974 öncesi de binlerce Türk, Rumların beğenmediği işlerde ucuz işçi olarak çalışıyordu.
Bunu hazmedemeyenler de Avustralya ve İngiltere’ye göç ediyordu” .
(Dövizin gün itibariyle düşmeye başlaması yukarıdaki tabloyu pek değiştirmeyecektir).
İşin en kötü tarafı bütün bunların, 21 Aralığın yıldönümüne denk gelmiş olması.
Zaten Grivas, Makarios, EOKA, Akritas Planı; hepsi bizzat TMT tarafından yazılan bir film senaryosu değil miydi..!
Doktor İlhan’ın eşi ve çocuklarını da “biz” öldürmemiş miydik!
“Nevcivan Abla”yı da!
Tam da bu arada, bir de Girne sokaklarında çırıl çıplak dolaşan Afrikalı ortaya çıktı.
Nereden nereye…
Kıbrıs’ın kuzeyinde ne idüğü belirsiz binlerce öğrenci kılıklı Afrikalı vardır. Suç makinasıdırlar. Yakalanan her Afrikalı’nın bilmem kaç yıldır kayıtsız yaşadığı; ancak yakalanınca öğrenilebilmektedir.
Girenin çıkanın haddi hesabı yoktur.
Dünyada bir örneği daha bulunmayan “her şeye/şeyi serbest bölge”dir.
Ve her gün, devletin basına verdiği maddi yardımlarla devlete ve Türkiye’ye söven basılı ve görsel yayınlar yapılmaktadır.
Yâni Türkiye’ye ve devlete sövmek serbesttir.
Haklarında nedense bir türlü “dava okunamamaktadır”.
O çıplak Afrikalı hepinize kapak olsun.
…
1963 şehitlerinin hepsine Allah’tan Rahmet diliyorum.
Bir yanıt yazın