TURAN RUHU’NUN ADASI
A. Hisam
Tatar Ulusal Hareketi
Bu makalenin yazılması fikri, “İdil Yıldızı – Zvezda Povoljya” gazetesinde “Atalarımızın Ruhları Dönüyor” başlıklı makalenin yayımlanmasından sonra ortaya çıktı. Makalenin sahibi R. Muhameddinov, bu makalesinde hiçbir bağlantı veya ilişki kullanmaksızın ata dinimiz olan, yani kısacası kökümüz olan Tengri-Hanlığa farklı bir bakış açısıyla bakarak yazmaya çalışan cumhuriyetimizin (Tataristan) ilk bilim adamlarındandır.
Makalede; Turan Tanrısına inanışı (Şintoizm) koruyabilen tek milletin, Ural-Altay halkları içerisinden olan Japonlar olduğuna dikkat çekilmektedir. R. Muhammedinov’a göre, Japonlar Şintoizmi sadece korumakla ve günümüze getirmekle yetinmeyip, bu dini Devlet Dini seviyesine çıkarmışlardır. Şintoizm Japonların milli ideolojisidir. Bundan dolayı Tengriciliği iyi anlayabilmek için Şintoizm’i iyi incelemek ve Tatarlarla Japonları birleştiren, Ural-Altay millet ailesini birleştiren ortak özellikleri bulmamız gereklidir.
Öncelikle Japonların milli bakış açıları olan Şintoizm’in, adada var olan Budizm inanışına rağmen korunmuş olmasına dikkat etmeliyiz. Aynı zamanda Şintoizm’in dünyanın ileri teknoloji üreticisi olan modern bir ülkede var olmaya devam etmesi de çok önemlidir.
Tengriciliğin, dünyada var olan dinlerden en önemli farklarından birisi, kurucusunun olmamasıdır. Dünya dinlerinde kurucular kutsaldır. Şinto ise hiçbir zaman hiç kimse tarafından kurulmadı. Bu doğanın doğal kanunudur. “Tanrı Yolu”, tarih öncesi zamandan var olan bir yoldur. “Şinto” kelimesi iki işaretten ibarettir, birincisi “Sin-Şin” ki anlamı Tanrı, ikincisi ise “To-Do” bunun da anlamı yoldur. Şintoizm’de en büyük anlamı taşıyan terim Kami’dir. Yani, beşri dinlerindeki Tanrı anlayışının karşılığıdır; Buda gibi. Fakat, bazı dil çevirmelerinde bu terim hatalı çevrilmektedir. “Kami” kavramının içeriğine Allah, Tanrı gibi nitelikler kazandırılıyor. Oysa Kami Allah’tan, Tanrı’dan tamamıyla farklı niteliklere sahiptir. Semavi dinlerdeki Allah, insandan kesinlikle üstün olan ve bu dünyadan çok farklı olan bir anlamı taşır. Kısacası bambaşka anlamını taşır. Şinto’da Kami ile insan arasında böyle bir ayrım ve kopukluk söz konusu değildir. Şinto’da Kami hem tanrısal bir varlıktır, hem de ataların ruhlarıdır, Dağların, nehirlerin, rüzgarın bir coğrafyanın da yani doğal objelerin de Kami’si vardır. Büyük bir olasılıkla Japonlarca Kami olarak adlandırılan olgu Japonların doğada, doğa olaylarında, Ataların Ruhlarında üstün ve mucizevi niteliği taşıyan her şeydir. Şinto’da Kami ile insan arasındaki genetik bağlara dikkat çekilmektedir. İnsan Kami tarafından yaratılmamıştır, İnsan bir Kami olarak doğmuştur. Sadece insanlar değil, toprak da (Japon adaları) ve Japon devleti de aynı şekilde meydana gelmiştir. Aslında semavi dinlerde de Tanrı tek bir anlam taşımaz. Hıristiyanlıkta Tanrı “insan oğlu İsa” olurken, İslama göre Hz. İsa sadece bir peygamberdir ve Tanrı yani Allah tamamıyla farklı ve üstün bir varlıktır. Budizm’de ise Tanrı unvanı üstün bilgeliğe ulaşmış insanlara veriliyor. Üstün bilgiye sahip olarak insan üstün yeteneklere sahip oluyor ve tanrılaşıyor. Aynı şekilde evrenin oluşumu hakkında da kesin bir bilgi yoktur. Semavi dinlerde evreni Tanrı yaratırken, doğu inanışların göre evren boşluktan meydana gelmektedir. Bu bilimsel açıklamaya daha yakındır (Matematikte sayı dizisi “0” dan başlamaktadır). Bundan dolayı doğu inanışlarında evrensel bir Tanrı anlayışı yoktur. Dikkat edilmeli ki, doğu inanışların bu anlayışı geri kalmışlığından değil, aksine evrenin ve insan yaratılışına farklı bakış ve anlayışından kaynaklanmaktadır.
Tekelciliğe olan tutkularından dolayı semavi dinler sadece milli inanışlara değil, aynı zamanda bir birine de tahammül edemiyorlar. Sadece kendi Tanrıları tektir, diğer bütün Tanrı ve inanışlar şeytan ve yalandır.
Şinto tarihinde ise böyle olgular gözlenmemektedir. Aksine Japon adalarına gelenler yerli halkın inanışlarını da Şintoiz’me kattılar. Bunda sadece Yamato’ların (Doğu Hunlar) politik bilgeliği etkili olmamıştır. Aynı zamanda farklı inanç ve kültürlere olan hoşgörüsünün de etkisi vardır. Yabancı Tanrıları aşağılamak veya yasaklamak gibi bir olgu yoktu; aksine yerli Tanrılar saygıyla anılıyordu, onlara tapınaklar yapılıyor ve imparatorluk sarayından hediyeler gönderiliyordu ki bu gelenek hala devam etmektedir. Bir Japon’un bakış açısında dünyadaki farklı inanışlar barış ve anlayış şeklinde var olmaktadır. Şinto’nun üstün varlık veya din olmasını kanıtlamak gibi bir durum söz konusu değildir.
Japon mitolojisi’ne göz atmak istersek öncelikle belirtmeliyiz ki bunlar devlet isteği üzerine toplanarak yazılmış ve VII çağından var olan “Kodziki” ve “Nihon Seki” yazıtlarıdır. Bundan dolayıdır hepsi sağlam bir şekilde günümüze ulaşmıştır. Bu yazıtlarda Japon mitolojisinin bütün anlatımları tek bir yerde toplanmıştır. En eski olayların mitolojik anlatımlarından sonra tarihi ve politik olayların anlatımıyla devam etmektedir. Tarihsel olarak, savaşçı kabilesi olan ve gelecekteki Japon devletinin kurucuları olan Yamato’ların (Doğu Hunların) ilk olarak 2000 yıl önce Kore üzerinden gelerek yerleştikleri yer Küsü adasıdır. Hunların adaya yerleşmesi mitolojide bir Kam olan Amaterasu’nun torunu Ninigi’nin adanın tepelerinden birisine gök yüzünden inerek yolu göstermesi şeklinde yansımıştır. Bu olay ve zamanı çok önemlidir. Çünkü söz edilen Hun Kam’ıdır. Japonya’da henüz bir devlet milli beraberlik söz konusu değildir. Bütün Ural –Altay halklarının kökeni Hunlara dayanmakta olduğundan, söz edilen Kami Turan Kam’ıdır. Bu mitolojik olaydan dolayıdır ki, inanışın ismi Şinto (Tanrı Yolu) yani Kam Yolu olarak biliniyor. Kam en başlangıçta Yamato’lara doğru yolu göstermektedir. Ancak ortaya bir soru çıkıyor. Neden “Kamido” değil de “Şinto” ismi verilmiş? Biliniyor ki, Hun kelimesin bir başka söyleniş şeklide “Sün”dür. Büyük bir olasılıkla, Şinto (Süntü) kendi ataları olan Hun yani Sün’ler anısına verilen bir isimdir. Tatar yazıtlarında sözü geçen bir nehrin ismi de Sün’dür ve Tatar yazarlardan Nurihan Fatah “Islık Çalan Oklar” kitabında Sün’lerin yaşamlarını anlatmaktadır. “Kami” (Kam) kelimesi de Hun kökenli bir terim olup, üstün yetenekleri olan ve Tanrılarla konuşabilen insanı tanımlayan bir sözdür.
Bir çok araştırmacıya göre, Şinto’nun merkezinde doğa vardır. Bana göre ise “Şinto” Kam, insan, devlet ve millet arasındaki ilişkiyi düzenleyen bir kanundur.
İlginçtir ki, Göktürklerde de 2. Göktürk devletinin kuruluşu hakkında benzer bir mit vardır. Ünlü Ergenekon destanında devletin yeniden kurulması yolunda Altay dağının tepelerinden birinde Türklere yol gösterici olarak Bozkurt (kurdun kıl örtüsü gök yüzü rengindedir) görülmektedir Bu, Tanrının bir işareti ve başarının teminatı olarak görülüyor. Aynı zamanda başka efsanelere göre Bozkurt Türklerin koruyucusu ve soy atası olarak da gösterilmektedir. Türk mitolojisinde Bozkurt, ataların gelecek nesillere bırakmak istedikleri bir mesaj olarak da algılanabilir. Hayatta bağımsızlık ve özgürlükten daha değerli bir şeyin olmadığının (milli bağımsızlıktan) sözü edilmektedir. Bildiğimiz gibi Kurt’u diğer hayvanlardan ayıran en büyük özellik, özgürlüğüne verdiği değerdir.
Gördüğümüz gibi Hun Kam Gelenekleri, Türk mitolojisinde ve efsanelerinde önemli bir yere sahiptir. Aynı zamanda burada Tanrı-insan ilişkisi yanında, Tanrının milletin koruyucusu olduğuna da dikkat çekilmektedir. Şinto’nun kanunları Tangri-Hancılık’ta da geçerlidir. Çünkü, Japon efsanelerinde olsun Türk destanlarında olsun baş rollerde Türk Kamları vardır.
Bundan dolayı Tatar inancında İslam’ın Allah inancı var olsa da, bizim milli anlayışımıza Kam–Atalarımızın dönmesi gerekmektedir. Çünkü ataya Müslüman veya Hıristiyan olduğu için değil, Ata olduğu için saygı gösterilir.