Prof. Dr. Hakkı Keskin, Siyaset Bilimci
1.7.2019
İnsanlarda Ar Damarı Çatlayınca Utanma Olmaz
Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) üyeleri ilk toplantılarında maaşlarını 13 bin TL den 18 bin TL ye artıran kararı aldılar. Bu kararı alanlar arasında, TBMM eski başkanlarından Bülent Arınç, Köksal Toptan, Mehmet Şimşek, Cemil Çiçek, Mehmet Ali Şahin, ANAP eski başkanı Yıldırım Akbulut da bulunuyor. Sadece Çiçek YİK üyeliğinden alacağı maaşı bağışlayacağını açıkladı.
Emekli olan TBMM başkalarının emeklilik maaşları 22.350 TL olarak belirtiliyor. Buna ek olarak YİK üyeliğinden verilen 13 bin TL’da yetmezmişçesine, hem de ilk toplantıda maaşlarını yüzde 38 oranında 5 biner TL artırıyorlar. Hem de bu artış emeklilerin çok büyük bir kesiminin maaşları 2-3-4 bin TL’nin altında olanlara, ancak yüzde 5 ile 7 oranında yansıtılmasının yeterli görüldüğü bir ortamda yapılıyor.
Bu haberi okuyunca, halkla açıktan açığa alay eden, halkın ne düşüneceğini umursamayan bu insafsız talan zihniyetine öfkelenmemek olası değildir.
Aklıma 1993-1997 yıllarında Hamburg Eyalet Parlamentosu milletvekili iken, tamda böyle bir konuda yaşadığım bir durum geldi. O yılarda Hamburg Avrupa’nın en zengin kenti konumundaydı. İki yıldır milletvekili maaşları artırılmamıştı. Zaten Hamburg Eyaleti Milletvekilleri kendi mesleklerinin yanı sıra bu görevi yürüttükleri için, maaşları 2000 DM’ın altındaydı. Almanya’da milletvekili maaşları ortalama olarak, işçi veya memurlara yapılan artış oranında oluyor. Yine o yıllarda Almanya`da alınan bir kararla, devlet borçlarının aşağıya çekilmesi için sıkı bir tasarruf politikasının izlenmesi isteniyordu. Uzun tartışmalar sonunda Hamburg Eyalet Parlamentosu olarak Milletvekili maaşlarının artırılmasının, bu ortamda seçmene anlatılamayacağına karar verdik ve maaşlarımızı artırmadık.
Bu nedenle YİK üyelerine yapılan yukarıdaki densiz, pervasız, halka ve topluma karşı saygısız maaş artışını öğrenince, bu insanlarda hiç mi utanma duygusu kalmadı sorusu beni iyiden iyiye öfkelendirdi.
Bu pervasızlığın kanımca en önemli nedeni, tek kişiye dayanan devlet yönetiminin, her istediğini bir kararnameyle yapabilir konuma gelmesinden, TBMM’nin denetim yetkilerinin yok düzeyine indirilmiş olmasından, medyanın çok büyük bir kesiminin bu durum karşısında suskun kalması ve hatta destekler olmasından ve de yargının güdümlü konuma gelmesinden kaynaklanıyor.
Hiç bir ülkede eşi olmayan Cumhurbaşkanı uçak sayısı
Türkiye’deki inanılmaz savurganlığın ve ölçüsüz gösterişin bir diğer örneği, Cumhurbaşkanlığına ait 11 uçak ve 3 helikopterin satın alınmış olmasıdır. Bu durum da beni hayrete düşürüyor. Bu uçakların sadece yıllık bakım masrafı 2016 yılında 38 milyon TL olarak açıklanmıştı.
Ekim 2006 yılında Almanya Şansölyesi (başbakan anlamında) Merkel’in ilk resmi Türkiye ziyaretinde, Almanya Parlamentosu Sol Parti gurubu adına ben de katıldım. Bu ziyarette Almanya Başbakanına ait uçak olmadığından, Merkel ve delegasyonu olarak bizler, bir askeri helikopterle Türkiye’ye uçtuk. Almanya Başbakanına resmi ziyaretler için ilk uçak, Lufthansa’ya ait bir uçağın VIP için onarımdan geçirilerek kullanılır hale getirilmesiyle 2011 yılında gerçekleşmiştir. Yani Dünya ekonomisinin dördüncü sırasında yer alan Almanya başbakanının günümüzde sadece bir uçağı bulunmaktadır.
Türkiye’de hiçbir ülkede olmayan savurganlık
Bunun en güzel ve güncel örneğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Japonya kraliyet sarayında ağırlandığı fotoğrafta gördük. Son derece mütevazi bir salon, gösterişsiz masa ve sandalyeler. Facebook da bu fotoğrafla birlikte Erdoğan’ın sarayındaki altın kaplamalı pencere çerçeveleri, masa ve sandalyeler. Bu ender ihtişam, gösteriş, ve Cumhurbaşkanlığına alınan bu uçaklar, Türkiye`de devlet itibarının dışa karşı böylece sağlanabileceği gerekçesiyle açıklanıyor.
Japonya, ABD ve Çin Cumhuriyetinden sonra Dünya’nın en büyük üçüncü ekonomisidir. 2018 verileriyle Japonya’nın kişi başına milli geliri 39.308 Dolardır. İhracat geliri 738,4 Milyar Dolarla, ithalata kıyasla 58 Milyar ihracat fazlası vermiştir. İşsizlik yüzde 3,1; enflasyon ise yüzde birin altında.
Almanya Dünya’nın dördüncü büyük ekonomisine sahiptir. 2018 verilerine göre kişi basına milli gelir 41,753 Avrodur. İhracat geliri 1318 Milyar Avrodur ve ihracat fazlası 228 milyar Avrodur. İşsizlik yüzde 4,9; enflasyon ise yüzde 1,8 olmuştur.
Japonya ve Almanya’nın bu ekonomik verilerini, 2018 yılı için Türkiye ile karşılaştıralım. Türkiye’nin kişi basına milli geliri 10.597 dolar, İhracat geliri 78,321 milyar dolardır ve ithalata kıyasla 55 Milyar dolar açık vermiştir. İşsizlik oranı resmi rakamlara göre 10,9; enflasyon ise yüzde 11,9 olarak açıklanmaktadır. Oysa gerçek işsizliğin ve enflasyonun çok daha yüksek olduğu bilinmektedir.
Ülkelerin ve vatandaşların ekonomik durumlarını gösteren bu karşılaştırmalı verilere dayanarak, Türkiye’nin, Japonya ve Almanya’nın dış Dünyadaki itibarlarının hangi düzeyde olduğunu, sizlerin takdirine bırakıyorum.
Demek ki bir ülkenin itibari, altınla boyanmış mobilyalarla, 1010 odalı sarayla, yapılmakta olan yazlık sarayla, ya da Cumhurbaşkanına borçla alınan 14 wip uçağıyla ölçülmüyor. Tam aksine, bir ülkenin itibarı, halktan alınan vergilerin, yine sadece halkın yararına en ekonomik yöntemlerle ve asla hiç bir savurganlığa gitmeksizin ve de her kuruşun hesabının verilmesiyle olasıdır.
Bunu da özenle vurgulamak gerekir. Demokratik ülkelerde yukarda ismi geçen Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyelerine aylık ödenmez. Onlar yüksek emeklilik maaşlarını alarak bu görevleri ülke yararına fahri olarak yaparlar. Cumhurbaşkanının bu kişileri YİK üyeliğine ve uzmanı olmadıkları halde eski bazı bakanları, kamu bankaları yöneticiliğine atananları maışa bağlayarak, kurulma aşamasında olan Babacan, Gül ve Davutoğlu partisinde ya da partilerinde yer almalarını önleme amacıyla yapıldığını akla getiriyor doğrusu.
Bir yanıt yazın