AFETLERDE CAN KAYIPLARI KADER Mİ?
Zihnimi çok meşgul ediyor, afetlerdeki ölümler.
Neden bizim ülkede afetler çok can alıyor? Siz de sordunuz mu bu soruyu kendinize hiç?
Bir kesim KADER deyip geçiştiriyor. Benim gibi düşünenler ise tedbirsizlik, iş bilmezlik demekte.
Hangisi doğru, hangisi gerçek ayırt etmek gerekmez mi?
Benim öğrendiğim kadarıyla KADER: Tanrı’nın tabiatı ve evreni yaratıp, devam ettirmek üzere koyduğu yasa ve kıstaslardır.
Yani KADER, fizik, biyoloji, kimya, astronomi FEN yasalarıdır.
Tanrı, aklı öncelik alır. Akıl ise kimyadır, biyolojidir, hesap-kitaptır, astronomidir. Tanrı bunlarla yaşamayı, bunları hayatımızın her evresinde kullanmayı salık vermektedir.
Deprem konusunda JEOLOJİ ve İNŞAAT mühendisliği devreye giriyor. Yer hareketlerini inceleyin, fay hatlarını tespit edin, zemin etütlerini bilimsel yapın ve yaptırın. Sonra da zemine göre konut, baraj, fabrika, rafineri, az ya da çok katlı inşaatlar yapın demekte.
Yapıyor muyuz?
Sel konusunda meteoroloji ve coğrafya bilimi devreye giriyor.
Atmosfer olaylarını inceleyin, yer yüzü şekillerini araştırın. İnşaatlarınızı bu bilimsel verilere göre yapın. Dere yataklarına, erozyon bölgelerine yapılaşmadan uzak durun demiyor mu?
Yangın da kimya devreye giriyor. Kullandığınız yanıcı malzemelerin özelliklerini, bitki örtüsünü, güneşin ısı derecesini iyi araştırın, tedbirlerinizi iyi alın, elektrik ve doğalgaz kullanımınızı en üst seviye önlemleriyle kullanın demiyor mu?
Bütün bu gerçekler ortada iken, bilimin sağladığı veri ve bilgiler ışığında hareket etmezsen; DOĞA da AFFETMEZ. Önlemlerini iyi alırsan ya yangın çıkmaz ya da 100 yerde de çıksa söndürürsün.
Eğer ki iklim şartlarını, bitki örtüsünü, coğrafi konumunu görmezden gelirsen yangını da söndüremezsin, ölüm felaketini de önleyemezsin.
Sel oluyor. Binlerce liralık mal ve can kaybı oluyor.
İyi de neden?
Şehirleri yanlış yere kurar, yeterince alt yapı yapamazsan, yağmur oranını hesaplamazsan; sel, vurur geçer, yıkar geçer.
Güzel bir sözümüz vardır: “Deprem öldürmez, bilinçsizlik öldürür.”
Binanı sağlam yapmazsan, demirden, çimentodan çalarsan/kısarsan fay hattına inşaat yaparsan elbette deprem öldürür.
Bilimin ışığında depreme dayanıklı binalar yaparsan kimsenin burnu bile kanamaz, şehirler de enkaz yığınına dönmez.
Bizdeki ve bizim gibi ülkelerdeki felaketlerdeki can ve mal kayıplarının tek nedeni bilgisiz, öngörüsüz, cahil ve liyakatsız insanların göreve getirilmesi değil mi?
Adam bilime kapalı, ilimden bi haber.
Kaderciliğe bel bağlamış, küflü bir kafa taşımakta.
Sel, deprem ve yangın gibi afetlerde can kayıplarını ve oluş nedenlerine bakınca durum net anlaşılmakta.
Jeoloji, meteoroloji, coğrafya, şehircilik, inşaat, kimya, astronomi ilimlerini devreye alsak, bilime gereği gibi önem versek ya da veren insanları göreve getirsek, durum böyle mi olur?
Suçlu aslında DOĞADA değil. O görevini yapıyor. Esas suçlu her türlü rant uğruna, insan hayatını hiçe sayan kararları alan ve uygulayan/uygulatan bizler değil miyiz?
Olumsuzluklara, başarısızlıklara, yanlışlıklara, her türlü öngörüsüzlüklerimize KADER deyip, işi Tanrı’ya atmak; en basitiyle Allah’a (cc) hakaret değil mi?
Bunun adına ŞİRK derler arkadaş ŞİRK!..
Yüce Tanrı: “Hiç bilenlerle bilmeyenler eşit olur mu? Ancak gönül ve akıl sahipleri düşünüp ibret alır.” Zumer:9 , “(Tanrı’m!) İçimizden bir takım beyinsizlerin işledikleri (günah/hata) yüzünden bizi helak mı edeceksin” A’raf: 155, “Şüphesiz, yeryüzünde yürüyen canlıların Allah katında en kötüsü; AKILLARINI kullanmayan (gerçeğe sırtını dönen) sağırlar, dilsizlerdir.”Enfal:22, “Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağladık.” İsra: 13 demesine karşın.
Demek ki afetlerdeki can kayıpları bir KADER değil, bir tedbirsizlik, liyakatsızlık, bilime ve ilime sırt çevirmenin sonucu imiş.
Sen gereken önlemleri alma, bilimi görme/dinleme suçu KADER diye TANRI’YA at.
Bu düpedüz Allah’a şirktir, Tanrı’ya hakarettir.
Bilmem anlatabildim mi?
Esen kalınız. Nazım PEKER
Bir yanıt yazın