Borç ve enflasyon ilişkisi

Yazılarımı okuyanlar bilir. Aşırı borçlanmanın bizi nasıl bir felakete taşıyacağını yıllardır yazdım.

Enflasyon patlayınca, herkes patlayan enflasyonun, insanımıza etkisini konuşmaya başladı.

Irkçı ve dinci yapılanma, ekonominin kötü gitmesini önceleri sakladı. Saklanamaz hala gelince, bu kez de “ekonomi kötü” diyenleri cezalandırma yönüne gitmeyi seçti

       Ekonomik felaketi de dış güçler, iş güçler diye hamasetle geçiştirmek için epey propaganda yaptı.

       Artık, sıra halkın enflasyondan hangi şiddette etkilendiği konusuna geldi dayandı. Hatta halk hangi şiddette etkilenirse, tepki verir, sorusuna cevap aranmaya başlandı.

       Mesela, enflasyon %5-10 civarında süreklilik arz ederse, ılık sudaki kurbağa misali, kurbağa yaşamaya devam eder.

       Zaten servet sınıfının gözünde, insan ile kurbanın pek bir farkı yoktur.

       Şimdilerde gerçek enflasyon %30-40 civarında, ortalık yangın yeri gibi. Ama bu durumu yaratanlara toplu bir karşı duruş yok.

       Borçların aşırı yüksek olması ve bu borçları karşılayacak üretim düzeyine sahip olmamamız, borçların ödenmesi süresini uzatacaktır.

       Yüksek enflasyon, iflasın bir başka adıdır. Enflasyondan çıkmak için iflastan ve borçlardan çıkmak gerekir.

       Aslında ilk iflas Merkez Bankasında başlamıştır. Rezervler, -50 milyar dolara kadar düşmüş, bazı bankalar dışarıdan aldıkları borçları ödeyemediğinden, borç veren sermaye, gelip o bankaların üzerine çökmüştür.

       Bu durum, yani dışarıdan borç alıp ta ödeyemeyen şirketlerin de çok ucuza kapatılacağı kesindir.

       Mevcut iktidar, 19 yılda, 600 milyar dolar faiz ödemesi yaptıktan sonra, bu düzenin düzen olmadığını beyan edercesine, üretimden, istihdamdan, ihracattan söz eder olmuştur.

       İhracatın da fakirleştirici ihracat olduğunu söyleyip geçelim. Ucuz emek cenneti yaparsak, üretime de geçeriz sanılıyor.

       20 yıldır uyguladıkları ve borç batağının içine soktukları ülkeden, üretim ve istihdam beklenmektedir.

       Oysa üretim, bir plan ve yatırım meselesidir. Önce “serbest piyasanın” yani tekellerin sizin plan yapmanıza izin vermesi gerekir. Çünkü ulusal pazarlarımızı tepe tepe kullananlar onlardır.

       Diyelim planı yaptınız. Yatırım için tekrar o tekellerden borç almak üzere gidecekseniz, bu işe hiç girişmeyin. Çünkü sizi iki gün içinde tekrar teslim alırlar.

       Borç varken yatırım yapmak çok zordur. Zaten tüketim toplumuna dönüştürdüğünüz toplum da tasarruf alışkanlığı da azaldı.

       Tasarruf için iyi faiz vermeniz gerekir. Oysa siz bir de faize karşısınız. Yatırım nasıl gerçekleşecek?

       Sizin aklınızla ve piyasanızla bu işin olmayacağı zaten 20 yıl gibi bir sürede iyice anlaşıldı.

       Artık bırakın.

2Arlık 2021

Yazılarımı okuyanlar bilir. Aşırı borçlanmanın bizi nasıl bir felakete taşıyacağını yıllardır yazdım. - bulent esinoglu 1

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir