Milletvekillerine çağrı: Türkiye’yi dünyaya rezil ettirmeyin – GIDA GÜVENLİĞİ HAREKETİ – /TURKISHFORUM – ABDULLAH TÜRER YENER
Ondan fazla kanunda değişiklik öngören torba yasa teklifinin içine gizlenen bir madde tepkilere neden oldu. Gıda ve beslenme alanında halkı bilinçlendiren kişileri susturma yönelik teklif kanunlaşırsa ekranlarda gıda ve beslenme konusunda konuşma yapılamayacak gazete ve internet siteleri haber yapamayacak. Yapılması durumunda bilimsel olmadığı iddiasıyla 20 ila 50 lira arasında idari para cezası kesilecek. Gıda Hareketi tepkilere neden olan çalışma hakkında Adalet Komisyonu ve Tarım Komisyonu üyesi milletvekillerine mektup gönderdi.
TBMM Adalert ve Tarım Komisyonu’nun Kıymetli Üyeleri
Mâlûm-i âlîniz olduğu üzere 24 Haziran 2020 tarih ve 2/2985 sayı ile üyesi olduğunuz komisyona, Gıda Tarım ve Ormancılık Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun teklifi gelmiştir.
Pek çok kanunda değişiklik öngören teklifin 28. Maddesi, 29. Maddesi ve 31. Maddesi son derece sıkıntılı hükümler içermektedir.
Şöyle ki:
Renklendirilerek işaretlenmiş olan bu hükümler dikkatle incelendiğinde, dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan ve tüm hukuk sistemlerini altüst eden hükümler olduğu görülecektir.
Hepiniz bilmektesiniz ki, uluslararası gıda şirketlerinin çıkarları için yapmayacağı şey yoktur. İnsanlık umurlarında bile değildir. Bayer’e satılan Monsanto’nun ürettiği RaundUp marka glifosat adlı etken maddeyi ihtiva eden sözde ot öldürücüsü, ABD ve dünyada milyarlarca insanı hasta ve kanser etmektedir. Bayer, Amerika’da davayı kaybederek bütün dünyaya örnek olacak bir hüküm çıkmaması için uzlaşma yaparak 21 milyar dolarlık cezayı ödemeyi kabul etti.
2016’da 66 milyar dolara satın aldığı bir şirket için 21 milyar dolar ceza ödemenin mânâsını hepiniz takdir edersiniz. Bu şirketlerin bize acımadıkları ortadadır.
Ayrıca tüm dünyada yeni nesil özellikle internet aracılığıyla pek çok gerçeği öğrendiği için büyük gıda şirketlerine tepkilidir. Bu nedenle de mahalli ve geleneksel/tabii/organik ürünlere yönelmiş, yönelmektedir. Bu şirketlerle maddî ilişkisi olmayan ve her siyasi görüşten vicdan sahibi doktor, akademisyen, gazeteci ve hatta siyasetçi bunlara karşı itiraz etmektedir. Çığlığın büyümesinden çekinen bu yapılar, kanunlarla bu insanların seslerini kısmak istiyor.
Bu teklif yasalaşırsa, bilimsel olmadığı iddiasıyla hiç kimse gıda ve beslenmeye dair hile, tuzak, aldatma ve yalanlara karşı hiçbir hususta eleştiri yapamayacak. Eleştiri yapılırsa cezalandırılacak. Medya kuruluşları ceza ödememek için yayınlarını otomatik olarak sansürleyecek. Bir dev şirket için önemsiz olan 20 veya 50 bin lira pek çok kişi için susturacak kadar ağır cezadır.
Bilimin şirketlerce nasıl kullanıldığı hakkında size çok çarpıcı bir örnek vermek istiyoruz. Ehlince bilinir ki, İngiltere’de yayınlanan Lancet adlı tıp dergisi sahasının ‘en güveniliri’ kabul edilmektedir.
Bu derginin Yayın Yönetmeni Richard Horton, İngiliz Devletine ait ‘Chatham House’ adlı kuruluşta yapılan resmi bir sunumu şu iki cümle ile özetledi dergisinde: “Bilimsel yayınların çoğu yalan. Sağlam olmayan yöntemlerle sonuçlara varılıyor.” İngilizcesi ve Türkçe tercümesi İnternet’te yer alan Horton “What is medicine’s 5 sigma?” başlıklı kapaktan verilen makalesinde özetle şunları yazdı: “Geçen hafta Londra’da ‘Wellcome Trust’ta gerçekleştirilen bu sempozyum, günümüz biliminin en hassas mevzularından biri olan biyomedikal araştırmaların tekrarlanabilirliği ve güvenilirliğine yani en büyük insan buluşlarından birinde bir şeylerin temelden yanlış gittiği fikrine değiniyordu: Yayınlananların çoğu doğru değil… Bilim değil rezil çıkarlar ve yalan… Literatür, istatistiksel peri masallarıyla kirletildi. Bir şeyler yanlış gidiyor. Sağlam olmayan yöntemlerle sonuçlara varılıyor. En kötü davranışlara yardım ve yataklık ettik. Düzgün olmayı teşvik eden hiçbir şey yok…”
Masanızdaki kanun teklifi yasalaşırsa, getireceği cezalar yüzünden kadim bilgiler bile bilimsel olmadığı için aktarılamayacak. Bu “sansür” ve bizim tabirimizle “susturucu ceza” sayesinde, bir gazlı içeceğin zararı veya MSG’nin (Çin tuzunun) bağımlılık yapıcı etkisi anlatıldığında, tüketicinin alışkanlıklarını değiştirme kapsamına girecek ve cezalandırılacaktır. Ayrıca sanki herkes, her tüketici doğru besleniyormuş ve her gıda doğru olduğu iddia edilen bilime göre üretiliyormuş da, bunlara yönelik eleştiri 21. asırda suç haline getirilmesi teklif edilmektedir.
Size sorarız ki; bu işten millet mi kazançlı çıkacak, küresel şirketler mi? Ayrıca hakaret içermeyen eleştiri birilerini neden rahatsız ediyor? Yoksa gizlemek istedikleri bir şeyler mi var?
Hiç şüpheniz olmasın, endüstrinin bilmemizi istemediği yığınla suçu, hukuksuzluğu ve oyunu var. Salgına dönüşen kalp yetmezliği ve krizi, damar ve alerjiler, diyabet, kanser ve kısırlık durduk yere mi çıkmıştır?
Aslında gerçeği sizler de biliyorsunuz. Bu durumda Allah indinde, tarih önünde ve millet vicdanında vebal olan bu düzenlemeyi reddetmeniz icap eder. Reddediniz ki, kimse milletin iradesine tasallut etmesin! Reddediniz ki, vicdan susmasın, her bir ferdi aziz olan milletimiz ve geleceği zarar görmesin!
Ahlâklı eleştiriden bile rahatsız olanlar bu oyunun neticesinden mutlu olmasın! Bu teklifin, imzası olan vekillerle uzaktan yakından ilişkisi olmadığını, aksine bürokrasinin eseri olduğunu sizler bizden bin kez fazla bilmektesiniz.
Bu durumda, TBMM’nin iradesini korumak ve bürokrasinin oyununa gelmemek sizin ellerinizdedir. Bürokrasi keyfini ve geleceğini düşünür. Şirketler ise kazancını.
Biz yıllarını bu işi vermiş, gıda ticareti ile uzaktan yakından ilişkisi olmayan, milletimizin ve memleketimizin geleceğini muhafaza için hiçbir grupla ilişkisi olmadan faaliyetini sürdüren Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Derneği olarak, sizlere son kez çağrı yapıyoruz ve diyoruz ki: Lütfen Türkiye’mizi tüm dünyada kötü gösterecek, kötü örnek olacak bu düzenlemeyi reddedin. Şirketlerin ve bürokrasinin milletimize kurduğu tuzağı bozun! Bozun ki, herkes sizi hayırla ansın ve dua etsin.
Size gıdanın ehemmiyeti hususunda şu itirafları hassaten iletmek istiyoruz.
● Henry Kissinger NSSM200 adlı Nixon’a verdiği rapordaki “Ziraat ve gıda bizim için tarım bakanlarına bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir. Petrolü kontrol edersen ulusları, yiyeceği kontrol edersen insanları kontrol edersin. Yiyecek bir silahtır ve bizim müzakere çantamızdaki araçlardan biridir!”
● ABD Ziraat eski Bakanı Earl Butz’un “Gıda, pazarlık masasındaki en önemli araçlardan biridir. İnsanların size güvenip dayanmalarının, size bağımlı olmalarının ve bu şekilde sizinle işbirliği yapmalarının yolunu arıyorsanız, onları gıdaya bağımlı hale getirmek bana kalırsa mükemmel yöntemdir.”
● BM Gıda Programı Başkanı ABD Ziraat eski Müsteşarı Catherine Bertibi’nin, “Gıda güçtür! Onu davranışları değiştirmek için kullanırız. Bazıları bunu rüşvet olarak adlandırabilir. Özür dilemiyoruz!”
● Vandana Shiva’nın, “Fikri mülkiyet hakları ve patentler insan türü ile diğer türler arasındaki ve insan toplulukları içindeki ilişkileri yeniden organize etmektedir. Bitip tükenmek bilmeyen bir doğurganlığı sona erdirip kısırlık mühendisliği yapmasının temeli, çarpık mülkiyet hakları sistemidir. Bu sistemle çiftçinin en temel görevi suç haline getirilmekte, tescilli tohum kullanmaya zorlanmaktadır. Bu bağımlılıktır, yaşamın mülkiyet değiştirmesidir.”
Selam ve hürmetlerimizle
Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi
KANUN TEKLİFİNİN TAM METNİ için tıklayınız
GIDA HAREKETİ BAŞKANI KEMAL ÖZER’İN YAZISI için tıklayınız
Bir yanıt yazın