İRTİCAYA KARŞI, TC’NİN BEKASI İÇİN 163. Madde TÜRK CEZA KANUNUNA TEKRAR GERİ KONMALIDIR. Sefa Yürükel
1991’de irticacı Nakşibendilerin Halidiye Kolunun müridi olan Turgut Özal, TCK’dan irticayı terörle mücadelede hedefe koyan ve laiklik karşıtı dini akımların da devleti ele geçirilmesine karşı olan 163. Maddeyi SHP’nin de o gün desteğinide alarak kanundan çıkartmıştı.
Söz konusu 163’üncü madde bilindiği gibi ‘‘Laikliğe aykırı olarak, devletin sosyal veya ekonomik veya siyasi veya hukuki temel düzenini, kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla cemiyet tesis, teşkil, tanzim veya sevk ve idare eden’’lere sekiz yıldan 15 yıla kadar ağır hapis cezası verilmesini öngörüyordu.
Ve
“Dini veya dini hissiyatı veya dince mukaddes tanınan şeyleri alet ederek her ne suretle olursa olsun propaganda yapan veya telkinde bulunan kimse’’ye de 5 ila 10 yıl arasında ağır hapis cezası verilmesini emrediyordu.
2001 den sonra aynı zihniyetin devamı olarak kurulan bir parti olan AKP’nin Anayasa Mahkemesi’n de aleyhine açılan bir kapatma davasında eldeki maddi delillere göre AKP’nin Laikliği karşı güç odağı olduğu kararındaki gibi tanımlandırılması ve bundan dolayı mahkum edilmesi, Nakşibendi tarikatının Halidiye kolu müridi RTE’nin Genel Başkanı olduğu bu partinin kısa bir sürede yükselmesinin iyi incelenmesinde yarar vardır.
Bilindiği gibi Erdoğan’ı nasıl önce cezaevine, daha sonra ayarlanmış Siirt ara seçimleri ile meclise ve başbakanlık koltuğuna taşındığını ve bu sürece katkı yapanlarca da bizzat kurtarıldığını ve bunlar arasında var olan kesimlerinde bazılarının daha sonra da o günden bugüne kadar sarı muhalefetlikte yaparak AKP’yi iktidardan indirmediğinide hatırlatmakta da yarar vardır.
Burada Atatürk çizgisinden ayan açıpa çıkmış, irticaya göz kırpan CHP ve o günkü lideri Deniz Baykal ve ondan sonra gelen lideri ‘Dersimli Kemal’in de’ büyük rolü vardır.
İrticanın Türkiye’de 2002’den sonra resmen iktidar olmasında katkı yapanlar arasında tabiki sadece CHP yoktur.
CHP’nin dışında aynı zamanda bu olumsuz ve TC’nin yıkımını sağlanması için geçen süreçte RTE’ye, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Yüksek Seçim Kurulu da uzlaşarak yardım etmiştir. Bizzat katkı vermiştir.
Ve Siirt seçimleri bir kılıf bulunarak iptal edilmiş ve Erdoğan, açıkça inanç sömürüsü yaptığı şiirini okuduğu yerden, yani Siirt’ten milletvekili seçilmiştir/seçtirilmiştir.
RT Erdoğan’a milletvekilliği ve başbakanlık yolunu açan süreçe baktığımız zaman, süreç ABD kurgusu ve Deniz Baykal’ın (CHP) oynadığı çok merkezi bir rol ile şu şekilde yönlendirilmiştir.
RT Erdoğan’nın, İnanç sömürüsü amaçlı şiiri okuduğu için bu gerekçeyle cezaevine girmesiyle sonuçlanan bu süreç, 12 Aralık 1997 günü Siirt’te bir miting sırasında RTE’nin yaptığı konuşmasının içinde okuduğu irticayı yayan ve onaylayan bir şiire dayanıyordu.
Siirt’te Erdoğan’ın okuduğu bu şiirin Ziya Gökalp’in 1912 yazdığı “Asker Duası” isimli şiirinin biraz değiştirilmiş bir hali olduğu kanısı yaygınlaştırılmaya çalışılarak kamuoyuna sunulmaya çalışılmıştı.
Halbuki RT Erdoğan’ın okuduğu şiirin Ziya Gökalp’in Türkçü- Devrimci bir “Asker Duası” şiiri ile ilgili olmadığı daha sonraki araştırmalarda açıkça ortaya çıkacaktı.
RT Erdoğan’ın okuduğu bu şiir de ki mısralar esasında Ziya Gökalp ile hiç bir alakası yoktu. Şiir tamamen RTE tarafından kurgulanmış ve TC’nin varlığını Menemen’de yıkmaya çalışan gereciliği şahlandırmak için kurgulanan irticacı bir mesaj niteliği taşıyordu.
Şiir RTE tarafından aynen şöyle okunmuştu: “Minareler süngümüz,
kubbeler miğfer,
Camiler kışlamız,
mü’minler asker,
Bu ilahi ordu dinimi bekler,
Allahu Ekber, Allahu Ekber” diye şiir bitirilmişti.
Halbuki Gökalp’in şiirinde böyle bir mana ve mısra bulunmuyordu.
Yani anlayacağınız, Anayasa Mahkemesi tarafından partisi ve kendisi İrticanın odağı olarak gösterilen RT Erdoğan’ı iktidara taşıyan sadece Nakşibendiliğin Halidiye kolundan olan Turgut Özal değil, aynı zamanda kanuyla ilgili olarak, bunu mecliste bir değişiklik önergesiyle RTE’nin yolunu açan CHP (SHP) ve onun lideri Deniz Baykal olmuştur.
Bu açık istihbarata dayalı verilerdende görüyoruzki, kimse RT Erdoğan’ın sadece dış güçlerin kurgusuyla iktidar olduğunu sanmamalıdır..
Bu verilerde irticanın nasıl Türkiye’de 2002den beri iktidar olduğunun ve iktidarını nasıl sarı muhalefet desteği ile sürdürdüğününde resmini iyi çizmektedir.
Olaylar çok yalındır.
Anlaşılmaz değildir.
Herkesin gözü önünde yaşanmıştır.
Kimse ben bilmiyordum lüksüne de bu konuda asla sahip değildir.
Yani irtica, AKP ve RT Erdoğan’ın Türkiye’de iktidar olma ve iktidarda bugüne kadar kalma durumundan dolayı, bugün ağlamanın ve sızlamanın, sadece RT Erdoğan’ı suçlamanın bu saatten sonra kıymeti harbiyeside yoktur.
Bu konuda toplum hafızasını kaybetmemelidir.
Olayları geriye dönük olarak sorgulamalıdır.
Eğer konu üzerinden ABD kurgusu ve adayı olan RTE’nin iktidara geliş şekli ve CHP’nin bundaki rolü gerçekten bu konuda geriye dönük olarak sorgulanırsa, RTE ve 163. TCK’da ki Maddede ile vurgusu yapılan Türkiye’de ki irtica, sadece ABD desteği ile değil CHP desteği ile de aynen yukarıda da değinildiği gibi 2002’den beri iktidar olmuştur.
Bu anlamda AKP’yi kurduran ve RTE’yi Türkşye içindeki hücü ile Başbakan yaptıran ABD ve süreçteki merkezi rolü ilede CHP, bu konulardaki ortak eylemleriyle ve söylemleriyle irticanın partisi AKP ve onun lideri RTE konusunda işbirliği etmiştir. Onu iktidar yapmıştır.
Bu anlamda RT Erdoğan’ın ve AKP’nin iktidara gelmesi ve bugüne kadarda iktidarda kalmasından CHP’nin Atatürk ilke ve devrimlerine, TC’nin Devrim kanunlarına, TC Devleti’nin kuruluş ilkelerine ve felsefesine ve kendi 6 Ok ilkelerine ve Türk Milletine ihanet etmesi süreçleride altı çizilmesi ve duyarlı olunması gereken temel konulardan birisidir.
CHP bu yüzden de, TCK’dan SHP ( CHP) yardımıyla çıkartılan 163. Maddeye göre, bugünkü bu irticacı iktidarı bu anlamda da iktidara taşıyıp, TC’nin bu iktidar tarafından kuruluş temellerinin dinamitlenmesine yol döşenmesine yol açtığı için, bu irticacı iktidarın bugüne kadar TC’ne ve Türk Milletine karşı işlediği suçlardan da sorumludur ve mevcut irticacı iktidarın temelde suç ortağıdır.
Bu yüzden de TC’de önümüzdeki süreçte gerekli olan bir iktidar değişikliği yapıldıktan sonra, Devletin tekrar rayına oturabilmesi için, TC’nin Ceza Kanununa Turgut Özal ve SHP (CHP) işbirliğiyle Ceza Kanundan çıkarılan 163. Madde’nin irticaya karşı tekrar ceza kanunu maddesi olarak geri getirilmelidir.
Devlet hukuk devleti ve kuruluş felsefesini ve ilkelerini korumak istiyorsa bunu kesinlikle yapmalıdır.
Dinin iktidara gelmek için, her hangi nir zümre tarafından irticacı emellerle bir stratejik silah olarak kullanılmasına devlet asla izin vermemeli ve Millet adına kanunlar çerçevesinde cezalandırmalıdır.
Kısaca, TC’nin ebediyen laik bir devlet olarak yaşaması ve buna bağlı olarakta temel ilkelerin Devlet ve Millet hayatında tekrar işlemesi için, 163. Maddenin dahada ağırlaştırılarak TCK’na yeniden konması Türkiye’de ki bugünkü şartlar bunu gerekli kılmaktadır.
Her zaman olduğu gibi:
Atatürk’le kalın.
Cumhuriyetle kalın.
Hoşçakalın!
Sefa Yürükel