QUO VADİS DOMİNE
Çocukluğumda pek fazla film seyretmeye düşkün değildim ama seyretmiş olduğum bazı filmler bende çok etki etmişti. Okul öncesi sinemaya ailecek gittiğimizde, sadece komedi filmlerini isterdim. Vurdulu kırdılı filmlerden nefret ederdim. İlk okul çağlarımda sinemaya olan ilgimde, daha değişik konulara kaymıştı. Aslında benim istediğim değil anne ve babamın seçtiği filmlere gidilirdi. Ankara’da birkaç sinema vardı, biri Ulus semtinde Sümerbank’ın hemen üzerinde YENİ SİNEMA , Sıhhiye meydanında ANKARA Sineması, Dörtyol’da MELEK Sineması, birde Kızılay’da BÜYÜK SİNEMA , ve ULUS sineması vardı.
ÇankayaSineması ve Renkli Sinemadaha sonraları açılan sinemalardı. Televizyon olmadığı bir dönemdeki toplumun sıklıkla gittiği mekanlardı bu sinemalar. Genelde Amerika’da çevrilen filmler bu sinemalarda gösterime girerdi. Filmlerin şiddet içeren kısımlarında gözlerimi kapar, o sahneleri seyretmek istemezdim. Hala çok hisli filmlerin bazı sahnelerinde ise, gözümden akan damlalara hakim olmam, ve o zaman sinemayı terk ederim.
Yıllarca inek çobanları olan ‘cowboy’ ların at sürmelerini perdelerde seyrettik. Kimi zaman güzel hisli duyguların işlendiği filmler gelirdi. Onlara giderdik. İnsanlar salya sümük bu filmlerde ağlayarak bir hal olurlardı. Bazen de tarihi filmler gelirdi. Ülkemizin Tarsuskentini doğrudan ilgilendirdiği ve Roma İmparatorluğunun bir dönemine imzasını koyan Sezar’ın yaşadığı süreçte, bu kentte Mısır’dan Cleopatra ile buluştuğunu konu alan filmi seyrederken çok ilgimi çekmiş, bu nedenle Mısır tarihine merak sarmıştım.
Mısır’da Firavunlar dönemi, çok tanrılı dinlerin hüküm sürdüğü yıllarda, Roma İmparatorluğunda da çok tanrılı dinlerin yaygın olduğu bilinir. İnsanın kontrol edemediği doğa güçlerine birer tanrı adadığı dönemlerde, fırtına tanrısı, savaş tanrısı, hatta tanrıların tanrısı Jupiter’e adaklar adanır, Cupid aşk tanrısı, Plüton yeraltı tanrısı, Janus ve Diana gibi tanrılar ülkeyi şekillendirdiğine inanmaktaydılar.
Milat olarak bildiğimiz İSA nın doğumundan sonra Hıristiyanlığın yayılması sürecinde, Roma İmparatorluğunun sarsıldığını bilmekteyiz. Roma da İmparator NERO zamanında ülkeyi yönetenler, yoksul halk olan Hıristiyanları, Arena da aslanlarla hayatları için savaş vermelerini zevkle seyrettikleri söylenir. Hiçbir zaman aslanlar yenilmez, Hristiyanlar bu mücadeleyi hep kaybettiklerini tarih kitapları da yazmakta. Hatta tarihte bilinen büyük ROMA yangınını yoksul Hristiyanların çıkardığını halka yayan NERO, kendini temize çıkarmayı da başarmış olduğu söylenir. Roma İmparatorluğunda tek tanrılı din olarak Hristiyanların verdikleri mücadele uzun seneler sürmüş, bu mücadelede binlerce insan, tek tanrılı dini kabul ettikleri için yaşamlarını yitirmişler.
Roma İmparatorluğunun bölünme süreci, Teodosius’un dönemine rastlar. Paganlığın kısmen yasaklanmasını isteyen Teodosius , Doğu ve Batı Roma imparatorluğunun tesis edilmesi sürecini başlatan İmparatordur. Bu dönem MS 395 yıllarına rastlar. Bu süreçler içinde iki ayrı kentimiz daha konunun odak noktaları olur. Birisi İZNİK diğeri ise ANTAKYA.
İşte bu konular Henry Sienkiewicz’in 1905 yılında yazdığı, Nobel ödüllü kitaptan, 1951 senesinde uyarlanan filmde ele alınmakta. Üç yıl boyunca çetin savaşlardan sonra Roma’ya dönen General Marcus Vinicius, şehire gelişinde güzel bir kadın olan Lygia ile tanışır, ve ona aşık olur. Ancak Lygia Hristiyan olması problem yaratır.
1953 senelerinde bu filmi seyrettim. Hatta birkaç defa seyrettiğimi hatırlamaktayım. Baş rolleri Robert Taylor, Deborah Kerr ve Peter Ustinov paylaşmışlardı. Yönetmenliği Mervyn LeRoy üstlenmiş ve filmin adı QUO VADİSidi. Filmin isminin ne manaya geldiğini söylemem gerekir. ‘NEREYE‘ . Filmin bir yerinde ise havarilerden birine söylenen bir sözü bu gün gibi hatırlarım. ‘QUO VADİS DÖMİNE . Söylenen cümle ise ‘NEREYE HAZRET’.
Geçtiğimiz son 15 senenin bilhassa son 3 yılında ülkemde yaşanan tutarsızlıklar içinde halkın bir çöküntü içinde olduğu, ne yazık ki Saraydan görülmemekte. Merkez Bankasına dolaylı müdahale ile faizlerin düşürülmesini izlemekteyiz. Bunun neticesi olarak döviz kurları ve altın değeri hızlıca yükselmekte. Türk para birimi değerini hızlıca yitirmekte ve neticede halk daha yoksullaşmakta ve biz hedefi olmayan bir yolda gitmekteyiz. Tıpkı Roma İmparatorluğunun NERO döneminde olduğu gibi. Ekonominin kitabını yazdığını iddia edenlerin söylemlerini dinlerken, yıllarca önce seyrettiğim bu filmi hatırlamaktayım. QUO VADİS DÖMİNE , diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.Metin Atamer
Bir yanıt yazın