KILIÇDAROĞLU VE DÖNÜŞEN CHP

Açık söylemek gerekirse; ben Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi dönüştürme, toplumun muhfazakâr kesimleriyle barıştırma ve helalleşme çabalarının samimi olduğuna inanıyorum. CHP Genel Başkanı seçildikten sonraki söylemlerine ve eylemlerine bakılırsa; bu açıkça görülecektir. Kılıçdaroğlu’nun bu konudaki en önemli icraatı, parti içindeki kemikleşmiş yapıyı, yani Marksist görüşlerini, Atatürkçülük ve Kemalizm perdesiyle örten dinozor takımını partiden temizlemek, CHP’yi gençlere ve orta yaş grubu siyasetçilere teslim etmek olmuştur.*

Buna ilave olarak MHP’nin dayattığı ve İslamcı gelenekten gelen Ekmeleddin İhsanoğlu’nu CHP ve MHP’nin ortak adayı olarak kabul etmesi ve bu konuda Bahçeli’den çok daha samimi ve gayretli çalışması, toplumun muhafazakar sağ kesimiyle barışma ve helalleşme çabalarının bir başka önemli adımı olmuştur. Ülkücülerin ağırlıkta olduğu İYİ Parti’yi meclise sokmak için göstermiş olduğu siyasi fedakarlık ve Ülkücü Mansur Yavaş’ı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olarak tercih etmesi ise aslında bu konudaki çabalarının zirvesini teşkil eder.

*

Bunun yanında hemen bütün dini günlerde mesajlar yayınlaması, bütün engellemelere, tehditlere ve hatta saldırılara rağmen, şehit cenazesi törenlerine katılarak milletin ortak acısını paylaşmaya çalışması kayda değerdir. Ülkücü kökenden gelen ve bütün hayatı CHP’yi ve solu yermekle, hicvetmekle hatta hakarete varan yergilerle geçen Şair Abdurrahim Karakoç’un cenazesine katılarak Bahçeli ile birlikte aynı safta cenaze namazını kıldığını ise bizzat gördüm ben. Bu, Kılıçdaroğlu’nun ne kadar geniş gönüllü ve affedici olduğunu göstermektedir ki; biz bunu, geçtiğimiz aylarda Çorum’da “Sakın çocuğuma dokunma, haydi yürü yürü” diyerek kendisine karşı saygısızca davranan, sözde tesettürlü ve dindar kadına karşı sergilediği hoşgörülü tavırda da gördük.

 *

Ayrıca hemen her konuşmasında Kur’an ayetlerinden ve Peygamberin hadislerinden ya da dini söylemleriyle tebarüz etmiş kişilerin sözlerinden örnekler vermesi(1), Kılıçdaroğlu’nun aslında CHP’nin geçmişte toplumun muhafazakar kesimine yönelik kimi tavır ve uygulamalarından duyduğu rahatsızlığın sonucudur. Kılıçdaroğlu’nun bu tavrını, toplumun sağ kesimiyle barışmak, özür dilemek ve helalleşmek olarak algılamak, kanaatimizce fazla yanlış olmayacaktır.

*

Kılıçdaroğlu’nun bürokratik hayatı da son derece temizdir ki; onu SSK Genel Müdürü olarak tayin eden kişi, aslında İslamcı gelenekten gelen ve tarikat bağlantıları da bulunan Merhum Turgut Özal’dır. 1996 yılında kısa bir süreliğine görevden alınmakla birlikte 1992–1999 yılları arasında yürüttüğü SSK Genel Müdürlüğü görevi sırasında da hiçbir şaibeli işe imza atmış değildir. Eğer öyle bir şaibeli ve usulsüz uygulaması olsaydı, AKP iktidarı şimdi canına okumuş olurdu! Ancak yok böyle bir durumu. Siyasi hayatında DYP Ankara İl Başkanlığı yapmakla, aslında sağ kökenli bir politikacı olan ve bürokratik hayatında Kılıçdaroğlu ile yolları kesişen ve birlikte çalışma imkanı bulan Bülent Kuşoğlu’nun, gazeteci Saygı Öztürk’e anlattıkları da aslında bizim kanaatimizi destekler mahiyettedir(2).

*

Kılıçdaroğlu’nun, CHP Genel Başkanı olarak görev yaptığı 11 yıllık sürede, CHP’yi önemli ölçüde dönüştürdüğü ve siyaseten en azından merkeze yaklaştırdığı açıktır. Bu dönüşümü, biraz da CHP’nin kuruluş felsefesine dönüş olarak yorumlamak gerekir ki; CHP’nin kuruluşunda toplumun her katmanından insanlar ve görüşler vardı çünkü.

Buna karşılık, Kıçıldaroğlu’nun “Ben ömrümde, ülkemizde nefreti ve sevgiyi gördüm. Artık sevgi kazansın istiyorum. Ülkemizin iyileşmeye, helalleşmeye ihtiyacı var. Helalleşmek geçmişi değiştirmez ama geleceğimizi kurtarır. Geçmişte partimizin de hataları oldu; helalleşme yolculuğuna çıkma kararı aldım” sözlerinden hareketle; Cumhuriyet döneminde özellikle CHP’nin tek başına iktidar olduğu dönemde yaşanan ve toplumun muhafazakar kesimini rahatsız eden kimi uygulamaları olduğu gibi CHP’nin sırtına sarmak ve buradan bugünkü CHP yönetimine ve Kılıçdaroğlu’na saldırmak, asla insaflı, vicdanlı ve ahlaklı bir davranış olamaz.

Olayları ve uygulamaları, cereyan ettikleri tarihte, ülkemizin ve dünyanın içinde bulunduğu şartlara göre değerlendirmek en doğrusudur.

Saltanatın ve özellikle Hilâfetin kaldırılması başta olmak üzere; Cumhuriyetle birlikte hayata geçirilen inkılapları reddetmek ve bu inkılapları sanki topluma karşı işlenmiş bir suç gibi sunarak bu suçun sorumluluğunu CHP’ye yüklemek akıl dışıdır. Bu konuda özellikle Atatürk’e laf söyleyemeyip, İnönü’ye ve sonraki CHP yöneticilerine laf çakmak, hatta buradan bugünkü CHP ve Kılıçdaroğlu aleyhine söylemler geliştirmek etik dışıdır, insanlık dışıdır. Tek kurşun atmadan Hatay ve İskenderun’u ana vatana bağlama başarısı gösteren Atatürk ve CHP yönetimini görmezden gelerek, bir isyan, eşkıya ve kalkışma hareketi olan Dersim olaylarının şiddetle bastırılmasını CHP ve dolaylı yoldan ya da imâen Atatürk aleyhine kullanmaya çalışmak zalimliktir!

Atatürk’ün, Kur’an’ı Türkçe’ye tercüme ve tefsir ettirmesini, “Sahih-i Buhari” isimli hadis külliyatını Türkçeye tercüme ettirmesini, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurarak din adamlarını Devlet Memuru yaparak, halkın sırtından geçinmelerinin ve asalak hayat sürmelerinin önüne geçmesini, miskinlik ve tembellik yuvaları olan tekke ve zaviyeleri kapatmasını, kadınları erkeklerle eşit yurttaşlar yapmasını görmezden gelerek, Şeyh Sait gibi bir asiyi, İskilipli Atıf gibi bir haini, üstelik mahkeme kararlarıyla bertaraf ettirmesini, bugünkü CHP aleyhine kullanmaya kalkışmak düpedüz haksızlıktır. Menemen olayını bile bir siyasi tertip ve dindar toplum kesimlerine gözdağı vermek için kurgulanmış bir oyun olarak görmek ise hakikaten aşağılık bir düşüncenin vücut bulmuş tezahürüdür.

*

Dedim ya; ben Kılıçdaroğlu’nun, gerek parti içinden, gerekse parti dışından kendisine karşı yürütülen her türlü kirli girişime, al aşağı etme çabalarına, söylenen her türlü yakışıksız söze, hakarete, fiziki varlığına yönelen her türlü tehdide, hatta saldırıya rağmen 11 yıldır yürütmüş olduğu çabaları olumlu ve oldukça başarılı buluyorum ki; bu başarı 2019 mahalli seçimlerinde açıkça kendini göstermiş bulunmaktadır. Kendisine yönelik yakışıksız söylemlerin, eylemlerin ve bel altı vuruşların en önemli sebebi de zaten onun, 11 yıldır yürüttüğü barışçı politikanın ve dindar toplum kesimleriyle yaklaşma çabalarının toplumda karşılık bulmaya başlamış olmasıdır…

Ömer Sağlam

 _________________________

1- Kemal Kılıçdaroğlu’nun, bazı konuşmalarında geçen dini içerikli bazı söylemler:

-“Sevgili Peygamberimiz, kimseye yük olmazdı, aza kanaat ederdi, asla tamah etmezdi. Ona göre gerçek zenginlik malın çokluğu değil gönül tokluğuydu. Devlet malını çalanların cenaze namazını kıldırmadı”(14.04.2013)

– “Bizi ayrıştırmak isteyenler bizi bölmek isteyenler var ama sözüm söz olsun ayrışmayacağız ve bölünmeyeceğiz. Şahkulu dergahından yüce bir dergahtan bütün Türkiye’ye sesleniyorum. Allah’ımız bir, kitabımız bir, peygamberimiz bir, ehlibeytimiz bir, hepimiz birbirimize saygı duyalım. Güzel bir ozanımızın bir deyişi vardır der ki ’Cehennem dediğin dal odun yoktur herkes ateşini buradan götürür’ eğer biz bu felsefeye inanıyorsak, insana inanıyorsak, insanı seviyorsak bir ve beraber olacağız”(11.08.2014)

– “Bakın Değerli Arkadaşlarım; Sevgili Peygamberimizin bir sözü var, onunla bitireyim bu bölümü. Diyor ki; ‘Sizden öncekiler şu yüzden helak oldular. İçlerinden güçlü biri hırsızlık yapınca onu serbest bıraktılar. Güçsüz biri hırsızlık yapınca onu cezalandırdılar. Yemin ediyorum; kızım Fatıma da hırsızlık yapsa onu cezalandırırım…’ Çağlar ötesinden, Yunus Emreden bir dörtlük okuyarak bu bölümü bitirelim. Yunus Emre, hepimizin sevdiği, hepimizin inandığı, bir Hak aşığı Yunus Emre, şöyle diyor: ‘Emeksiz zengin olanın/Kitapsız bilgin olanın/Sermayesi din olanın/Rehberi şeytan olur’…”(13.03.2018)

– “Sevgili Peygamberimizin doğduğu bu hayırlı günde; tüm İslam âleminin Mevlid Kandili’ni kutluyor, sevgi ve hoşgörünün egemen olduğu, huzur ve barış dolu yarınlar diliyorum.” (08.11.2019) -“Allah nasip eder sizlerin oylarıyla iktidar olursam ben o gün Suriyelileri davulla zurnayla kendi ülkelerine göndereceğim.” (26.08.2021)

“Sadece Kur’an-ı Kerim’de değil, peygamberimizin sünnetinde de ırkçılık lanetlenmiştir. Örneğin, sevgili peygamberimiz Veda Hutbesi’nde ırkçılığa karşı son derece net bir tavır almıştır.”(22.08.2021)

2-https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/hayati-roman-olacak-ibretlik-hikayelerle-dolu-6043375


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir