Soru şu:
“ABD-Türkiye ilişkileri daha mı kötüleşecek? Aradaki sorunlar azalacak mı yoksa artacak mı? İki müttefiki ileride ne gibi zorluklar bekliyor?”
Bilindiği gibi Biden ve yönetimi ile ABD-Türkiye ilişkileri karamsar bir tablo çizmeye başladı.
Katar merkezli El Cezire, Viyana’daki İnsan Bilimleri Enstitüsü’nde görevli Dimitar Bechev imzalı analiz yazısında Türkiye ile ABD ilişkilerini inceledi.
El Cezire tarafından yayımlanan analiz yazısında, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın G20 toplantısında bir araya gelmesinden söz edilirken, iki ülke arasında geçtiğimiz ay yaşanan büyükelçi krizine dikkat çekildi. Yazıda, “ABD’nin Ankara Büyükelçisi David Satterfield ve diğer dokuz Batılı elçi, tutuklu Türk hayırsever Osman Kavala’nın serbest bırakılması çağrısında bulunduktan sonra sınır dışı edilmekle tehdit edilmişti. ABD Başkanı Joe Biden ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu yılki ikinci görüşmesi, iletişim hatlarının hala açık olduğunu gösterdi. Ancak buna rağmen, Türk-Amerikan ilişkilerinin tüm zamanların en düşük seviyesinde olduğu inkar edilemez.” ifadeleri kullanıldı.
Bechev’in kaleme aldığı yazıda, Türkiye’de ABD’nin güvenilmez bir müttefik olduğu algısının son 5-6 yıldır güçlendiği ve Amerikan karşıtlığını beslediği ifadeleri yer aldı. Konuyla ilgili, ” Washington’un 2015 yılında, Ankara’nın ve Batılı müttefiklerinin “terörist” bir örgüt olarak gördüğü YPG’yi silahlandırma kararı ve ABD’nin 2016’da Erdoğan hükümetine yönelik darbe girişiminde rol aldığı iddiaları bu durumu tetikledi. ABD açısından bakıldığında, Türkiye’nin Rusya ile daha yakın ilişkiler geliştirme kararı endişe yaratırken, yine Türkiye’nin 2017’de Rus yapımı S-400 savunma sistemleri satın alması, Rusya’nın yeniden güçlenme ihtimaline karşı Washington’da şok dalgası yarattı.” ifadeleri yer aldı.
El Cezire, Rusya’nın 2019 yılında Türkiye’ye S-400 savunma sistemi sevkiyatına başladığını bu durumun da ABD tarafından yaptırımlarla sonuçlandığını hatırlattı. Analiz yazısında, “Ankara’nın Moskova yönetiminden S-400’leri teslim alması, Türk yetkililere yönelik yaptırımları tetiklerken, daha da da önemlisi Türkiye’nin yeni nesil savaş uçağı F-35’in geliştirilmesinin arkasındaki uluslararası konsorsiyumdan çıkarılmasıyla sonuçlandı. Bunun üzerine Erdoğan’ın Türk hükümetinin yeni bir parti S-400 karadan havaya füze sistemi satın almak istediği yönündeki son açıklamaları Washington’u daha da kızdırdı.” ifadeleri kullanıldı. Analiz yazısı, “Peki aralarındaki tüm bu gerilimle birlikte Türkiye ve ABD bir ayrılığın eşiğinde mi? Muhtemelen değil. Ne Biden ne de Erdoğan tam bir ayrılığa hazır değil. Türk hükümeti, eski askeri uçakları modernize etmek, 40 tane F-16 savaş uçağı ve 80 modernizasyon kiti satın almak için Biden yönetimiyle bir anlaşma imzalamayı umuyor. Türkiye, büyük ölçüde F-16’lardan oluşan hava kuvvetlerini modernize etmek istiyor. Ayrıca F-35 projesi için yaptığı 1,4 milyar dolarlık ön ödemeyi de telafi etmek istiyor.” cümleleriyle devam etti.
Türkiye’nin komşularındaki askeri hareketlilik göz önüne alındığında Ankara yönetiminin geride kalmayı göze almayacağı vurgulanan yazıda şu ifadelere yer verildi:
“Stratejik özerkliğini iddia etme arzusuna rağmen, Ankara hala Batı askeri teknolojisine güveniyor. Aynı şekilde, Türkiye, bir belirsizlik bile yaşansa, ulusal güvenliğin merkezinde yer alan NATO’ya bağlıdır. Türk vatandaşlarının çoğunluğunun İttifak üyeliğini desteklemeye devam etmesine şaşmamalı. Zayıflayan iç ekonomisi ve son on yılda liranın yüzde 80 oranında değer kaybetmesi, Türkiye’nin uluslararası finans piyasalarına bağımlılığını da göstermektedir. ABD ile yaşanabilecek yeni bir kriz, ekonomik istikrar için büyük sorunlara yol açacak. Eğer, Erdoğan’ın dediği gibi büyükelçiler sınır dışı edilseydi ve Batı ile büyük bir kriz yaşansaydı, yabancı yatırımcılar lira cinsinden varlıkları toplu olarak elden çıkaracak ve para birimini serbest düşüşle karşılaşacaktı. Türk ordusu, Rusya’nın meydan okuduğu NATO’nun doğu kanadının anahtarı olmaya devam ediyor. Türkiye’nin şimdi Donbas’taki cephede Rus yanlısı ayrılıkçılara karşı konuşlandırılan Bayraktar TB2 insansız hava araçlarını Ukrayna’ya satması, stratejik planlarını gösteriyor. Ankara’nın ayrıca, ABD ve anlaşmanın diğer üye ülkelerinden gelen donanma gemilerinin düzenli tatbikatları ve rotasyonu da dahil olmak üzere, Karadeniz’deki müttefiklere güven vermeyi amaçlayan tüm NATO girişimlerini de desteklediği görmekteyiz. Son olarak, Türkiye’nin Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki, özellikle de Rusya ile rekabet ettiği Libya’daki ve Suriye’deki rolü, Washington’un Ankara’yı tamamen engellememesinin bir başka nedenidir. Aynısı, Ankara’nın Kabil havaalanının güvenliğinin sağlanmasında rol oynama planlarından vazgeçmediği Afganistan için de geçerlidir. Biden ve Erdoğan bu nedenle NATO’da sınırlı şekillerde işbirliği yapabilecekler. Kongredeki muhalefet de göz önüne alındığında F-16’larla ilgili bir anlaşma da olası değil. ABD, Türkiye’nin Rusya ve giderek artan bir şekilde Çin ile olan ilişkisini ihtiyatla izlemeye devam edecektir. Biden, Trump’ın aksine Türk iç siyasetinde de daha açık sözlü olacak. Gelecekte daha fazla sürtüşme olacağı kesin.”
[email protected]www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın