PARTİ/REFORM/DEVRİM (2)
‘Hedef’ mi ‘Hareket’ mi ?
Bilimsel sosyalizmin temel yasalarından biri, kapitalizmin çöküşünün kendi iç yasalarının işleyişi sonunda olacağıdır.
Kapital tekelleşmeye başlayınca işçi sınıfı da giderek yoksullaşacak ve artık ‘zincirlerinden başka’ kaybedecek hiçbirşeyi kalmayan yoksullar ayaklanarak o ‘köhne sistemi’ yıkacaklardır.
Kuşkusuz bu gelişme, ‘tarihsel/toplumsal yasa’ların ‘kaçınılmaz’ bir sonucu olarak ortaya çıkacaktır.
İşte Eduard Bernstein 1898 yılında “Die Zusammenbruchstheorie und die Kolonialpolitik” başlıklı makalesinde bu ‘genel kuram’ın (Zusammenbrucstheorie) artık geçerli olmadığını ileri sürecektir.
Artık kuramsal olarak belirlenmiş bir hedefin (sosyalizm) gerçekleşmesini beklemektense, eldeki olanaklarla ‘hareket’e geçilmesini önerecektir: (le but n’est rien, le mouvement est tout)
Böylece ‘Parlamento’ aracığılığla kimi önemli ‘Reform’lar yaparak özlenen amaca ulaşılabilecektir.
Kabaca sosyalizm konusunda ‘Revizyonizm’ tartışmaları da böylece başlamış olmaktadır.
Nitekim Engels’in ‘gözde’lerinden olan Eduard Bernstein, ‘usta’sının ölümünden iki yıl sonra yazdığı bir makaleyle önemli bir ‘kuramsal’ ve ‘eylemsel’ tartışma başlatmış olmaktadır.
Bu tartışmalar ve özellikle August Bebel ve ‘Parti’nin (SPD) isteği üzerine, Bernstein görüşlerine açıklık getirmek üzere, bir yıl sonra, Sosyalizmin Ön-varsayımları (Les Présupposés du socialisme) ünlü çalışmasını yapacaktır.
Ki bu çalışma Fransızca’ya Kuramsal Sosyalizm ve Sosyal-Démokratik Pratik (Socialisme théorique et sociale-démocratique pratique) olarak çevrilecektir.
Bernstein bu çalışmasında, o güne kadar Hegel’in ‘Tez-Antitez-Sentez’ diyalektiğinin kaba bir uygulamasıyla ‘sosyalizm’ tartışmalarının yürütüldüğünü, oysa güncel somut verilere dayanılması gerektiğini ileri sürecektir.
Nitekim eldeki istastiksel veriler ‘işçi sınıfı’nın giderek yoksullaştığını değil, hatta göreli bir ekonomik iyileşme içinde olduklarını göstermektedir.
1870-1910 yılları arasında Almanya’daki sanayi hamlesi gözönüne alındığında Bernstein’in dayandığı istatistiklerin de doğru olabileceği anımsatılabilir.
Aynı dönemde Rosa Luxembourg’un Sosyal Reform ve Devrim (Réforme Sociale et révolution) başlıklı makalesi de Bernstein’i desteklemek üzere yazılmıştır denilebilir.
Ancak ve ne var ki, Lenin, gerek Bernstein ve gerekse destekçileri sayılabilecek Kautsky ve Luxembourg’un görüşlerini küçültücü ‘Bernştaynizm’ anlayışı olarak niteleyecektir.
Buraya kadarki açıklamalar okuyucuyu sıkmış olabilir.
Sanki ‘Düşünce Tarihi’ ders notları özetleniyor sanılabilir.
Oysa ‘Sosyal Demokratik Pratik’ deyimi bile önemli ve güncel bir ‘zengin düşünce’ içermektedir.
Giderek ‘Demokratik Sosyalizm’ kavramına dahi açılabilinecektir.
Tam da bu nedenle olsa gerek, sadece 2018-2021 yılında Bernstein üzerine yazılan makale ve kitaplar, Türkiye’deki kimi akademisyenin ömrü boyunca okuduğu kitap ve makaleler kadardır denilecek olsa, biraz abartılmış olabilir.
Kaldı ki bu yazı dizisinin biricik konusu da ne Bernstein ve ne de değişik sosyalizm yaklaşımları değildir.
Her tümce ya da paragraf üzerinde biraz durup, günümüz Türkiyesi ve politikaları üzerinde düşünülebilir.
(Sürecek)