Türkiye’de sadece iktidarda olan tek bir diktatör yok.
Partilerin başında da iktidar olan, hırslı küçük diktatörler var.
Bu küçük diktatörler, partilerdeki kendi diktatörlüklerinden vazgeçmeden, iktidardaki büyük diktatöre karşı çıkmaları onları samimi ve güvenilir kılmamaktadır.
Bugünde görülüyorki küçük diktatörlerin tüm dertleri, uygulama ve söylemlerindende açıkça belli oluyorki, bir an önce her yolu ve yöntemi deneyerek büyük diktatörü tahtından indirip, kendileride o büyük diktatör yetkileriyle dahada büyük diktatör olmak istemeleridir.
İstemeseler, önce kendi partilerinin başında birer küçük diktatör olmaktan vazgeçerler.
Partilerini birer demokratik organ yaparlar.
Unutmayalım ki bir siyasi lider ve ekip olarak nasıl iktidara gelirseniz partiyi de ülkeyi de öyle yönetirsiniz.
Baktığınızda bu küçük diktatörlerin partilerinde de Türkiye’de olduğu gibi demokrasi yoktur.
Yasaklar çoktur.
Gerçek hukuk ve adalet yoktur.
Türkiye yoktur.
Lider sultası vardır.
12 Eylül hukuku vardır.
Bunlar İstediklerini, istedikleri gibi ve istedikleri anda tırpanlamaktadır.
İstediklerini ise tek bir talimatla milletvekili, belediye başkanı, muhtar ve yönetici yapmaktadır.
Demokrasi isteyenleri ve alternatif düşüncedekileri ise istedikleri gibi partilerinden tasviye etmektedir.
İşte işte bunlar esasında Halkın ve parti üyelerinin gerçek yüzlerini göremediği, büyük diktatörlüğe aç olan küçük diktatörlerdir.
Büyük diktatör olmayı tek amaç olarak isteyenlerdir.
Halk bunun hesabını yapmalıdır.
Kandırılmaktan kurtulmalıdır.
Çünkü Halkın bilmeden, propagandalarla kandırılarak, bugünlerde de var olan iktidar diktatörlüğüne karşı sürekli demokrasi isteyen, ama kendi partilerinde demokrasi olmayan ve buna da asla da izinde vermeyen ve Türkiye’yi yönetmek için seçecekleri bu küçük diktatörler, onları yine şu anki büyük diktatör den farklı bir biçimde yönetmeyecektir.
Bireyler ve Halk bunu tecrübelerini birleştirerek ve aklını kullanarak görmelidir.
Çünkü bu küçük diktatörler diktatör olmayı ve onun iğrenç tadını önce partilerinde tadmaktadır.
Çünkü bunlar, kendi yarattıkları ve sistemin yarattığı diktatör kültürünün alışkanlıklarından kurtulmadan, Halkın karşısına çıkıp onları Türkiye’ye demokrasi getirecekleri yalanıyla kandırmaktadır.
Çünkü diktatörler bu konuda ustadır.
Çünkü başından beri diktatör olmanın edebiyatıyla ve kültürüyle büyümüşlerdir.
Bu anlamda bu diktatör heveslilerinin fırsat ellerine geçtiğinde ve yer değiştirip büyük diktatör olduklarında ise gerçekte Halk ve demokrasi açısından esasında Türkiye’de hiç bir şeyin değişmeyeceği görülmelidir.
Çünkü Perşembe’nin geleceği Çarşamba’dan bellidir.
İşte tüm bu olgular göz önünde bulundurulduğunda, Halk önce kendi olanaklarıyla nasıl bir diktatörsüz ülke oluşturulacağına ve siyasi parti kurulması gerektiğine kafa yormalıdır.
Bu kötü alışkanlığı ve bozuk düzeni bozmalıdır.
Demokrasinin garantisinin ve sibobunun partiler yada başındaki küçük diktatörler olmadığını, kendi geliştireceği demokratik kültür olduğunu anlamalıdır.
Halkın kendisi, bugüne kadarki edindiği siyasi tecrübe ve dünyadaki örnekleride kıyaslayarak, kendi demokratik ve diktatörsüz düzenini kurmak için çaba göstermelidir.
Halk, bireyin bir hiç olmadığı, toplumun sürü gibi güdülmediği, dinamik, denetimli, hesap veren ve demokratik süzgeçli bir düzen için örgütünü ve örgütlülüğünü kendi yaratmalıdır.
Aksi takdirde Halk yine bugün olduğu gibi küçük diktatörlerin tuzaklarına, ağına ve pençesine düşerek, yine kendi eliyle kendi kasabını ve sürekli acılar çeken sonunu ve kaderini yaratmaya devam edecektir.
Bu Türk Milletinin kaderi olmamalıdır.
Kısacası Türk Milleti önce bu küçük diktatörlerden kurtulmadan adı sanı ne olursa olsun büyük diktatörden de asla kurtulamaz.
Diktatörlük yayan bu yanlış sistem, anlayış, düşünce ve bozuk düzenden asla kurtulamaz.
Türk Milleti bu anlamda, bu 10 Kasım’da da Atatürk’ü anarken bunları iyi ve farklı bir açıdan düşünmeli, tavrını değiştirmeli, Atatürk’ün demokratik, katılımcı ve halkçı felsefesini iyi anlamalı ve günlük hayatta da uygulamalıdır.
Atatürk’ün ilke ve devrimlerini; birey olarak özgürleşmek için, toplumuda özgürleştirmek için ve büyük ve küçük diktatörlerden de kurtulmak ve tam bağımsız ve demokratik bir Türkiye oluşturmak için yol ve erkan yapmalıdır.
Her zaman olduğu gibi:
Atatürk’le kalın.
Cumhuriyetle kalın.
Hoşçakalın!
Sefa Yürükel