21. Yüzyılda Avrasya Enerji Güvenliği Çerçevesinde Doğalgazın Yükselen Önemini Anlamlandırmak
Dr. Öğr. Üyesi Sina KISACIK İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi
Avrasya bölgesinde konumlanan petrol ve doğalgaz rezervleri mevzubahis coğrafyayı 21. yüzyılda dünya jeopolitiğinde ve jeostratejisinde önemli bir yer haline getirmektedir. Enerji üreticisi ülkeler talep güvenliğini öncelemekteyken, yüksek oranda enerji ithalatına bağımlı durumdaki devletler açısından arz güvenliği gittikçe elzem bir hale gelmektedir. İlgili durum Yeni Enerji Düzeni şeklinde nitelendirilen bir ilişkiler dizisini gündeme getirmektedir. Bu ilişkiler seti; devletler (üretici, tüketici), şirketlere (kamu ve özel) ilaveten çevre gibi yeni unsurları da kapsayabilmektedir. 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren dünya ölçeğinde fazlaca bulunmasına ek olarak yakıldığında çok düşük düzeyde karbon monoksit salımında bulunmasından dolayı en çevre dostu fosil yakıt olarak görülen doğalgazın tüketimine hâlihazırda ve gelecek on yıllarda birçok ülke tarafından daha fazla önem atfedileceği öngörülmektedir. İlgili meta üretici ülkelerce, büyük alıcı durumundaki nihai tüketicilere boru hatları veya sıvılaştırılmış olarak sunulmaktadır. Mevzubahis unsur bağlamında doğalgaz üreticileri ve tüketicileri arasındaki ilişkiler, işbirliği-çatışma ekseninde cereyan edebilmektedir. Son dönemlerde dünyanın en önemli doğalgaz üreticisi devletlerine ve bölgelerine (Rusya, Azerbaycan, Orta Asya, Orta Doğu), Doğu Akdeniz Katar, ABD gibi yeni olası tedarikçiler dâhil olmuştur. Bu durum bol miktarda oyuncunun Avrasya bölgesi doğalgaz ticaretinde konumlandığı sıfır kilometre bir enerji denklemini kurmuştur. Gelecek senelerde bu denklem çerçevesinde dikkatle izlenmesi gereken jeostratejik, jeopolitik ve jeoiktisadi gelişmeler görülebilecektir.
Anahtar Kelimeler: Doğalgaz, Rusya, Doğu Akdeniz, Avrupa Birliği, Türkiye.
Understanding The Rising Importance of Natural Gas in terms of Eurasian Energy Security within the 21st Century
The oil and natural gas reserves positioned in the Eurasia brings this geography into an important one in terms of world geopolitics and geostrategy in the 21st century. When the energy producing countries prioritize the demand security, the states highly dependent on energy imports consider the security of supply as the most vital issue. This situation is resulted in a set of relations named as New Energy Order. This set of relations includes states (producers, consumers), companies (public and private) and also such factors as environment. It is envisaged that natural gas consumption will continue to be significant for many states in forthcoming terms due to abundance of this source and also consideration of it as the most enviromentally friendly fossil fuel for its low carbon emissions when burned. This source is presented into final consumers by the producers via pipelines or LNG. In that context, the relations among the producers and demanding countries can happen at cooperation-competition axis. Recently, new potential natural gas suppliers such as Qatar, Eastern Mediterranean and USA have included into the world’s top natural gas producing countries and regions’ list (Russia, Azerbaijan, Central Asia, Middle East). This situation has established a brand-new energy equation which includes the positioning of many players in the natural gas trade of Eurasian region. Within the context of this equation, the must-watch geostrategic, geopolitical and geoeconomic developments might be seen in next years.
Keywords: Natural Gas, Russia, Eastern Mediterranean, European Union, Turkey.
Giriş
İçerisinde bulunduğumuz asırda Avrasya’yı dünya jeopolitiğinde ve jeostratejisinde son derece kritik önemde bir bölge haline getiren başat unsurlardan birisi buradaki muazzam petrol ve doğalgaz kaynaklarıdır. Bu kaynaklara sahip üretici ülkelerle tüketici ülkeler arasındaki ilişkiler zaman zaman işbirliği zaman zaman da ciddi ve sert rekabet ortamında cereyan edebilmektedir. Enerji üreticileri talep güvenliğini öncelemekteyken, tükettikleri enerji kaynaklarının neredeyse tamamını ithalatla karşılayan tüketiciler için arz güvenliği yani kaynak çeşitlendirmesi elzemdir. Yukarıda bahsedilen iki hidrokarbon kaynağı içerisinde içerdiği çevreci özelliklerinden ötürü doğalgaz, en çok tercih edilen fosil yakıttır. Bu metaya sahip ülkeler, pazar ülkelere ihracatı, boru hatları veya LNG ile gerçekleştirmektedirler.
Söz konusu çerçevede ilgili durum aralarında devletlerin (üretici, tüketici) şirketlerin (kamu ve özel) yanı sıra çevre gibi yeni faktörleri barındırmasından ötürü Yeni Enerji Düzeni olarak isimlendirilmektedir. Mevcut dönemde fosil yakıtlar halen ana enerji kaynağıdırlar. Ayrıca kömür gibi kaynakların kullanımının azaltılarak sera gazı salımlarını kabul edilebilir düzeye indirmeye yönelik girişimlerden bahsedilebilir. Ayrıca nükleer enerji, biyoyakıtlar ve yenilenebilir enerjiden faydalanabilmek için birçok devlet çeşitli girişimlerde bulunmaktadır. Ancak özellikle yenilenebilir enerjinin yüksek maliyetinden ötürü bu kaynağın enerji karışımına en azından dünya genelinde yakın ve orta vadede önemli bir yere sahip olamayacağı öngörülmektedir. Nükleer enerji bağlamında özellikle 2011 senesindeki Fukuşima Vakası’ndan sonra dünya genelinde buna yönelik olarak politika değişikliklerine gidilerek 2020’li yılların sonundan itibaren bazı Avrupa ülkelerinde nükleer santrallerden vazgeçilmesi gündemdir. Kömürün yarattığı yüksek çevre kirliliği oranından ötürü her ne kadar bunu temiz kömüre dönüştürme girişimleri bulunsa da hâlihazırda başlangıç aşamasındadır. Petrol ve türevi ürünlerin yarattığı çevre kirliliğinden ötürü mevzubahis kaynağın kullanımının azaltılmasına yönelik çalışmalar da gittikçe yoğunluk kazanmaktadır. Tüm bu tespitlerden hareketle hem dünya genelinde bol miktarda bulunması hem de yakıldığı zaman çok düşük seviyede karbon monoksit salımı gerçekleştirmesinden ötürü içerisinde bulunduğumuz zaman zarfında ve önümüzdeki birkaç on yıl içerisinde birçok ülke tarafından ağırlıklı olarak doğalgazın kullanımında dikkat çekici artışlar yaşanacağı öngörülmektedir. Yeni Enerji Düzeni’nin çok önemli bir boyutunu oluşturan bu parametre kapsamında sadece doğalgaz üreticisi devletler, enerji şirketleri değil aynı zamanda ilgili kaynağa yüksek oranda bağımlı durumdaki ülkeler arasında son derece karmaşık ilişkiler kurulabilmektedir. Son zamanlarda hâlihazırda dünya doğalgaz rezervlerinin ciddi bir bölümünü elinde tutan devletlere ve bölgelere (Rusya, Azerbaycan, Orta Asya, Orta Doğu), Doğu Akdeniz Katar, ABD gibi yeni olası tedarikçilerin eklenmiştir. İlgili durum, çok sayıda oyuncunun Avrasya bölgesi doğalgaz ticaretinde yer aldığı yepyeni bir enerji denklemi oluşturmuştur. Önümüzdeki dönemlerde bu yeni sistem kapsamında irdelenmesi gereken jeostratejik, jeopolitik ve jeoekonomik gelişmeler yaşanabilecektir.
Yukarıdaki parametreler ekseninde bu çalışmada 21. yüzyılda Avrasya enerji güvenliği bağlamında doğalgazın yükselen önemi konusu irdelenecektir. Çalışmanın ilk bölümünde kavramsal çerçeve olarak Yeni Enerji Düzeni’nin temel özelliklerinden bahsedilecektir. İkinci bölümde ise sırasıyla Rusya-Türkiye, Rusya-Çin enerji ilişkilerinde doğalgazın konumundan söz edilecektir. Üçüncü bölümde 21. yüzyılda Avrasya enerji güvenliği bağlamında dikkat çekici bir yere sahip olacağı düşünülen Doğu Akdeniz ele alınacaktır. Dördüncü bölümde ise dünyanın en büyük enerji tüketicilerinden birisi olan Avrupa Birliği (AB) açısından önümüzdeki yıllarda enerji güvenliği açısından önemli olması öngörülen Güney Gaz Koridoru ve Kuzey Akım Doğalgaz Boru Hattı’ndan bahsedilecektir. Çalışmanın sonuçtan önceki bölümünde ise 21. yüzyılda Avrasya enerji güvenliği oyun değiştirici bir rol üstleneceği düşünülen sıvılaştırılmış doğalgaz konusu irdelenecektir.
⦁ Yüzyılda Enerji Güvenliğin Temel Bileşenleri Bağlamında Yeni Enerji Düzeni ve Doğalgazın Artan Önemi
Enerji üreticisi, tüketicisi ve transit ülkeleri arasında enerji güvenliğini ön planda tutan ortak politikalar ve diyalog platformlarının geliştirilmesi, uluslararası toplumun ve uluslararası örgütlerin müşterek ajandasındadır. Küresel düzlemden ele alındığında, dünyadaki ham petrolün %35’i, doğalgazın ise %75’i boru hatlarıyla taşınmaktadır.1 Enerji güvenliği tanımında aşağıdaki unsurlar önceliklidir:
⦁ Enerji güvenliği; enerjinin daimi şekilde güvenilir, temiz ve farklı kaynaklardan uygun miktarlarda ve uygun fiyatlarla elde edilmesinin tesisi ve yüksek verimlilikte kullanılması,
⦁ Enerji güvenliği; yeterli miktarlardaki enerji kaynaklarına, makul fiyat ve istikrarlı bir kaynak vasıtasıyla, fiilen tehdit altında bulunmayan taşıma olanaklarıyla ve adil bir dağılım kapsamında ulaşılabilmesi,
⦁ Enerji güvenliği; dünyadaki enerjinin akılcı ve tasarruflu bir biçimde tüketilmesi ve
⦁ Enerji güvenliği; iktisadi sistemin gereksinimi olan enerji servislerinin sürekli mevcudiyetidir.2
Enerji kaynaklarına sahip olup üreten ülkeler, iktisadi gelişimlerini sürdürebilmek maksadıyla alıcı ülkelerin çeşitliliğini öncelerken, enerji dış alımı yapan ülkeler ise kaynak farklılaştırmasını birinci öncelik görmektedirler. Söz konusu yöntemle enerji
1 Mesut Hakkı Caşın, Sina Kısacık, Avrupa Birliği Enerji Hukuku ve Güvenlik Algılamaları, İstanbul: Çağlayan Kitap & Yayıncılık & Eğitim, 2018, s. 29-30.
2 Caşın, Kısacık, Avrupa Birliği Enerji Hukuku ve Güvenlik Algılamaları, s. 31.
güvenliklerini gerçekleştiren ikinci gruptaki devletlerin bu politikaları sayesinde herhangi bir iktisadi ve politik bunalım zamanında tüketiciler enerji yokluğunu tecrübe etmemekte ve tek bir tüketici ülkeye bağımlı durumda olmayan üretici ülkeler ise enerji kaynaklarının satışından kazanç sağlamayı sürdürebilmektedirler. Nihayetinde, öncelikle yeni enerji düzeni politikasını (neo-politics) gerekli kılan Yeni Enerji Düzeni kavramsallaştırılmalıdır ki buna geçiş şöyle özetlenebilir:
⦁ Hegemonik istikrar yoksunluğu,
⦁ Avrupa-Atlantik çıkarlarına meydan okumakta olan Rusya, Çin ve Hindistan gibi yeni küresel aktörlerin yükselişi,
⦁ Güvenlik değerler dizisini değişiklik yaratan İran ve Türkiye gibi yeni bölgesel aktörlerin yükselişi,
⦁ Enerji jeopolitiği çerçevesinde daha etkin bir hale gelen birçok devlet ve devlet dışı aktörün mevcudiyeti,
⦁ Sürdürülebilir kalkınma ve iklim değişikliği bağlamında çevre faktörünün enerji jeopolitiğinde önemini artırması,
⦁ Ulus devletlerin doğalgaz, petrol, kömür, yenilenebilir enerji ve nükleerden meydana gelen enerji birleşimi arayışları ve
⦁ Aktörlerin pozisyonları ve stratejileri üzerinde çok önemli etkiye haiz petrol ve doğalgazın uzaysal jeopolitikte konumunu sürdürmesidir.3
Küresel gaz sektörünün yavaş bir biçimde değişmesinden ötürü ilgili meta artan bir biçimde dünya genelinde tercih edilen bir fosil yakıttır. 2005-2015 döneminde piyasa payında petrol, sahip olduğu yaklaşık üçte birlik oranla ana küresel fosil yakıt olmasına rağmen bahse konu zaman zarfında doğalgaz tüketimi yıllık temelde ortalama %2 oranında artmıştır ki; 2015 senesinde gaz yaklaşık olarak ana enerji tüketiminin %24’lük bir bölümünü oluşturmuştur. Nihayetinde doğalgaz artık sadece petrolden sonra düşünülmemektedir. Kanıtlanmış doğalgaz rezervlerinin yaklaşık
%43’ü Orta Doğu’da, %30’u Avrupa ve Avrasya’da, %8’i Asya-Pasifik’te, %7’den fazlası Afrika’da, %7’lik bölümü Kuzey Amerika’da ve %4’lük kısmı ise Güney ve de Orta Amerika’da yer almıştır. 2015 senesi itibariyle küresel düzlemde toplam olarak 187 trilyon metreküplük bir rezerv olduğu görülmüştür.4
3 Caşın, Kısacık, Avrupa Birliği Enerji Hukuku ve Güvenlik Algılamaları, s.80.
4 Agnia Grigas, The New Geopolitics of Natural Gas, Massachusetts: Harvard University Press, 2017, s. 35.
Şekil 1: 2017 Yılında Doğalgaz Ticaretinin Küresel Düzeyde Dağılımı (milyar metreküp), British Petroleum Statistical Review of World Energy / Natural Gas
– 2018.
Erişim Adresi: economics/statistical-review-of-world-energy/natural-gas.html, (Erişim Tarihi: 5 Kasım 2019).
OECD ülkelerini oluşturan gelişmiş pazar ekonomilerinde 2008’e kadar doğalgaz tüketimi OECD üyesi olmayan ülkeleri geçmiştir. Daha sonrasında ise ilgili alanda liderlik, gelişen ekonomilerin eline geçmiştir. 2000’li yıllardan bu yana gelişen ülkeler, ekonomilerinde, sanayilerinde, üretimlerinde ve nüfuslarındaki artış doğrultusunda ana enerji tüketiminin çoğunluğunu meydana getirmişlerdir. 2010’lu yıllardan 2030 senesine kadar OECD üyesi olmayan ülkelerin toplam enerji tüketimlerinde %93’lük artış yaşanacağı öngörülmektedir ki burada liderlik pozisyonunda Çin, Hindistan ve Orta Doğu ülkeleri olacaktır. Doğalgazın gelişen ülkelerin üzerinde nasıl etkilere sahip olabileceği aralarında fiyatın da olduğu birtakım faktörlerce belirlenecektir. Doğalgaz üretimindeki davranış kalıplarındaki değişime en önemli örnek ABD’dir. 2005 senesinin sonunda ABD’nin kanıtlanmış toplam doğalgaz rezervleri 5,8 trilyon metreküpken, 2015 senesinde bu miktar %79’dan fazla bir artışla 10,4 trilyon metreküpe erişmiştir ki aynı dönemde dünya genelinde doğalgaz üretiminde toplam artış %27 olmuştur. Özellikle ABD’deki gelişmelerle birlikte doğalgaz üretimindeki yeni büyümenin ana çıkış noktası konvansiyonel olmayan veyahut kaya gazı devrimi ile açıklanabilir.5
5 Grigas, The New Geopolitics of Natural Gas, s.36.
Avrasya Bölgesinin En Büyük Enerji Gücü Rusya’nın Doğalgaz İhracat Stratejisinde Türkiye ve Çin’in Konumları
Bir önceki bölümde irdelenen hususlar paralelinde Avrasya enerji güvenliği politikaları bağlamında özellikle hidrokarbon ihracatında lider Rusya’nın iki önemli enerji tüketicisi olan Türkiye ve Çin ile birlikte geliştirdiği doğalgaz boru hattı projelerine değinilecektir.
- Yüzyılda Avrasya Enerji Güvenliği Bağlamında Türkiye-Rusya Federasyonu Enerji İlişkilerinde Doğalgazın Yeri
Özellikle ikibinli senelerle birlikte sağlanan refah artışı ile Türkiye’nin hidrokarbon tüketiminde yükselişler yaşanmıştır. Türkiye’nin hidrokarbon kaynaklarına sahip olmaması dışa bağımlılıkla sonuçlanmıştır. Mevzubahis minvalde Türkiye’nin petrolde ithalata bağımlılığı % 93,6 iken doğalgazda söz konusu bağımlılık % 99,2 düzeyindedir. 2015 yılında Rus Gazprom tarafından Türkiye’ye 27,02 milyar metreküp gaz ihracatı gerçekleştirilmiş, Türkiye, Almanya’nın ardından Rusya’nın gaz ihracatında ikinci en büyük alıcı pozisyonunu muhafaza etmiştir. Söz konusu miktarın 2016 senesinde 24,5 milyar metreküpe düşmesi fakat gelecek dönemlerde de küçük bir artış göstererek 2022 senesine değin 25 milyar metreküp düzeyinde sabitlenmesi öngörülmüştür .6 Bu çerçevede 1984’te imzalanarak 1987’de faaliyete geçirilen Batı Hattı’na ilaveten senede 16 milyar metreküp kapasiteye sahip Mavi Akım Doğalgaz Boru Hattı ile daha da sağlamlaştırılan ilişkilerin bu boyutunda 2006 ve 2009 senesinde Rusya-Ukrayna gerginliğinden kaynaklı gaz kesinti krizlerinin yaşanması alternatif rotaları içeren taşıma projelerinin geliştirilmesiyle neticelenmiştir.
1991 senesinde bağımsızlığını kazanan Ukrayna, içerdiği jeostratejik, jeoekonomik, jeopolitik ve jeokültürel faktörlerden ötürü Rusya ve Avro-Atlantik Blok arasında söz konusu seneden itibaren bir mücadele sahası olagelmiştir. Kiev’de iktidara gelen yönetimlerin izledikleri farklı dış politika yönelimleri ilgili mücadele sahasının merkez unsuru olmuştur. 2004 senesinde Turuncu Devrim neticesinde iktidara gelen Viktor Yuşçenko-Yulia Timoşenko ikilisinin izlediği Rus karşıtı ve Avro-Atlantik yanlısı politikalara Moskova tarafından çok sert bir karşılık verilmiştir. İlgili çerçevede Rusya-AB enerji ilişkilerinde Ukrayna şöyle bir kritik önemde konuma sahiptir ki Rusya’dan Avrupa’ya giden doğalgazın yüzde altmıştan fazla bir bölümü buradan geçmektedir. 2004, 2006 ve 2009 senelerinde yaşanan gerginliklerden ötürü Moskova, Kiev’e gaz alımı konusunda sağladığı ayrıcalıklı konumu sona erdirerek artık burası ile ilişkilerini piyasa kuralları bağlamında yürüteceğini ilan etmiştir. Bu dönemlerde Moskova’nın taleplerine Kiev tarafından olumlu yanıt verilmemesi doğalgaz kesintileri ile sonuçlanmıştır. Çetin kış koşulları içerisinde gerçekleşen bu
6 Volkan Özdemir, Doğalgaz Piyasaları: Türkiye’nin Enerji Güveliği Üzerine Tezler, İstanbul: Kaynak Yayınları, 2017, s. 129-130.
olayın ertesinde Moskova, Kiev’e olan gaz transit geçiş bağımlılığını azaltmaya yönelik alternatif boru hatlarının geliştirilmesini enerji ihracat stratejisinin en öncelikli gündem maddesi yapmıştır.7
İlgili strateji bağlamında Rus Gazprom, Alman, İtalyan ve Fransız enerji şirketleri tarafından senede 63 milyar metreküplük doğalgaz taşıma kapasitesine sahip Güney Akım Projesi ortaya konulmuştur. Ukrayna’yı devre dışı bırakarak Karadeniz’in altından ve Türk karasularından geçen bir alternatif hat olarak öngörülen mevzubahis proje Kasım 2013’te Rusya ve Avro-Atlantik Blok arasında Ukrayna konusunda cereyan eden geniş kapsamlı krizden ötürü askıya alınmıştır. Bahse konu kriz, Kasım 2013’te o dönemin Rus yanlısı devlet başkanı Viktor Yanukoviç’in AB ile süren Ortaklık Anlaşması görüşmelerini ulusal güvenlik endişeleri sebebiyle askıya almasından ötürü patlak vermiştir. Olayların büyümesi neticesinde Ukrayna’da yönetim, Batı yanlısı blokun eline geçmiştir. Ancak krizin Kırım ve Doğu Ukrayna’ya sıçramasına o dönemde çok ciddi bir saygınlık unsuru olarak kıymetlendirilen Soçi Kış Olimpiyatları’ndan ötürü başlangıçta ses çıkarmayan Moskova, ilgili sportif faaliyetin bitmesini müteakiben tüm güç unsurlarını kullanarak söz konusu bölgelere müdahalede bulunmuştur. Bahse konu aktif müdahalenin neticesinde Kırım, Rus topraklarına katılmış ve Doğu Ukrayna’da Rusya ile birleşmeyi hedefleyen gruplar o andan itibaren bugün de geçerli olabilecek bir şekilde güç kazanmışlardır.8
Rusya, Kasım 2013’te başlayan Ukrayna Krizi’ne bu denli sert bir müdahalede bulunmasından ötürü Avro-Atlantik Blok tarafından günümüzde de sürekli güncellenerek sürdürülen geniş kapsamlı yaptırımlar ile karşı karşıyadır. 2014 senesinde AB’nin baskıları sonucunda daha önce bu hattın kendi topraklarından geçmesi hususunda anlaşmalar imzalayan ülkelerin projeden ayrılması, Birlik içerisinde ilgili projeye yönelik takınılan olumsuz idari ve de siyasi tutumlardan ötürü Kremlin tarafından Aralık 2014’te Güney Akım Projesi’nin Türk Akımı Projesi ile ikame edileceği açıklanmıştır. Kasım 2015’te Türkiye ve Rusya arasında Suriye merkezli yaşanan uçak düşürme krizinin ertesinde Haziran 2016’da Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından muadili Vladimir Putin’e gönderilen özür mektubu ile yeniden ivmelenen ilişkilerde Türk Akımı bağlamında son derece hızlı ve olumlu gelişmeler yaşanmaktadır.9 Türk Akımı ile Ukrayna devre dışı bırakılarak Bulgaristan tercihi ile tersine akış işlemi gerçekleştirilecektir. İlgili boru hattıyla Rusya, Ukrayna’ya alternatif yeni hatlar geliştirmek suretiyle 2020 senesi itibariyle bu ülkeye olan gaz transit taşımacılığı
7 Ozan Örmeci, Sina Kısacık, Rusya Siyaseti ve Rus Dış Politikası: Teorik Çerçeve-Tarihsel Arka Plan- Örnek Olaylar, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2018, s. 417-422.
8 Sina Kısacık, Furkan Kaya, “Russian Eurasianism versus American Within The Perspectives of Brzezinski and Dugin: A Case Study On The Recent Ukraine Crisis”, International Journal of Arts & Sciences, Vol.9, No.2, 2016, s. 174-180.
9 Emre Erşen, Mithat Çelikpala, “Turkey and the changing energy geopolitics of Eurasia”, Energy Policy, Sayı 128, s. 588-589.
bağımlılığından kurtulma stratejisi çerçevesinde mevcut boru hatlarının yanı sıra Türk Akımı ve Kuzey Akım II gibi yepyeni boru hatlarını devreye alma gayretindedir. Diğer taraftan enerji piyasalarındaki değişimlerin zorunlu hale getireceği yepyeni şartların vücut bulması ve enerji denklemlerinin yeniden kurulabilmesi en erken 2020 senesinde gerçekleşebilecektir. Bu tahmin aşağıda belirtilen faktörlere dayandırılmaktadır:
⦁ Rusya-Ukrayna arasındaki uzun vadeli doğalgaz alım-satım anlaşması ve Avrupa’ya yönelik doğalgaz akışını oluşturan kapasite aktarım sözleşmesinin 2019 yılının bitiminde sona ermesi,
⦁ AB’de ticarete konu olan her üç doğalgaz kaynağından ikisinin fiyatlandırılmasına bundan sonra petrol temelli fiyatlandırmadan kurtarılarak spot piyasada kararlaştırılırken, 2020 sonrasında Gazprom’un diğer Avrupa ülkeleriyle arasındaki uzun dönemli anlaşmaların sonlanmasına ilaveten
⦁ Güney Gaz Koridoru (GGK) özelinde Avrupa pazarlarına Rusya dışındaki kaynaklardan doğalgaz tedarik edecek Adriyatik Geçişli Gaz Boru Hattı Projesi’nin ancak mevzubahis zaman zarfında tam kapasite ile faaliyete geçeceği beklentisidir.10
Gazprom Başkan Yardımcısı Aleksandr Medvedev tarafından 30 Ocak 2018 tarihinde Viyana’da 11. Avrupa Gaz Konferansı münasebetiyle yapılan açıklamada şu hususların üzerinde durulmuştur:
“Türk Akımı Projesi’nin Avrupa’ya uzanacak olan bölümü için değişik seçenekler üzerinde çalışılmaktadır. Bu alternatiflerden birisi ise Avusturya’daki Baumgarten Doğalgaz Merkezi’dir. 2019 yılından sonra Ukrayna üzerinden gaz transit hacmi, transit koşullarına ve Avrupa’daki talebe bağlı olacak. Birçok ülkeye Ukrayna üzerinden gaz almalarını önerdik ancak yeni koridor üzerinden gaz almak istediklerini söylediler”.11
Uluslararası Enerji Ajansı’nın (UEA) verilerine göre AB ve Türkiye’nin toplam doğalgaz gereksinimlerinin 2030’da 521 milyar metreküp şeklinde gerçekleşeceği düşünülerek tahmin edilen ek ithalat miktarının 125 milyar metreküp düzeyinde olacağı öngörülmektedir. AB ve Türkiye’nin mevcut üretim çıktısının 2014-2030 döneminde 260 milyar metreküpten 194 milyar küp seviyesine ineceği, aynı dönem içerisinde ithalatın 202 milyar metreküpten 307 milyar metreküpe erişeceği tahmin edilmektedir. Ankara ve Brüksel, artan enerji taleplerini karşılamaya dönük olarak kesinlikle Kremlin’den gelecek doğalgaza gereksinim duymaktadır. Türk Akımı ise
10 Volkan Özdemir, Rusya’nın Kodları: Türkiye’de Rusya’yı Ararken, Rusya’da Türkiye’yi Bulmak, İstanbul: Kırmızı Kedi, 2018, s. 269-270.
11 Sina Kısacık, “Türkiye-Rusya Federasyonu İlişkileri”, Göktürk Tüysüzoğlu, Arda Özkan (der.), Soğuk Savaş Sonrasında Türkiye’nin Kafkasya ve Orta Asya Politikası, Ankara: Detay Yayıncılık, 2018, s. 192.
enerji güvenliğine dönük olarak rota çeşitliliği oluşturması yönüyle önem arz etmektedir.12 Aralarında Roma, Belgrad, Sofya ve Budapeşte’nin olduğu başkentler Türk Akımı’ndan doğalgaz alma isteklerini açıkça Moskova’ya iletmişlerdir. Avrupa’nın Güney Akım Projesi’ndeki tecrübelerden ders alarak Türk Akımı’nı desteklemesine yönelik en şiddetli tepkiler Washington ve Kiev’den gelmektedir. Washington’un tüm çabalarına ve politik baskılarına karşın ABD’den Almanya’ya sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) yollanması olasılığının giderek düşmesine ilaveten Berlin tarafından yapılan açıklamada Washington’dan LNG tedarikinin Moskova’dan gaz tedariki ile kıyaslandığında çok daha maliyetli olduğuna dikkat çekilmiştir. Ukrayna ölçeğinde ise Türk Akımı ve Kuzey Akım 2’nin yapılıp faaliyete alınması durumunda geçiş ülkesi konumunu ve yılda üç milyar dolarlık kazanç kaybı yaşanmasından duyulan tedirginlik daha fazla ön plandadır. İlgili düzlemde Putin tarafından şu hususların üzerinde durulmuştur: “Bu, Bulgaristan üzerinden olabilir, hatta Sırbistan, Macaristan üzerinden de olabilir, Yunanistan üzerinden de olabilir”.13
19 Kasım 2018’de Rusya Devlet Başkanı Putin ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ilaveten diğer ilgili ülkelerin üst düzey yetkililerinin katıldığı Türk Akımı’nın deniz kısmı için son borunun denize indirilmesi töreni ile bu hattın deniz bölümünün inşası tamamlanmıştır. 17 Ocak 2019’daki Sırbistan ziyaretinde Putin, mevkidaşı Vuçiç ile gerçekleştirdiği görüşmeyi müteakiben Türk Akımı hakkında aşağıdaki ifadeleri kullanmıştır:
“Sırbistan ile Türk Akımı projesinin bu ülke üzerinden Avrupa’ya devam ettirilmesi konusunda bir çalışma yapıyoruz. Bu çalışmada altyapının geliştirilmesi, Sırbistan’daki transit altyapıyı da içeriyor. Buna gerekli yatırımı yapmaya hazırız, yaklaşık olarak 1 milyar 400 milyon doları bulacak. Enerji konularına gelince, Türk Akımı’nın Avrupa ülkelerine devam etmesi, Avrupalı tüketicilere ulaşması ile ilgili projelerini uygulamaya hazırız. Bu projelere büyük ilgi duyuluyor, sadece her şeyi gerektiği gibi şekillendirmek gerekiyor. Biz buna hazırız ve elimizde, bilindiği üzere yeterli kaynaklar var. Bu çalışmaları fiilen hazırlıyoruz, hatta uygulamaya başlıyoruz, ancak sonuçta her şey, Avrupa ülkeleri de dâhil olmak üzere diğer ülkelere, onların Avrupa’daki çevrelerle diyalogda bağımsız ulusal çıkarlarını ne derece koruyabileceklerine bağlı olacak. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tutumunu biliyorum, Türkiye de buna oldukça sıcak bakıyor, bu yönde çalışıyor, Avrupa’daki ortaklarıyla ilişkileri geliştirmek istiyor ve bunu yapmak istiyor. Çalışacağız ve neler olacağını göreceğiz. Enerji alanında bir başka büyük altyapı projemiz olan
12 Örmeci, Kısacık, Rusya Siyaseti ve Rus Dış Politikası: Teorik Çerçeve-Tarihsel Arka Plan-Örnek Olaylar, s. 141.
13 Kısacık, “Türkiye-Rusya Federasyonu İlişkileri”, s. 194-195.
Kuzey Akımı 2’nin bu projeye engel teşkil edip etmediği konusundaysa tüm samimiyetimle şunu söyleyebilirim: Hayır, kesinlikle engel olmuyor”.14
23 Ekim 2019 tarihi itibariyle Türk Akımı Projesi’nde Rus doğalgazı Kıyıköy’e ulaşmıştır.15 8 Ocak 2020 tarihinde ise Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Türkiye’ye yapacağı ziyaret esnasında bu boru hattı resmi açılış töreni İstanbul’da yapılarak hattan doğalgaz akışı başlatılmış olacaktır.16 Nitekim mevzubahis boru hattının devreye alınacak olmasına yönelik ABD’nin Türkiye’ye yönelik olası yaptırım tehditlerine Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından aşağıdaki yanıt verilmek suretiyle bu konudaki kararlılık ortaya konulmuştur:
“S-400 ve F35’lerle ilgili adımlar bitmiştir. Biz bu işi bitirmişiz. Bunu kaç kere söyledik. Şimdi bir de utanmadan, sıkılmadan Türk Akım ile ilgili ‘buna yaptırım uygularız’ diyorlar. Bu, tam manasıyla haklarımıza tecavüzdür. Bütün bunlara karşı tabii ki bizim de yaptırımlarımız olacaktır. Yani biz eli kolu bağlı duracak bir millet değiliz. Hep söylüyorum, ‘biz kabile devleti değiliz.’ Burası Türkiye… Tarihiyle, her şeyiyle bizim bir farklılığımız var. Dolayısıyla da bu konu ile ilgili biz de kendi yaptırımlarımızı kesinlikle uygulamaya sokarız”.17
14 Kısacık, “Türkiye-Rusya Federasyonu İlişkileri”, s. 196-197.
15“Türk Akım projesinde Rus doğalgazı Kıyıköy’e ulaştı.”, CNN Türk, 23 Ekim 2019, .
16“Türk Akım için geri sayım başladı”, TRT Haber: Ekonomi, 10 Aralık 2019, , (Erişim Tarihi: 10 Aralık 2019).
17 Yıldız Nevin Gündoğmuş, Barış Gündoğan, Ferdi Türkten, “Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bizim de yaptırımlarımız olacaktır”, AA: Politika, 20 Aralık 2019, , (Erişim Tarihi: 20 Aralık 2019).
Şekil 2: Türk Akım Doğal Gaz Boru Hattı Projesi
Erişim Adresi: rota-belli-oldu.html, (Erişim Tarihi: 4 Kasım 2019).
- Yüzyılda Avrasya Enerji Güvenliği Politikaları Bağlamında Rusya-Çin İlişkilerinde Doğalgaz
Kuzey Doğu Asya bölgesi, enerji kaynakları, arz ve talep açısından bütünleşmiştir. Buradan hareketle Rusya kendi uzak doğusunun ekonomik gelişmesinin büyük oranda öncelikle Çin, Japonya, Güney Kore ve Kuzey Kore’nin aralarında bulunduğu Kuzeydoğu Asya ile kurulacak yakın enerji ilişkilerinden geçtiğini savlamaktadır. UEA’nın öngörülerinde Pekin’in 2010-2030 döneminde enerji talebindeki artış yıllık temelde ortalama olarak %2,7 seviyesinde gerçekleşecektir.18
Söz konusu çerçevede Pekin’in enerji gereksinimi ve Moskova’nın elinde bulundurduğu enerji dış satımı ihtiyacı iki başkenti birbirleri bakımından dikkate değer ticari ortaklar yapmaktadır. Rusya doğalgaz üretiminde ve dış satımında dünya lideridir. UEA’nın verilerine bakıldığında 2030 senesi itibariyle Rusya’nın günlük doğalgaz üretimi yıllık 823 milyar metreküpe ve dış satımı ise 237 milyar metreküpe yükselecektir. UEA, 2030 senesinde Pekin’in doğalgaz gereksiniminde iki kat artış yaşanacağını tahmin etmektedir. İki ülke arasındaki irtibatların bahse konu tamamlayıcı karakteristiğine ek olarak Rusya, doğalgaz kaynaklarının en önde gelen alıcısı Avrupa haricinde yeni müşteriler edinerek enerji dış satımında talep güvenliği bağlamında alıcı ülkelerde farklılaştırmayı tercih etmektedir. Çin, enerji açısından
18 Örmeci, Kısacık, Rusya Siyaseti ve Rus Dış Politikası: Teorik Çerçeve-Tarihsel Arka Plan-Örnek Olaylar, s. 185-186.
Körfez ülkelerine yönelik bağımlılığı düşürmeyi hedeflemektedir. Rus enerjisi, Çin bakımından sadece tedarikçilerin farklılaştırılması değil aynı esnada deniz yolundan daha çok kara yolu vasıtasıyla enerji nakli yönünden çok önemlidir. Çünkü Washington tarafından Pasifik donanmasının deniz kanalıyla yapılan enerji ticaretini muhtemel bir gerginlik halinde sekteye uğratabilme durumu, Çin’i buna karşı önlemler almaya yöneltmektedir. Neticede Rusya’dan demiryolu veyahut boru hatlarıyla gerçekleştirilecek taşıma Çin’in tercihidir.19
Kasım 2014’te Pekin’deki Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği Zirvesi’nde üye ülkelerce imzalanan çeşitli işbirliği anlaşmaları arasında dünya kamuoyunun ilgisini en çok çeken anlaşma ise Rusya-Çin arasında gerçekleşmiştir ki bunun paralelinde Gazprom tarafından Pekin’e senede 30 milyar metreküp doğalgaz satışını içeren mutabakat zaptı ilan edilmiştir. İlgili zapt, Mayıs 2014’te Putin’in Şanghay ziyaretinde iki ülke arasında mutabakata varılan ve 2018’den başlayarak Çin’e senede 38 milyar metreküp Rus doğalgazı taşınmasını 30 sene süresince taşınmasını içeren anlaşmayla beraber düşünüldüğünde Pekin ve Moskova’nın enerji alanındaki işbirliği daha da sağlamlaştırmaya yönelik girişimlerde bulundukları aşikârdır. Bahse konu anlaşmalar her iki taraf açısından da çok dikkat çekici faydaları gündeme getirmekle birlikte “Kazan-Kazan” olarak kıymetlendirilebilecek bir sürecin kilometre taşlarının döşenmesi biçiminde anlaşılabilir. Cereyan eden Ukrayna Krizi’nden AB ile irtibatlarında ciddi problemler tecrübe edilmesi, yine bu krizle yakından bağlantılı olarak Avro-Atlantik Blok tarafından kendisine uygulanan kapsamlı yaptırımlar, küresel pazarlarda düşük seyreden enerji fiyatlarının yanı sıra Ruble’nin değerindeki büyük gerileme Moskova’yı söz konusu tarzda çeşitlendirme projelerine ağırlık vermeye yöneltmektedir.20
12 Aralık 2018 tarihinde Rusya’nın Pekin Büyükelçisi Andrey Denisov, ikili enerji ilişkileri ve özellikle doğalgaz ticareti ile ilgili değerlendirmelerde bulunmuştur. Denisov’a göre 2018 yılında iki ülke arasındaki ticaretin 110 milyar dolara milyara ulaşması beklenmekteydi ki bunun yetmiş milyar dolarlık bölümü enerji alanında olmuştur. Denisov, ülkesinin enerji endüstrisi alanında Çin ile uzun dönemli ve istikrarlı tedarik işbirliğinde ortak çalışma arzusunda olduğunu belirterek her iki tarafın istekli olması durumunda bundan ikili ilişkilerdeki sağlıklı çevreden yararlanarak enerji alanında güvenlik ağı kurabileceklerine dikkat çekmiştir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana Rusya’nın en hırslı, pahalı ve jeopolitik açıdan kritik önemdeki enerji projesi olarak nitelendirilen Sibirya’nın Gücü Doğalgaz Boru Hattı, Aralık 2019 itibariyle senede 38 milyar metreküplük doğalgazı Doğu Sibirya’dan Doğu Çin’e pompalamaya başlayacağının öngörüldüğü de Denisov
19 Emine Akçadağ-Alagöz, 21. Yüzyılda Rusya-Çin İlişkileri: Stratejik Ortaklık mı, Adı Konulmamış İttifak mı? , Ankara: Nobel Yayıncılık, 2019, s.57-58.
20 Örmeci, Kısacık, Rusya Siyaseti ve Rus Dış Politikası: Teorik Çerçeve-Tarihsel Arka Plan-Örnek Olaylar, s. 187-188, Grigas, The New Geopolitics of Natural Gas, s.257-263.
tarafından vurgulanmıştır.21 Nitekim 2 Aralık 2019 tarihi itibariyle Sibirya’nın Gücü Boru Hattı’nın resmi açılışı gerçekleştirilmek suretiyle ilgili hattan doğalgaz akışı başlatılmış durumdadır.22
Şekil 3: Çin Halk Cumhuriyeti’nin Enerji Güvenliği Politikaları Bağlamında Önemli Boru Hatları
Erişim Adresi: russias-foreign-policy-duality-lockean-east-hobbesian-west/, (Erişim Tarihi: 8 Kasım 2019).
⦁ 21. Yüzyılda Avrasya Enerji Güvenliği Politikaları Bağlamında Doğu Akdeniz Bölgesi
İkibinli yılların ilk çeyreğinde öncelikle İsrail’in Tamar ve Leviathan bölgelerinde daha sonrasında ise Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) Afrodit sahasında bulunan gaz kaynakları sadece bölge ülkelerinin değil aynı zamanda bölge dışındaki büyük güçlerin dikkatinden kaçmamıştır. Söz konusu kaynakların AB açısından Rusya’ya giderek artan gaz ithalat bağımlılığını düşürmek ve gaz tedarik kaynaklarını
21 Laura Zhou, “China and Russia may set up energy alliance, Moscow’s top envoy says.”, South China Morning Post, 12 Aralık 2018,
russia-may-set-energy-alliance-moscows-top-envoy-says, (Erişim Tarihi: 18 Aralık 2019).
22 “Sibirya’nın Gücü devreye alındı.”, Enerji Günlüğü: Haberler / Doğalgaz, 2 Aralık 2019, , (Erişim Tarihi: 19 Aralık 2019).
çeşitlendirmek için yeni bir seçenek olarak gündeme getirilmesiyle birlikte bunların özellikle Avrupa pazarına sunumuna dönük LNG projelerine ilaveten boru hattı projeleri de ortaya konulmaktadır. Mevzubahis taşıma seçenekleri ele alındığında Türkiye üzerinden İsrail doğalgazının taşınması en ekonomik ve akılcı seçenek olarak değerlendirilmiştir. Ancak adı geçen kaynakların dünya piyasalarına sunulmasının önünde birtakım politik ve teknik engeller bulunmaktadır. Bunlar arasında Doğu Akdeniz’e kıyıdaş durumdaki devletlerarasında mutabakata varılmış bir Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması’nın (MEB) bulunmaması, İsrail-Filistin Meselesi, Kıbrıs Sorunu, Arap Ayaklanmaları neticesinde vuku bulan siyasi istikrarsızlıkların sürmesi (Suriye Krizi, ABD Başkanı Donald Trump tarafından İsrail’in başkentinin Kudüs olduğunun ve Golan Tepeleri’nin İsrail’e ait olduğuna dair en son açıklamaları vs.) sayılabilir.23
Şekil 4: Doğu Akdeniz’deki Ana Doğalgaz Sahaları
Erişim Adresi: A0la%C2%A0mediterraneenne%C2%A0key%C2%A0issues%C2%A0latest%C2% A0-
developments%C2%A0and%C2%A0future%C2%A0prospects%C2%A0for%C2% A0the%C2%A0eastern%C2%A0mediterranean%C2%A0gas (Erişim Tarihi: 10 Kasım 2019).
23 Sina Kısacık, Fahri Erenel, “Doğu Akdeniz Güvenlik Algılamaları Bağlamında, Kalıcı Yapılandırılmış İşbirliği Savunma Anlaşması (The Permanent Structured Cooperation- PESCO) ve Enerji Güvenliği Meselelerinin Avrupa Birliği- Türkiye İlişkilerine Olası Yansımalarını Anlamak”, Türkiye Siyaset Bilimi Dergisi, Cilt: 2, No.1, 2019, s. 53-63.
Öte yandan Türkiye uluslararası hukukun kendisine bahşettiği yetkiler çerçevesinde GKRY’nin Ada’nın tek hâkimi gibi davranarak diğer sahildar devletlerle MEB anlaşmaları imzalamasına şiddetle karşı çıkmaktadır. Bu minvalde Nicosia’nın uluslararası enerji şirketleri ilan ettiği sözde sahalara ihale yoluyla davet ederek buralarda hidrokarbon araştırmalarında bulunması yolunda girişimlerde bulunmasına Ankara hem kendi deniz kuvvetlerini bölgeye göndererek hem de bölgedeki sondaj çalışmalarını hızlandırmak suretiyle anında cevap veren ulusal çıkarları doğrultusunda bir politika izlemektedir. GKRY, ABD ve AB, Türkiye’nin bu girişimlerinin uluslararası hukuk ile bağdaşmadığını sürekli olarak ifade etmelerine karşın Ankara sadece kendisinin değil aynı zamanda KKTC’nin de haklarının muhafazası için gerekli tüm adımların atılacağının altını çizmektedir.24
Söz konusu kapsamda vurgulanması gereken bir konu ise Mısır’da 2015 senesinde ENİ tarafından Zohr Bölgesi’nde keşfedilen 850 milyar metreküplük doğalgaz rezervidir. Böylelikle Doğu Akdeniz’de ikibinli yıllarda çok yoğun bir biçimde tüm güç unsurlarının dâhil olduğu kapsamlı enerji denklemine yeni bir potansiyel tedarikçi girmiştir. Türkiye’nin İsrail-Mısır-GKRY-Yunanistan dörtlüsü ile arasında yaşanan sorunların varlığı, bu dört ülkeyi Ankara’ya karşı bir jeo-stratejik, jeo-ekonomik ve jeo-enerjik bir ittifak oluşturmaya yöneltmiştir. Son zamanlarda özellikle GKRY’nin bu denkleme 700 milyar metreküp üzerinde bir potansiyel gaz rezervine sahip olduğu düşünülen Lübnan’ın da İsrail ile arasındaki meselelere rağmen iştirakine yönelik yoğun girişimleri görülmektedir.25 Diğer taraftan bölge dışı büyük devletler hüviyetindeki ABD ve Rusya Federasyonu’nun sadece enerji bağlamında değil izledikleri denizlerde hâkimiyet kurma politikaları bağlamında bu bölgede tüm güç unsurları ile mevcudiyeti de dikkatlerden kaçmamaktadır. ABD’nin GKRY ve İsrail’e yönelik koşulsuz ve kapsamlı desteklerine ilaveten Rusya’nın başta Suriye olmak üzere Doğu Akdeniz’e sürekli olarak kapsamlı güç sevkiyatında bulunması ilgili bölgedeki paydaş sayısını artıran bir gelişmedir.26
24 Ozan Örmeci, Sina Kısacık, “2002-2017 Döneminde Kıbrıs Sorunu ve Türk Dış Politikası: Gordion Düğümü Henüz Çözülemedi”, Serkan Kekevi, Ömer Kurtbağ (der.), Türk Dış Politikası (2000’li Yıllar), Ankara: Berikan Yayınevi, 2019, s. 69-107.
25 Sina Kısacık, “21. Yüzyılda Avrasya Enerji Jeopolitiğinin Potansiyel Yeni Yıldızı Doğu Akdeniz’de Enerji Güvenliğinin Temel Parametreleri”, Hasret Çomak, Burak Şakir Şeker (der.), Akdeniz Jeopolitiği Cilt I-II, Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık, 2019, s. 977-1015.
26 Burak Şakir Şeker, “Deniz Enerji Güvenliği: Doğu Akdeniz’deki Güncel Gelişmelerin Jeopolitik Dengelere Etkisi / Maritime Energy Security: The Effects of the Current Affairs in the Eastern Mediterranean to the Geopolitical Balances”, Turkish Studies. Vol. 13, No.7, 2018, s. 207-228.
⦁ 21. Yüzyılda Avrasya Enerji Güvenliği Bağlamındaki Rusya-AB Rekabetinde Güney Gaz Koridoru ve Kuzey Akım Doğalgaz Boru Hattı
⦁ Avrasya Enerji Güvenliği Bağlamındaki Rusya-AB Rekabetinde Güney Gaz Koridoru
- asırda Avrasya enerji jeopolitiği bağlamında gündemde sıklıkla yer alan bir konu ise AB’nin enerji güvenliğine yönelik olarak Brüksel tarafından Rusya’ya alternatif olarak geliştirilmeye çalışılan GGK’dır. Bu hat, ikibinli yıllarda Moskova’ya karşı yükselen doğalgaz tedarik bağımlılığını azaltmaya yönelik olarak geliştirilen Nabucco Projesi’nin yerine gündeme getirilmiştir. Bu proje, Rusya’nın sadece muhtemel tedarikçi ülkeler değil aynı zamanda kendisinden yüksek gaz ithalatı gerçekleştiren ülkeler üzerindeki büyük etkisinden ötürü hayata geçirilememiştir. Burada alternatif tedarikçi olarak düşünülen Türkmen gazına Rusya tarafından yirmi beş senelik bir anlaşma neticesinde el konulması, İran Nükleer Programı’ndan ötürü yaşanan gerginlik ve Irak’taki siyasi istikrarsızlıklar gibi faktörlerin etkisinden de söz edilebilir.
İlgili bağlamda 2006 ve 2009 senesinde siyasi temelli Rusya-Ukrayna gerginliklerine birincisi tarafından hem Ukrayna’ya hem de Avrupa’ya yönelik gaz kesintileri ile cevap verilmesi, Avrupa tarafında alarm zillerinin çalmasına yol açmıştır. AB tarafından GGK, enerji güvenliğinde hayati derecede önemli bir proje olarak değerlendirilerek bunun bir an önce hayata geçirilmesine yönelik girişimler günümüzde de yoğun bir biçimde sürmektedir. Burada öncelikli hedef Azerbaycan’ın Şah Deniz II Sahası’ndan elde edilecek doğalgazı önce Anadolu Geçişli Doğal Gaz Boru Hattı (Trans-Anatolian Natural Gas Pipeline –TANAP) ile Türkiye’ye daha sonrasında ise Türkiye’nin Batı sınırından başlayarak deniz altından geçecek bir hatla İtalya’ya bağlanması öngörülen Adriyatik Geçişli Doğal Gaz Boru Hattı (Trans- Adriatic Natural Gas Pipeline–TAP) ile Avrupa piyasalarına aktarımı öngörülmektedir. Başlangıçta 16 milyar metreküp kapasiteye sahip mevzubahis boru hattından önümüzdeki yıllarda kapasite artırımı ile daha fazla doğalgaz taşınması öngörülmektedir.27 Nitekim GGK’nın ilk ayağı olan ve ilk safhada Türkiye’ye senede 6 milyar metreküp gaz taşınmasını içeren TANAP, Haziran 2018 itibariyle devreye alınmıştır. 2020 senesine doğru ise TAP’ın faaliyete geçirilmesi planlanmaktadır. 29 Kasım 2019 tarihinde projeye taraf ülkelerin ve şirketlerin üst düzey yetkililerinin katıldığı bir törenle TANAP’ın Avrupa bağlantısı tesis edilmiştir.28
27 Caşın, Kısacık, Avrupa Birliği Enerji Hukuku ve Güvenlik Algılamaları, s.171-204, Nuri Gökhan Toprak, “Yerel Talebin Karşılanmasından Enerji Stratejisine Türkiye’nin Enerji Dış Politikası”, Serkan Kekevi, Ömer Kurtbağ (der.), Türk Dış Politikası (2000’li Yıllar), Ankara: Berikan Yayınevi, 2019, s. 707-709
28 “TANAP Avrupa’ya bağlandı.”, Haber Global: Haberler / Ekonomi, 29 Kasım 2019, , (Erişim Tarihi: 19 Aralık 2019).
Şekil 5: Genişletilmiş Bir GGK
Erişim Adresi: expanded-south-corridor (Erişim Tarihi: 10 Kasım 2019).
⦁ Avrasya Enerji Güvenliği Bağlamındaki Rusya-AB Rekabetinde Kuzey Akım Doğalgaz Boru Hattı Projeleri
Rusya ve AB arasında yaşanan Ukrayna merkezli enerji krizlerinden sonra Moskova tarafından Kiev’i gaz transit geçiş projelerinde devre dışı bırakmayı önceleyen bir diğer proje Kuzey Akım Doğalgaz Boru Hatları’dır. İlk bölümü 2011 senesinde faaliyete geçirilen bu hat ile senede 55 milyar metreküp Rus doğalgazı, Baltık Denizi’nin altından geçen bir hatla Almanya’ya taşınmaktadır. Rus Gazprom firmasının % 51 ile büyük ortak olduğu projede Alman E.ON ve BASF enerji firmalarının her biri %15’lik paya sahiptir. 2007 senesi itibariyle Nederlandse Gasunie firmasının ortak olduğu proje o dönemdeki Polonya Dışişleri Bakanı Radoslav Sikorski tarafından “Molotov-Ribbentrop Boru Hattı” olarak nitelendirilmek suretiyle tarihte kötü bir şöhrete sahip Sovyet-Alman Anlaşması’na benzetilecekti.29
29 Per Högselius, Red Gas: Russia and The Origins of European Energy Dependence, New York: Palgrave Macmillan, 2013, s.215-216.
2013 Ukrayna Krizi’nden sonra Kuzey Akım Doğalgaz Boru Hattı Projesi’ne yeni hatlar ekleyerek kapasite artırımına gitmeyi önceleyen Rusya (Kuzey Akım II, III ve IV’ün geliştirilmesine yönelik çalışmalar söz konusu olup şu anda öncelik verilen 55 milyar metreküp kapasiteye sahip ikinci hattan gaz akışının başlatılmasıdır), hem AB’nin önemli enerji şirketleri hem de hattın Baltık Denizi’nden geçecek bölümünde yer alan kıyıdaş ülkelerle anlaşmalar yapmanın yanı sıra bu ülkelerdeki izin süreçlerini neredeyse tamamlamıştır. Ancak Fransa önderliğinde bir grup ülke ki aralarında AB’nin 2004 genişlemesiyle üye olan Polonya gibi üyeler, söz konusu hattın ekonomik olmadığını ve de Birliğin Rusya’ya olan bağımlılığını daha da artıracağı konusu üzerinde durarak projeyi engellemeye çalışmaktadır. Ayrıca ABD tarafından ilgili hattın yapılmasının engellenmesi yönünde de ciddi telkinler söz konusudur.30
Örneğin Washington, Moskova ile enerji ilişkilerini geliştirip mevzubahis tarzdaki girişimlere dâhil olan şirketlere yaptırım uygulanacağını sıklıkla vurgulamaktadır. Diğer bir konu ise Ukrayna’nın bu süreçte devre dışı bırakılacak olmasına yönelik ciddi bir muhalefet söz konusudur. Ayrıca ilgili projenin AB’nin Üçüncü Enerji Paketi ile uyumluluk arz etmediği ve çevreye zarar verebileceği yönünde de argümanlar bulunmaktadır. Tüm bunlara karşın Rusya, artık bu projeden geriye dönüş olmayacağını vurgulayarak izin süreçleri neredeyse sonuçlanan hattın yakın bir zamanda devreye alınmış olacağının sürekli bir biçimde altını çizmektedir. Rusya, kendisine yönelik olarak tatbik edilen uluslararası yaptırımlara karşın AB içerisinde en güçlü ülke konumundaki Almanya ile ilgili hattı faaliyete geçirmek üzere çalışmalarını yoğunlaştırmaktadır. Bu durum, AB içerisinde enerji güvenliğinin dış ilişkiler boyutunda tek sesliliğin henüz oluşturulamadığını çok iyi bir biçimde örneklendirmektedir. Rusya bu noktada eğer AB, doğalgaz tedarikinin güvenliğini sürdürmek istiyorsa ya Türk Akımı ya da Kuzey Akım Projeleri vasıtasıyla bunu gerçekleştirebileceğine dikkati çekmektedir. Çünkü Moskova, 2020’li yıllar itibariyle Kiev’i doğalgaz transit taşımacılığında denklemin dışına çıkarmayı amaçlamaktadır.31 Ancak 2019 senesinde Ukrayna’da yapılan devlet başkanlığını Avro-Atlantik yanlısı blokun adayı Petro Poroşenko’nun kaybetmesi, bu konuda yeni gelişmelerin yaşanmasına yol açabilecektir.
30 Caşın, Kısacık, Avrupa Birliği Enerji Hukuku ve Güvenlik Algılamaları, s. 242-257.
31 Örmeci, Kısacık, Rusya Siyaseti ve Rus Dış Politikası: Teorik Çerçeve-Tarihsel Arka Plan-Örnek Olaylar, s.309-338.
Şekil 6: Kuzey Akım 2 Doğal Gaz Boru Hattı
Erişim Adresleri: bolmek-istiyor/1206346 ve , (Erişim Tarihi: 11 Kasım 2019).
- Yüzyılda Avrasya Enerji Güvenliği Politikalarında Sıvılaştırılmış Doğalgaz
Günümüzde dünya üzerinde doğalgaz ticareti boru hatlarının dışında LNG yöntemiyle de yapılabilmektedir. 2017 senesinde bu konu hakkındaki istatistiklere bakıldığında her ne kadar doğalgazın arz ve talep dengesizliği gaz ticaretinin artışı üzerinde baskıda bulunsa da söz konusu sene itibariyle dünya üzerinde doğalgaz kullanımının 1,1 trilyon metreküpü veyahut takriben %31’nin ticareti gerçekleştirilmektedir. Örneğin 2011 senesinde toplam doğalgaz ticareti 1,134 milyar metreküp şeklinde cereyan etmişken, toplam ticaretin 741 milyar metreküpü boru hatları vasıtasıyla, kalan 393 milyar metreküp ise sıvılaştırılarak taşınmıştır. Bu çerçevede toplam ticaretin %65’i boru hattı, %35’i ise LNG biçiminde gerçekleştirilmiştir.32 Yine 2017 senesinin verilerine göre doğalgaz ticaretinin %44’lük kısmı Avrupa bölgesine yönelik gerçekleştirilmiştir. Avrupa bölgesine, Rusya’dan 161,5 milyar metreküp, Afrika’dan 39,3 milyar metreküp olmak şeklinde toplam 200,8 milyar metreküplük kısım boru hatlarıyla 42,6 milyar metreküp Latin Amerika, Orta Doğu ve Afrika benzeri çeşitli coğrafyalardan LNG vasıtasıyla taşınmıştır. Doğalgaz ticaretinde Avrupa coğrafyasının ardından Asya-Okyanusya (%24) ve Kuzey Amerika (%14) gelmektedir. Söz konusu üç coğrafyanın doğalgaz ticaretindeki toplam payı %82’dir. 2017 senesinde dünya gaz ticaretinde taşıma rotaları incelendiğinde Asya-Pasifik coğrafyasında LNG’nin dikkat çekici bir gaz ticaret biçimini oluşturduğu anlaşılmaktadır. Bahse konu coğrafyanın gazının takriben %90’lık kısmı LNG biçiminde tedarik edilmektedir. Öte taraftan dünyanın diğer coğrafyalarında taşımacılık büyük miktarda boru hatları vasıtasıyla gerçekleştirilmektedir.33
Deniz yolları ve karasal taşımacılık arasında mukayese yapıldığında ilkinin sağladığı esneklik sayesinde LNG, tüketiciler bakımından birbirinden farklı bir şekilde gelişen ve soyutlanmış haldeki bölgesel doğalgaz piyasaları arasında bağlantı kurabilmesinden dolayı henüz vücut bulan “dünya doğalgaz piyasasının” ana itici gücü olarak kıymetlendirilmektedir. LNG potansiyeli 2008 sonrasında önceki dönemlerle kıyaslanmayacak yüksek bir seviyeye ulaşmıştır. Dünya LNG üretim çıktısı merkezinin Orta Doğu’ya kaymasının nedeni Doha’nın ortaya koyduğu başarı hikâyesidir. Aralarında ExxonMobil benzeri dünya enerji devlerinin yatırımlarıyla Qatargas ve Rasgas firmaları, Doha’yı dünyanın en büyük LNG üreticisi ve dış satıcısı haline dönüştürmüşlerdir ki gaz dış satımının %85’i bu yoldan yapılmaktadır. LNG ihracatının %30’u Avrupa’ya, %63’ü de Asya ülkelerine yöneliktir. Avrupa’nın LNG dış alımının ise yaklaşık %50’si ise Katar tarafından karşılanmaktadır.34
32 Levent Aydın, Enerji Ekonomisine Giriş: Kavram-Kuram-Piyasa ve Modeller, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2018, s.134.
33 Aydın, Enerji Ekonomisine Giriş: Kavram-Kuram-Piyasa ve Modeller, s. 135-136.
34 Sina Kısacık, “Mevcut Katar Krizinde Buzdağının Görünmeyen Yüzü: Sıvılaştırılmış Doğalgaz (LNG).” Uluslararası Politika Akademisi, 15 Haziran 2017,
Şekil 7: Küresel Gaz İhracatında LNG’nin payı hızla yükseliyor.
Erişim Adresi: payi-hizla-yukseliyor-88797 (Erişim Tarihi: 30 Kasım 2019).
Haziran 2016’da Paris, çevresel ve seçim faktörleri sebebiyle ABD’den LNG alımını yasaklamayı düşündüğünü ilan etmiştir. Avrupa’nın en büyük doğalgaz piyasası Almanya ise ABD’den doğalgaz almayı düşünmeyerek Kuzey Akım 2 olarak nitelendirilen Kuzey Akım 1 Boru Hattı’nın genişletilmesi projesiyle lider pozisyondaki doğalgaz tedarikçisi Rusya’dan dış alımlarını artırmayı öncelemektedir. Bahse konu kapsamda Orta ve Doğu Avrupa’nın en büyük pazarı Polonya’da ise enerji güvenliği endişelerinden ötürü Baltık sahilinde bulunan Świninouście’da Katar’dan uygun doğalgaz getirmek maksadıyla Varşova tarafından bir tesis inşa edilmiştir. Öte yandan iç politikadaki baskılardan ötürü Polonya tarafından elektrik üretimi için CO2 belching coal kullanılmasının yanı sıra ülkenin güneyinde bulunan madencilik sanayisinin korunması amacıyla kimya endüstrisinde girdi olarak
sivilastirilmis-dogalgaz-lng/, (Erişim Tarihi: 17 Aralık 2019).
kullanılmasını teşvik edilmiştir. Şu ana kadar Rus olmayan doğalgazı aralarında Slovakya, Bulgaristan ve Ukrayna gibi ülkelere sağlaması gereken ve de Orta ve Doğu Avrupa’da bulunan doğalgaz ara bağlantılarındaki ilerleme çok yavaştır. Yakın zamanda AB’deki tek spot pazarın Finlandiya ve İsveç’te bulunacağı aşikârdır ki bunun sebebi ilgili ülkelerin çelik endüstrileri ve denizcilik filoları karbon salınımlarını azaltmak ve böylece COP 21 BM iklim yükümlülüklerine uyuma yönelik olarak daha çok doğalgaz ve LNG’yi, yakıt kaynağı olarak tercih edecek olmalarıdır.35
Gazprom ihracat piyasalarını çeşitlendirmek maksadıyla 2008 senesinde Gazprom Global LNG’yi kurarak LNG üretimini ve ihracat kapasitesini artırmayı seçmiştir. Bu kapsamda Rusya’nın ilk LNG tesisi 2009’da devreye alınmıştır. Rusya, LNG dış satımının %60’ını Japonya’ya yaparken yönelik, dış satım yaptığı diğer ülkeler ise Güney Kore, Hindistan, Çin, Tayvan ve Kuveyt’tir. Dünya LNG ticaretinde mevcut durumda % 4,5’luk bir payı bulunan Moskova, küresel LNG pazarında %15’lik bir payı hedeflemektedir. Mart 2013’teki Enerji Verimliliği ve Enerji Gelişim Devlet Raporu’nda % 10,2’lik pay 2020 hedefi biçiminde ilan edilmiştir. Buradaki temel hedef, Avrupa’da giderek düşen talebi yeni pazarlar ile ikame etmedir. AB ile Üçüncü Enerji Paketi çerçevesindeki politik ve ekonomik menfaat mücadelelerine ilaveten buna benzer diğer sebepler de akılda tutulmalıdır. Tüm dünyada doğalgaza duyulan talebin istikrarlı bir biçimde artışı paralelinde takriben on yıllık bir süre içerisinde LNG’nin üretim ve taşıma maliyetlerinin %35-50 arasındaki düşüşünden dolayı Moskova, dünyadaki tüm piyasalara LNG taşımaya yönelik birkaç büyük projeyi hazırlayıp faaliyete geçirmeye çalışmaktadır. Shtokman Projesi vasıtasıyla 3 trilyon metreküp doğalgaz rezervine sahip olan bu sahadan Avrupa’ya, Meksika Boğazı’na ve Amerika’nın güney kıyılarına LNG taşınması tasarlanmaktadır. İlgili projenin üretim kapasitesi yılda 67,5 milyar metreküp olacaktır. Kremlin, LNG üretim çıktısını ve dış satımının teşvikine dönük olarak Yamal ve Uzak Doğu LNG projelerine dış satım vergi istisnası bahşetmiştir. İlgili projelere doğrudan mali yardım ve teknik destek de sunmaktadır. Rusya’da hâlihazırda sürdürülen LNG projeleri şu şekildedir:36
35 Caşın, Kısacık, Avrupa Birliği Enerji Hukuku ve Güvenlik Algılamaları, s.343.
36 Caşın, Kısacık, Avrupa Birliği Enerji Hukuku ve Güvenlik Algılamaları, s.258-259.
Şekil 8: Rusya’nın Anahtar LNG Projeleri
Erişim Adresi: , (Erişim Tarihi: 30 Kasım 2019).
17 Haziran 2019 itibariyle BP 2019 Dünya Enerji İstatistik Görünümü Raporu’ndan yapılan bir derlemede, doğalgazda boru hatları ticaretine bir alternatifi olarak değerlendirilen LNG dış satımının gittikçe arttığı görülmektedir. Mevzubahis çerçevede 2009 senesinde dünyada 249,7 milyar metreküp olarak cereyan eden LNG dış satımı son on senede %72’lik bir yükseliş kaydetmiştir. Böylelikle geçen sene küresel doğalgaz pazarında 431 milyar metreküp LNG satışı gerçekleştirilmiş olacaktı. 2018 senesinde boru hatları ile yapılan doğalgaz ticareti 805 milyar metreküp olmuştur. Küresel pazardaki toplam doğalgaz ticaretine bakıldığında ise boru hatları
%65’lik bir paya sahipken, LNG’nin payı ise %35 olarak gerçekleşmiştir. Toplam 431 milyar metreküplük LNG ticaretinde en fazla dış satımı yapan ülke ise 104,8 milyar metreküple Katar olurken, en çok LNG dış alımı yapan ülke ise 113 milyar metreküple Japonya olmuştur. Boru hatları vasıtasıyla en fazla doğalgaz ihracatında birinciliği
223 milyar metreküple Rusya, ikinciliği 114,3 milyar metreküple Norveç, üçüncülüğü ise 77,2 milyar metreküple Kanada almıştır. Öte yandan boru hattı ile en çok doğalgaz dış alımı yapan ülke ise 100,8 milyar metreküple Almanya olurken, bu listede ikincilik 77,3 milyar metreküple ABD ve üçüncülük ise 47,9 milyar metreküple Çin’in olmuştur.37
Sonuç
İnsanlık tarihinin her döneminde olduğu gibi içerisinde bulunduğumuz zaman zarfında da enerji kaynaklarına yönelik yoğun talep istikrarlı bir biçimde artmaktadır.
37 Murat Temizer, “Küresel gaz ihracatında LNG’nin payı hızla yükseliyor.” AA Ekonomi, 17 Haziran 2019, ,
(Erişim Adresi: 17 Aralık 2019).
Hem gelişmiş ülkeler hem de gelişen ülkelerin çok dikkat çekici bir bölümü petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtlardan yoksun bulunmalarından ötürü kendi sistemlerinin sürdürülebilirliği açısından söz konusu kaynakları ellerinde bulunduran üretici ve ihracatçı ülkelerle olan ilişkilerine çok özel bir ehemmiyet atfetmektedirler. Bu noktada Yeni Enerji Düzeni dediğimiz birçok yeni unsuru içeren ki bunlar arasında devletler, şirketler ve de enerji güvenliği bağlamında güç elde etme karışımı bir sistem günümüzde gittikçe ağırlık kazanmaktadır. Çevresel endişelerden ötürü ki buna yaşanan kazaları da dâhil edebiliriz, nükleer, petrol ve kömürün kullanımından vazgeçilmesine ilaveten yenilenebilir enerji kaynaklarının yüksek maliyet ve teknoloji gerektirdiği dikkate alındığından istenilen hızda bir kaynak çeşitliliği sağlanamamaktadır. Buna karşılık dünya genelinde bolca bulunması ve de yakıldığı zaman çevreyi kirletme oranı çok düşük bir seviyede olan doğalgaz, enerji güvenliği politikaları bağlamında birçok ülke tarafından daha çok talep edilmektedir.
İlgili çerçevede Rusya, hem kendi bütçesinin üçte ikilik bir bölümünü oluşturan hem de kendisinin küresel güç konumunu sağlamlaştıran petrol ve doğalgaz kaynaklarının farklı piyasalara öncelikle boru hatları üzerinden taşınmasını önceleyen bir proaktif politika yürütmektedir. Bu bağlamda, günümüzde Avrasya enerji güvenliği politikaları bağlamında yüksek enerji tüketimi bulunan Çin ve Türkiye’ye yönelik özellikle enerji alanındaki ilişkilerini geliştirmeye ağırlık vermektedir. Hem Türkiye hem de Çin’in en önde gelen doğalgaz tedarikçilerinden birisi olan Rusya, talep güvenliği politikalarına ilaveten Avrasya enerji jeopolitiğinde de son derece stratejik önem atfedilen Türk Akımı ve Sibirya’nın Gücü boru hattı projelerini en kısa zamanda devreye almak için çalışmalarını yoğunlaştırmaktadır. Burada unutulmaması gereken Rusya’nın Mart 2014’ten bu yana izlediği Ukrayna politikalarından ötürü kendisine Avro-Atlantik Blok tarafından sürekli olarak güncellenen yaptırımların olduğu bir ortamda söz konusu iki doğalgaz boru hattı projesini askıya almaması ve bunları ilgili ülkelerle kararlı bir biçimde gerçekleştirme yönünde çok ciddi adımlar atıyor olmasıdır. Moskova’nın kritik önemdeki iki mevzubahis boru hattını faaliyete geçirmeye yönelik çalışmaları yoğunlaştırması, doğalgaz ihracatı gerçekleştirdiği piyasaları çeşitlendirme ve kendisine Kiev politikasından ötürü yaptırımlar uygulayan diğer başkentlere özellikle doğalgaz ihracatında seçeneksiz olmadığını göstermesi bağlamında iyi birer örnektir. Çin ve Türkiye’nin Avro-Atlantik Blok ile zaman zaman yaşadığı sorunlara karşılık ve de bu iki ülkenin kendi enerji arz güvenliklerinin tatbiki bağlamında, doğalgaz özelinde Rusya ile yakından ilişkiler tesis etmesi çok stratejik kararlar olarak değerlendirilmelidir. Rusya-Çin-Türkiye arasındaki bahse konu alandaki ilişkiler, özellikle ilgili üç ülkenin Avrasya enerji güvenliği politikalarında önümüzdeki senelerde vazgeçilmez bir yer kaplayacaktır.
- yüzyılda Avrasya enerji güvenliği politikaları bağlamında irdelenmesi gereken bir diğer konu ise özellikle 2010’lu yıllar itibariyle uluslararası enerji gündeminde çok kayda değer bir yer tutan Doğu Akdeniz Bölgesi’dir. Adı geçen coğrafyada, özellikle İsrail’in 900 milyar metreküp, GKRY’nin 140 milyar metreküp, Mısır’ın 850 milyar metreküp, Lübnan’ın 700 milyar metreküp doğalgaz rezervlerinin çıkartılması ve dünya piyasalarına çeşitli kanallarla sunulmasına dönük birçok proje
geliştirilmektedir. Buna karşın Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, ulusal çıkarları doğrultusunda bu projelerin dışında kalmamak için proaktif politikalar yürütmektedirler. Ancak buradaki en ciddi sorun bölgedeki devletlerin aralarında üzerinde mutabakata varılmış bir MEB Anlaşması’nın bulunmamasıdır. Bundan ötürü buradaki devletler kendi aralarında MEB anlaşmaları akdederek bu bölgelerdeki özellikle doğalgaz kaynaklarının çıkartılmasına yönelik girişimlerini yoğunlaştırmış durumdadırlar. Ancak Türkiye ve KKTC bunun uluslararası hukuka aykırı olduğunu çünkü MEB’lerin sınırlarının tam olarak belirlenmemesinden taraf devletlerarasında saha çakışmalarının yaşandığını vurgulamaktadırlar. Ancak Ankara ve Lefkoşe dışındaki diğer başkentler bu uyarılara karşın faaliyetlerini uluslararası enerji şirketleriyle birlikte yürütmekte ve nihayetinde zaten siyasi gerginliklerin yoğun olduğu bir bölgede yeni bir gerginlik sahasından ötürü sürekli yüksek tansiyon yaşanmasına yol açmaktadırlar. Türkiye, çok haklı bir biçimde uluslararası hukukun kendisine tanıdığı hakları ulusal çıkarları bağlamında tüm güç unsurlarını ortaya koyarak müdafaa edeceğini ve adı geçen bölgede tek yanlı girişimlere asla izin verilmeyeceğini sürekli olarak en üst devlet kademelerinin açıklamalarıyla ortaya koymaktadır.
Doğu Akdeniz’deki İsrail-Filistin, Suriye ve Kıbrıs meselelerinin uluslararasılaşması, aralarında ABD ve Rusya’nın yer aldığı bölge dışındaki diğer küresel güçlerin buraya müdahilliğini artırarak ilgili taraf sayısının çeşitlenmesine yol açmaktadır. Rusya ve ABD açısından denizlerde hâkimiyet kurulmasının en önemli ulusal güvenlik ve de dış politika uygulamalarının başında geldiği düşünülürse bu durum daha iyi anlaşılabilecektir. Tabi ki buradaki bir diğer durum ise bölgedeki doğalgaz kaynaklarının taşınmasına yönelik tasarlanan boru hatları ve LNG projelerinin kar- zarar hesaplamaları yapıldığında en akılcı ve iktisadi seçeneğin Türkiye olduğu açıkça görülmektedir. Fakat Güney Kıbrıs-İsrail-Yunanistan-Mısır Bloku ile Türkiye arasında yaşanan politik merkezli gerginliklerden ötürü şu anda Türkiye harici seçeneklerin mevzubahis seçeneklerin devreye alınmasına yönelik girişimler hızlandırılmaktadır. Nihayetinde Doğu Akdeniz doğalgaz kaynaklarının özellikle Avrupa piyasasına taşınmasına yönelik jeopolitik, jeostratejik mücadelenin önümüzdeki zaman zarfında da şiddetlenerek süreceği öngörülebilir. Türkiye ve Libya arasında Aralık 2019’un başında imzalanan MEB Anlaşması’nın bu çerçevede çok önemli bir oyun değiştirici bir girişim olup ilgili düzlemde yeni gelişmelerin yaşanmasına sebep olabileceği öngörülmektedir.
- yüzyılda Avrasya enerji güvenliği bağlamındaki önemli bir diğer konu ise bölgedeki başat enerji tüketicilerinden birisi olan Avrupa’nın Rus doğalgazına bağımlılığı düşürmek maksadıyla geliştirdiği GGK ve buna karşılık Rusya’nın geliştirdiği Kuzey Akım Doğalgaz Boru Hattı Projeleri’dir. Rusya-Avrupa enerji ilişkilerinde özellikle doğalgaz transit geçiş bağlamında ön plana çıkan ülke Ukrayna’dır. Moskova ve Kiev arasında özellikle 2000’li yılların başlangıcında yaşanan gerginliklerin dönem dönem Avrupa’ya yönelik doğalgaz akışında kesintiler ile sonuçlanması, sadece Brüksel’i değil aynı zamanda Moskova’yı da Kiev’i devre dışı bırakarak alternatif doğalgaz taşıma hatları geliştirmeye yöneltmiştir. Avrupa
tarafından 2000’li senelerin başında faaliyete geçirilmeye çalışılan Nabucco Projesi, tedarikçi ülkeler bağlamında yaşanan sorunlar ve Rusya’nın müdahalelerinden ötürü başarısızlığa uğramıştır. Bunun üzerine AB’nin öncülüğünde Türkiye ve Azerbaycan’ın da dâhil olduğu GGK girişimi ortaya atılmıştır. Azerbaycan’ın zengin doğalgaz kaynaklarının önce Türkiye’ye daha sonrasında buradan Avrupa’ya taşınmasını hedefleyen GGK girişiminin ilk ayağı olan TANAP, 2018’in ikinci yarısı itibariyle devreye alınmıştır. TAP Projesi’nin ise 2020 senesinde faaliyete geçirilmesi tasarlanmaktadır. Söz konusu doğalgaz kemerinin tam kapasite ile faaliyete geçirilmesi durumunda Avrupa enerji güvenliği bağlamında küçük de olsa bir çeşitlendirmeye yol açacağı öngörülmektedir.
Ukrayna’yı devre dışı bırakarak doğalgaz transit taşımacılığı denkleminden çıkarmayı enerji stratejisinin temel unsurlarından birisi olarak belirleyen Moskova’nın GGK’ya karşı hamlesi, Türk Akımı örneğinde olduğu gibi hâlihazırdaki Kuzey Akım Doğalgaz Boru Hattı’nı uzatma şeklinde cereyan etmiştir. Öte yandan Rusya ve ABD arasında günümüzde çeşitli alanlarda cereyan eden jeopolitik, jeostratejik ve jeoekonomik rekabetin çok önemli bir boyutunu da boru hatları ile petrol ve doğalgaz taşımacılığı oluşturmaktadır. Moskova’nın proaktif bir biçimde geliştirdiği enerji taşıma projelerine karşın Washington, Rusya ile yakın enerji işbirlikleri kuran ülkelere ve bunların enerji şirketlerine kapsamlı yaptırımlar uygulanacağını vurgulamaktadır. Özellikle son dönemlerde Kuzey Akım 2 bağlamındaki gelişmeler incelendiğinde bu durum daha iyi anlaşılabilir. İlgili düzlemde ABD’nin tüm yaptırım girişimlerine karşı Rusya hiçbir şekilde geri adım atmayacağını kararlı bir biçimde ifade etmektedir. Nihayetinde Avrupa’nın GGK ile Rusya’nın Kuzey Akım çerçevesinde vuku bulan ve işin içerisine ABD’nin de dâhil olduğu çok kapsamlı mücadelenin önümüzdeki dönemde de tüm yoğunluğuyla süreceği tahmin edilmektedir.
- yüzyılda Avrasya enerji güvenliği bağlamında incelenmesi gereken son konu ise LNG’dir. Boru hatları ile taşımacılığa alternatif olarak ortaya atılan bu düşünce yüksek enerji bağımlılığı bulunan özellikle Asya’nın gelişmiş ve gelişen ülkeleri tarafından tatbik edilmektedir. Ancak bu seçeneğin çok yüksek maliyeti ve uzun bir süreç içermesinden ötürü birçok ülke bahse konu seçeneğe pek sıcak yaklaşmamaktadır. ABD’de 2010’lu yıllarda bulunan kaya gazı, çok dikkat çekici bir oyun değiştirici olarak enerji piyasasının gündeminde yer almaya başlamasına karşın ivedilikle bu gazın gitmesi düşünülen Avrupa ülkelerinde çevresel endişeler, yüksek maliyet, yerel enerji kaynaklarına ağırlık verme ve Rus doğalgazını daha fazla tercih etme gibi faktörlerden ötürü en azından orta ve uzun vadede böyle bir durumun gerçekleşmeyeceği aşikârdır. Rusya, 2040’lı yıllar itibariyle LNG’de önemli bir oyuncu haline gelebilecektir. Katar gibi çok önemli LNG üreticisi ve satıcısı bir ülkenin bulunduğu ilgili piyasa bağlamında gelecekte hem arz (yeni üreticilerin sahneye girmesi) hem de talep (gelişen ve gelişmekte olan ülkelerin her geçen sene yükseliş kaydeden ana enerji kaynağı ihtiyaçları) bağlamında dikkat çekici gelişmelerin vuku bulacağı öngörülmektedir.
Sonuç olarak, içerisinde bulunduğumuz asırda doğalgaz, ana enerji kaynağı olarak Yeni Enerji Düzeninde giderek çok daha önemli bir yer tutacak olup önümüzdeki dönemlerde hâlihazırdaki konumunu daha da güçlendirecek, Avrasya enerji güvenliğinde ve jeopolitiğinde tedarikçi ülkeler, enerji şirketleri ve tüketici ülkeler arasında yaşanan çok boyutlu rekabeti daha da yoğunlaştıracaktır.
KAYNAKÇA
Akçadağ-Alagöz, Emine, 21. Yüzyılda Rusya-Çin İlişkileri: Stratejik Ortaklık mı, Adı Konulmamış İttifak mı? , Ankara: Nobel Yayıncılık, 2019.
Aydın, Levent, Enerji Ekonomisine Giriş: Kavram-Kuram-Piyasa ve Modeller, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2018.
Caşın, Mesut Hakkı, Kısacık, Sina, Avrupa Birliği Enerji Hukuku ve Güvenlik Algılamaları, İstanbul: Çağlayan Kitap & Yayıncılık & Eğitim, 2018.
Erşen, Emre, Çelikpala, Mithat, “Turkey and the changing energy geopolitics of Eurasia”, Energy Policy, Sayı 128, s. 588-589.
Grigas, Agnia, The New Geopolitics of Natural Gas, Massachusetts: Harvard University Press, 2017.
Gündoğmuş, Yıldız Nevin, Gündoğan, Barış, Türkten, Ferdi, “Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bizim de yaptırımlarımız olacaktır”, AA: Politika, 20 Aralık 2019, olacaktir/1679274, (Erişim Tarihi: 20 Aralık 2019).
Högselius, Per, Red Gas: Russia and The Origins of European Energy Dependence, New York: Palgrave Macmillan, 2013.
Kısacık, Sina, Erenel, Fahri, “Doğu Akdeniz Güvenlik Algılamaları Bağlamında, Kalıcı Yapılandırılmış İşbirliği Savunma Anlaşması (The Permanent Structured Cooperation- PESCO) ve Enerji Güvenliği Meselelerinin Avrupa Birliği- Türkiye İlişkilerine Olası Yansımalarını Anlamak”, Türkiye Siyaset Bilimi Dergisi, Cilt: 2, No.1, 2019, s. 51-76.
Kısacık, Sina, Kaya, Furkan, “Russian Eurasianism versus American Within The Perspectives of Brzezinski and Dugin: A Case Study On The Recent Ukraine Crisis”, International Journal of Arts & Sciences, Vol.9, No.2, 2016, s. 161-185.
Kısacık, Sina, “Türkiye-Rusya Federasyonu İlişkileri”, Göktürk Tüysüzoğlu, Arda Özkan (der.), Soğuk Savaş Sonrasında Türkiye’nin Kafkasya ve Orta Asya Politikası, Ankara: Detay Yayıncılık, 2018, s. 133-222.
Kısacık, Sina, “21. Yüzyılda Avrasya Enerji Jeopolitiğinin Potansiyel Yeni Yıldızı Doğu Akdeniz’de Enerji Güvenliğinin Temel Parametreleri”, Hasret Çomak, Burak
Şakir Şeker (der.), Akdeniz Jeopolitiği Cilt I-II, Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık, 2019, s. 977-1015.
Kısacık, Sina, “Mevcut Katar Krizinde Buzdağının Görünmeyen Yüzü: Sıvılaştırılmış Doğalgaz (LNG).” Uluslararası Politika Akademisi, 15 Haziran 2017, gorunmeyen-yuzu-sivilastirilmis-dogalgaz-lng/ , (Erişim Tarihi: 17 Aralık 2019).
Örmeci, Ozan, Kısacık, Sina, “2002-2017 Döneminde Kıbrıs Sorunu ve Türk Dış Politikası: Gordion Düğümü Henüz Çözülemedi”, Serkan Kekevi, Ömer Kurtbağ (der.), Türk Dış Politikası (2000’li Yıllar), Ankara: Berikan Yayınevi, 2019, s. 69- 107.
Örmeci, Ozan, Kısacık, Sina, Rusya Siyaseti ve Rus Dış Politikası: Teorik Çerçeve- Tarihsel Arka Plan-Örnek Olaylar, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2018.
Özdemir, Volkan, Doğalgaz Piyasaları: Türkiye’nin Enerji Güveliği Üzerine Tezler, İstanbul: Kaynak Yayınları, 2017.
Özdemir, Volkan, Rusya’nın Kodları: Türkiye’de Rusya’yı Ararken, Rusya’da Türkiye’yi Bulmak, İstanbul: Kırmızı Kedi, 2018.
Şeker, Burak Şakir, “Deniz Enerji Güvenliği: Doğu Akdeniz’deki Güncel Gelişmelerin Jeopolitik Dengelere Etkisi / Maritime Energy Security: The Effects of the Current Affairs in the Eastern Mediterranean to the Geopolitical Balances”, Turkish Studies, Vol. 13, No.7, 2018, s. 207-228.
“TANAP Avrupa’ya bağlandı.”, Haber Global: Haberler / Ekonomi, 29 Kasım 2019, , (Erişim Tarihi: 19 Aralık 2019).
Temizer, Murat, “Küresel gaz ihracatında LNG’nin payı hızla yükseliyor.” AA Ekonomi, 17 Haziran 2019,
ihracatinda-lngnin-payi-hizla-yukseliyor/1506457, (Erişim Adresi: 17 Aralık 2019).
Toprak, Nuri Gökhan, “Yerel Talebin Karşılanmasından Enerji Stratejisine Türkiye’nin Enerji Dış Politikası”, Serkan Kekevi, Ömer Kurtbağ (der.), Türk Dış Politikası (2000’li Yıllar), Ankara: Berikan Yayınevi, 2019, s.693-714.
“Sibirya’nın Gücü devreye alındı.”, Enerji Günlüğü: Haberler / Doğalgaz, 2 Aralık 2019, ,
(Erişim Tarihi: 19 Aralık 2019).
“Türk Akım için geri sayım başladı”, TRT Haber: Ekonomi, 10 Aralık 2019, 445619.html, (Erişim Tarihi: 19 Aralık 2019).
“Türk Akım projesinde Rus doğalgazı Kıyıköy’e ulaştı.”, CNN Türk, 23 Ekim 2019, ulasti, (Erişim Tarihi: 10 Aralık 2019).
Zhou, Laura, “China and Russia may set up energy alliance, Moscow’s top envoy says.”, South China Morning Post, 12 Aralık 2018, may-set-energy-alliance-moscows-top-envoy-says , (Erişim Tarihi: 18 Aralık 2019).