AKP korku ve telaş içinde…
Önünü arkasını, ne getirip ne götüreceğini düşünmeden, şaşkın kararlar alıyor ve uyguluyor…
Biraz da muhalefetin sessizliğinden, pısırıklığından yararlanarak 19 yıldır siyasal İslamcı düzeni ülkemize yerleştirmeye çalışıyor.
Özellikle son yıllarda bu türden girişimleri ve çalışmaları yoğunlaştırdılar.
Şimdi daha pervasız, sorumsuz hareket ediyorlar.
Bu tür uygulamaları geçmişte iktidarlar çok yaptı.
Yanlış kararlar aldılar. Atatürk ilkelerine, Cumhuriyete, laikliğe ters girişimlerde bulundular.
Ama hep kendileri zararlı çıktı…
İktidarları acı ve hüsranla sonuçlandı…
Oy kaybetmeye başladıklarını sezdikleri andan itibaren baskı, zulüm yöntemine başvurdular, diledikleri gibi hareket ettiler. Yasa, kural tanımadılar.
AKP de şimdi aynı ortama girdi. Kafasına nasıl eserse öyle hareket ediyor.
Geçenlerde Ordu’nun Korgan İlçesi Kaymakamı Miraç Akbulut’u görevden aldılar.
Valilik, Akbulut’un, “Görevin sorumluluğu ile bağdaşmayacak şekildeki tutumu nedeniyle” görevinden uzaklaştırıldığını ileri sürdü.
Kaymakamın “Görevin sorumluluğu ile bağdaşmayan bu tutumu” neydi?
Çok kısa özetleyelim:
Cumhuriyet bayramı kutlamalarında “Atatürk’e, Atatürk ilkelerine ve devrimlerine, Cumhuriyete sahip” çıkmasıydı.
Peki, ne demişti? Ne söylemişti?
“Tarih açık bir şekilde göstermiştir ki büyük Türk milletinin bekasının (var olma yok olma- ölümsüzlük) ve çağdaş dünyada yerini almasının yegâne biçimi Cumhuriyettir.”
“Milletimize verilen bu büyük miras, her bir vatandaşı, devletin gerçek sahibi yapmıştır.”
“Devlet yönetimini ailelere, şahıslara, zümre ve bir sınıfa bırakmamış, toplumumuzu millet olma bilincine ulaştırmıştır.”
“Cumhuriyet sayesindedir ki bugün büyük bir millet ve devlet olmanın haklı gururunu yaşıyoruz.”
“Mustafa Kemal Atatürk’ün deyimiyle, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, müritler ve dervişler memleketi olamaz.”
“En hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.”
İşte size gerçek bir Atatürkçü kaymakam…
Gerçek bir Cumhuriyet yöneticisi… İlleri, ilçeleri böyle Cumhuriyet, bilim, demokrasi ve Atatürk aşığı aydınlarla doldurmak gerekir.
Ancak o zaman ülkemiz uygarlığı yakalar ve çağdaş ülkeler arasında yerini alır…
O yörede bulunan şeyhleri, Şıhları mollaları en çok kaymakamın Cumhuriyeti ve bilimi savunması; ülkemizin bir “Şeyhler, müritler ve dervişler memleketi olamaz” demesi rahatsız etmiş, hemen hakkında suç duyurusunda bulunmuşlardı.
Sonuç orta: Bir küçük azınlığın isteği üzerine Atatürkçü, Cumhuriyet kaymakamının işine son verildi.
Bu “Açığa alma olayı”, bir Atatürk düşmanlığının dışa vurulmasıdır.
Şeyh Saitlerin, Said Nursilerin, Derviş Mehmetlerin, Derviş Vahdetlerin torunları, bugün yine “fırsat bu fırsat” diyerek Cumhuriyete, cumhuriyet kurumlarına savaş açmıştır.
Hem Atatürkçü kesimlere bir gözdağı vermek hem de uygarlığa, bilime karşı çıkıp, tarikatları, tekkeleri savunmak onların genel yapısında, mayasında vardır…
Yobazlar, geçmişte neden Köy Enstitülerini kapatıp, köylünün eğitim ve öğretimini engellediler?
Neden halkımızın okumasını istemediler? Neden onun bilinçlenmesine karşı çıktılar?
Ve günümüzde, çağdaş eğitim kurumları yerine neden durmadan Kuran kursları açıyorlar? Ve neden Milli Eğitimden, sağlıktan önce en büyük bütçeyi diyanet işlerine ayırıyorlar? Hem de binlerce öğretmen işsiz güçsüz gezerken… Çocuklarımız çağdaş okullar beklerken…
Çünkü onlar yığınları ancak bir takım hurafelerle, boş inançlarla kendilerine bağlamakta, siyasal İslamcı politikalarla üzerlerinde egemenlik kurarak, sömürebilmektedirler.
Çünkü bilim dogmacılığa, değişmeyen inanç kurallarına karşıdır.
Hayatta tek gerçek yol gösterici bilim, fen olduğu zaman inanç, vicdanlara yerleşmek zorundadır.
Din Allah’la kul arasında kaldığı sürece sömürü kaynağı, afyonlama aracı olmaktan çıkar ve siyasal İslamcılara yaşam hakkı tanımaz.
Çağ dışı din bezirgânları için Mustafa Kemal şunları söyler:
”Bizi yanlış yola sevk eden habisler (soysuzlar), çok kere din perdesine bürünmüşlerdir. Tarihimizi okuyunuz, görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep bu din kisvesi altındaki küfür ve melanetten(kötülükten) gelmiştir.”
Atatürk’e göre en gerçek, en doğru tarikat ”Uygarlık tarikatı”dır. Dinsel tarikatçılık, ülkeleri ”yanlış yollara sevk eder”, çıkmazlara götürür. Çünkü dinlerin egemenlik kurduğu, şeriatla yönetilen toplumlarda akıldan, bilimden söz edilemez, ilerleme sağlanamaz.
Atatürkçü genç kaymakam işte bu doğruları, gerçekleri dile getirdiği için görevden alınmıştır. Ama halkımız iyi bilsin ki AKP’nin görevden alınma zamanına da az kalmıştır…
Bir yanıt yazın