YURTTAŞLAR YASASI( MEDENİ KANUN) VE ANKARA ADLİYE HUKUK MEKTEBİ
[“-Paşam, dedi Mahmut Esat, siz bizimle olduğunuz sürece yapamayacağımız hiçbir şey, başaramayacağımız hiçbir iş olamaz. Bakın size ne getirdim. Adliye vekili sıfatıyla yaptığım bir gezide bir tarlada korkuluklara asılmış olan bu ilâm, şerriye mahkemesince tebliğ olunmuş,
Evrak çantasını açtı, Arap abecesince eğri büğrü satırlarla yazılmış, sararmış bir belgeyi çıkardı. Bu bir mahkeme kararıydı. Kadı, şeriat adına mezruata, ekinlere zarar veren çekirgelere, fuzuli tecavüz ettikleri, haksız el attıkları yerden çekip gitmelerini emrediyordu.
-İş bu kadar vahimdir paşam. Halkın Cumhuriyeti, adaleti gökyüzünden indirip cumhuriyetin hâkimi eliyle, savcıları eliyle halka vermelidir. Çantasına eğildi, evrakların içinden bir iki belge daha aldı. Bakınız bunları vekâletimiz bir kitap halinde yayınlayacaktır ki artık Mecelle’nin anlaşılıp uygulanmasına imkân kalmadığı iyice anlaşılsın.
Masadakiler belgeleri elden ele dolaştırıyorlardı.
-Tamam, peki, dedi Mustafa Kemal. Hatırlar mısın, ben sana birkaç yıl önce bir soru sormuştum?
-Evet paşam, buyurunuz.
–Bütün bu kanunları çıkardın, yasaları yaptın, mahkemeleri kurdun diyelim. Peki, bu yeni mevzuatı uygulayacak hukukçuları nereden bulacaksın?
Mahmut Esat belli belirsiz gülümsedi. Paşa o zamanki yanıtı unutmuş olamazdı. Ayağa kalktı bütün heyecanıyla yanıtını yineledi:
–Bulmayacağım paşam, onları ben yetiştireceğim…
BENİM KAHRAMANIM!
Halkın çocuklarının, işçinin, çiftçinin, küçük esnafın çocuklarının hukukçu olabilmeleri için, bunların yatıp kalkacakları, karınlarını doyuracakları, ders çalışacakları bir yer gerekiyordu ama bütçede para yoktu. Sağdan soldan ödenek kırpıldı; Hukuk Mektebi’ne ayrılan ödeneğe “Leylî yurdu Masarifi” adıyla yeni bir fasıl eklendi.
Artık halkın çocukları Cumhuriyet’in savcıları, yargıçları olabilirdi. Oldular!
Hatta, Adnan Menderes gibi öğrenimleri yarım kalmış milletvekilleri de Hukuk Mektebi’ne kayıt yaptırıp okudular.
Birkaç çürük elma dışında tamamı cumhuriyetin laik hukukunun uygulayıcısı oldular.
AKP iktidarının savcı ve yargıçlarından söz etmiyorum burada. Onlar hakkında verilecek kararı tarihe bırakıyorum.
Savcı ve yargıçların kendisini karşılamaya gelmesine karşı çıkan ve onların ayağına giden Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’un savcılar hakkındaki sözleri çoktandır asıldıkları yerden indirildiler, kazındıkları mermerlerden silindiler:
“Cumhuriyet Savcıları! Meriç kıyısında çalışan Türk köylüsünün kaybolan sabanından tutunuz da bu davada yaşayanların uğrayacakları en ufak bir haksızlıktan, hatta Bingöl dağlarının ıssız kuytularında nafakalarını bekleyen öksüzlerin gözyaşlarından sizler mesulsünüz…”
Çağdaş hukkun temeelerini atan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Mahmmut Esat Bozkurt olmak üzere emeği olanları saygı ve sevgi ile anıyoruz.
05.11.2021 Cuma
Bir yanıt yazın