Arş. Gör. Mehmet Ali AK Bursa Uludağ Üniversitesi
Sovyetler Birliğinin dağılması ile sosyalist yönetim şekillerinin bulunduğu bölgelerdeki geçiş dönemleri farklı çatışma süreçlerine neden olmuştur. Bu çatışma bölgelerinden biri ise birçok milletin ve kültürün kavşak noktasını teşkil eden ve farklı dil, din ve geleneğin bir arada yaşamaya çalıştığı sürekli bir gerilim hattının bulunduğu Balkan bölgesidir. Özellikle, Yugoslavya Sosyalist Cumhuriyeti içerisinde bulunan devletlerin bağımsızlık mücadeleleri sonucu 1990’lı yıllarda savaşlar, müdahaleler ve sınır anlaşmazlıkları olmuş, bu durum Balkan bölgesinin en sorunlu süreci haline gelmiştir. Akabinde, Uluslararası kamuoyunun katkılarıyla, çatışmaların ve anlaşmazlıkların sona erdirilmesi için başlayan çözüm görüşmeleri Balkan devletleri için geçici bir yöntem olarak kalmıştır. Toplumların içerisindeki aşırı milliyetçi yapılanmaların tansiyonu arttırması ve etnik sınırların tekrar gündeme gelmesi ile birlikte Balkan devletlerinin birbiri toprağında hak iddia etmesi, sınır problemlerinin sürekli hale gelmesine sebebiyet vermiştir. Balkan devletlerinin tarihi sınır iddialarının bir amaç olarak devlet siyasetinde kullanılması Balkanların daha şiddetli bir çatışma alanı olabileceği algısını güçlendirmektedir. Özellikle, Sırbistan- Kosova sınır hatları egemenlik ve tanınma usullerine göre hak iddiası uluslararası aktörler tarafından güç mücadelesine dönüşmüştür. Bunun yanında, Sırbistan- Hırvatistan sınır anlaşmazlıkları ortasında kalan liberland bölgesi hala gündem konusu olmuştur. Bosna Hersek-Sırbistan ve Hırvatistan-Bosna Hersek arasındaki sınır problemleri tam anlamıyla çözülebilmiş değil, Yunanistan-Makedonya sınır hattında tarihten bu yana devam eden aitlik sorunu devam etmektedir. Sınırlar hangi koşullar gözetilerek oluşturulmuş? devletlerin sınır hatları üzerindeki iddiaları nelerdir? ve sorunların çözüm aşamaları nasıl ortaya konmuştur? Bu çerçevede, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından bu yana Balkanlarda sınırların değişimi, hukuki ve politik yansımaları ile analiz edilerek sınır problemlerinin nedenleri ve çözüm yolları incelenecektir.
Anahtar Kelimeler: Balkan, Sınır, Etnik Milliyetçilik, Toplum, Çatışma
ABSTRACT
The disintegration of the Soviet Union causes different conflict processes in the transition periods in the regions where socialist forms of governance. One of these conflict zones is the Balkan region, which is the crossroads of many nations and cultures and where there is a continuous tension line where different languages, religions and traditions try to live together. Particularly, as a result of the struggles of independence of the states within the Socialist Republic of Yugoslavia, wars, interventions and border disputes became the most problematic process of the Balkan region in the 1990s. Subsequently, with the contribution of the international community, the solution negotiations that started to end the conflicts and disputes remained a temporary method for the Balkan states. As the extreme nationalist structures within the societies increase the tension and the ethnic border problems are on the agenda again, Balkan states put in a claim for the territory of each other, this condition have led to the continuation of the border problems. The fact that the historical border claims of the Balkan states are effective in the state policy reinforces the perception that the Balkans may be a more violent field of conflict. In particular, the claim of sovereignty and recognition on the border lines of Serbia and Kosovo has been transformed into a power struggle by international actors. Furthermore, the Liberland region, which is in the midst of Serbia-Croatia border disputes, is still the subject of the agenda. The border problems between Bosnia and Herzegovina and Serbia and Croatia and Bosnia and Herzegovina have not been fully solved, the problem of belonging to the Greek-Macedonian border line has been continuing from past to present. What are the conditions about how border areas are established? What are the claims of states on border lines? and how are the solution stages of the problems revealed? In this context, the change of borders in the Balkans since the collapse of the Soviet Union, its legal and political reflections and also the causes and solutions of the border problems will be analyzed.
Key Words: Balkan, Border, Ethnic Nationalism, Society, Conflict
GİRİŞ
Yugoslavya federasyonu 1980’lerin sonlarına doğru çözülme sürecine girmiş ve 1992 yılında sosyalist ideolojinin uluslararası sistemde etkisini yitirmesi ile birlikte dağılmıştır. II. Dünya savaşı sonrasında yönetimi ele alan Joseph Tito’nun birleştirici etkisiyle ülke içerisinde gerek iktisadi gerek politik sorunlara çözüm üretilebilmiştir. Tito’nun 1980’de ölümü ile sorunlara karşı ülkesel bazda geliştirilen genel çözümleri sorgulatır hale getirmiştir. Böylece, ulusçuluk faaliyetleri kendi içerisinde birleştiricilik algısı kaybolduğunda toplumda hız kazanmaya başlamıştır. Yugoslavya Federasyonu topraklarında nüfus konusunda çoğunlukta olan uluslar bu topraklarda hak iddia etmeye başlamışlardır. Farklılıkların ön plana çıktığı mikro milliyetçilik akımları bütün Balkan bölgesini etkisi altına almıştır. (Emin, 2018)
Bu bölünmelerin tarihi arka planında oluşan sosyolojik ayrımlar günümüze etki doğuracak kadar keskin olmuştur. Doğu Roma (Bizans) imparatorluğu sınırının, Güney Slavlarının ortasından geçmesi ayrımın asıl sebebini oluşturmaktadır. Batı Roma topraklarında kalan güney Slavları, Romen Katolik Hristiyanlığı yapılarını günümüze taşırken örneğin; Slovenya ve Hırvatistan. Diğer taraftan, Doğu Roma (Bizans) sınırları içerisinde kalan bölgeler Ortodoks Hristiyanlığı kimliğini sahiplenmiştir. Ayrıca, 18 yüzyıldan I. Dünya savaşına kadar olan süreçte ayrımın Katolik tarafı Avusturya-Macaristan himayesinde hayatlarını sürdürürken, Ortodoks olan taraf ise Osmanlı himayesinde yaklaşık beş asır yaşamışken 18 ve 19. Yüzyıllarda, Ortodoks olan Çarlık Rusya tarafından milliyetçilik söylemleri ile kışkırtılarak bağımsızlık mücadelesini girmiş ve bağımsızlıklarını kazanmışlardır (Baltic, 2011: 110).
Bir bakıma, I. Dünya Savaşı eski Yugoslavya halkları açısından, Rus yazar Nikolay Yakovleviç Danilevskiy‘in 1871‘de yayınladığı “Rusya ve Avrupa” adlı kitabında bahsettiği büyük birliğin vücutlaşmış şeklidir (Armaoğlu, 2007:490). I. Peter’in kurduğu Belgrad merkezli Sırp-Hırvat-Sloven krallığı güney slavlarını birleştirmiş, ortak paydada hareket etmelerini sağlamıştır. Nitekim, içerisinde bulunan topluluklar Ortodoks-Katolik-Osmanlı ayrımını hala yaşamakta ve kimliklerini federe bir devlet olan Yugoslavya’nın üst kimliğini kabul ederek korumuşlardır. Her ne kadar Yugoslavya Federe devletinin sınırları etnik yapı farklılıkları üzerinden belirlense de her ulusun bulunduğu bölgelerde yine federe devletin içinde bulunan ulusların azınlıkları yaşamaktadır. Bu durum, halkların kendi yapılarını koruyucu bir davranış biçimi belirlemesine sebep olmuştur (İgnatiefe, 2000:142).
1974 anayasası ile coğrafi esasa göre örgütlenmiş biz öz yönetimsel örgütlenme belirlenmiş, buna göre sınırlar oluşturulmuştur. Fakat, Yugoslavya federal devletinin bölgeleri arasındaki ekonomik eşitsizlik, enflasyonun ve işsizliğin bütün bölgelerde artması devletin varlığının sorgulanmasına sebebiyet vermiştir. Ayrıca, Yugoslavya
Halk ordusunun halkın verdiği vergilerden aldığı özellikle Hırvatistan ve Slovenya’nın eleştirilerini sebebiyet vermiştir. Nitekim, Hırvatistan ve Slovenya merkezi hükümetten politik ve ekonomik sebebiyetlerden ötürü uzaklaşmaya başlamışlar, hatta kendi para birimlerini kamuoyuna tanıtmışlardır. Ekonomik istikrarsızlık, siyasi kargaşa ve toplumsal huzursuzluk, 1991 nisanında II. Dünya savaşından bu yana Yugoslavya’da gerçekleşen 900.000 kişinin katıldığı en büyük grevle sonuçlanmıştır (Keesing‘s Record of World Events, 1991).
Joseph Tito’nun ölümüyle artan huzursuzluk ve birleştirici olguların kayboluşu ile birlikte her bölge kendi yönetim mekanizmalarını kurmak istemiştir. Bunun akabinde, 1990’lı yıllarda Yugoslavya’yı ayakta tutan sosyalizm ideolojisinin çökmesi ile milliyetçi partiler ön plana çıkarak bağımsızlık taleplerinde bulunmuşlardır. Yugoslavya gibi sınırları etnik kimliklerle belirlenen bir federal devlette üst yönetimden gelen sert açıklamalar ve Yugoslavya yönetimini ele geçiren Miloseviç’in bağımsızlık isteyen bölgeleri Yugoslavya Halk Ordusu (YHO) ile bastıracağını dile getirmesi tansiyonu giderek yükseltmiştir.
Hırvatistan içerisinde bir etnik çatışma başlamış Yugoslav ordusu düzensiz Sırp birlikleri ile birlikte Hırvatistan’ı işgal etmiştir. Birleşmiş Milletler Koruma Gücü (UNPROFOR) tarafından bastırılan işgal sonrasında “Carefe Ateşkes Antlaşması” ile sonuçlanmıştır. Bu olay sonrasında Slovenya da tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan etmiştir (Ülger, 2016: 119). Akabinde, Bosna-Hersek’in bağımsızlık hareketleri 1995 Dayton antlaşması ile sonuçlanan ve sınırları belirlenen Bosna-Hersek-Sırbistan- Hırvatistan arasında bir savaşa dönüşmüştür (Kenar, 2005: 151). Bu çatışmalar hem antlaşmalarda ötelenen sınır hatlarının belirlenmesi hem de birbiri içerisindeki azınlıkların varlığı ile bir krize dönüşmüştür. Yugoslavya federal devleti dağıldıktan sonra devletlerin etnik nüfus çoğunluğuna sınır belirleme politikası günümüzde hala çözümlenemeyen krizlere sebebiyet vermiştir. Yeni kurulan bağımsız devletlerdeki azınlıkların durumu, göç ve nüfus koşullarına göre sınırların değişme ihtimalinin mevcut oluşu ve antlaşmaların savaş veya çatışma koşullarına göre sınırları belirlemesinden dolayı devletlerin sınır konusunda hak talebinin devam etmesi gibi nedenlerden dolayı sınır uyuşmazlıkları gerçekleşmiştir. Problemin çözümü ya devletler arasında ikili bazı mutabakat usulleriyle ya da uluslararası örgütlerin arabuluculuğu vasıtasıyla olmuştur.
Sınır problemlerinin çözümü hem sosyal hem hukuki anlamda Balkan devletlerinin çatışma unsurlarının tekrar alevlenmemesi ve başta Avrupa Birliği ardının diğer Uluslararası Örgütlere dahil olma bakımından hayati bir öneme sahiptir. Uluslararası hukuk tarafından korunan sınırların taraf olan devletlerin ortak kabulleriyle birlikte çatışma unsurları en aza indirilerek, ekonomik, sosyal ve güvenlik konularında egemen devletlerin ilişki ve iş birliği süreci başlayacaktır. Böylece, Balkan birliği veya çatışmasız Balkan bölgesi gibi noktasal söylemlerle sürecin barış ve huzur açısından bir gelişim göstereceği aşikardır. Avrupa Komisyonu başkanı Jean-Claude Juncker 2017 yılında bir demecinde “Batı Balkan ülkeleri Avrupa Birliği’ne girmek
istiyorlarsa ilk önce aralarındaki sınır problemlerini çözmeleri gerekiyor” ifadelerini kullanmıştır (European Commision, 2018). Bunu dikkate alan Balkan ülkeleri sınır problemlerinin çözümü noktasında ikna ve onay sürecine girmişlerdir.
Sınır problemlerinin çözümü noktasında hangi sınır problemlerinin olduğu? Bu problemlere devletlerin bakış açıları, antlaşmalar ve hukuksal nitelikleri, sosyolojik etmenler gibi faktörlere bakılarak sınır problemlerinin çözüm aşamaları ve hangi sınırların çözüldüğü veya çözülmekte olduğu da incelenerek bir model oluşturur mu yoksa oluşturamaz mı sorularıyla bildiri tam metnini çerçevelenecektir.
SIRBİSTAN-KOSOVA ARASINDAKİ BÖLGESEL EGEMENLİK SORUNU VE SINIR PROBLEMİ
Yugoslavya Federasyonu’nun dağılma süreci ile birlikte Sırbistan’ın içerisinde etnik Arnavut çoğunluğu olarak bulunan Kosova bölgesi 1990 yılında bağımsızlığını ilan etmiştir. Fakat 1974 Yugoslav anayasasına aykırı olarak kabul edildiğinden Belgrat yönetimi bu durumun yasadışı olduğunu bildirerek girişimi tanımadı ve askeri güçleri Arnavut halkına baskı unsuru olarak kullandı. 1998 yılında ise ABD ve Avrupalı müttefikler baskıların ve çatışmaların son ermesine yönelik bir ültimatom verdi. Ültimatom, Sırp lider Miloseviç tarafından kabul edilmedi ve NATO tarafından müdahale gerçekleşti. Böylece, süreç içerisinde Miloseviç’in güçlerini geri çekmesi ile beraber Kosova NATO ve BM himayesine geçti. BM öncülüğünde 2006 yılında Kosova’nın bağımsızlık süreci başlatıldı ve Kosova meclisinin aldığı karar ile 17 Şubat 2008 tarihinde Kosova bağımsız devlet olarak BM ve Avrupa Birliği tarafından tanınarak bağımsızlığını ilan etmiştir. Fakat, diğer taraftan özellikle Rusya ve Sırbistan tarafından tanınmayarak egemenlik ve sınır probleminin çözülmesi gereken önemli bir aşama olduğu ortaya çıkmıştır (TASAM, 2008).
2011 yılı itibariyle Sırbistan-Kosova arasındaki ilişkiler normalleşme sürecine girmiştir. Bu süreçte, Avrupa Birliği’nin dahil olduğu bir antlaşmalar dizisine girilmiştir. Bu süreçte, Sırbistan ve Kosova aralarındaki sınır problemlerini çözmek için bir araya gelmiş çözüm önerileri ile kriz aşılmaya çalışılmıştır. 10 Aralık 2012 yılında, Sırbistan ve Kosova başkanları sınır problemleri ile ilgili Brüksel’de bir antlaşma imzalamıştır. Avrupa Birliği’ne aday ülke konumunda olmasından dolayı ve toplumsal, ekonomik ve siyasal anlamda belli standartlara ulaşmış olduğu için Sırbistan için sürecin ciddi bir krize dönüştürülmeden noktalanması önemli bir konu olmuştur (BBC, 2013). 6 Şubat 2013 yılında ise dönemin Sırbistan başkanı Tomislav Nikolic ve Kosova başkanı Atifete Jahjaga Kosova bağımsızlığını elde etmesinden bu yana ilk defa aynı masada görüşmüşlerdir (Balkaninsight, 2013).
19 Nisan 2013 tarihinde iki hükümet yetkilileri Brüksel antlaşmasını imzalamışlardır. Bu antlaşma ile Avrupa Birliği’ne giriş koşulları sağlanmaya çalışılmıştır. Fakat, özellikle sınır bölgelerinde bulunan azınlıklar için problemler devam etmektedir. Örneğin, Kosova’nın içerisinde bulunan özellikle Kuzey Kosova’da bulunan
Mitrovica, Leposavic, Zvecan ve Zubin Potok bölgeleri Sırp azınlığın bulunmasından dolayı Brüksel anlaşmasının dışında tutulmuştur. Bunun yanında, Preşevo Vadisi ise Sırbistan’a bağlı fakat Arnavut azınlıkların yaşadığı ve Sırbistan Arnavutlarının kültürel merkezi olarak kabul edilen bir bölgedir (Voanews, 2018).
Brüksel antlaşmasının getirdiği normalleşme süreci Ocak 2018’de Kuzey Kosova’daki Sırp kökenli politikacı Oliver Ivanoviç’in öldürülmesi sonrasında sekteye uğradı. Sırbistan Cumhurbaşkanı Alexandar Vuciç, olayı “terör eylemi” olarak nitelendirdi. Aynı yıl, Vuciç mevkidaşı Kosova Cumhurbaşkanı Haşim Taki ile Kosova’nın kuzeyinde, yoğunlukla Sırp nüfusun yaşadığı 4 belediyenin sınırlarının kaydırılması için bir araya geldi. Aynı yıl, Kosova’nın egemenliğini şartlı sınır değişikliği ile kabul etme yolunda adımlar atıldı. İngiltere’nin Kosova Büyükelçisi Ruairi O’Connell, Mayıs 2019’da yaptığı bir açıklamada “sınır konusunda bir anlaşma yapmak için her iki tarafın da istekli olduğunu ancak bunun zaman alacağını, tarafların hazırlanıp halkla konuşmaya ve masada ciddi bir şekilde görüşmeye ihtiyacı var” dedi (Euronews,2019).
Sırbistan ve Kosova arasındaki normalleşme süreci sınır problemleri çözülmeden sürekli sekteye uğrayacağı görülmektedir. Avrupa Birliği’nin tarafları ikna çabaları bölgenin istikrar ve güvenliği için bir etki gösterse de bölgenin diğer bileşenleri sürecin nihai bir şekilde sonuca bağlanmasını geciktirmektedir. Brüksel antlaşması sürecinde, sınırların çoğunlukta olan etnik nüfusa göre tekrar çizilmesi hem Sırbistan’ın Kosova’yı tanıyarak Avrupa Birliği şartlarına biraz daha yaklaşmasını hem de Kosova’nın tanınma probleminin çözülmesi noktasında bir yol kat edeceği düşünülmektedir.
SIRBİSTAN-BOSNA-HERSEK SINIR SORUNU
Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic ile Bosna-Hersek Dışişleri bakanı Igor Crnadak, “Sırbistan ile Bosna-Hersek arasında 1992-1995 arasındaki savaş sona erdiğinden beri ciddi sınır problemleri kalmamıştır, sınırlar Dayton antlaşmasına göre düzenlenmiştir” ortak açıklamasını yapmışlardır. Fakat, yine de bazı sınır uyuşmazlıkları hala belirsizliğini korumaktadır. Bunlardan birincisi, Drina nehrinde yapılan hidroelektrik santralinin kollarında bulunan güç istasyonlarının bulunduğu “Zvornik” ve “Bajina Basta” bölgeleridir. Bu bölgeler Yugoslavya dağılmadan önce 1976 yılında yapılan Belgrad-Bar tren hattının üzerinde bulunmaktadır. Sırbistan’ın Priboj belediyesini ve Bosna-Hersek’in Rudo belediyesini kapsayan yaklaşık olarak 40 kilometrekarelik bu uyuşmazlık hala çözülmeyi bekleyen bir sorundur (B92, 2018). Uyuşmazlığın çözülebilmesi için ilk talep; Belgrad tren hattının yaklaşık 12 kilometresinin Bosna-Hersek sınırlarında bulunması ve bu bölgenin Sırbistan’a bırakılması, ikinci talep; sınırda bulunan Rudo belediyesi ile Stripci bölgesi konumları gereği Belgrad demiryolunun güzergahında bulunmasından bundan dolayı Sırbistan’ın hak talep etmesi krizi tırmandırmıştır. Bosna-Hersek dışişleri bakanı
Crnadak “bölgesel değişim” ile ilgili taleplerin değerlendirildiğini ve çalışmaların sürdüğünü belirtmiştir (Europeanwesternbalkans, 2018).
Sırbistan ve Bosna-Hersek arasındaki bölge değişim talebi etnik nüfus mübadelesi gibi durumlar gibi sosyal gerekçeler belirtmediğinden ve ulaşım gibi nedenleri içermesinden dolayı kriz büyümemiş tarafların bu konuda bölgesel değişim ve ekonomik uzlaşı gibi taleplerle süreci sonlandırmaya yakın oldukları görülmektedir.
SIRBİSTAN-HIRVATİSTAN SINIR SORUNU
Sırbistan ve Hırvatistan arasında Tuna nehri üzerinde yaklaşık 140 metrekarelik bir alanda sınır uyuşmazlıkları bulunmaktadır. Bu uyuşmazlıklar, Hırvatistan’ın Baranja bölgesinde ve Sırbistan’ın Backa bölgesini kapsamaktadır. Uyuşmazlığın 30 kilometrekaresi Hırvatistan tarafındayken yaklaşık 100 kilometresi Sırbistan tarafının belli bölgelerindedir. Bu bölgede bulunan uyuşmazlığın kökleri 1945 yılına kadar dayanmaktadır. Fakat, Yugoslavya Federal Cumhuriyeti’nin getirmiş olduğu bütünleşik yapı sınır problemlerinin bir krize dönüşmesini engellemiştir. 1991 yılında bağımsızlık süreci oluştuğunda tekrar sınırların nasıl belirlenmesi gerektiği bir kriz halini almıştır. 27 Ağustos 1991 tarihinde kurulan Yugoslavya Barış Konferansı Tahkim Komisyonu kurulmuştur. Bu komisyon Yugoslavya’dan bağımsızlığını ilan devletlerin aralarındaki ikili sorunları çözmek için kurulan ve Avrupa Ekonomik Topluluğu tarafından desteklenen bir komisyondur (Balfour, Bašić, 2010). Müzakereler devam etse de gerek 1992-1995 yılları arasında Sırbistan-Hırvatistan savaşı gerekse çözümlenmemiş daha ciddi sorunların varlığı sınırların taraf devletlerin askeri güçlerinin karşı karşıya kaldığı çözümlenememiş bir ortam bırakmıştır. Nitekim, 28 Temmuz 2002 yılında sınırın Hırvatistan tarafındaki Vugovar-Srjem ile Sırbistan tarafında bulunan Backa Planka belediyelerinin başkanlarını taşıyan tekneye Yugoslavya ordusu tarafından ateş açılmıştır. Olay sonrası yaşanan krizin maliyetinin ağır olacağı hissedildiğinden 2006 yılında Sırp ordusu sınırdan çekilmiş ve yerine sadece polis gücünü bırakmıştır (Krešimir, 2006).
2000 yılında sınır sorununu çözmekle görevli bir komisyon kurulmasına rağmen komisyon 2010 yılına kadar bir ya da iki kez toplanabildi. 2010 yılında Hırvatistan’ın Apatin bölgesinde bir liman inşa etmek istemesi krizin tekrar açığa çıkmasına neden oldu. Hükümetler arası komisyon bu sorun için Nisan 2010 tarihinde tekrar bir araya geldi fakat anlaşmazlıklar çözülemedi. Hırvatistan ve Sırbistan Avrupa Birliği şartnamelerini sağlamak için sorunun çözülmesi noktasında gayret göstermekteydi. Çünkü, sorunun Avrupa Birliği’ne katılım koşullarına engel olmasını her iki tarafta istememekteydi. Sorunlar devam etmesine rağmen Hırvatistan Avrupa Birliği’ne 1 Temmuz 2013 yılında üye olmuş, fakat Sırbistan için sınır problemleri üyelik için engel teşkil etmiştir. Hırvatistan, sınır uyuşmazlıklarının Avrupa Birliği ortak uzlaşı komisyonu ile çözülmesi gerektiğini savunmuştur. Sırbistan ise bu komisyonun Sırbistan aleyhinde çözüm oluşturacağı görüşündedir (Krešimir, 2006). Hırvatistan kendi tarafındaki uyuşmazlıkları tarafsız bölge olarak ilan ederek çözmüş Avrupa Birliği standartlarını sağlamıştır. İlk tarafsız bölge 2006 yılında imzalanan her iki tarafa da ait olmayan Vukovar adası antlaşmasıdır. Bu adaya yılda yaklaşık 200.000 turist ziyarette bulunmaktadır. Diğer taraftan, 2015 yılında tarafsız ve bağımsız bir mikro devlet olarak ilan edilen Liberya bölgesi 7 kilometrekarelik alanda şu anda tampon bölge olarak sınırların ayrışmasını korumaktadır. Bir Çek Cumhuriyetli siyasetçi ve aktivist olan Vít Jedlička tarafından 13 Nisan 2015 tarihinde kurulan Liberland kendi anayasasını ve vatandaşlık süreçlerini oluşturmaktadır. Birleşmiş Milletler’in tampon bölgesi olan bu bölge Vatikan ve Monaco gibi Avrupa’da küçük bir ülke olmaya hazırlanmaktadır. Liberland cumhurbaşkanı olan Vít Jedlička, ilan edilen mikro ülkeye alınacak vatandaşların; hiçbir ırkçı, komünist, radikal İslamcı gibi aşırıcı grup düşüncesine sahip olmaması gerektiğini vurgulamıştır (McKirdy, 2015).
KARADAĞ VE BOSNA-HERSEK SINIR SORUNU
Karadağ ve Bosna-hersek arasındaki en önemli sınır problemi Sutorino bölgesidir. Bu bölge Bosna-Hersek devletinin açık denizlere ulaşabildiği iki geçitten birisidir. O yüzden stratejik önemi oldukça fazladır. Sutorina bölgesi yaklaşık olarak 75 kilometekarelik bir alana sahip olmasıyla birlikte ve içerisinde 6 köy bulunmaktadır. Sutorina, 1947 yılına kadar Bosna-Hersek federe devleti sınırları içerisinde bulunmaktaydı fakat,.1947 yılında herhangi bir uluslararası antlaşma, referandum veya plesibit olmaksızın gizli bir antlaşma ile bölge Karadağ’a verilmiştir. Günümüzde bölgenin stratejik konumu Bosna-Hersek için tek denize çıkış yolu olduğundan daha da önemli hale gelmiştir (Hoş,2012:4).
2000’li yıllarda Bosna-Hersek tarafında birçok hükümet ve hükümet dışı örgüt ile Sutorina bölgesinin Karadağ’a verilişinin hiçbir resmi antlaşma hükmü olmadığını ifade etmiş fakat Karadağ bu algıya karşı çıkmıştır. Fakat 2015 yılına kadar Bosna- Hersek meclisi aldığı kararlarda bölgenin Bosna-Hersek’e ait olduğunu sürekli belirtmiş ve çatışma olasılığının gündeme gelmesine yol açmıştır. Bosna-Hersek, Surtino bölgesinin egemenliğini 1878 Berlin Kongresinde alınan kararlara dayandırmaktadır. Kongre’ye göre bölge Bosna-Hersek’in sınırları içerinde bulunmaktadır, fakat 1947 yılında ikili antlaşma ile Karadağ’a bölgenin verilmiş olması belgelerle kanıtlanmıştır. Bütün bunlar üzerine, her iki ülkenin Avrupa Birliği ve NATO’ya aday ülkeler olduklarından tarihi sınır probleminin çözülmesi taraftarıydı. Bölge ile ilgili son 1947 antlaşması Karadağ’da olduğunu ortaya çıkardığı için Bosna-Hersek’te uluslararası toplum baskılarına dayanamayarak bölgenin Karadağ’a ait olduğunu kabul etmiştir (Dodig,2006). Karadağ Başkanı Filip Vujanoviç ile Bosna-Hersek Başkanı Dragan Covic, Viyana’nın Tivat kasabasında 26 Ağustos 2015 tarihinde bir araya gelerek antlaşmayı imzalamış ve sorun güncel olarak çözülmüştür. Bu antlaşma, 20 Nisan 2016 yılında onaylanarak sınır problemlerinin sorunsuz çözümü noktasında Balkanlarda imzalanan ilk sınır antlaşması olma özelliğini taşımaktadır. Bu anlamda, hala çözülmeyi bekleyen ve yeni doğabilecek sınır problemlerine getirilebilecek bir model özelliği taşımaktadır (Balkaninsight,2015).
SLOVENYA VE HIRVATİSTAN SINIR SORUNU
Slovenya ve Hırvatistan Yugoslavya’dan bağımsızlık yolunda beraber hareket etmiş din ve etnik olgulara bakıldığında ortak geçmişe sahip iki Balkan ülkesidir. Yugoslavya Federal Cumhuriyeti’nden bağımsız olduktan sonra sınır problemleri gündeme gelmiştir. Bu noktada, Yugoslavya Barış Konferansı Tahkim Komisyonu bağımsız devletlerin aralarındaki sorunları çözmek amacıyla görevlense de ikili uzlaşı olmadan sürecin tamamlanması zor gözükmekteydi. Zagreb, Slovenya ve Hırvatistan’ın kara sularının sınırın eşit mesafede olması gerektiğini savunurken Slovenya böyle bir durumun Slovenya’nın uluslararası geçişine mâni olacağını iddia etti. Söz konusu sorun Dragonja Nehri kıyısında toprak sınırını ve Piran Körfezi’ndeki deniz sınırını içermektedir. 1993 yılında Hırvatistan’ın, Dragonja nehrinin kıyısında, Skrilje Koyu’ndaki sınır geçiş noktasının genişletilmesi ile ortaya çıkmıştır. Çünkü, bu adım ile Hırvatistan’ın sınır geçiş noktasını genişletmesi karasularının sınırlarını kendi lehine değiştirmiştir. Bunun üzerine, Slovenya 1994’te Skrilje Koyu’da dahi olmak üzere Piran Körfezi’ndeki koylar üzerinde yasa çıkarmıştır. Slovenya bu konuda, Dragonja kıyısındaki bölgelerde Sloven nüfusunun çoğunlukta olduğunu ifade ederek BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin 74. Maddesinin “Sahilleri bitişik veya karşı karşıya bulunan devletler arasındaki münhasır ekonomik bölgenin sınırlandırılması “ilkesine dayanarak bir hak aram girişiminde bulunuyor. Hırvatistan ise aynı ilkeye dayanarak karasuları sınırların eşit olarak paylaştırılması gerektiğini savunuyor. (Diplomatik Gözlem, 2012)
2001 yılında başlayan sorun Slovenya’nın Piran Körfezi’nin %80’ini alarak Hırvatistan’a sadece 4 ada bırakmasıyla sonuçlanan bir anlaşma Başbakanlar tarafından imzalandı. Fakat, Hırvatistan meclisi bu anlaşmayı imzalamadılar. Sınır sorunu nedeniyle AB müzakereleri ertelenen Hırvatistan Adriyatik Deniz’indeki bölgesini “Koruma Altında Ekoloji ve Balıkçılık Bölgesi” olarak değiştirdi. Fakat sorun çözülmedi hatta daha da derinleşerek devam etti. Kasım 2009 tarihinde 18 yıldır süregelen sorunu çözmek için Hırvatistan ve Slovenya “hakemlik anlaşması” imzaladılar. Hakemlik anlaşmasının avantajı; taraflar hakemi birlikte seçebiliyor ve hakem iki tarafın ortak çıkarı doğrultusunda bir karar verebileceği ve hukuki sürece göre daha hızlı bir çözüm yolu olmasıdır. Süreç devam ederken, sınır sorunlarından dolayı Avrupa Birliği’ne girme yolunda Slovenya tarafından veto edilen Hırvatistan sorunun bir an önce bölgesel barışın sağlanması ve istikrar sürecine kavuşulması için şart olarak görmektedir. Hırvatistan’ın birçok Balkan ülkesiyle sınır problemi olmasına rağmen Slovenya’nın sadece Hırvatistan ile olması Zagreb’i zor duruma sokmuştur. Bütün bunlara rağmen, Hırvatistan 1 Temmuz 2013 tarihinde Avrupa Birliği’ne üye olmuştur. Böylece, süreç sadece iki devletin sorunu değil Avrupa Birliği içerisinde çözümlenmesi gereken bir soruna dönüşmüştür (Diplomatik Gözlem, 2012).
2014 yılında başlatılan “Hakem anlaşması” hukuki süreci daha önce Uluslararası hukuk mekanizmalarında görev almış hâkim Jernej Sokolec ve Slovenya hükümeti
temsilcisi Simona Drenik arasında geçen telefon görüşmesi nedeniyle durmuştu. Sloven hâkim Sokolec, Slovenya’nın talep ettiği üzere Piran körfezinin %75’ini Slovenya’ya vermeyi düşündüklerini dile getirmişti. Bu telefon görüşmesi, Hırvatistan’ın Hakemlik Anlaşmasından çekilmesine sebep olmuştur. Slovenya bu olay sonrasında Hırvatistan’ın Avrupa Birliği üyeliğini bloke etme yoluna gitmesini neden olmuştur. Son olarak, 29 Haziran 2017 tarihinde Lahey’deki Uluslararası hakemlik mahkemesi Piran körfezinin büyük bir kısmını Slovenya’ya vererek Hırvatistan’ın itirazlarına rağmen süreci sonlandırmıştır (Total-Slovenia-News, 2019).
SONUÇ:
Balkanlar bölgesinin çeşitli yerlerinde hala çözümlenememiş problemler Balkanların istikrarına bir tehdit oluşturmaktadır. Bu problemlerin nedenleri ise geçmişten günümüze uzanan aşılamamış birtakım anlaşmazlıkları içermektedir. Bu anlaşmazlıklar; etnik nüfusun dağılımı, coğrafya, hukuksal uzlaşı, jeopolitik kaygılar, bölgesel güç istenci, sınırlar vs. üzerinde yoğunlaşmıştır. Temelde problemlerin aşılması anlaşmazlıkların hukuksal süreçlere sokularak bir uzlaşı kültürü ile çözümlenmesidir. Bu noktada devletler ikili anlaşmalar, hakem anlaşmaları, Uluslararası Adalet Divanı ve Avrupa Birliği Ortak Uzlaşı Komisyonu gibi kurumlar ile anlaşmazlıkları çözmeye çalışmaktadırlar. Bu noktada sınır problemleri Balkan devletlerinin aşması gereken anlaşmazlıkların en önemlilerinden biridir. Nitekim, sınır problemlerinin aşılması hem bölgede istikrarın sağlanmasında önemli bir rol oynayacak hem de uluslararası kurumların bölgedeki devletler ile ilişkilerinin gelişmesine yardımcı olacaktır. Çünkü sınır anlaşmazlıkları uluslararası kurumların bölge devletlerini içlerine dahil etmesi için engel teşkil etmektedir. Dolayısıyla, Balkan devletleri için uluslararası kurumlarda bulunmaları statüleri için önem arz etmektedir. Bu yüzden, devletler çözüm noktasında istekli davranmaktadırlar. Bazı sınır sorunları etnik nüfustan kaynaklıyken bazıları coğrafya bazıları ise denizin paylaşılması ile alakalıdır. Her sorunun çözümü bir model oluşturmaktadır. Bu modeller uluslararası hukuk dayanakları ile çözümlenerek farklı bölgelerdeki sınır anlaşmazlıklarına örnek teşkil edebilmektedir. Sürecin nihai barışa dönüşmesi ancak uzlaşı kültürünün hukuksal dayanaklarla ileriye dönük kalıcı esasların belirlenmesi ile olacağı görülmektedir.
Kaynakça
Armaoğlu, Fahir. 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi(1789-1914). İstanbul : Alkım Yayınevi, 2007.
B92. Serbai-Bosnia border: What’s contentious; what Serbia wants. 2018. 02672.
Balfour, Rosa. A bridge over troubled borders: Europeanising the Balkans.
Brussels: European Policy Centre, 2010.
Balkaninsight. Montenegro, Bosnia to Sign Border Agreement. 2015. 08-17-2015/.
Baltic, Nina. Report on the Theory and Practise of Human and Minority Rights under the Yugoslav Communist siystem. Bolzano: European Academy, 2011.
BBC. Serbia and Kosovo reach EU-brokored landmark accord. 19 Nisan 2013. .
Commission, European. Strategy for the Western Balkans . Strasbourg: European Union, 2018.
East, Roger. Keesing’s Record of World Events. Cambridge: Longman, 1991. Emin, Emin. Balkanlar’da Etnik Sınırlara Göre Toprak Değişimi Tartışmaları.
İstanbul: İnsamer, 2018.
Euronews. Kosova polisinin operasyonuyla yeniden gerilen ilişkiler: Sırbistan- Kosova çekişmesinin tarihi. 2019. polisinin-operasyonuyla-yeniden-gerilen-iliskiler-sirbistan-kosova-cekismesinin-tar .
Europeanwesternbalkans. Serbia-BIH border demarcation: A contentious matter? tarih yok. demarcation-contentious-matter/.
gözlem, Diplomatik. Sınırsız Sınır Anlaşmazlığı. 2012. .
HOŞ, Bekir Yükseliş. «BOSNA HERSEK SİYASİ COĞRAFYASINDA GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KIYI SINIRINDAKİ DEĞİŞİMLER VE DENİZE
ÇIKIŞ SORUNU.» The Journal of Academic Social Science Studies, 2012: 721-741.
İgnatiefe, Michael. Sanal Savaş Kosova ve Ötesi. İstanbul Yayınları: Everest Yayınları, 2000.
Insight, Balkan. Kosovo, Serbia Presidents Hail Outcome of Talks”. 19 April 2013. normalise-relations/.
Kenar, Nesrin. Bir Dönemin Perde Arkası Yugoslavya. Ankara : Palme Yayıncılık, 2005.
McKirdy, Euan. Liberland: Could the world’s newest micronation get off ground? 9 March 2016. micronation/index.html.
News, Voa. Kosovo President: Defining Borders Will Help Solve Disputes With Serbai. 2018. will-help-solve-disputes-serbia.
TASAM. Kosova’nın Bağımsızlığı: Sürecin Tarihsel Analizi. İstanbul: TASAM, 2008.
Total-Slovania-News. A Timeline of the Slovenia-Croatia Border Dispute. 2019. croatia-border-dispute.
Ülger, İrfan Kaya. Yugoslavya Neden Parçalandı. Kocaeli: Umuttepe Yayınları, 2016.
Zabec, Kresimir. Srpska vojska povukla se s granice s Hrvatskom. 17 October 2012. .
Bir yanıt yazın