İran’ın Balistik Füze Sistemlerine Sahip Olma Stratejisi Kapsamındaki Güncel Gelişmelerin Analizi
Dr. Yeşim Demir ANKA Enstitüsü
Dr. Öğr. Üyesi Ali Burak DARICILI Bursa Teknik Üniversitesi
İran, 1970’lerden bu yana milli füze programını geliştirmeye çalışmaktadır. 1979 İran Devrimi öncesinde de balistik füze programı için gerekli teknolojiye sahip olan İran, Devrim sonrasında Batı ile bozulan ilişkileri nedeniyle bahse konu teknolojilere erişmekte zorlanmaktadır.
İran, 1980-1988 İran-Irak Savaşı döneminde uzun menzilli füze kapasitesini önemli ölçüde artırmış, günümüze gelinceye kadar da birçok füze projesini hayata geçirmiştir. Her ne kadar İran tarafından dünya kamuoyuna zaman zaman test edilen füzeler ile ilgili haber ve görüntüler servis edilse de bu sistemlerin ne kadarının gelişmiş kapasite, menzil ve donanıma sahip olduğu bilinmemektedir.
Balistik füze sistemleri olan bir devletin, ülkesine yönelik saldırılara karşı ciddi bir caydırıcılık unsuruna sahip olduğu açıktır. İran’ın günümüzde sürdürmekte olduğu nükleer programı ile balistik füze programı birbirleriyle uyumlu bir şekilde geliştirilmektedir. Bu durum da Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve müttefiklerinin Ortadoğu’daki çıkarları için tehdit oluşturmaktadır. Bununla birlikte bahse konu bu füze sistemleri zaman zaman İran ile irtibatı olan radikal Şii milisler ve gruplar tarafından da Ortadoğu’da çatışma bölgelerinde kullanılmaktadır.
Sonuç olarak bahse konu bilgiler kapsamında, bu çalışmada İran’ın ülke savunmasının temini ve Şii rejiminin geleceği açısından hayati öneme sahip olan uzun menzilli füze sistemleri geliştirmeye yönelik stratejisi analiz edilecektir. Bu analiz dahilinde ise İran’ın tüm ambargo ve uluslararası tepkilere rağmen bahse konu milli füze programını geliştirmekten vazgeçmeyeceği iddiası savunulacaktır.
Anahtar Kelimeler: İran, Uzun Menzilli Füze Sistemleri, Caydırıcılık, Strateji, Ortadoğu
THE ANALYSIS OF CURRENT DEVELOPMENTS IN IRAN’S STRATEGY TO HAVE BALLISTIC MISSILE SYSTEMS
Iran has been trying to develop its national missile program since the 1970s. Iran, which had the essential technology for the ballistic missile program before the Iranian Revolution of 1979, has difficulty in accessing these technologies due to its deteriorating relations with the West after the Islamic Revolution.
Iran significantly developed her long-range missile capacity during the 1980-1988 Iran-Iraq War, and has implemented many missile projects until today. Although news and images about the missiles tested from time to time by the world public are served by Iran, it is not known how many of these systems have improved capacity, range and equipment
It is clear that a state with ballistic missile systems has a serious deterrent against attacks on its country. The ballistic missile program, which is inseparably intertwined with Iran’s current nuclear program and plays an important role in defense strategy, poses a threat to the interests of the United States and its allies in the Middle East. However, these missile systems are sometimes used by radical Shiite militias and groups in contact with Iran in conflict zones in the Middle East.
It is clear that a state with ballistic missile systems has a serious deterrent against attacks on its country. Iran’s current nuclear program and the ballistic missile program are being developed in harmony with each other. This poses a threat to the interests of the United States (USA) and its allies in the Middle East. However, these missile systems are sometimes used by radical Shiite militias and groups in contact with Iran in conflict regions in the Middle East.
As a result, this study will analyze the strategy of Iran to develop balistic missile systems, which are vital for the provision of national defense and the future of the Shiite regime. In this analysis, it also will be argued that Iran will not give up developing its national missile program despite all the embargo and international reactions.
Keywords: Iran, Ballistic Missile Systems, Deterrence, Strategy, Middle East
GİRİŞ
Ortadoğu’nun güvenlik ortamı bölge devletlerini askeri yeteneklerini ve kaynaklarını genişletmeye itmektedir. Ortadoğu, bölgesel kriz ve düşmanlıkların süregeldiği bir coğrafyadır. Bölgede, istikrarsızlık ve çatışma olasılığı oldukça fazladır. Böylesi bir ortamda bölge devletlerinin silahlanma ve askeri yeteneklerini geliştirme yoluna gitmesi kaçınılmazdır.
Duruma İran açısından bakıldığında, bölgede İsrail’in ve ABD’nin özellikle hava kuvvetleri alanında üstünlük kurmaya çalışması, İran’ın füze çalışmalarına yönelmesinin temel nedenlerinden biri olduğu ileri sürülebilir. İran, dönem dönem askeri alanda yaptırımlarla karşı karşıya kalırken, bölgesel tehditlere karşı da stratejik bir öncelik olarak füze teknolojisine yönelmiştir. Dolayısıyla bu teknolojilere sahip olmak, İran için ciddi caydırıcılık imkan ve kapasitesi de yaratmaktadır.
İran’ın sahip olduğu füzeler, Ortadoğu’da en etkili ve uzun menzilli füzeler arasında yer almamakla birlikte, bölgede sayı ve çeşitlilik açısından en önde gelen sistemler arasındadır. Bu itibarla da Ortadoğu’da İsrail ve Suudi Arabistan da oldukça önemli füzeler geliştirmiş olsa da İran’ın füze programı politik ve akademik tartışmalara daha fazla sebebiyet vermektedir.
Sonuç olarak bu çalışmada bahse konu önerme dahilinde, İran’ı füze sistemleri geliştirmeye çalışmasının temel nedenleri, İran’ın füze programının temel özellikleri ve İran’ın füze programına ilişkin uluslararası endişeler başlıkları kapsamında analizlerde bulunulacaktır. Böylelikle de İran’ın uzun menzilli füze sistemlerine sahip olmaya yönelik güncel stratejileri ve politikaları analiz edilecektir.
⦁ İran’ı Füze Sistemleri Geliştirmeye Çalışmasının Temel Nedenleri
Konjoktürel durumlar devletlerin dış politikalarına da yön vermektedir. İran için de bu durum geçerlidir. 1970’lerin başından beri, İran güçlü füze sistemleri geliştirmeye çalışmaktadır. İran, 1970’lerden, yani Şah döneminden itibaren bölgede güçlenmek ve gücünü yaymak amacıyla askeri harcamaları artırmıştır. İran’ın ilk dönem füze sistemleri diğer devletlerle iş birliği çerçevesinde, özellikle de Çin ve Kuzey Kore’den ithal edilen Scud B füzelerine ve Rus yapımı kısa menzilli bir füze olan Arash Sistemi’ne dayanmaktadır.1
İran, öncelikle kendi bölgesinde güvenliği için tehdit algılamaları içerisindedir. İran, füze sistemlerine sahibi olmayı, ulusal savunma ve caydırıcılık stratejilerinin en önemli parçası olarak görmekte ve füze sistemini bu amaç dahilinde
1 Duncan Lennox, “Iran’s Ballistic Missile Projects: Uncovering the Evidence” Jane’s Intelligence Review, June 1, 1998.
tasarlamaktadır. Tarihsel süreç içinde bakıldığında ilk olarak, İran-Irak Savaşı sırasında (1980-1988) Irak füzelerinin, İran silahlı unsurlarını ve şehirlerini hedef alması karşısında, İran’ın misilleme yapmak amacıyla füze sistemleri geliştirilmeye başlamıştır. İran, o dönemde Irak’ın hava kuvvetleri ve hava savunma bağlamındaki üstünlüğünden dolayı 150 km’den fazla mesafeden Irak’a saldırılar gerçekleştirememiştir. Bu da İran’ın uzun menzilli balistik füze arayışına girmesine sebep olmuştur.
İran, yaklaşık olarak kırk yıldır çok taraflı olarak süre gelen ve farklı sektörleri hedef alan yaptırımlara maruz kalmaktadır. Bölgesel rakiplerinin aksine, İran en gelişmiş silahlara sahip olma noktasında yeterli seçeneklere sahip olamamıştır. ABD, İngiltere, Fransa ve diğer Batılı güçler İsrail’e, Suudi Arabistan’a ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) en yeni silahları sağlarken, İran silahlı unsurları, özellikle de hava kuvvetleri sert yaptırımlara maruz kalmıştır. Bu nedenle İranlılar ülkelerini ABD birlikleri tarafından kuşatılmış olarak algılamışlardır. Dolayısıyla İran için füze teknolojisine sahip olmak, ABD ve bölgesel rakiplerin hava gücüyle eşleşmenin uygun maliyetli bir yolu olarak görülmüştür.2
Sahip olunan füze sistemlerinin İran’ın savunma ve caydırıcılık stratejisine yaptığı katkılara ek olarak, İran halkı füze teknolojisi geliştirmeyi ve bu konuda milli bir sanayi altyapısı kurabilmiş olmayı önemli bir gurur kaynağı olarak görmektedirler. Bu itibarla da İran açısından bahse konu toplumsal destek göz önüne alındığında, yarattığı “askeri değer ve ulusal gurur” ile birlikte füze sistemlerine sahip olmak müzakere edilemez hale gelmektedir.3
Ayrıca İran’ın balistik füze teknolojisi, nükleer teknolojisi gibi kendi iç politikası için de önem taşımaktadır. Rejimin güvenilirliğini ve meşruiyetini güçlendirmede önemli rol oynamaktadır. Bu durum bir gurur kaynağı olmanın yanı sıra rejim tarafından İran’ı yabancı egemenliğinden izole etmenin de aracı olarak görülmektedir.4
⦁ İran’ın Füze Programının Temel Özellikleri
İran’ın füze programı uluslararası sistemde oldukça tartışmalı bir konudur. Bununla birlikte son yıllarda İran tarafından tasarlanmış olan yeni nesil katı yakıtlı balistik füzeler ile birlikte bu tartışmaların boyutu daha da derinleşmiştir. Özellikle orta
2 Kenneth Katzman, “Testing the Limits: Iran’s Ballistic Missile Program, Sanctions and the Islamic Revolutionary Guard Corps,” Testimony before the Committee on Foreign Affairs, House of Representatives,” katzmank-20170329.pdf, (15.11.2019)
3Paulina Izewigz, “Iran’s Ballistic Missile Programme: Its Status and the Way
Forward,” , (14.11.2019)
4Karim Sadjadpur, “Reading Khamenei: the world view of Iran’s most powerful leader”, s.16,
, (14.11.2019)
menzilli füzeler, İran’ın bölgedeki en önemli rakibi İsrail için ciddi bir tehlike teşkil etmektedir. 2000 km menzilli olan bahse konu füzelerin İsrail’in her noktasını vurabileceği iddia edilmektedir. Bu iddia kapsamında ise Tahran, savunma stratejisinin meşru olduğunu savunmakta ve ülkenin ABD, İsrail ve Suudi Arabistan’ın tehdidi altında olduğunu ileri sürmektedir.5
İran, Şubat 2019’da Dezful adlı 1000 km menzilli yeni bir füze sistemine sahip olduğunu kamuoyuna duyurmuştur.6 Görüldüğü üzere yaptırım ve tehditlere rağmen İran’ın bir güç unsuru olarak kabul ettiği füze programları, özellikle bölgesel aktörlere ve ABD’ye yönelik bir meydan okumayı da içermektedir.
Günümüzde de bahse konu füze programlarından duyulan rahatsızlığın ardında temelde İran’ın nükleer programının olduğu da ileri sürülebilir. İran’ın giderek çeşitlenen ve gelişen balistik füze stokları, doğrudan nükleer silah programının bir uzantısı ve vurucu unsuru olarak algılandığı için uluslararası sistem tarafından ciddi bir tehdit olarak görülmektedir. İran ise füze programlarının nükleer programlarından tamamen ayrı olduğunu, füzelerinin nükleer savaş başlıkları taşımak için değil, ülkesini savunmak ve potansiyel saldırganları caydırmak için tasarlandıkları konusunda ısrarlı tavır sergilemektedir. Ancak bölgesel ve küresel güçler bu güvenceleri kabul etmemekte ve Tahran’ın ilerlemesini durdurmaya veya yavaşlatmaya çalışmaktadır. İran’ın füze programlarını sınırlama veya sonlandırma konusundaki her türlü diplomatik yol denenmektedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) belli tarih aralıklarında İran’ın füze programına kısıtlamalar getiren kararlar almıştır7. İran’a nükleer ve balistik füze ile ilgili malzeme, teknik veya mali yardım konusunda BM kısıtlamaları ise sırasıyla 2006 (1696), 2006 (1737), 2007
(1747), 2008 (1803) ve 2010 (1929) sayılı kararlarla kabul edilmiştir8.
Öte yandan Trump yönetiminin 2015 nükleer anlaşmasından çekilme kararının Ortak Kapsamlı Eylem Planı (JCPOA / Joint Comprehensive Plan of Action)’nın İran’ın füze çalışmalarının ilerlemesini yavaşlatmadığı iddiasına dayanmaktadır. Bununla birlikte İran’ın bu yöndeki tüm çalışmalarının üzerinde uzlaşılmış denetim kuralları dahilinde Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (IAEA / International Atomic Energy Agency) kontrolünde olduğu da unutulmamalıdır. Bilindiği üzere P5 + 1 ülkeleri ile İran arasındaki JCPOA planı, İran’ın balistik füze faaliyetleri ve ticareti üzerindeki kısıtlamaları artıran bir anlaşmadır. Bu kapsamda da anılan anlaşma ile İran balistik füzelerinin yarattığı potansiyel tehditlerin azaldığı da kimi çevrelerce iddia
5 Ayrıntılı bilgi için bkz; ,
(17.11.2019)
6 Ayrıntılı bilgi için bkz; menzilli-yeni-balistik-fuzesi/, (17.11.2019)
7Silah Kontrolü Derneği, “Bir Bakışta Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi”, , (14.11.2019).
8Ayrıntılı bilgi için bkz; , (17.11.2019)
edilmektedir. Bu iddia dahilinde BMGK’niın, 2015 yılında Tahran yönetimine füze programına dair sıkı koşullar koyduğu hatırlanmalıdır. 2231 sayılı BMGK kararı, “istikrarsızlaştırıcı ve bölgesel gerilimleri artıran” “nükleer silah sağlama kapasitesine sahip balistik füzelerle ilgili bir faaliyet”9 teşkil ettiği ileri sürülerek İran’ın nükleer silah başlıkları taşıma kapasitesine sahip balistik füzelerle ilgili faaliyetler yürütmesini yasaklamıştır. Buna karşın İran ise geliştirilen füzelerin konvansiyonel olduğunu ve füze denemelerinin 2231 sayılı kararı ihlal etmediğini savunmuştur. Hatta balistik füzelerin ve geleneksel silahların, İran nükleer anlaşması kapsamında olmadığını, Suriye’deki teröristleri hedef aldığını ve meşru savunma ilkesi çerçevesinde hareket ettiğini ileri sürmüştür.10
Diğer yandan İran’ın balistik ve seyir füzelerinin benzerlerinin İran’ın Ortadoğu’da desteklediği kimi vekil gruplarında elinde olması, İran’ın nükleer programı ile ilgili endişeleri artıran bir durum olarak görülebilecektir. Ancak bölgede birçok ülkenin orta ve uzun menzilli füze sistemlerine sahip olduğu da belirtilmelidir. Bu kapsamda Ortadoğu bölgesinde Bahreyn, Mısır, İran, İsrail, Katar, Suudi Arabistan, Türkiye, Suriye, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Yemen’in de benzer füze sistemleri bulunmaktadır. Bu füze sistemlerinin çoğu ithal edilen kapasitelere dayanmak ile birlikte İsrail ve Türkiye gibi kimi ülkeler kendi milli füze sistemlerini geliştirmeye gayret de etmektedirler.11
⦁ İran’ın Füze Programına İlişkin Uluslararası Endişeler
İran’ın füze programı dahilindeki bazı sistemlerin 2000 kilometrelik bir menzile ulaşma ihtimali uzun süreden beri ABD ve bölgesel müttefikleri için önemli bir sorun teşkil etmektedir. Bu noktada İran Devrim Muhafızları Birliği’nin komutanı Muhammed Ali Jafari’nin 2018 Haziran’da “İran’ın füzelerinin menzilini daha fazla genişletmeye gerek duymadığı, çünkü stratejik hedefleri zaten ulaşılabilir durumda olduğu” şeklindeki açıklaması dikkat çekicidir. Bu itibarla füze sistemlerinin menzili ile ilgili olarak İran’ın mevcut kapasitesini yeterli gördüğü de kimi çevrelerce iddia edilmektedir.12 Bu iddia kapsamında İran’ın kısa menzilli füzelerinin, İran topraklarına yönelik saldırı halindeki unsurları imha edebilecek kapasitede olduğu,
9Ayrıntılı bilgi için bkz; 8CD3CF6E4FF96FF9%7D/s_res _2231.pdf, (16.11.2019)
10 Ayrıntılı bilgi için bkz; ,
(17.11.2019)
11 Ayrıntılı bilgi için bkz iran/, (15.11.2019)
12Ayrıntılı bilgi için bkz; increase-missile-range-rejects-talks-with-trump-idUSKBN1JF0RN, (15.11.2019)
orta menzilli füzelerin ise Körfez ülkelerinin önemli limanlarını ve bölgedeki Batılı silahlı unsurların deniz güçlerini vurabileceği de ile sürülebilecektir. 13
Çalışmanın bu noktasında, makalenin iddiası dahilinde İran’ın füze sistemleri ile ilgili tartışmalarda aktif rol oynayan kimi ülkelerin pozisyonlarının irdelenmesinde fayda görülmektedir. Bu çerçevede ABD, uzun yıllardır İran’ın uzun menzilli füze sistemleri geliştirmesinde rol oynayabilecek ekipman, malzeme ve teknoloji tedarikini ve nükleer silah dağıtım sistemleri edinmesini önlemek için bir dizi BMGK yaptırımlarının alınmasında önemli rol oynamıştır. ABD Hükümetleri yıllardan beri,
2.000 kilometreyi aşan İran füzelerine karşı füze savunma sistemleri geliştirmeye çalışmış, ayrıca çeşitli açık veya örtülü faaliyetler ile İran’ın füze kapasitesine sahip olmasını engellemeye gayret etmiştir. 2007 yılında Bush İktidarı, “Avrupa’da füze savunması ihtiyacının gerçek ve acil olduğuna inanıyorum” açıklamasını yapmıştır. Ayrıca Bush, dış yardımla birlikte İran’ın 2015’ten önce ABD’yi ve tüm Avrupa’ya vurabilecek bir füze sistemi geliştirebileceği yönünde de değerlendirmeleri gündeme getirmiştir.14 Gerçekten de Ortadoğu’da, Türkiye’de ve Afganistan’daki pek çok ABD askeri üssü, İran’ın 2.000 kilometrelik füze sistemi menzilinde bulunmaktadır. Dolayısıyla, algıladıkları tehditler dahilinde ABD’nin desteği ile de İran ile aynı bölgede yer alan İsrail, Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkeler de füze savunma sistemlerinin geliştirilmesi için çalışmalar yürütmektedir.15 Bu gelişmeler ile birlikte NATO’da ABD’nin öncülüğünde İran’ın geliştirmeye çalıştığı balistik füzelere karşı 2010 yılında füze savunma sistemi tesis etme hedefine yönelmiştir16.
Bununla birlikte Eylül 2018’de ABD Dışişleri Bakanı ve İran Özel Temsilcisi Brian Hook, bölge için endişe yaratan İran’ın balistik füze programını, İsrail ve müttefikleri için kalıcı bir tehdit olarak nitelendirerek, İran’ı vekillerine füze sağlamakla suçlamıştır. İran’ın füze programı, bu iddia dahilinde hem Ortadoğu hem de ABD ve ortaklarının güvenlik çıkarları için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bu programla ilgili ABD’nin ana hedefleri, ABD’ye ve müttefiklerine yönelik saldırıları önlemek ve caydırmak, İran’ın ve vekillerinin bölgesel füze programlarında niceliksel ve niteliksel gelişimini engellemektir.
Avrupa Birliği (AB), ABD kadar sert bir bakış açısına sahip olmamakla birlikte İran’ın füze kabiliyeti ve füzelerin menzilinin hem Avrupa’yı hem de İsrail’i hedefleyeceği
13Michael Elleman, “Iran’s Missile Priorities after the Nuclear Deal”, s.6, https://www.iiss.org›december›6-elleman2125, (18.11.2019)
14 “President Bush Visits National Defense University, Discusses Global War on
Terror”, . html,
(14.11.2019)
15 Ayrıntılı bilgi için bkz; , (17.11.2019)
16 Ayrıntılı bilgi için bkz; ,
(15.11.2019)
endişesini de taşımaktadır. Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık (E3), ABD’nin JCPOA’dan çekilmesine şiddetle karşı çıkmıştır. Bu devletler, ABD’nin yaptırımlarını önlemek için aktif olarak çalışmış olsalar da ABD’nin İran’ın füze programı hakkındaki endişelerini de paylaşmaktadırlar. İran’ın bölgesel vekillerine füze ile ilgili yardımına karşı çıkmışlar, ayrıca İran’ın füze kapasitesine ve ihracatına sınırlamalar getirme amaçlı müzakereleri teşvik etmişlerdir.
Rusya, JCPOA müzakerelerinde yapıcı bir ortak olarak katılmıştır. Ancak, JCPOA’nın imzalanmasından sonra ABD ve Rusya ilişkilerinde yaşanan olumsuzluklar nedeniyle İran konusundaki yaklaşımları, füze konusu da dahil olmak üzere önemli ölçüde farklılaşmıştır. Rusya, BMGK’da İran’ın en önemli destekçisi olmuş ve bu itibarla İran’ın Husiler’e füze ve silah desteği için İran’ı kınayan taslak kararını veto etmiştir.
Bununla birlikte sahip olduğu balistik füzeler, İran’a bölgedeki ABD askeri tesislerini ve Katar, Bahreyn, Kuveyt ve hatta İsrail’deki önemli hedefleri vurma imkânı vermektedir. Dolayısıyla İran için füze teknolojisi vazgeçilmez olduğu da ileri sürülebilecektir. İran destekli füze saldırılarının en önemli potansiyel hedefi olan Ortadoğu ülkelerinin, İran ve vekillerinin füze tehditleri karşısında tercih ettikleri yol, İran’ın çeşitli askeri yöntemler ve ağır baskılar ile kontrol edilmesidir17. Bu kapsamda, AB üyeleri ve Rusya’nın izlediği politikalar, anılan devletlerin izlediği stratejiden oldukça farklı bir seyir izlemektedir.
Sonuç
ABD’deki etkili çevrelerce doğrudan İran ile ilişki kurmanın ve füze sınırlamaları üzerinde müzakereler geliştirmenin kısa vadede olumlu sonuçlar doğurmasının gerçekçi olmadığı iddiası savunulmaktadır. Bu çerçevede Trump yönetiminin dış politikada süregelen istikrasız politikaları dikkate alındığında, ABD’nin kısa vadede İran’ın füze kabiliyetlerini engellemekte zorlanacağı ileri sürülebilecektir. Aynı zamanda ABD yönetiminin oldukça sert bir şekilde süre gelen İran karşıtı kampanyası, İran’da büyüyen bir Amerikan karşıtlığı dalgasına da yol açmaktadır. Bu durum da artan Amerikan tehdidine karşı İran’ın savunma yeteneklerini güçlendirmesi gerektiği algısını, İran güvenlik bürokrasisi üzerinde oluşturmaktadır. Ayrıca İran’ın kesin olarak JCPOA’dan çekilmesi ve kendi nükleer programını kurmaya karar vermesi, ABD ve İran gerilimi daha da artabilecektir.
Bunlarla birlikte İran’ın füze sistemlerine olan ilgisinin Pehlevi döneminde başlatılmış olması dikkate alındığında, İran’ın füze programının sadece 1979 sonrası dönemde İslam Devrimi’ni ihraç etmek, Şiiliği teşvik etmek veya Sünni ülkeleri istikrarsızlaştırmak şeklindeki ideolojik hırslar tarafından yönlendirilmediğini göstermektedir. Öte yandan bizce İran füze sistemlerinin askeri değeri ne
17 Ayrıntılı bilgi için bkz; ,
(17.11.2019)
abartılmamalı ne de küçümsenmemelidir. Füze programlarına sahip olmak, geleneksel olarak Ortadoğu bölgesindeki diğer devletler için düşman küresel ve bölgesel güçleri caydırmak anlamına da gelmektedir. Bu itibarla İran’ın füze programı, bölgesel silahlanma yarışının geleneksel ve ayrılamaz bir parçası olarak da değerlendirilmelidir.
Kaynakça
CORDESMAN, Anthony H., HASHİM, Ahmed S., “Military Developments”, Irak: Sanctions And Beyond, New York, 1997.
CZULDA, Robert, “The Defensive Dimension Of Iran’s Military Doctrine: How Would They Fight?”, Volume XXIII, Spring, N.1, would-they-fight, (18.11.2019)
ELLEMAN, Michael, “Iran’s Missile Priorities after the Nuclear Deal”, › december › 6-elleman2125, (18.11.2019)
House of Representatives, 800/hhrg-115-fa13- wstate-katzmank-20170329.pdf, (17.11.2019)
(17.11.2019)
menzilli-yeni-balistik-fuzesi/, (17.11.2019)
, (17.11.2019)
CF6E 4FF96FF9%7D/s_res_2231.pdf, s.99, (16.11.2019)
increase-missile-range-rejects-talks-with-trump-idUSKBN1JF0RN, (15.11.2019)
IZEWİGZ, Paulina, “Iran’s Ballistic Missile Programme: Its Status and the Way Forward,” program.pdf, (14.11.2019)
KATZMAN, Kenneth, “Testing the Limits: Iran’s Ballistic Missile Program, Sanctions and the Islamic Revolutionary Guard Corps,” Testimony before the Committee on Foreign Affairs, wstate-katzmank-20170329.pdf, (15.11.2019).
LENNOX, Duncan, “Iran’s Ballistic Missile Projects: Uncovering the Evidence,” Jane’s Intelligence Review, June 1, 1998.
“President Bush Visits National Defense University, Discusses Global War on Terror”, https://georgewbush-
whitehouse.archives.gov/news/releases/2007/10/20071023-3. html, (14.11.2019)
SADJADPUR, Karim, “Reading Khamenei: the world view of Iran’s most powerful leader”, , (14.11.2019)
Silah Kontrolü Derneği, “Bir Bakışta Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi”, , (14.11.2019)
Bir yanıt yazın