Atatürk Türkiye’sinin başarı ipuçları, Çare Atatürk -ATATÜRK İÇİMİZDE/TURKISHFORUM-A.TÜRER YENER
Dünyevi dertlerin, eşitsizliğin, adaletsizliğin, fakirliğin, aldanışların, kutuplaşmaların, yalnızlaşmanın, dışa bağımlılığın, üretimsizliğin, çaresi Atatürk ve ilkelerine geri dönmektir. Laik ve milliyetçi toplumun, inkılapçı ruhu kaybetmeden, Cumhuriyetçilik çizgisinden uzaklaşmadan, kardeşçe kucaklaşarak Devletçilik ilkesini takip etmesi, bunu yaparken tam bağımsızlık ve milli egemenliğine sahip çıkması yapılacak şeydir. Bu ise ancak bir ve beraber olmakla, aynı kader ve geleceği paylaşmakla, ekmeği bölüşmekle mümkündür. Kutuplaşmaların, sınıf ayrımcılığının, çıkar çatışmalarının, kayırmaların, dengesiz refah dağıtımının ve milli idrake ters akımların kimseye faydası yoktur çünkü herkes aynı gemidedir.
Yaşanmış ve başarısı kanıtlanmış Atatürk inkılap, ilke ve davasının kaldığı yerden aynı inanç ve azimle takibi en kısa sürede kurtuluşu da, bekayı da tesis ve temin edecektir. Çünkü ne olursa olsun bugünkü durum işgal yıllarından kötü değildir. O halde, üretim ve yatırıma yönelmiş, milli ve yerli gayesindeki ekonomi, yine milli eğitim ve öğretimle taçlandırılırsa, milli gücün tüm unsurları yeniden şahlanacak, Cumhuriyet yıldızı yeniden parlamaya devam edecektir.
Hak, hukuk ve adalet inancıyla kabaran kalpler, demokratikleşme ve insanca yaşam anlamında kardeşlik tesis edebilirse, aşılamayacak zorluk yoktur. Rehber edinilecek akıl ve bilim hem teknolojik ve hem de medeni kalkınmayı imkan dahiline sokarken, din daha hür ve güzel yaşanacak, laiklik egemen kılınabilirse yobaz zihniyetin şeytani planları boşa çıkacaktır. Eğitim ve öğretimdeki fırsat eşitliği ve kalite yarınları garanti altına alacak, karanlıkları dağıtacak ve planlı kalkınmaya imkân sağlayacaktır. Kuvvetler ayrılığı ile bu teşkillerin tam bağımsız hale getirilmesi denetimi ve dolayısıyla daha fazla üretimi mümkün kılacak, yanlışları engelleyecektir.
Küresel dünya tarihinde hiçbir devlet, Atatürk Türkiye’sinin başarısını yakalayamamış, bu kadar kısa sürede bunca büyük işi başaramamıştır. Savaş yılları dahil yaklaşık yirmi yıl içinde Türkiye’nin kat ettiği mesafe Avrupa ve dünya yılı ile asırlara bedeldir ve bu baştan sona bir Türk – Atatürk mucizesidir. Bugün yaşanan sorunlar ise bu idrak ve inanç kaybedildiği, yok sayıldığı ve düşman gösterildiği içindir.
Tüm dünya ısınan ve savaş koklayan bir haldeyken, mazlum devletlerin ve hatta gelişmekte olan tüm devletlerin kurtuluşu durumundaki Atatürk mucizesi, duraklatıldığı yerden devam ettirilecek olursa zamanın tehdit ve risklerine karşı da koruyucu ve bekayı temin edici olmaya muktedirdir. Bu kurtuluş sadece Türk milleti için değil, mazlum, geri kalmış, umutsuzlukla kıvranan Müslüman, Türk tüm devletleri kucaklayan, bir müjdedir. Küresel güçlerin rekabetinin kızıştığı, üniter devletlerin yaşam haklarının elinden alınmak üzere olduğu bu zamanda beka için lazım olan, yedi düveli dize getirmiş Atatürk mucizesinin ipuçlarını yakalamaya çalışmaktır.
Tarih doğru öğrenilir ve ders alınırsa gafletler tekrar etmeyecek, faziletler geleceğe umutla bakmayı mümkün kılacaktır. Yaşananları anlamak, yaşanacaklar için güç ve tedbiri de beraberinde getirecektir. Atatürk Türkiye’sinin başarı sırları bu anlamda bugüne uyarlanması gereken acil tedbirlerdir.
1. İnanç ve azim; Kurtuluş savaşının ve devamında inkılapların itici gücü inanç ve azim yani başarma kararlılığıdır. İnanç; imandan ve vatan aşkından kaynaklanırken, azim esaret bilmemek, zulme direnmek, insanca yaşamaya duyulan özlemden kaynaklanmıştır. Tam bağımsızlık ve halk egemenliği ilkesine dayalı bu inanç ve istikrar ise başarıyı getirmiştir.
2. Birlik ve beraberlik, hoşgörü; Milli mücadelenin tüm safhalarında bir ve beraber olma hissiyatı egemendir ve başarılan tüm işlerde kadın, erkek, yaşlı, genç, doğulu, batılı vatandaşların, asker, sivil tüm yetkili ve yöneticilerin ortak irade ve gayreti vardır. Hoşgörü ise sınıf ayrımcılığını bitirmiş, karşılıklı sevgi bağlarını güçlendirmiş, milli beraberlik ruhunu kuvvetlendirmiştir.
3. Atatürk etkisi; Kahramanlık, inanç, öngörü, basiret ve cesaret abidesi Yüce Atatürk, inancı körükleyen, cesaretlendiren, yol gösteren, Türklüğün ve İslam’ın öz niteliklerini hatırlatan, rehber olan bir dahi, lider ve devlet adamı, komutan ve öğretmendir. Cumhuriyeti altın tepside sunan atalarımızın başkomutanı Atatürk, ve O’nun ölümsüz ilkeleri, kabiliyet ve ufku ile Türk ve İslam camiasına da örnek olmuş muhteşem bir şahsiyettir, var olma felsefesidir.
4. Çalışmak ve üretmek; Cumhuriyet Türkiye’sini diğerlerinden ayıran en büyük etkenlerden birisi herkesin ortak ideal istikametinde yorulmak bilmeden çalışması, bu anlamda çıkarılan kanunlara harfiyen riayeti, gönüllü olarak yönelmesi, maddi ve manevi yardımları yapmaya gayret etmesidir. Demiryollarının inşasında, fabrika tesislerinde bu durum sıkça görülmüş, üretim esas alınarak tam bağımsızlık ilkesi ekonomiden sanayiye, tarımdan siyasete egemen kılınmıştır.
5. Eğitim ve öğretim; Tamamına yakını cahil olan halkın eğitimi yurt içi ve dışı imkanlarla yükseltilirken, doğru eğitici ve doğru bilgi tercihi yapılmış, faydasız, yalan bilgiler defedilerek mili ve doğru eğitim esas alınmış, eğiticiler toplumda saygın kılınırken, eğitim imkan ve ortamları artırılmış, askeri birliklerden sonra en çok okullardaki eğitim seviyeleri denetlenmiştir.
6. Akıl ve bilimi rehber edinmek; Çağlar boyu devam eden hilafet ve saltanatın yıktığı bilim duvarları, akılcı ve milli irade ile yeniden inşa edilmiş, karanlıklar aklı yeniden egemen kılmak suretiyle dağıtılmış, bilim hem alınarak hem üretilerek hayata egemen kılınmıştır. Kuvvetler ayrılığı ilkesi bu anlayışın en güzel yansıması olarak hayata sokulmuş ve yasama-yürütme ve yargı birbirinden kesin çizgilerle ayrılmıştır. Keza yine bu ilke gereği saltanat ve hilafet bir daha çıkarılmamak üzere toprağa gömülmüştür.
7. Tasarruf ve yatırım; Yok denecek kadar az kaynakların milli ve hayati istikametlere sevk edilmesi suretiyle lüks ve israf engellenmiş, tasarruflar yatırıma yönlendirilerek istihdam sağlanmış, bu sayede üretim ve gelir artırılırken aynı zamanda yeni yatırımlar için de kaynak elde edilmiştir. Bu çark sürekli tekrar edilerek Türkiye yokluklar ve fakirlikler içinde kıvranırken, başarılı politikalarla kendisine yeterli yedi ülkeden birisi haline gelmiştir.
8. Topyekun kalkınma ideali; Toplumun tüm kesimlerinin refah ve mutluluğunu esas alan Cumhuriyet rejimi ile vatanın her karış toprağının ve nüfusun tamamının kalkınması gaye edinilmiş, iltimas ve kişisel servetlerin önü kapatılmış, köylü ve şehirli, sanayici ve tarım işçisi aynı hak ve hürriyetlere sahip olmuş, gelir düzenli ve dengeli dağıtılmış, adalet tüm ekonomik işlemlerde mutlak surette tesis edilmiştir.
9. Din ve Laiklik; İnkılapların ruhunun manevi boyutunu temsil eden bu mesele de Cumhuriyet Türkiye’sinin gayesi; İslam’ı yaban otlarından temizleyerek anlaşılır hale ve layık olduğu yüce seviyeye getirmek, vicdanları hür bırakarak, devleti dini değil bilimsel kaidelerle yönetmek, azınlık inançları dahil herkesin inançlarına saygılı olmak, dinin hür ve serbest icrasına imkan sağlayacak hizmetleri yurt geneline yaymak olmuştur. Kur’an’ın anlaşılır hale getirilmesi ve dinin sadece alimlerce değil tüm halk tarafından anlaşılır ve bilinir hale getirilmesi sayesinde yobazlıklar ve münafıklıklar engellenirken, küfür cephesinden gelen saldırılara karşı da sağlam kaleler oluşturulmuştur.
10. Örf ve kültürün muhafazası; Medeniyet ve kurtuluş yolunda bilim ithali yapılırken milli örf ve kültürün muhafazasına azami önem verilerek milli gücün asıl dayanağı muhafaza edilmiş, yozlaşma yaşanmadan da aydınlanmanın sağlanabileceği, laik yönetimlerle dinin daha güzel yaşanacağı, Cumhuriyet ile Türklük bilincinin aynı hakkaniyet noktasında buluştuğu tüm cihana gösterilmiştir.
11. Yaşayan inkılaplar, ilkeler; Başarılan zaferlerin, inkılapların, yaratılan sistematik ilkelerin tamamı yasalarla korunup değişmez kılınarak sistemin devamı teminat altına alınmış, sistem kendisine yeterli ve kendisini korur hale getirilmiş, anayasanın üstünlüğü kesin olarak sağlanırken Cumhuriyet evlatlarının başkaca bir rehber aramadan salt kanunlarla geleceğe daha emin bakabilmesine imkan yaratılmıştır.
12. Milli egemenlik, tam bağımsızlık; Atatürk ilkelerinin tamamlayıcısı durumundaki bu iki temel öğe, Atatürk davasının sosyal tabanının dayandığı temel güce işaret etmektedir. Halkın kendi kendisini idaresi ve yönetimde söz sahibi olması devlet ve halk arasındaki güveni tesis etmiş, tam bağımsızlık ilkesi kalkınmayı körüklemiştir.
Burada bir hatırlatma yapalım. 1930’lu yıllarda, Berlin Üniversitesi’nde ders veren Einstein, Nazi partisinin iktidara gelmesiyle Paris’e taşındı ve “College de France”da ders vermeye başladı. Yine Merkezi Paris’te bulunan “Yahudi Nüfusu Koruma Grupları Birliği (OSE)”nin şeref başkanlığına Albert Einstein getirilmişti. Bu arada Almanya’da (ve hatta Avrupa’da) bulunan diğer Yahudi profesörler de, sığınacakları güvenli bir ülke arıyorlardı. Bu süreçte “OSE’nin şeref başkanı” olarak ‘Albert Einstein’ imzasını taşıyan, 17 Eylül 1933 tarihli bir mektup, OSE tarafından Atatürk’e teslim edilmek üzere T.C. Başbakanlığı’na gönderildi. Mektupta Almanya’daki çok sayıda bilim adamının mesleklerini icra edemez hale geldikleri anlatılarak bilim adamlarının çalışabilecekleri bir ülke aradıklarını da anlatan Einstein, 40 kişilik bir uzman listesi hazırladıklarını yazıyor, Türk Hükümeti’nin söz konusu bilim adamlarını kabul etmesi halinde sadece insani bir faaliyette bulunmuş olmakla kalmayacağını, Türkiye’nin bu kabulden büyük kazanç sağlayacağını da ifade ediyordu.
Mektuba bakanlıkça 14 Kasım 1933 tarihinde olumsuz cevap verildi ancak buna rağmen Cumhurbaşkanı Atatürk’ün devreye girmesiyle ; Einstein’ın istediği 40 bilim insanı değil, 190 Alman bilim insanı Türkiye’ye geldi. Bu bilim insanları önce Almanya’dan, 1938’teki Anschluss’tan (Avusturya’nın Nazi Almanya’sı tarafından işgal edilmesine verilen isim) sonra Avusturya’dan ve 1939’daki Nazi istilasından sonra Prag’dan gelmişlerdi. İlk bilim insanı grubu geldiği zaman onları Dolmabahçe Sarayı’nda konuk İran Şahı şerefine verilen bir ziyafete davet eden de oydu. Nitekim bu bilim adamları Cumhuriyetin atılımcı hamlelerine ayak uydurmuş ve kendi alanlarında ivme kazandırmışlardı. Einstein ise zamane şartları ve imkanlar nedeniyle Paris’i tercih etmiş, ülkemize gelmemiştir. O’na daveti ise bizzat Atatürk’ün doğrudan veya dolaylı yoldan yaptığı kendi ifadesidir ki o zamanki hükümetin mektupla olumsuz yanıtına rağmen Yahudi bilim adamlarının ülkemize gelişi gerçekleşmiştir.
Atatürkçülük ve ilkeleri rehber edinilir, gereği yapılırsa çok kısa sürede yeni bir Türk mucizesi yaşanabilecektir. Zaman Atatürk’e düşmanlık değil, Atatürk’le gönül bağı kurmak ve O’nun davasını anlamak ve takip etmek zamanıdır. O, sayısız yokluğa, salgına, yanlış idrake, batıla karşı savaşmış, iç ve dış tüm şeytanları yenebilmiştir. Evrensel bilginin kapılarını halkına açarken, milli tarih ve kültür meşalesi ile aydınlattığı ilerleme yolunda ulusuna aklı ve bilimi rehber ettirebilmiştir. O halde bu yaşanmış ve ispatlı zaferden ders almak aklın emridir.