Üç beş ay önce, İkizdere’de, köylüler, taşocağına karşı bir mücadele başlatmıştı. İYİ parti Genel Başkanı Meral Akşener, onlara destek verdiği sırada, bir sözlü saldırıya uğramıştı. Erdoğan bu sataşma karşısında Genel Başkana şunları söylemişti:
“Gelin hanıma çok ileriye gitmeden bir ders verdiler. Çayeli’nde de gerekeni yaptılar. Trabzon’a geçmeye kalktın, uçağa binip döndün. Daha neler olacak, neler. Bunlar iyi günler…”
Bir başka konuşmasında da tüm muhalefet partilerine ve liderlerine aynı dersi vermeye kalkıştı: “Ülkenin yönetimine talip olduklarını söylemekten vazgeçmelerinin kendileri için daha iyi olacağını da hatırlatmak istiyoruz…”
Açıkça onlara şöyle dedi:
“Oturun, oturduğunuz yerde. Çok konuşmayın…
Eylemlere girişmeyin. Toplantılara, mitinglere, yürüyüşlere katılmayın. Hükümeti, bakanları, cumhurbaşkanını ve onların yaptıklarını, eski deyişle, icraatlarını eleştirmeyin…
Olur olmaz yerde sesinizi yükseltmeyin.
Yanlışları, yolsuzlukları, sömürüyü, yobazlığı, gericiliği halka anlatmayın…
Pahalılıktan, işsizlikten, yokluktan, yoksulluktan söz etmeyin.
Kirli çamaşırları ortaya dökmeyin…
Hele hele “Ülkenin yönetimine talip olmaktan vaz geçin…”
Konuşmak, eleştirmek, ülke kaynaklarını kullanmak, düşünceleri açıkça söylemek sadece bizim hakkımız ve işimizdir…
Biz ne dersek o olur…
Arkadan da küçük bir tehdit ve uyarı geldi: “İstediğimiz gibi hareket ederseniz, istediğimiz gibi davranırsanız; akıllı, uslu çocuklar gibi söz dinlerseniz, bu sizin için çok daha iyi olur…”
Ama burnunuzun dikine giderseniz, bu yol size hiç iyilik getirmez. Bizden söylemesi…”
AKP’liler neden böyle tehditler savuruyorlar şimdi? Neden muhalefeti korkutma, sindirme yöntemleri ile susturmak, köşeye sıkıştırmak istiyorlar?
Çünkü onlar bitti artık, tükendi… Yurt içinde olduğu gibi, yurt dışında da güçlerini yitirdiler, değer kaybettiler. Şaşkınlık içerisindeler.
Büyük bir panik yaşıyorlar.
Kuvvet ve kudretlerini, güçlerini kaybetmek üzereler…
Din – iman sömürüsü de artık onları kurtaramıyor. Halk, gerçeklerin farkına varmaya başladı. AKP oyları yüzde 49’lardan yüzde 29’lara düştü.
Elde ettikleri, sahip oldukları o kocaman, büyük servetlerini dahi nasıl kullanacaklarını bilmiyorlar…
İktidarı, saltanatı önümüzdeki seçimlerde alamayacakları gün gibi, güneş gibi açık, ortada…
Onlar, arkalarından devlet güçleri çekildiğinde, her yerde karşılarına yargının, hukukun çıkacağından korkmaktadırlar. Hesap gününün yaklaşmasından korkmaktadırlar…
Bu yüzden iktidarı teslim etmeye de hiç niyetleri yok gibi görünüyor!!…
CHP Başkanı kemal Kılıçdaroğlu bile Erdoğan’ın “Dur bakalım daha başınıza neler gelecek” çıkışı üzerine “Siyasi cinayet kaygım var, açıkça tehdit ediyor” demeye başladı…
Bu çok ağır, çok kaygı verici, üzerinde çok durulması gereken bir uyarıdır… Derhal önlemler alınmalıdır.
Ama ne yazık ki her zaman olduğu gibi, muhalefet ve bazı çevreler bu uyarıyı önemsemediler. Sessiz kaldılar.
Oysa kıyamet kopmalıydı şimdi…
Çünkü AKP iktidarı, şu 20 yıllık siyasal yaşamında her çeşit yolsuzluğu, haksızlığı, hukuksuzluğu bu ülkeye yaşattı; halkımıza büyük acılar, ıstıraplar çektirdi.
Bunun sonucunda kendisi büyük kazançlar sağladı, vurgunlar yaptı ama insanlarımızı aç, sefil, işsiz bıraktı.
Bir yönetim değişikliğinde adalet huzuruna çıkıp, yargılanabilirler.
Böyle kötü bir duruma düşmemek için onlara tek yol kalıyor; her çeşit yöntemi kullanarak direnmek, iktidarı terk etmemek…
İktidarda kalmak için her yolu denemek…
Nitekim bunun örneğini İstanbul belediye seçimlerinde gördük. Ortada fol yok, yumurta yokken, adamlar birden ortaya çıkıp, “Kazandık” dediler ve her tarafa, yollara, köprülere, binalara zafer pankartları, AKP afişleri aşmaya başladılar.
Daha sonra da İmamoğlu sandıktan zaferle çıkınca “Bu oylamada hile var” diye seçimleri iptal ettiler.
Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları direnmeselerdi, dik durmasalardı, Muharrem İnce gibi “Teslim bayrağını” çekselerdi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi bugün elimizde olmayabilirdi…
Ülkemizde bugün bir hesaplaşma yaşanmaktadır. Bu, yüzyıllık bir hesaplaşmadır.
Bu, laik, demokrat, cumhuriyetçi güçlerle gericilerin, şeriatçıların bir hesaplaşmasıdır.
Önümüzdeki seçimlerde, bu mücadelede, E. İmamoğlu, M. Yavaş ve C. Kaftancıoğlu’nun dik, dirençli, uyanık, bilinçli yolu, yöntemi izlenmeli, Ortaçağ kalıntılarının, Atatürk düşmanlarının iktidarına son verilmelidir…