Avrupa’nın en ucuz iş gücüne sahip olan ülkesinin adı Türkiye Cumhuriyeti…
Türkiye Cumhuriyeti’ndeki işçiler öyle boğaz tokluğuna falan değil, yarı aç yarı tok, yarı ölü, yarı komada ve mucizevi bir şekilde hayatta kalma mücadelesi veriyorlar.
Avrupa’nın yabancı yatırımcılar için en iyi imkanlarını sunan ülkesinin adı da Türkiye Cumhuriyeti
• KDV istisnası
• Gümrük vergisi muhafiyeti
• İşçi ve işveren SSK prim desteği
• Gelir vergisi stopaj indirimi
• Düşük faizli kredi
• Sıfır bedelli arazi tahsisi
(E daha ne olsun ki)
Duyduklarınıza inanmayacaksınız ama:
Dünya devi Volkswagen Almanya’da ürettiği her bir araçtan sadece 300 EURO kâr ediyor.
Evet yanlış duymadınız, her ürettiği araçtan sadece 300 EURO
Bunun Türk Lirası karşılığı: 3 Bin 900 Lira
Volkswagen Wolfsburg fabrikasının günde ortalama 3.500 araç üretiyor. (İşletmenin en büyük gider kalemini ise personel giderleri oluşturuyor.)
Volkswagen firması aynı kapasite ile Türkiye Cumhuriyetinde bir fabrika açarak aynı araçları üretecek olsa, her araçtan 300 Euro değil tam olarak 3.620 Euro kazanacak.
Bunun Türk Lirası karşılığı: 37 Bin lira
(Ucuz iş gücü ve teşvikler sayesinde)
Yani, Volkswagen Wolfsburg grubu Almanya veya bir başka Avrupa ülkesinde ürettiğinden tam 12 kat daha fazla kârı Türkiye’de elde edecek.
Peki madem durum budur, Alman firması neden Türkiye’ye gelerek yatırım yaparak bir otomobil fabrikası açmıyor?
Ucuz iş gücü, devlet destekleri çok iyi ama yabancı yatırımcılar bunları çok fazla önemsemiyor ve bunlara rağbet etmiyor.
Onlara göre, birinci sıradaki en önemli kriter yatırım yapacağı ülkenin yargı ve adalet sistemidir.
İkincisi para politikaları, yani Merkez Bankası’nın bağımsız ve siyasetten uzak durmasıdır.
Yapacağı milyar dolarlık yatırımlarının güvencesi ve teminatı budur.
Yabancı yatırımcılar, hukuk sistemi vesayet altında olan ve bir kişinin emri ve tavrı ile hareket eden bir ülkeye yatırım yapmak için gelmezler ve gelmeyi akıllarından bile geçirmezler.
Yabancı yatırımcılar, 3 ayda bir kararname ile başkanı değiştirilen ve göreve gelen başkanların da emir alarak para politikalarını belirlediği ülkelerde yatırım yapmayı asla ve kat’a düşünmezler.
Yabancı yatırımcı için bu durum;
Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak demektir.
Fırtınanın çiftçiye “Kapıları aç sana saman getirdim” demesi anlamına gelmektedir.
Ülkenin itibarı da dahil olmak üzere her şeyini kaybetmiş olmasının somut göstergesidir.
Bir yaşanmış öykü durumumuzu anlatır mı bilmem ama ben yinede anlatmak istiyorum.
Bayburtlu Nafiz’in evladı sürücü kursunda işe başlar.
Uzun zamandır bir ehliyete sahip olmayı düşünen Nafiz için bu durum bir fırsat doğurur.
Amacı B tipi ehliyet almaktır.
Ama oğlu: “Baba gel sana E tipi ehliyet verelim” der
Böylelikle hayatı boyunca hiçbir şekilde kamyon, otobüs ve Tır kullanmayan Nafiz bir anda E tipi ehliyetin sahibi oluverir.
Aradan yıllar geçer.
Çalıştığı kamu kurumundan emekli olan Nafiz yönetim kurulu başkanı Arap olan bir inşaat firmasının Arabistan’da aldığı ihale ile inşaat işçisi olarak Arabistan’a gider.
1 yıl sonra inşaat biter ve Türkiye’ye dönüş hazırlıkları başlar. Tam o sırada Arap işveren şantiyeye gelerek der ki:
“Aranızda ağır vasıta ehliyeti olan biri var mı? Eğer varsa iyi bir ücretle 2 yıllık daha bir işimiz var”
Nafiz için bulunmaz bir fırsat doğmuştur.
Hemen cebinden E tipi ehliyeti çıkarır ve Arap işverene uzatır.
Kendisine uzatılan ehliyeti alıp uzun uzun inceleyen Arap işveren der ki: “Yahşi ağa, ama önce gel seninle bir test yapalım.”
Şantiye önünde bekleyen tıra binerler.
Arap işveren Nafiz’e: ” Haydi ağa sür” der
Nafiz tırı çalıştırır ve sürmeye başlar.
Bir süre dümdüz olan yolda sorunsuz bir şekilde ilerlerler.
Arap işveren: “Tamam çok yahşi. Dur ve bir de geriye doğru giderek şu duvarın arkasına park yap” der.
Nafiz Tırı geri vitese alır.
Direksiyonun sağa çevrildiğinde arkadaki treylerin sola gidecegini hesap edemeyen Nafiz hızla duvara çarparak yıkar.
Arap işveren telaşla bağırır:
“Dur ağa dur, senin önün yahşi ama arkan harap” der.
Bilmem anlatabildim mi
Sevgiyle kalın
Yazıları posta kutunda oku