Osmanlı zamanında Kaplıcalar, Sultan Abdülmecid (1831-1861) tarafından imar edilmiştir. Sultan Abdülmecid’in annesi Bezm-i Alem Valide Sultanın burada romatizmalarına şifa bulması buranın ünlenmesine sebep olmuştur. Bu yüzden Sultan Abdülmecid buraya yeni banyolar ve köşkler yaptırmıştır. Termal’in şu anda kullanılan yollarını açmıştır. Daha sonrada Sultan II. Abdülhamid ( 1876 – 1908 ) zamanında yeniden ünlenmiştir. Suyun ilk tahlilleri yaptırılmıştır. Buraya yeni hamamlar, köşkler ve gazinolar yapılmış, tarihi eserler restore edilmiştir. Burası dünyanın en gözde sağlık ve eğlence merkezi haline gelmiştir. İşletilmesi için yabancı sermayedarlara verilerek işletilmiştir. 1911 yılında, Roma’da yapılan kaplıcalar arası yarışmada; ” Suları En Şifalı Kaplıca ” unvanı TERMAL’e ithaf edilmiştir. Ancak önce Balkan Savaşı (1912-1913), I. Dünya Savaşı (1918-1922) ve Kurtuluş Savaşı (1919-1923) zamanlarında yabancı sermayedarlar ve ortaklar kaçmıştır. Kaderine terk edilen kaplıcalar unutulmuştur.
Yalova Termal Kaplıcaları’nın kaderi, 19 Ağustos 1929 ‘da ulu önder M. Kemal Atatürk’ün gelmesiyle değişmiştir. Termal’e hayran kalan Atatürk, buranın dünyaca ünlü bir sağlık merkezi ve su şehri olması için büyük çaba sarf etmiştir. Türkiye’nin bir çok yerinden meşhur ustaları getirerek buranın yeniden imar ve ihyasını sağladı. Bugün Yalova Termal Kaplıcaları’nın dünyaca üne sahip olması Atatürk’ün sayesindedir.
Atatürk Yalova’yı ilk kez 19 Ağustos 1929 Pazartesi günü saat 16:00′da ziyaret etti ve halkın yoğun ilgisi ile karşılaştı. Kaplıcaları gezdi ve buranın iyileştirilmesi ile ilgili talimatlarlar verdi. Baltacı çiftliğine giderek buradaki göçmenlerin durumu ile ilgilendi. 20 Ağustos 1929′da tekrar Yalova’yı ziyaret eden Atatürk, 21 Ağustos’ta Yalova üzerinden Bursa’ya gitti.
29 Ağustos Cumartesi günü, Başbakan İsmet İnönü ile tekrar Yalova’ya geldi. Bundan sonra Yalova, artık Atatürk’ün yazlık çalışmalarını yaptığı, dinlendiği ve önemli kararlar aldığı bir yer oldu.
Yalova Termal Kaplıcaları, 1. dereceden doğal, arkeolojik ve tarihi sit alanıdır.
Atatürk Yalova’yı keşfinden hemen sonra (5 gün), yaklaşık 400 kadar sanatkarı (Demirci, Elektrikçi, marangoz, duvarcı) Yalova’ya getirtir ve şehrin ihyası için seferber eder. Termal Kurşunlu Banyo’nun onarımını yaptırır. Yalova Termal yolu düzeltilir, Samanlı ve Yalova dereleri temizlettirilir. Yalova’nın ilk imar planı Atatürk’ün direktifiyle yapılır.
undan sonraki dönemlerde toplam olarak Yalova’yı 13 kez günü birlik ziyaret etti. Kalıcı olarak toplam 27 kez gelişinde ise 311 gün 273 gece Yalova’da kalmıştır.
Atatürk Termal kaplıcalarına hayran kalır. Buranın dünyaca ünlü bir merkez olması için hemen teşebbüse geçer. Kaplıcaları çalıştıran kişiden devralmak için Yalova’nın ileri gelenlerinden bir komisyon kurulur. Komisyon vasıtasıyla fiyat belirlenir. Fiyat belirlenirken eski işletmecinin mağdur olmamasına özen gösterilir ve kaplıcaları çalıştıran kişiye gerekli ödeme yapılır. Termal’in onarım ve ihyası için yetkili olarak Seyr-i Sefain Genel Müdürü Sadullah Güney atanır. Kısa sürede orman yolları açılır. Kaplıcalara yeni sıcak ve soğuk su boruları döşenir. Yeni su depoları yapılır. Termal Yalova arası yol düzenlenerek yolun iki tarafına çınar ağaçları dikilir. Sular ve suların yararlı olabileceği hastalıklar araştırılır.
Bahçe düzenlemesi için o dönem bu konuda en ünlü bahçıvan olan Pandeli Usta görevlendirilir. Pandeli Usta Termal’e kırk yıldan çok hizmet verir.
Pandeli Ustanın Atatürk’ ün yaklaşımları ile ilgili görüşleri;
– Çiçeğe çok meraklı idi. Bütün çiçekleri sever, kır çiçeklerini toplar, her gün yakasına bir papatya takardı. Kışın bile gelir ormanı dolaşırdı.
– Köylülerle, işçilerle ve askerlerle halkın geçimini, idarenin gidişini konuşmaktan hoşlanırdı.
– Dert dinlemekten ve herkese faydalı olmaktan zevk alır, her işi kendi gözü ile görürdü.
– Kibir diye bir şey bilmezdi.
– İnandığı işlerde emirleri açık ve kesin idi.
– Gönül almasını, teşvik etmesini, takdir etmesini bilirdi.
Termal Kaplıcalarını cennetten bir köşe yapmayı başaran Termal’in unutulmayan isimlerinden biri ‘Başbahçevan’ Pandelli Roketas’tır.
1929 yılında Atatürk’ün isteği üzerine Termal Kaplıcalarını cennetten bir köşe yapmayı başaran Termal’in unutulmayan isimlerinden biri ‘Başbahçevan’ Pandelli Roketas’tır.
Pandelli, 1878 yılında, İstanbul- Üsküdar’da doğmuştur. Çocukluğu, saray bahçıvanlığı yapan dedesinin yanında geçti.Osmanlı ordusu saflarında askerlik yaptı; İngiliz uçaklarından atılan bir bomba ile ayağından yaralandı.
Askerlikten sonra, Seyrisefain İşletmesi’nin Topkapı Bahçesi’nde çalışmaya başladı. Termal Kaplıcalarında 40 yıl süre ile Bahçıvanlık yapan Pandelli Usta 1969 yılında yaşamını kaybetti. Pandelli usta, Cumhuriyet öncesinde Vahdeddin döneminde sarayda bahçıvanlık yapan babasının yanında yetişmişti.
Cumhuriyetin kurulması ile birlikte, Pandelli Roketas, Atatürk tarafından beğenilip, Termal’de görevlendirilmişti. Pandelli, 1929-1969 yılları arasında 40 yıl boyunca, Termal’in park ve bahçeleriyle uğraşmıştı.
Okuma yazma bilmeyen, imza yerine mühür kullanan ustanın çiçeklere ‘çocuklarım’ diye hitap ettiği biliniyor.
Termal’de doğan ve Termal Otel’de 25 yıl süre ile görev yapan. Aydın Akan, Pandelli Usta’nın Arnavutça ve Rumca bildiğini Yalova’ya ilk geldiğinde Türkçe bilmediği için şüpheli görülüp, Muhafız Komutanı İsmail Tekçe tarafından karakolda sorgulandığını vurguluyor.
Pandelli Usta, 40 yıl boyunca, Termal’in park ve bahçeleriyle uğraşmış. Okuma yazma bilmeyen, imza yerine mühür kullanan ustanın çiçeklere “çocuklarım” dediği hálá anılarda. 1969 yılında ölümünden kısa süre önce hasta yatağında ziyaretine gelenlere çiçeklerine ve ağaçlarına kimin bakacağını sorar, dert yanarmış.
Elleri nasırlı olmayanı işe almayan Pandelli Usta’nın “Doğa aşk ister”, “Bahçenin yenisi güzel olmaz” sözleri Termal’de hafızalardan silinmemiş.
Araştırmacı Yazar Ahmet Akyol ise Pandeli’yi şöyle anlatıyor.
Termal’in gelişmesinde ve Yalova’da çiçekçiliğin bu güne gelmesinde en büyük pay, Termal’de tam 40 yıl çalışan Pandelli Usta ve onun yanında çalışanlar sayesindedir. Pandelli’nin, Atatürk’le ilgili olarak anlattıklarından bazıları şunlardır :
“… Atatürk beni Termal’e aldırdı. Geldiğimde Termal, domuz yatağı idi. Atatürk sık sık gelir, sigara paketinin arkasına bahçenin planlarını kendi eliyle çizer, hangi ağacın nereye geleceğini işaret ederek gösterirdi.Atatürk, ağaca ve çiçeğe çok meraklıydı. Kışın bile gelir, ormanı dolaşırdı. Buranın tabiat güzelliğine aşıktı. Bütün çiçekleri severdi. Hatta kır çiçeklerini toplar ve yakasına papatya takardı.
Köylülerle, işçilerle ve askerlerle halkın geçimini ve idarenin gidişini konuşmaktan hoşlanırdı. Dert dinlemekten ve herkese faydalı olmaktan zevk alır, her işi kendi gözü ile görürdü. Kibir diye bir şey bilmezdi. İnandığı işlerde emirlerini açık ve kati idi. Gönül almasını, teşvik etmesini, takdir etmesini bilirdi.
Termal Oteli’nin karşısında her günün tarihini taze çiçeklerle yazardım. Elimizde çiçekle yetiştirilmiş bir ayın rakam ve harf saksıları vardı. O ayın harflerini ve günün rakamını ve saksılar da toprak içinde kaldığı için ay ve gün sayısı, o gün saksılarla aynı yere sabah gömdüğümüz ve saksılar da toprak içinde kaldığı için ay ve gün sayısı, o gün yerden bitmiş gibi görünürdü.
Termal’e bahçe mimarları el sürmedi. Ne görülüyorsa, Atatürk’ün emriyle biz yaptık. Bugün, Atatürk Çiçeği diye bilinen bir çiçek vardır. Hani ecnebilerin Ponsetya dedikleri.. Yılbaşında kırmızı kırmızı açan çiçek… İşte onu da Atatürk çok severdi. Ben de burada bu çiçekten bol bol yetiştirdim. Ve adını Atatürk Çiçeği koydum. Bu hareket onun çok hoşuna gitti.
Atatürk kapalı alanları, kapalı yerleri sevmezdi. Girerken camekanlı bir sera vardır. Kaloriferli olduğu için bütün çiçek fideleri burada yetişirdi. Bu seranın etrafında ağaçlar vardı. Atatürk her geldiğinde hep aynı ağacın altında oturur ve buradan emir verirdi. Bu ağaç, Atatürk öldükten sonra birden kurudu. Çok üzüldüm. Ağacı elli santim yüksek keserek kökünü sandalye yaptım. Ölümünden sonra ben de bu kuru kütük sandalyeye oturarak kendime kumanda yeri yaptım.”
Termal için yapılan harcamalar bir vapur malzemesi olarak gösterilir. Alınan boruların ağırlığı çok fazla yekun tuttuğundan, Seyr-i Sefain Genel Müdürü Sadullah Güneyi teftiş eden maliye müfettişleri harcamaları usulsüz bularak Sadullah Beyin mahkemeye verilmesini teklif ederler. Atatürk müfettişleri Çankaya’ya çağırır, durumu tartışır.
Müfettişler:
“Paşam iyi olmuş. Sarfiyat yerinde kimse şahsi çıkarına çalışmamış. Yalnız mevzuata aykırı sarfiyat yapılmış” derler. Atatürk müfettişlere;
“Mevzuatla beraber yapılan esere ve işe de bakınız. Sizin görüşünüzle memleket kalkınmaz. Her işe bir kanun yapılamayacağına göre memleket için iyi şeyler durur. Memleket için çok iyi çalışanları kırmayalım” diyerek olayı tatlıya bağlar.
Atatürk Yalova’ya son olarak 21/22 Ocak 1938 gecesi sabaha karşı geldi. Yeni yapılan Termal Oteli’nin ilk misafiri oldu. Amacı çok önem verdiği Yalova’da Termal’in dünyaca ünlü bir sağlık merkezi olmasıydı. 9 gün burada kaldı. İlk kaldığı gün hastalığı teşhis edildi.1 Şubat 1938′de bazı fabrikaları açmak üzere Bursa’ya gitti. Bu Atatürk’ün Yalova’dan son ayrılışı oldu…
1929 yılında, Atatürk Yalova Kaplıcalarını gezdikten sonra, örnek bir merkez olarak genişletilmesi için, dönemin Maliye Bakanı Şükrü Saraçoğlu’ nu görevlendirmiştir. Kaplıca tesislerinin işletmesi Deniz Yollarına verilerek , balneoterapi olanaklarına yönelik birçok yatırım yapılmış , tesisler çağdaş hale getirilmiştir.
1936 ‘da ise, daha sonra (80 yıllarının başında) “yeniden yapılmak “ üzere ne yazık ki , yık(tır)ılan Termal Otelin inşasına başlanmıştır. Yalova, Termal’ de bilimsel tıbbi bakım ve kontrolün geçerli kılınması için ise Atatürk, hastalığı döneminde tanıdığı ve kendisine ilk siroz tanısını koyan hekim olan Dr. Nihat Reşat Belger’i kaplıca müdürü olarak görevlendirmiştir.
Fransa’da iç hastalıkları, gastroenteroloji ve hidroklimatoloji alanlarında uzmanlık alan Dr. Belger, Termal Otel bünyesinde açık termal havuz, fizik tedavi ve mekano-terapi birimi, duş ve lavaj birimi, biyoloji laboratuarı ve röntgen bölümünün kurulmasını ve sağlık çalışanları arasına diyetisyen , masör ve fizyoterapistlerin katılmasını sağlamıştır.
Yine , bu sırada kaynak koruma alanı ve su iletim yollarının yenilenmesi de Dr. BELGER’ in direktifleri doğrultusunda gerçekleştirilmiştir. Atatürk , öncü kişiliği ve dehası ile Dr. Nihat Reşat Belger’ in İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi‘nde İdroloji Enstitüsü kurmak üzere profesörlüğe atanmasını Bakanlar Kurulu’ na önererek , ülkemizde kaplıca tıbbının çağdaş bilimsel yaklaşımla ele alınmasının yolunu da açmıştır.
Enstitünün kuruluşu Ata’nın ölümü sonrasında 18 Kasım 1938 ‘ de gerçekleşmiştir. Bu Enstitü günümüzde Atatürk’ün ön gördüğü anlamda hizmet veren hem Tıbbi Ekoloji ve Hidroklimatoloji Anabilim Dalı’na , hem de Tıbbi Ekoloji ve Hidro – Klimatoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi ‘ne ( TEHKAM) kaynaklık etmiştir. Ne var ki, benzeri bilimsel kurumların diğer üniversitelerde de kurulup, Çalışması daha sonraki yıllarda gerçekleştirilememiştir.
1936 yılında Mimar Sedat Hakkı ELDEM tarafından yapılan, 22.01.1938 tarihinde bizzat Atatürk tarafından açılan Termal Otel, 4 katlı ve ( 90 ) odalıydı. Otelin üst katında Atatürk’ün kendine mahsus odası uzman hekimlerin görev aldığı fizik tedavi tesisleri, 800 kişilik balo ve 500 kişilik yemek salonu bulunan bu otel çağdaş ressamların tabloları, çini, vazolar ve ( 3 ) adet dev avize ile süslüydü.
Bu otel, 1982 – 1983 yıllarında 500 milyon TL. tutarında tadilat yapılmasına rağmen , “ Kaplıca sularının oluşturduğu korozyon tarihi otelin temelini zedelediği “ gerekçesiyle alınan teknik rapora istinaden 1983 yılında yeniden yapılmak üzere yıkılmış, şu anda proje çalışmaları Sağlık Bakanlığınca tamamlanmış olup, 6.2 trilyona ihalesi yapılmıştır. Ancak söz konusu otel 7 yıldan buyana faaliyete sokulmamıştır.
1929 yılında Denizyolları İdaresince 38 günde yaptırılan Atatürk’ün Türk Tarihi, dili, kadın sorunları konumunda önemli kararlar aldığı, banyo yapıp dinlendiği Cumhurbaşkanlığı Köşkü ise 1982 yılından beri Atatürk müzesidir. TBMM, müzenin yanına milletvekilleri ve personeli için sosyal tesis yapmıştır.
1952 yılında Denizyollarına devredilen kaplıca yönetimi Kaplıcalara ait plajı 1980 ‘li yıllarda Donanma Vakfına, Vakıfta özel sektöre restaurant olarak kiralamıştır. Böylece, Kaplıca – Deniz bağlantısı tamamen kopmuş, Su Şehri idealinin deniz ayağı kesilmiştir.
1983 yılında TURBAN ‘a devredilen İşletme adeta yağmalanmış ve kaderine terkedilmiştir. 1995 yılında Yalova’nın il olmasından sonra Kaplıca’ nın hukuki statüsü tartışmaya açılmış, Kaymakamlıkça unutulan kanun bulunup yetkililere arz edilmiş, Kaplıca özelleştirme kapsamından çıkarılıp Sağlık Bakanlığı’na devredilmiş ise de, Bakanlık hazırlıksız olduğundan Kaplıcalarla ilgili kanun gereği teşkilatlanma yapıncaya kadar “ TÜRKSEV “ Vakfı aracılığıyla geçici olarak 01.03.2003 tarihine kadar çalıştırılmıştır.
Bu tarihten itibaren Sağlık Bakanlığı İktisadi İşletmesi adı altında faaliyet göstermektedir. Bakanlık bazı onarımları yaptırmıştır. Ancak ( 1000 ) den fazla kaplıcanın yüz binden fazla kaplıca çalışanının bulunduğu ülkemizde bunlara örneklik edecek, bilimsel çalışmaların yapılacağı, Türk kaplıcalarıyla ilgili standartların tespit edileceği çalışmalar henüz Bakanlığa benimsetilememiştir.