(ESKİ DEFTERLER-15)
HÜSEYİN MÜMTAZ
ALİ KEMAL, NEMRUT (KÜRT) MUSTAFA VE DİĞERLERİ
(ESKİ DEFTERLER-15)
HÜSEYİN MÜMTAZ
“Sakarya savaşı sona erene kadar, benim hiçbir askerlik rütbem yoktu. Ondan sonradır ki, Büyük Millet Meclisi’nce Mareşal rütbesiyle Gazi ünvanı verildi. Osmanlı Devleti’nin rütbesinin yine o devlet tarafından alınmış olduğunu bilirsiniz!” dediğini yazmıştık Atatürk’ün 1922 Eylül’ü sonunda Sakarya Zaferi üzerine yaptığı bir konuşmayı bitirirken. [i]
Oradan devam edelim…
Alınmak istenen, Atatürk’ün sadece rütbeleri değildir.
Canının da peşindedirler cümle “padişahîler”.
“Damat“ Ferit ile başlayalım;
”Üçüncü Ordu Müfettişliğinden alınarak askerlik mesleğinden çıkartılmış bulunan; Selanikli Mustafa Kemal Efendi, ayrıntıları 11 Mayıs 1336 (1920) tarihli ve 20 numaralı karar tutanağında yazılı olduğu üzre, Mülkiye Ceza Kanunu’nun kırk beşinci maddesinin birinci fıkrası delaletiyle elli beşinci maddesinin dördüncü fıkrası ve elli altıncı maddesi uyarınca, sahip oldukları askeri ve mülki rütbe ve nişanlarla, her türlü resmi ünvanlarının kaldırılmasına ve idamlarına, halen firarda bulunmaları dolayısıyla kanun hükümleri gereğince mallarının haczedilerek, usulüne göre idare ettirilmesine dair İstanbul bir numaralı sıkıyönetim mahkemesi tarafından gıyaben verilen hüküm ve karar, ele geçirildiklerinde tekrar yargılanmak üzere tasdik edilmiştir.
Bu Padişah Buyruğu’nu yürütmeye Harbiye Nazırı görevlisidir.
24 Mayıs 1336 (1920)
Sadrazam ve Harbiye Nazırı Vekili
Damad Ferid”
Damat Ferit elbette yalnız değildir.
Milli Mücadeleye katılan Mustafa Kemal ve diğer Kuvayı Milliye’ciler hakkındaki bu ölüm ferman/fetvasını Mustafa Sabri Efendi yazmış, Dürrizade Abdullah Şeyhülislam olarak onaylamış, Sadrazam Damat Ferid imzalamış ve Padişah Vahdettin de “mecburen” yürürlüğe koymuştur.
Yazının başlığında, “isimleri lâzım olmadığı” için ”diğerleri” olarak yer alan zevât işte bunlardır.
Peki, Ali Kemal ile Nemrut Mustafa bu işin neresindedirler?
“NUTUK”un 49’uncu sayfasına bakıyoruz:[ii]
“Dahiliye Nazın Ali Kemal Bey’in 23.6.1919 tarihli ve 84 numaralı şifresinin çözülmüş suretidir:
Mustafa Kemal Paşa büyük bir asker olmakla beraber, günümüz siyasetini o derece bilmediği için, büyük hamiyet ve gayretine rağmen, yeni memuriyetinde asla muvaffak olamadı. İngiliz fevkalade temsilcisinin talep ve ısranyla azledildi ve edildikten sonra yaptıkları ve yazdıkları ile de bu kusurlarını daha ziyade meydana vurdu. Reddi İlhak Cemiyetleri gibi Karesi ve Aydın havalisinde İslam ahaliyi haksız yere kırdırmaktan ve fakat bu vesileden istifade ile halkı haraca kesmekten başka bir iş görmeyen emirsiz, saygısız ve gayri kanuni teşkil edilen bazı heyetler için öteden beri çektiği telgrafnamelerle de siyasi hatasını idareten de artırdı.
Adı geçenin İstanbul’a getirtilmesi Harbiye Nezareti’ne ait bir vazifedir. Lakin Dahiliye Nezareti’nin size kati emri, artık o zatın azledilmiş olduğunu bilmek, kendisiyle hiçbir resmi muameleye girişmemek, hükümet işleriyle alakalı hiçbir talebini yerine getirtmemektir. Bu talimat dairesinde hareket eylemekle ne gibi mesuliyetlerin ortadan kalkacağını takdir buyuracağınızdan ve bu mühim ve vahim dakikalarda memur, ahali, her Osmanlıya düşen en büyük vazife, Sulh Konferansı’nca mukadderatımıza dair karar verilirken ve beş senedir yaptığımız cinnetlerin hesaplan görülürken, artık aklımızı başımıza devşirdiğimizi göstermek, akıllıca ve tedbirlice hareketleri örnek almak, fırka, mezhep, ırk ihtilaflannı gözetmeksizin, her ferdin hayatını, malını, ırzını koruyarak, medeniyet gözünde bu memleketi bir daha lekelememek değil midir?”
Ve devam ediyor Atatürk; [iii]
“Harbiye Nezareti, ‘İstanbul’a gel !’ diyor.
Padişah, ‘Evvela hava değişimi al, Anadolu’da bir yerde otur, fakat bir işe karışma’ diye başladı. Nihayet, ikisi birlikte ‘Mutlaka gelmelisin!’ dedi. ‘Gelemem!’ dedim. Nihayet 8/9 Temmuz 1919 gecesi, sarayla açılan bir telgraf başı haberleşmesi esnasında, birdenbire perde kapandı ve 8 Haziran’dan 8 Temmuz’a kadar bir aydır devam eden oyun sona erdi. İstanbul, benim o dakikada resmi memuriyetime son vermiş oldu. Ben de aynı dakikada, 8/9 Temmuz gecesi saat 10.50 sonrada Harbiye Nezareti’ne, saat 11 sonrada Padişah’a memurluk vazifemle beraber askerlik mesleğinden istifamı bildiren telgrafları vermiş oldum. Keyfiyet, tarafımdan ordulara ve millete bildirildi. Bu tarihten sonra, resmi sıfat ve salahiyetten soyutlanmış olarak, yalnız milletin şefkat ve
civanmertliğine güvenerek ve onun bitmez feyiz ve kudret menbaından ilham ve kuvvet alarak, vicdani vazifemize devam ettik”.
Peki, Nemrut Mustafa nereden çıktı, bu işin neresinde?
Nejdet Bilgi; “ERMENİ TEHCİRİ VE BOĞAZLIYAN KAYMAKAMI MEHMED KEMAL BEY’İN YARGILANMASI” adlı eserinde[iv] şöyle diyor;
“Mustafa Paşa Divan-ı Harbi Örfi’nin (DHÖ) kararlarındaki etkisinden dolayı halk tarafından ‘Nemrud’ lâkabı ile anıldığı gibi, ‘Kürt Mustafa Paşa’ olarak da anılmıştır. Muhtemelen, Türk Devleti ve milletine karşı sürekli ihanet halinde oluşu ile bu lâkabın ilişkisi vardır”. (S.133)
“Aynı zamanda Kürt Teali Cemiyeti’ne de mensup olan Mustafa Paşa bir takım bölücü faaliyetleri ve Türklük aleyhindeki davranışlarından dolayı 3 Ekim 1919’da görevinden alınmıştır.
Salih Paşa kabinesinin istifası ile 5 Nisan 1920’de dördüncü hükümetini kuran Damat Ferit Paşa, 10 Nisan’da Kürt Mustafa Paşa’yı DHÖ Başkanlığına getirdi. Milli Mücadele aleyhtarı ve Türklük düşmanı Nemrud Mustafa Paşa başkanlığındaki DHÖ 11 Mayıs 1920’de Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının gıyaben idamına karar verdi”. (S.134)
“Nemrud Mustafa Paşa bir süre sonra askerlik mesleğinden istifa ederek Şam’a gitmiştir. İngilizler’den Kürtleri ayaklandırmak için 50.000 lira aldığı, İngilizler tarafından Kürdistan’a vali tayin edildiği hakkında belgeler de mevcuttur. 10 Ekim 1921 tarihli iki ayrı belgede Diyarbakır civarında bulunduğu ve Kürt istiklâli için çalıştığı belirtilmektedir.
Vatana ihaneti her yönüyle ortada olan Nemrud Mustafa Paşa 1 Haziran 1924 tarihinde kabul edilen 150’likler listesinin 31’inci sırasında yer alarak vatandaşlıktan çıkarılmıştır.
Aynı zamanda Bedirhanî ailesinden olan Mustafa Paşa, Şeyh Sait isyanını hazırlayanlar arasında da yer almıştır”. (135-36)
Vesselâm… 18 Eylül 2021
[i] https://www.turkishnews.com/tr/content/2021/08/27/sakaryanin-yuzbasilari-huseyin-mumtaz/
[ii] Cilt 1. Türk Tarih Kurumu Basımevi. 1989.
[iii] Age: Sayfa 65
[iv] (KÖKSAV Yay. Ankara-1999)