Kelimeyi ilk okuduğunuzda elinizdeki akıllı telefonla her gün sıklıkla yaptığınız ileti yazıp, dostlarınızla paylaşmanız gelir aklınıza. Ancak demek istediğim bu değil. Dünyada ilk cep telefon çıktığında kullanmamak üzerinde direndim, ama bu da pek uzun sürmemişti. Boyutu büyük olmasına rağmen, bir adet telefon temin etmiştim. Düşünüyorum da, telefon konusunda nereden nereye geldiğimizi ben yaşadım. Çocukluğumda yatılı okulda manyetolu telefon vardı. Okul Müdürünün odasında bulunan bu telefon, tepenin altında bulunan köydeki tek oda Talas Postanesine bağlı idi. Talas köyünde bulunan bu postanenin bir çalışanı vardı. Her işi o yapardı.
Bu postaneden Kayseri’de bulunan merkez postanesine şehirler arası telefon yazdırılırdı. Akşama kadar telefonun bağlanmasını beklerdik. Hoş beklerdik de, konuşamadan okula geri döndüğümüzü hep hatırlardım. Bu okulda okuyan bütün çocuklar ev hasretini bu telefondaki seslerle giderirdi. Kayseri de postanede şehirler arası telefon bağlanması halinde üzerinde rakam yazan üç ayrı tahta kabinlerin birinin içine girer, konuşmaya çalışırdık. Tabii teknoloji ve bilhassa telefon teknolojisi inanılmaz süratli gelişmesi neticesinde manyetolu telefonların yerine rakamları çevrilen telefonlar çıktı. Daha sonraları rakamları tuşlanan telefonlar piyasada yer aldı. Bir müddet sonra on hafızalı tuşlu telefonlar piyasaya sürüldü. Bu hızlı gelişmeye bizim şirketler grubundan birisi, telefonlara ek bir kutu ile yüz ayrı numara hafızalı sistem yaptılar.
Ancak Japon üreticiler bu telefon kutusunu telefonun içine monte edip piyasaya sürdüler. Bu gelişmeler çok hızlı bir şekilde tekamül etti. Zaten bu gelişmelere insan beyni, aynı hızda gelişmedi. Kimileri bilhassa ileri yaşta olan insanlar telefonların bu gelişmesine pes etti ve çevirmeli telefonlarda kaldılar. Yeni nesil insanlar ise gelişmelere ayak uydurmak için çok caba sarf ettiler.
Derken bir telefon üreticisi ekranda parmak uçları ile rakamların dokunularak tuşlandığı birinci jenerasyon telefon üretip, piyasaya sürdüğünde, bir nesil bu yeni gelişmenin dışında kalmak mecburiyetinde kaldı. Ben bu yeni nesil telefonu benimseyerek, çıktığı tarihte yurtdışında bulunduğum ülkede, hemen bir adet alarak ilk adımımı atmıştım. Aradan kısa bir zaman geçmişti ki, ikinci nesil telefonlar piyasaya verilmeye başlanmıştı.
Çalıştığım yerdeki bilgisayarımda bulunan bütün işlemlerimi, bu telefonda takip edebilme imkanına sahiptim. Bakın manyetolu telefondan inanılması zor bir zaman diliminde, bütün dünya ile telefonla konuşma imkanına sahip olunması, insan zekasını zorlayan bir durum. Her yeni çıkan telefonun kabiliyeti bir evvelinden daha fazla fonksiyonlara sahip olması sonucunda bir bilgisayar cebimize sessizce girmesine izin verdik. Sadece telefon değil, her bir fonksiyonu anlamak için zaman gerekmekte. Fakat böyle bir telefonunun bütün kabiliyetini anlamak için insan beyninin zorlanması gerekir. Böyle bir telefonun on birinci nesil modeline sahip oldum. Fakat bu modelin bütün fonksiyonlarını kullanabildiğimi iddia edemem.
Bu yeni nesil telefonlardaki bir program insanların bir birine internet üzerinden mesaj göndermelerine imkan vermekte. Ancak bu mesaj trafiği o kadar fazla ki, inanılmaz boyutta olduğuna inanmaktayım. Rakamsal bir değer vermek kanımca mümkün değildir. Birkaç gurupta telefon aracılığı ile mesaj alıp, göndermekteyim. Günde aldığım mesaj sayısını burada vermek istememekle birlikte, yalnız okumak için benim günde yedi saat harcamam gerekmektedir. Bunların hepsine cevap vermek, bir günün mesaisini kaplar.
Bu akıllı telefonlardan şahsıma gönderilen bazı mesajların, içeriğini ilk bir iki cümlesinden anlarım. Önemli olmayanları, silip geçerim. Her gün tanımadığım kişilerden onlarca mesaj geldiğinde, önce mesaja bir bakarım, değeri var mı diye, daha sonra bakarım kimden geldiğine, yazan, adam mı diye.
Bu günlerde BEŞ Tepedeki Saray dan halka sürekli mesajlar verilmekte. Kanımca bina çatırdamaya başlamış olsa gerek. Bu günün mesajında ‘Ülkemizde işçi sınıfının gelirinde 16 kat artış’ olduğu söylendi. Anlamadığım konu ise, işçi sınıfının gelir artışını kim gördü? Yemin ederim ben görmedim. Yine Sarayın kontrol ettiği TUİK’in hazırladığı veri olan ‘’BÜYÜME HIZI 2021 yılı için ikinci çeyrekte 21.7oldu’’ bilgisini, Saray Efendisi mesaj olarak verdi. Bunun kime nasıl bir mesaj olduğunu düşünmek gerek. Sarayın her gün verdiği dayanaksız mesajlarını, artık toplum da dikkate almadığına inanmaktayım. Halkın dikkati, Sarayın 4 milyar 39 milyon olan 2021 yılı bütçesinin yetmediğinden, 886 milyon lira artışı, Mecliste onaylanıp kabul edilmesindeydi. Her gün mesnetsiz mesajlar vererek, halkın dikkatini boş yönlere çekmek, ne kadar taraftar kazandırır bilmiyorum, hani derler ya yalancının mumu yatsıya kadar yanar, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.Metin Atamer