Lisans Programlarında Kontenjanlar Neden Boş Kaldı?

Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) yerleştirme sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte ÖSYM, yerleştirme bilgilerine ilişkin verileri  kamuoyu ile paylaşmıştır.  Devlet  ve vakıf üniversitelerinde çok sayıda bölümün boş kaldığı görülürken, 169 bölüm hiçbir aday tarafından tercih  edilmemiştir. Türkiye’de 131 devlet üniversitesi (11 teknik, 2 güzel sanatlar,  1 Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Polis Akademisi ve Milli Savunma Üniversitesi) ve 78 vakıf üniversitesi  olmak üzere 209 üniversite vardır.

209 üniversitede  kontenjanın 120 bin 167’sini 4 yıllık lisans programları, 75 bin 137’sini ise 2 yıllık ön lisans programları oluşturmuştur.  Aşağıdaki 29 üniversitede 1,195 kontenjan boş kalmıştır.  Bunun 975’i işletme, iktisat, uluslararası ilişkiler, maliye, ekonometri, siyaset bilimi, sosyoloji,  çalışma ekonomisi   gibi “sosyal bilimler alanındadır.  Diğer bir deyişle bu, toplamın yüzde 77’dir. Bu oran oldukça önemlidir. Öğrenciler hızla sosyal bilimlerden uzaklaşmaktadır.   Önümüzdeki yıl program yapılırken  kontenjanları boş kalan üniversiteler dikkate alınmalıdır. 

Afyon Kocatepe Üniversitesi, lojistik yönetimi, 40 kontenjan

• Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi, sağlık yönetimi (İÖ), 70 kontenjan

Amasya Üniversitesi, şehir ve bölge planlama, 50 kontenjan

Artvin Çoruh Üniversitesi, işletme, 25 kontenjan

Artvin Çoruh Üniversitesi, peyzaj mimarlığı, 40 kontenjan

Atatürk Üniversitesi, işletme, 40 kontenjan

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi, iktisat (İÖ), 40 kontenjan

Balıkesir Üniversitesi, turizm işletmeciliği, 40 kontenjan

Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi, uluslararası ilişkiler, 40 kontenjan

Bartın Üniversitesi, rekreasyon (İÖ), 40 kontenjan

Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, maliye (İÖ), 50 kontenjan

Bursa Uludağ Üniversitesi, ekonometri (İÖ), 100 kontenjan

Çankırı Karatekin Üniversitesi, iktisat, 50 kontenjan

Erzurum Teknik Üniversitesi, felsefe, 25 kontenjan

Gaziantep Üniversitesi, iktisat, 40 kontenjan

Giresun Üniversitesi, gıda teknolojisi, 45 kontenjan

Hitit Üniversitesi, Antropoloji, 20 kontenjan

İnönü Üniversitesi, maden mühendisliği, 30 kontenjan

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, Türk-İslam arkeolojisi, 30 kontenjan

Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi, siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler, 40 kontenjan

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi, sosyoloji (İÖ), 40 kontenjan

Munzur Üniversitesi, mimarlık, 40 kontenjan

Muş Alparslan Üniversitesi, moleküler biyoloji ve genetik, 20 kontenjan

Ondokuz Mayıs Üniversitesi, tarımsal biyoteknoloji, 30 kontenjan

Sakarya Üniversitesi, çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri (İÖ), 60 kontenjan

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, kimya mühendisliği, 20 kontenjan

Trakya Üniversitesi, arkeoloji, 30 kontenjan

Uşak Üniversitesi, rekreasyon, 30 kontenjan

Yozgat Bozok Üniversitesi, sosyoloji, 70 kontenjan

AB ve  ABD’de üniversite eğitimini herkesin alması gereken  eğitim olup olmadığı  tartışma konusudur. Üniversiteler; yöresel, bölgesel ve küresel olarak toplumların sosyal ve ekonomik refahı için yaşamsal bilgiyi yaratır, korur ve yayar.

Avrupa Üniversiteler Birliği (EUA: European University Association),  33 ulusal rektörlük konferansı da dahil olmak üzere 850’den fazla üyesiyle Avrupa üniversitelerinin en büyük ve en kapsamlı birliğidir. Giderek küreselleşen bir dünyada, EUA her ölçekteki üniversitelere benzersiz bir destek ağı ve üniversitelerin gelişimine katkıda bulunan zengin bir bilgi birikimine erişim sağlar.

Birlik, üyelerinin geleceklerini şekillendirmelerine yardımcı olur ve Avrupa kurumları, Avrupa Konseyi ve Bologna Süreci de dahil olmak üzere bir dizi politika forumunda tüm sektörü temsil eder. 2021 yılında  EUA, 20’nci yılını kutlamaktadır.  48 Avrupa ülkesinde 800 üniversite ve 33 ulusal rektörlük konferansı ile Birlik, yıllar içinde büyüyerek dünyanın en büyük yüksek öğretim temsil organlarından biri haline gelmiştir. )

EUA Graz  Bidirisi’ne (Leuven, 4 Temmuz 2003)​ göre üniversitenin rolleri şunlardır:  Üniversitelerin kamu sorumluluğu olarak kalmasını sağlamak,  araştırmayı yükseköğretimin ayrılmaz bir parçası olarak görmek,  sağlam kurumlar oluşturarak akademik kaliteyi yükseltmek,  hareketliliği ve sosyal boyutu geliştirmek,  üniversiteler olarak reformun merkezinde olmak. )

Günümüzde üniversitenin görevleri;  eğitim-öğretim,  bilimsel araştırma,  toplum hizmetleri olmak üzere üç grupta toplanmıştır. Üniversiteler yerine getirdikleri göreve göre değerlendirildiğinde  “kitlesel eğitim üniversiteleri” ve  “araştırma üniversiteleri” olarak iki gruba ayrılmaktadır.

Üniversitelerimizde eğitim-öğretim ve bilimsel araştırma işlevleri iç içe birbirine girmiş durumdadır. Ülkemizdeki üniversiteler yerine getirdiği işlevlere göre örgütlenmemiş olup, hem eğitim- öğretim, hem bilimsel araştırma hem de topluma hizmet görevlerini aynı anda yerine getirmektedir. Avrupa üniversitelerinin gelişimi bir takım temel değerlere bağlıdır. Bunlar:

  • Eşitlik ve ulaşılabilirlik,
  • Yükseköğretimin ayrılmaz bir parçası olarak tüm disiplinlerde araştırma ve burs imkanları,
  • Yüksek akademik kalite,
  • Kültür çeşitliliği.

Bu kapsamda üniversitelerimiz  kalite, yönetim ve liderliği en yüksek seviyede tutmaya devam etmelidir. 1,195 kontenjanının 975’i işletme, iktisat, uluslararası ilişkiler, maliye, ekonometri, siyaset bilimi, sosyoloji,  çalışma ekonomisi   gibi “sosyal bilimler” alanında olması, mezunlarının iş garantisinin diğer bölümlere göre daha az olmasına bağlanabilir. Bir diğer  neden ise söz konusu bölümlerde eğitimin  niteliği ile ilgili olarak öğrencilerdeki kuşkudur. Söz konusu bölümlerde yeterli sayıda öğretim üyesinin bulunmaması da önemli bir faktördür.  

Büyük şehirlerdeki kadroları geniş üniversitelerimizde tercih sorunu yoktur. Öğrenciler bölüm tercihi yaparken üniversitelerin kadrolarına bakmaktadırlar. Alanlarında yurt içinde ve dışında tanınan kadroları olan üniversitelerde sözü edilen bölümlerde kontenjanlar boş kalmamaktadır.

Eğer ülkemizde bir vakıf  üniversitesinde  profesör  ataması   dünyanın hiçbir üniversitesinde olmayan  9 kriter ile yapılabiliyorsa, kontenjanların boş kalmaması büyük bir sürpriz olur. Söz konusu kriterler şunlardır:  

  • Dosyanın Daha Düzenli Olması, (?)
  • Taşınır Bellek,
  • Adayın Genç Olması, (?)
  • Adayın Dinamik Olması, (?)
  • Adayın Yaşı,
  • Adayın Lisans ve Yüksek Lisans Programında Ders Vermesi,
  • Alanında Yetkin Olması, (?)
  • Profesörlük Kadrosuna Atama Kriterlerini Fazlasıyla Taşıması, (?)
  • Şartları Fazlası ile Sağlaması. (?)

ODTÜ Enformatik Enstitüsü (URAP) Başkanı Prof. Dr. Ural Akbulut’un  Türk üniversitelerinin  dünya genel sıralamalarındaki durumu  hakkındaki yorumu  dikkate alınmalıdır:  “… son 4-5 yılda çok sayıda üniversitemizin sıralamalardaki yükselme hızı düştü. Bazı üniversitelerimiz ise gerilemeye başladı. Bunun nedenleri, yayın sayılarımızın diğer ülkeler kadar hızlı artmayışı ve saygın dergilere yönelmek yerine etki değeri en düşük dergilere yönelmiş olmamızdır. Üniversitelerimizin bilimsel makale sayısı 2010’dan bu yana sürekli arttı.Ancak bu artış sırasında, etki değeri en yüksek dergilerde çıkan makalelerin sayısı artırılamadığı için ilk 500’deki ve ilk bindeki üniversitelerimizin sayısı giderek azalmaktadır.“  )

Yükseköğretim Kurulu  Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar’ın,  Akademik performans odaklı idare anlayışının yanı sıra hiç şüphesiz yükseköğretim kurumlarının üzerine düşen eğitim-öğretimde kalitenin artırılması, araştırma geliştirme faaliyetlerinin en yüksek düzeye çıkması ve bilhassa üniversite-sanayi işbirliği konusunda YÖK olarak üzerimize düşen rehberlik, yön gösterme ve diğer çalışmaları elimizden geldiği en iyi şekilde yerine getirmeye çalışacağı” açıklaması önemlidir.

Sayın Başkan iki önemli noktaya dikkat çekmiştir.  Bunlar;“akademik performans odaklı idare” ve “eğitim-öğretimde kalitenin artırılması” dır.Eğer bölümleri boş kalanüniversitelerimiz  “eğitim-öğretimde kalitenin artırılması”nı sağlayabilirlerse söz konusu bölümlerde kontenjan açığı kalmaz. Bunun bir önemli şartı daha vardır. Eğer Türkiye’nin açık öğretim dahil (aktif-pasif 2,303.870 öğrenci) en büyük üniversitesinde bir Bölüm Başkanı “intihal” gibi yüz kızartıcı bir  suç işlemiş,  suçu yargı kararıyla kesinleşmiş (muhkem kaziye)  olmasına rağmen Bölüm Başkanı olarak atanabiliyor, rektörlük de bunu sessiz kalarak onaylıyorsa, hiç kimse bölümlerde neden kontenjan açığı  var dememelidir.

11’nci Kalkınma Planı  hedefleri arasında ekonomik hedeflerin yanında çok önemli bir hedef daha vardır: “Dünya akademik başarı sıralamaları 2023 itibariyle Türkiye’den en az 2 üniversitenin ilk 100’e ve en az 5 üniversitenin de ilk 500’e girmesi sağlanacak.” 

İntihali yargı kararı ile belirlenmiş  Bölüm Başkanlarının bulunduğu ve yukarıda belirlenen 9 kriter esas alınarak ataması yapılan öğretim üyeleri ile   11’nci Kalkınma Planı  hedeflerine ulaşmak güzel bir hayaldir. Eski bir DPT mensubu  olarak  bunu açıklamakta yarar  görmekteyim. Bu sebeple sayın YÖK Başkanı’nın “yükseköğretim kurumlarının üzerine düşen eğitim-öğretimde kalitenin artırılmasıgörüşüne katılmamak mümkün değildir. Fakat maalesef bu şartlar altında  2023 yılında  “Türkiye’den en az 2 üniversitenin ilk 100’e ve en az 5 üniversitenin de ilk 500’e girme” hedefine  ulaşılamaz. 


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir