01.09.2021
Aslen örtülü bir Cumhur ittifakı ortağı olmaktan başka da bir becerisi kalmamış olan Perinçek’in hele de Taliban’ın Atatürk bileşkeli bir kurtuluş Savaşı verdiği benzetmesi, bırakın eleştirip, yorum eklemeyi dosdoğru alaya alınması gereken bir zırvadır. Dünyada bir emsali daha olmayan kutsal Kurtuluş Savaşımız; hem de böyle ne idüğü belirsiz İslam’la dahi ilişkisi olmayan, emperyalist palyaçosu, çapulcu, bir terörist sürüsünün emperyalist güdümlü hareketiyle özdeş kılınması gafletiyle, nasıl kıyaslanabilir. Oysa Perinçek Taliban ile Tayibanı özdeş kılsaydı çok daha akılcı davranabilirdi.
Kurtuluş Savaşımızın aslında emperyalist alemin topuna birden açılmış bir bağımsızlık savaşı olduğunu bilmek istemeyen bir davranış, belgesel tarihi bile dıştaladığından, emperyalist güdümlü çapulcuları ve onları destekleyen İstiklal Harbimizin kaçaklarının torun ve evlatlarını eleştirmekle bile onları adam yerine koyarak, asla taviz vermemelidirler tüm düşünür aydınlarımız.
Türkiye’nin sallan yuvarlan dış politikasıyla özdeş ve bilhassa henüz bir hedeften ziyade kaotik bir kargaşaya doğru yol olan Taliban mağduru Afganistan’ın, hiçbir bileşkesi olamaz. Olsa, olsa USA tarafından eline tutuşturulmuş ve tutuşturulacak olan yeni strateji planları olmuş ve olacaktır da elbette. Çünkü Taliban’ın bunca yıldır yaşatılıp büyütülmesinin şüphesiz ki bir hesabı vardır. Ve Taliban’ın Afganistan’ın yeni sahibi olmasıyla da bu hesabın kesilme vakti gelmiştir artık.
Böylece Erdoğan Devletinin, yurtlarından kaçan veya öyle görünen Afgan göçmenlerini, %50 demografik bir yoğunluk oluşturacak seviyede, ivedilikle vatandaş yapması gerekecektir. Çünkü mevcut yandaş ve seçmen kadrosunun artık Erdoğan’ın Başkanlık süresini uzatabilme ve onu taşıyabilme olanağı yoktur. Ve AKP yönetim kadrosu da çok iyi biliyor ki mevcut şartlarda Erdoğan’ın çakma Başkanlığının da artık devamlılık şansı kalmamıştır.
28 Şubat olaylarını temsil eden eski ve yaşlı Subayların 20 yıl sonra tutuklanarak yeniden yargılanmak üzere ceza evine konması tutarsızlığının, şimdi yeni bir Başkanlık affıyla Erdoğan’ın artık cilası dökülmüş imajının, böyle bir manevrayla yeniden parlatılması düşünülmüştür muhtemelen de. Halbuki unutulan, Erdoğan cephesinin artık yeni boya ve cila tutamayacak hele gelmiş olmasıdır. Ki bunun aksini, erişilmez servetine rağmen Rockefeller dahi kendi cephesini düzeltebilmek için döktüğü servetlere rağmen başaramamıştı.
Erdoğan bunu nasıl yapabilsindi ki, nitekim eski makinanın artık toptan yenilenmesi gerekmektedir. Ve halen yeni bir ittifak arayışı içinde olan Erdoğan modeli bitmiştir artık. Bunu elbette bütün umutlarını Erdoğan’a dayamış olan USA ve AB taifesi de iyi bilmektedirler şüphesiz. O halde şimdilik bize de farz olan, son saati beklemektir. Çünkü göçmen yerleştirmenin demografiyi değil; ama bir iç harp aranjmanı da olabileceği asla unutulmamalıdır. Çünkü USA böyle sol gösterip sağ vuruşları hep uygulamıştır. Aman dikkat, tufaya gelen bu defa da biz olmayalım. Zira böyle bir sonuçtan emperyalist cephesi çok mutlu olacaktır.
USA Afganistan’dan çekilmiş olabilir. Lakin bu durum Taliban kontrolünü, lojistik desteğini, yakın gelecekte alacağı siyasi profili de terk etmiş olduğu anlamını asla taşımaz. Her ne kadar Rusya, Çin gibi hem de yakın komşu olan iki Dünya devinin de büyük ilgi ve dikkatleri üstlerinde olduğu halde. Türkiye’mizin ne yapacağına gelince; bu iş tamamen Erdoğan’la tamam deyinceye kadar da uçuk, kaçık AKP Reisinin ruh haletiyle bilinen seviyede kalmaya mahkûm olarak devam edecektir. Yani bu durum devam ettiği sürece de anti emperyalist bir dik duruş asla beklenemeyecektir.
Dava dosyasının aynı torbaya konduğunu – ki haklı da olabilir – iddia eden Bayraktar adlı adama bakın ve ‘daha fazla açıklarsam beni öldürürler’ diyerek kendisi gibi itirafçı olacaklara da gözdağı vererek, geri adım atıp nasıl da kendi sahiplerine yarandığını görün. Demek oluyor ki kümesinden kaçamayan horozla yeni kümes kuramazsınız. Çünkü eski kümeslerinden kurtulamayan horozlar sonunda birbirlerine binmeye başlayarak, bir zamanlar kendilerinin de horoz olduğunu unuturlar ve neticede yemek tabağında biterler. Böylece ancak kümeslerinden kaçabilen horozlarla yeni kümesler kurulabileceği de kendiliğinden açıklanmış olur.
Bahçeli sadece kendisini ve Partisini Erdoğan’a taşıtmak istediği için Cumhur ittifakını destekliyor. Oysa Erdoğan’ın hem de hanidir, kendisini taşıyacak bir ittifaka ihtiyacı vardır aslında. Ne var ki böylesini de bulmak pirinç çuvalında iğne arar hale getirmiştir Erdoğan ve yandaş kadrosunu maalesef. Ve bu arada AB ve USA’nın Afgan göçünü de Türkiye de tutmak istemelerinin ana nedeni, vakti geldiğinde Doğuya karşı bir duvar oluşturmak ve sömürgeleşen Türkiye Federasyonları projesinde, laik Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı da kullanmak içindir muhtemelen.
30 Ağustos Zaferi olmasaydı, 29 Ekim Cumhuriyet kutlaması da olamazdı. Dolayısıyla büyük Atatürk’ün ve Türk Milletinin asıl ebedileşme nedeni laik Türkiye Cumhuriyetidir. Bu nedenle de Zafer Bayramı’nı asıl bu nedenle kutlamak gerekir. Çünkü Atatürk şayet kendisinden istendiği ve beklendiği gibi Osmanlı devşirmesi, İslam bozuğu, hilafi ve oligark bir Devlet ve onun Diktatörlüğüyle yetinmiş olsa ve Saraya da taşınsaydı, bugün ne Atatürk’ümüz ve ne de Türkiye Cumhuriyeti’miz var olabilirdi.
Ne ki ahlak ve adalet dediğimiz erdem ve yaratıcı akıl olan deha ile yüklü Atatürk’ümüzü, başkalarına kolayca yapıldığı gibi kimse kandırıp iğfal edemediği içindir ki Atatürk kendisi kalarak, önce Kemalist ve sonra da Türk Milleti ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu Ata’sı olabilmişti…
Serendip Altındal